ÇAĞDAŞ FİTNE UNSURLARINI TANIYALIM!

Evet, sevgili okurlar.
Çağdaş dünyamızın yaşanmakta olan antidemokratik sınırsız hukuk dışılık, acımasızlık, kan emicilik, başını almış gidiyor.
Günümüzdeki yerküresinde yaşamakta olan beşeriyet maalesef hilkat ve fıtrat kanunlarıyla ters düşmektedir.
Hilkat (yaradılış) şeriatına kanun, ilke ve kurallarıyla ters düşen barışa ve sevgiye hiç yanaşmayan insanoğlu acaba nereye gidiyor, diye düşünmemek elde değil.
Aslında Halife-i Ruyi-zemin olarak yani yeryüzünün sevk ve idaresini elinde tutan yüce bir değere sahip olan insanlık dünyası ne çare ki bir türlü kendini tanıyamıyor veya tanımazlıktan geliyor.
Hak ettiği yere bir türlü ulaşamıyor.
Allah’ın ona vermiş olduğu o yüce cevher karakterinden kendine zulmederek kendi kendini esfelus-safilin denilen cehennemin en derin çukuruna yuvarlanmayı layık görüyorsa, demek ki Allah’ın insanlara bağışladığı en büyük nimetlerden olan akıldan uzak ve yoksun olmasının bir sonucu olsa gerek.
Bakınız, değerli dostlar.
Başta söylediğim gibi yerküremizin sevk ve idaresini elinde tutan insanoğlu günümüzde ve çağdaş dünyamızda çok büyük mezalimle karşı karşıya kalmakla beraber bünyesinde bilerek veya bilmeyerek en büyük fitne unsurları yaşatmaktan, üretmekten, türetmekten kendini bir türlü alı koyamıyor.
Oysaki geçmişe yönelik tarihin derinliklerine bakıldığında yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yaşatan kötülüklerle boğuşup duran hiçbir kavim Allah’ın gazabından kendini kurtaramadığı gibi hep acı felaket ve musibetler karşısında dayanamamış ve yok olup gitmiştir.
Bu da kesinlikle yüce yaratıcımızın değişmez kanunlarından birisidir.
Hilkat ve yaradılış kanunlarının gereğidir.

* * *

Nitekim yüce kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’in El-Maide Suresinin 54. ayeti bizi uyarıyor, kesinlikle haber veriyor.
Şu 54. Ayet-i Celile’nin mealini özetle şöyle paylaşalım;
“Ey iman edenler!
Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah onların yerine öylesine bir kavim getirir ki (O) onları sever, onlar da (Onu) severler.
(O bahtiyar insanlar) müminlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı şiddetlidirler.
Allah yolunda cihad ederler . Hiçbir şekilde dil uzatanın kınama ve eleştirilerinden korkmazlar”
Bu ayetin bize vermiş olduğu uyarı mesajına Risale-i Nur külliyatında daha kapsamlı bir biçimde yorum getirilmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri’nin görüşüne göre ayetin hedeflediği husus şöyledir;
“İşte ey Ehl-i Kur’an olan şu vatanın evlatları!
600 sene değil belki Abbasiler zamanından beri bin senedir Kur’an-ı Hâkim’in bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’an’ı ilan etmişsiniz.
Milliyetinizi Kur’an’a ve İslamiyet’e kal-a yaptınız (sığınak yaptınız).
Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehacümat-ı hücumları (dıştan gelen) defettiniz.
‘Taaa.. Allah onların yerine öyle bir kavim getirir ki (O) onları sever, onlarda (Onu) severler.
O bahtiyar insanlar müminlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı şiddetlidirler.
Allah yolunda cihad ederler’
Bu Ayet-i Kerime’ye güzel bir şekilde muhatap oldunuz.
Şimdi Avrupa’nın ve Frenk meşrep (inkâra sapan) anlayışlar münafıkların gizli desiselerine, hilelerine uyup şu ayetin şiddetine mazhar olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız ki sonunuz kötü olabilir”
Bizi uyaran anılan bu Ayet-i Kerime’yi Bediüzzaman Hazretleri çok güzel bir şekilde, anlaşılır bir halde yorum getirmiştir.

* * *

Evet, gerçekten başta ifade etmek istediğim gibi dünyanın her tarafında kötü ve şer unsurların eliyle yapılan mezalim bir yana kalsın ama İslam dünyasındaki piyonların, maşaların, iradesiz ajanların yaptıklarına bakın.
Ellerine geçirdikleri yönetimin fırsatını kullanarak Müslümanları inim inim inletmektedir.
Kıpırdamadan, dirilişe geçmeden İslam toplumları da istemeye istemeye diyoruz ki, hak ettikleri şamardan bir türlü kendilerini kurtaramıyorlar.
Yani Allah’ın vurduğu uyarıcı tokatlardan kendilerini kurtaramıyorlar.
Dünkü yazımda da ifade ettiğim gibi, işte kulağımızın dibindeki Suriye’nin hali pür melali yürekleri dağlıyor.
Ama kendine medeniyet makyajını uyduran günümüzdeki dünya “Süt dökmüş kedi” gibi arkasına dönüp pis pis bakmaktan başka yaptığı bir şey yok.
“Dut yemiş bülbül” gibi böyle sessiz kalmaktan başka yapacağı bir şey yok veyahut da işine geliyor bu suskun halleri.
Sevgili okurlar.
O yalnız mıdır?
İslam dünyasının bir bölümünü kapsamına alan Ortadoğu ülkeleri Afganistan, Pakistan, Hindistan, Kuzey Afrika, Güney Afrika gibi İslam ülkelerinin bulunduğu hal gerçekten çok düşündürücüdür.
Biraz önce sizinle paylaşmak istediğim o yüce Ayet-i Kerime’nin meali paralelinde Üstat Bediüzzaman Hazretleri’nin uyarıcı mahiyetindeki “Bin seneden beri Kur’an bayraktarı olan Ey Âlem-i İslam uyan” başlıklı yorumunun her zaman okunması ve tekrar edilmesi gereken bir derstir.

* * *

Mehmet Akif şöyle diyor;
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alır ilhamı
Asrın idrakine anlatmalıyız İslam’ı”
Evet, değerli dostlar.
Dün sabah namazından sonra, her zaman olduğu gibi El-Kasas Suresinin 77. Ayetini  okurken,  kalbi olarak beni etkiledi, bir süre kendime gelemedim.
O yüce yaratıcımız olan Allahû Teâlâ, Hz. Musa’nın uyarıları üzerine Karun’u uyarırken sonuç itibariyle şöyle buyuruyor;
“Allah’ın sana verdiği servet ve varlık ile Ahiret yurdunu ara (bul hayır yap) dünyadan da nasibini unutma, Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik yap ve yeryüzünde fesat, bozgunculuk çıkarmaya yol arama; çünkü Allah fesat ve bozguncuları hiç sevmez”
Tıpkı günümüzdeki dünyada emperyalist ve liberal dünyanın kan emici hali, yoksul bir dünyanın üzerine tahakküm edip köleleştirmek suretiyle kendi mahiyetine almak istiyor ve böylece kanlar dökülüyor, ülkeler yok olup gidiyor, ocaklar söndürülüyor, terör ve şer güçlerinin fitnelerinin varlığına neden oluyor.
Bundandır ki, Allah insanları uyarıyor.
Birer fesat ve fitne unsurları olmaktan kendinizi sakındırınız ve insanları öldürerek, kan dökerek, kendi varlığını ve hiyerarşik durumlarınızı sürdürmeyiniz.
Tüm bu anlatmaya çalıştığım dünya gerçeği paralelinde El-Kasas Suresinin 58 ve 59. ayetlerinin yüce meallerini özetleyerek yazıma son vermek istiyorum.
Evet, El-Kasas Suresinin 58. ayeti;
“Hâl bu iken mutluluklar içerisinde geçimini sağlayan şımarmış nice şehir kentler yani halkın ana barınaklarını kökten helak ettik, işte görünen şu harap olmuş, altı üstüne gelmiş meskenleri kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir”
59. ayet ise mealen şöyle bizi uyarıyor;
“Rabbin ise, onların ana şehirlerinde kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe o memleketleri helak edici değildir.
Zaten biz halkı (insanları) zalim kimseler olan kentlerinden başkasını helak edecek değiliz. Ancak onların kendilerine yapmış olduğu zulümden dolayı onları helak ederiz”
Evet, sevgili okurlar.
İşte kıssadan hisse olarak bugünkü sohbetimizi burada sonlandırmak üzere saygı, selam ve en derin hürmetlerimi sunmak istiyorum.
Kalın sağlıcakla.