ÇAĞDAŞ DEMOKRASİ VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ!!

Evet, sevgili okurlar!

Gerçekten çağdaş muasır medeniyet seviyesine tırmanan bir dünya, demokrasi kavramını tahrif ederek yozlaştırmak suretiyle yola çıkmış durumda.

İnsanlar acımasızca birbirini katlediyor, masum insanların kanı dökülüyor.

Ortadoğu'da özellikle Mısır'da, Suriye'de, Sudan'da ve Afganistan'da..

Çok büyük bir katliam sözkonusu.

Kendine demokrat diyen sözüm ona dünya, deyim yerindeyse kulaklarını tıkamış, kalpleri mühürlenmiş, adeta görme engelli haline gelmiştir.

Kur'an'ın deyimiyle, “Sümmun, bükmun, ümmun' Dilsiz, kulaksız ve felç gibi kavramlar tarih boyu insanların acılarına acımayan sıkıntıları paylaşmayan ve insanları sömüren gelecekleri insanların kanında canında ve coğrafyasında gören bu tür dünyadaki canavarlaşma hali Kur'an anılan bu üç kavramı onları anlatmaktadır.’’

Hatta aynı ayetlerin bir diğer benzeri de şu şekildedir:

“Onlar hayvanlar gibidir, hayır hayır belki biraz daha hayvanlardan daha sapık ve daha acımasız oluyor”

****

İşte sevgili okurlar!

Bakınız Yüce kitabımız, inandığımız Yüce Kur'an bundan 500 sene evvel ortaçağ karanlığındaki yaşanmış olan vahşet, ahlak bataklığına gömülmüş bir insanlık aynı bugün de o uzantı maalesef tüm dünyada yaşanmaktadır.

Kendine medeni dünya diyen, demokrasi kavramını başkasına kullandırtmayan fikir özgürlüğüne sahip çıkan böylesi bir dünya, fakat bakıyoruz ki içi boş, ses veren teneke gibi kavramlar zinciriyle çebelleşiyor.

Amma velakin tümüyle ciddiyetten mahrum yalan dolanla kendini çağdaş bir dünyaya pazarlamaktan da vazgeçmiyor.

Özellikle fikir özgürlüğünü ve zulme uğrayan insanların hürriyetini biçimlendirmek kaydıyla aldatıcı ve hileli oyunlarla kirli planlar sahneye konuluyor..

Nice nice makyajlı kelimeler kullanırken tam tersine mana tahrifatına giriyor, hürriyetin adı teryüz ediliyor.

Mazlum yine mazlum, biçare yine biçare!

Fakat Afrika'daki canavarların, güçsüz hayvanlara saldırdıkları gibi bugünkü dünyamız da bundan geri kalmıyor.

Ama ne çare ki İslam dünyası da buna çok kanıyor ve tabiri caizse böylesine aldatmacalı makyajlı senaryolara bel bağlıyor.

Kanıyor..

Sırtını islam kültürüne çevirmiş durumda islam hukukuna önem vermiyor ve ahlaki değerleri tamamiyle geri plana atmış durumda..

Kısacası su girdabında çırpındıkça batıyor.

Oysa ki yüce İslam dininin mensupları islama bağlı kaldığı müddetçe hiçbir zaman mağlubiyet sözkonusu olamaz Allah'ın vermiş olduğu söz açıktır.

Eğer bir devletin varlığı sözkonusuysa devletin dizginini elinde tutan yönetimler, kadrolar tamamıyla görülen lüzum üzerine dört dörtlük o devletin gelenek ve göreneklerine bağlı kalması lazım!

İnançlı bir toplumun güçlenmesi paralelinde hareket etmesi lazım.

İlerlemek için adım atmaya çalışan kadrolar da başlı başına önce kendine çeki düzen vermeli ve böylece ter-ü taze zihinle, inançlı bir gençliğin varlığına ve gelişmesine yardım etmesi gerekir.

Kozmopolit ne idüğü belirsiz, dayanıksız ve düşüncesiz kişilerin devletin kilit noktalarına getirilmesi bize göre çok tehlikeli bir davranıştır.

Zira halk ne bekliyor onlar ne yapıyor?

****

Yüce İslam Peygamberi efendimiz (S.A.V) özellikle ve öncelikle aklı selimin hürriyetine, özgürlüğüne ve hür düşüncesine çok önem vermiştir.

Aklı selim sahibi olan kimseler mutlaka ve kesinlikle kandırmacadan, hileden, haram yemekten uzak durmaları gerekir ve aynı zamanda da herhangi bir münkerat yani İslamda yeri olmayan kötü şeyler ne ise, rüşvetinden tut, hırsızlığına kadar, devlet kademesinden tut, toplum arasındaki bireyleye kadar.

Bu tür "ahlak-ı zemime" denilen haram yemeye dayalı ne kadar kötü oluşumlar varsa onlardan uzak durmakla beraber önemli bir biçimde sağlam zeminde hareket etmelidir.

İktidarlar kendilerini hiçbir zaman bu tür olumsuzluklara kaptırmamalı, yapanlara da papuç bırakmaması lazım.

***

Evet, sevgili okurlar!

Görünen köy kılavuz istemez misal..

Devlet bugün yaklaşık 8 aydan beri yani Gezi olaylarından tutun da, 17 Aralık 2013 tarihindeki olup bitenlere kadar kesinlikle yalnız ve yalnız Ak Parti'nin lideri olan Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik değil, yalnız Ak Partiye de değil, hedef dış mihrakların komutasıyla bu Türkiyeyi bitirmektir.

Ekonomik ve ahlaki olsun, teknolji olsun her ne olursa olsun Türkiye'yi böylesine önemli sermayeden uzak tutması için ahlaki çöküntüleri tezgahlıyor ve böylece Türkiye'yi zora sokuyor.

Ama bu hileli oyuna hiçbir zaman bu millet de göz yummaz ve bunu da affetmez!

Felaketlerin en felaketi, vehametin en vehameti şudur ki, İslamın başlıca emirlerinden olan ümmetin itttihadını sağlayıp birbiriyle pekiştirmek gerekirken, tam tersine birbirine düşürülüp batıl ve yanlış ideolojileri millete enjekte etmek için adeta toplumu bilinmeyen badirelere doğru sürüklemektir.

Tüm bunlar kurtarıcılık ve demokrasi, insan temel hak ve özgürlüğü, laik bir cumhuriyet adına söz de yaptırılıyor ki toplum gittikçe gerilemeye ve kargaşaya itiliyor.

Devlet büyüklerine düşen budur ki, çok bilinçli bir şekilde birleşerek milli vahdetin varlığını sağlamak üzere islamın ana düşünce ve fikirlerini gençlerin beynine enjekte etmektir.

Yoksa anneler-babalar, devlet bugünkü gençliğe sahip çıkmadığı takdirde, 10 yıl sonra Türkiye başka baddirelere maruz kalmaktan kendini kurtaramaz.

****

Bu itibarla diyoruz ki, bu memlekette yanlış bir yasama, yürütme ve yargı erkleri vardır.

Yanlış kullandırarak, büyük bir yıkımla devlet bu yüzden bir türlü iki yakasını biraraya getiremiyor.

Ve belini de doğrultamıyor.

Devletin önemli bazı kurum ve kuruluşları var, yargı, emniyet, askeriye gibi...

Evet, bu önemli kurumlar bizim için çok önemli ve değerlidir.

Ama yıllar yılı böylesine kuruluşlarımızın temeline sızan kirlenme, rüşvetinden tutun da uyuşturucusuna kadar, namus ve iffetsizliğine kadar, ne çare ki bunlar hakkında herhangi bir lüzum üzerine işlem görülmemektedir.

O da olayların ayrı bir vesiyonudur ve biçimlendirilmesidir.

Hayırlı Cumalar dileğiyle.

En derin saygılarımla.