"CENNET UCUZ DEĞİL, CEHENNEM DE LÜZUMSUZ DEĞİL!"
Evet, sevgili okurlar.
Bugünkü köşe sohbetimize başlık olarak kullandığımız “CENNET UCUZ DEĞİL, CEHENNEM DE LÜZUMSUZ
DEĞİL” ifadesi Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerine aittir…
Bu cümle bünyesine taşıdığı çok kapsamlı anlamları ifade
etmektedir.
Nitekim Üstat Bediüzzaman Hazretleri 31 Mart Hadisesinden
sonra "Jön Türklerin" dışa bağlı kirli "Siyon ve Haçlı"
teşkilatlarla işbirliği yaparak Sultan Abdülhamit’e karşı darbe hazırlayan
Selanik Harekât Ordusundaki hileli oyunlara katılmadığı halde “Şeriatı
istiyoruz, İttihad-ı Muhammedi’nin efradındanım” demekle ona getirilen suçlama
sonucunda yapay olarak kurulan “İstiklal Mahkemelerinde” Hurşit Paşa’nın
başında bulunduğu mahkeme heyetine karşı bu ifadeyi kullanıyor…
Ve şöyle diyor..
“Evet, ey paşalar zabıtlar!
Tüm kuvvetimle derim ki:
Gazetelerde neşrettiğim (yayınladığım) tüm
makalelerimdeki tüm gerçeklere nihayet derecede musirim (ısrarcıyım),
söylediklerimin arkasındayım.
Şayet zaman-ı mazi (geçmişe yönelik süreç) canibinden,
asr-ı saadet mahkemesinden devrisaadet mahkemesinden adaletname-i şeriatla
davet olunsam, mahkemeye çağrılsam, neşrettiğim (yayınladığım) hakikatleri
aynen ibraz edeceğim.
Olsa olsa o zamanın ilcaatının modasına göre bir libas
giydireceğim.
Şayet müstakbel tarafına 300 sene sonra zamanın kanaat
önderlerinin tenkit mahkemesinde tarih celpnamesiyle mahkemeye celp olunsam,
çağrılsam yine bu hakikatleri genişleterek çatlayan bazı yerlerini yamalamakla
beraber taze olarak orada da göstereceğim.
Demek hakikat değişmez.
El hakku ya’lu vela yu’la aleyhi.
Hak daima haktır, üstündür, alçalmaz”
“Sen de şeriatı istemişsin?” sorusuna karşı…
“Evet Şeriat-ı Ğarrayı Ahmediye’nin tek bir hakikatine
karşı bin başım olsa, her gün biri kesilse ben feda etmeye hazırım” diyen Üstat
Bediüzzamaniüzzaman Hazretlerine “İstiklal Mahkemesi” beraat veriyor...
Beyazıt Meydanında yürürken uyduruk mahkeme kurduran
zalimler için de;
“Yaşasın Cehennem”
ifadesini kullanmıştır.
Toplumu kandıran, milleti yanlış yollara sürükleyen,
kültüründen, dininden, tarihinden saptıran ve gerçek manada münafık ruhlu olup,
kendini kurtarıcı Müslüman kisvesi altına büründürenlere diyordu ki;
“Zaman gösterdi ki Cennet ucuz değil, Cehennem de
lüzumsuz değil.”
* * *
İslam’ın ana çizgilerini kabullenmeyip, İslam şeriatının
tüm hakikatlerine çağdışı diyen anlayış ve o paralelde kurulan düzenin
düzenbazlarının sonucu ne kadar kötü olmuş ve daha da olacağı gibi aynı o
tarzda İslamiyet’i kullanıp, hiç İslamiyet’le alakası olmayan münafık ruhlu
korkak, titrek ruhlu insanlar için de aynı sloganı kullanıyor.
Demek ki günü gelince!...
Tüm çıplaklığıyla gerçek ortaya çıkıyor ve sahtecilik
unvanı kendiliğinden deşifre oluyor..
Tabiri caizse suçüstü yakalanıyor.
İslam’a inanmayıp da İslam’a “çağdışı” demekle
hıyanetliğini gösterenler ne ise İslam’a inanıyormuş gibi kendini gösteren ve
İslam libasını kendine yakıştırıp milleti kandıranların da sonu onlar gibi
badiredir, uçurumdur.
Onlar için de diyebiliriz ki;
“Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.”
* * *
Dünkü yazılı medyada bir gazetenin manşetinde şöyle bir
haber okuduk;
“Gülen'den Katolik Kilisesine 3.7 milyon dolar”
Bu haberi okuyunca gerçekten insanın tüylerinin diken
diken olmaması elde değildir.
İslamiyet’i yıllardan beri kullanıp, Müslümanların alın
teriyle “himmet, sadaka ve zekât” adı altında biriktirilen bunca para ve bir
servet, netice itibariyle İslam’ın tam karşıtı olan Avrupa’da “Dinler arasında
diyalog” adı altında kiliselere bağışlanıyor..
Ve bağışlanan o paralarla kiliselerde “Gülen
Kürsüsü” kuruluyor..
Doğrusu hadise karşısında “İnsan ne yapsın ve nereye
gitsin” şaşkınlığı içinde bocalanıp durmaktan kendini kurtaramıyor.
Gerçekten bu haberin aslı varsa ki öyle görünüyor.
Düşünün…
Yıllar öncesi Nur cemaati içine giriyor..
1965’li 1966’lı, hatta 1970’li yıllara kadar…
Kendini, Bediüzzaman Hazretlerinin bir mensubu olarak
gösteriyor..
Bilahare, Türkiye’deki tüm Nur talebeleriyle zıtlaşarak
kendi medyasını kurdurup, yolunu ayırıyor..
Resmi vaaz sıfatıyla Türkiye’nin her kesimindeki
camilerin vaaz kürsüsünden bas bas bağırıp, hem de yapay gözyaşlarını döken bir
insan düşünün…
O günden bugüne, "himmet" adıyla ne kadar
servet edinmiş…
Ve milleti nasıl kandırabilmiş…
Bugün de çıkıp, Hıristiyanlık aleminin kiliselerine
milyon dolar vererek kendisine kürsü kurduruyor..
Tabii o kürsüde Hıristiyan dinine mensup kişilere ne gibi
bir vaaz verebileceği de meçhulümüzdür.
Acaba bunu söyleyebilecek kadar cesaret gösterebilecek
mi?
“İnned dîne indâllâhil İslâm(islâmu)”
Allah nezdinde yegâne din İslam’dır.
Gerçekten bunu söyleyebilecek mi?
Ve bu ayeti okumak için oraya hazırlanmış durumda mıdır?
Yoksa “Dinler arasındaki diyalog”dan kasıt tesis
akidesine bir meşruiyet mi kazandırmaktır?
Üç ilah...
Maazallah küfrün dik alası durumuna girmiş olur?
Tabii vaziyet meçhulümüzdür.
Ama “Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle bu hal
gerçekten korkutucu bir haldir.
* * *
Gerçekten o kiliselerde kurdurduğu vaaz kürsüsünde “Âli
İmrân” suresinin 64. ayetini okuyabilecek mi?
De ki:
“Ey kitap ehli!
Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız
Allah’a ibadet edelim.
O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.
Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.”
Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun,
biz Müslüman’larız.”
Bunu o kiraladığı kürsülerde söyleyebiliyorsa ne mutlu!
Bravo diyelim!
Ama bunu değil de “dinler arası diyalog” adı altında
teslis inancına da (Üç ilah) geçit veriyorsa maazallah kendini küfre girmekten
kurtaramadığı gibi tüm İslam dünyasının nefret ve lanetiyle de karşı karşıya
kalacağı kaçınılmaz olur..
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Bu yazıları yazmaktaki gayemiz; birilerini hedef alıp da
kötülemek manasıyla değil…
Ama şu hakikatı da kimse unutmasın..
Her ne platformda olursa olsun…
Yüce İslam dinini istismar ederek, onun gölgesinde
siyaset yaparak, para toplayıp servet biriktirip, ondan sonra bir yerlere
geldikten sonra İslamiyet’e ve Müslümanlara hıyanetlik yapan, İslam’la ters
düşen her kim olursa olsun, dilimizin döndüğü kadar, kalemimizin yazdığı kadar
söyleriz, yazarız.
Hiç kimsenin ne hatırına ne de katırına bakmayız.
En derin saygı ve sevgilerimizle.