CUMHURİYET, MEŞVERET, HÜRRİYET! (IV)

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki gün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan “İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü 6. Bakanlar Konferansı”nda konuştu.

Cumhurbaşkanımızın iman ve inanç derinliğinden çıkan ses, elbette ki İslam ümmetini çok sevindiriyor, ümitlendiriyor ve haz veriyor..

Aynı minvalde; düşman olanların da fazlasıyla hem kendisine karşı hem İslam dünyasına karşı, hem de İslam’a karşı kin ve gayzlarını artırıyor, kızdırıyor, küfür dünyasını oldukça da hırçınlaştırıyor.

Evet.

Gerçekten Sayın Cumhurbaşkanımızın zaman zaman önemli yerlerde, yaptığı önemli konuşmalar toplumumuza birer uyarı durumundadır, ikazdır, güven vermedir..

Mesajlardır..

Pek tabi ki, İslam ümmetinin Türkiye’nin liderliğinde yeniden toparlama ve geliştirme uyarısıdır.

Zaten inanan tüm Müslüman ülkeler de bu beklenti içerisindedir.

Ki Erdoğan'ın işaret ettiği her konu tarihi gerçeklerle dopdoludur, içi boş değildir, havadan cıvadan da konuşmuyor.

En önemlisi de yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in çok önemli, tarihi olaylarına işaret ederek konuşmalarını bu şekilde dolduruyor.

Tıpkı iki gün önce  “İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü 6. Bakanlar Konferansı”nda konuştuğu gibi.

Bakınız ne diyor?

“Müslümanların erkekleri katledilir, kadınları, çocukları, yaşlıları her türlü zillete maruz bırakılırken İslam dünyası tek bir anını dahi nasıl huzurlu geçirebilir?

Dışarıdan aranan kurtarıcıların zaten sorunların sebepleri olduğunu görmek için daha ne kadar acı çekmemiz gerekiyor?”

Cumhurbaşkanımızın bu konuşmasıyla günümüzdeki batı dünyasının kalleşliğine ve zalim kirliliğine işaret ettiği gibi İslam dünyasının da, İslam ümmetinin de mustazaflığını, güçsüzlüğünü, mazlumiyetini, zalim çağdaş Firavun’luk sisteminin varlığına da vurgu yapmaktadır.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Sayın Erdoğan'ın vurguladığı bu ifade yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Kasas” suresinin 3. ve 4. ayetlerinin mealinin ta kendisidir.

Keza “Tevbe” suresinin de 7 ve 8. ayetlerinin mana değerlerini taşımaktadır.

Yani çağımızdaki İslam dünyasının en büyük yanlışlarından birisi de kendimize değil, layık olmayan batı emperyalizmine güvenme olgusudur… Ki bu da nedamet getirir.

Kasas Suresinin anılan ayet-i celileleri olan, Firavun’un Hz. Musa ile yapmış olduğu kavga ve Hz. Musa’nın kavmi olan İsrailoğullarına karşı üç bin yıl önceki zalimane tutumuna bir işarettir.

Evet, Firavun’un Hz. Musa’nın kavmine karşı yaptığı mezalim; önce erkeklerini ve erkek çocuklarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakıp, iğrenç mezalimi yaşatırken, günümüzdeki sözde çağdaş medeni dünyanın bugünkü İslam dünyasına yaptığı mezalim uygulamalarının ne yazık ki Firavun’un yaptığından hiç farkı yoktur.

Belki daha da yüksek dozajda yürümektedir.

Tek kelimeyle günümüzdeki İslam dünyasına karşı yapılan mezalim, Firavun mezaliminin dik alasıdır.

Emperyalist küfür dünyası Suriye’de, Irak’ta, Libya’da ve Mısır’da piyon ve ajanlarının vasıtasıyla darbeler üstüne darbeler yapıyor, nice aileler yok olup gidiyor, erkeklere ilişiliyor, kadınlara karışılmıyor ve kadınları başka yerlere götürüyorlar.

* * *

Bakınız, “Kasas” suresindeki anılan ayetlerin yüce mealleri bize ne söylüyor?

“3- İman eden bir kavim için Musa ile Firavun’un haberlerinden bir kısmını sana gerçek olarak anlatacağız.

4- Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı.

Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını (erkek çocuklarını) boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu.

Şüphesiz o, bozgunculardandı”

Keza Tevbe suresinin de 7 ve 8. ayetlerinin meali aynen bu yönde;

“7- Allah’a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir (nasıl güvenilebilinir)?

Ancak Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız başkadır.

Bunlar size karşı dürüst davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın.

Çünkü Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.

8- Onların bir ahdi nasıl olabilir ki?

Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi.

Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor.

Onların pek çoğu fasık kimselerdir”

* * *

Evet, sevgili can dostlar.

Bakınız, gerçekten günümüzdeki sözde medeni dünyada neler oluyor?

Cumhurbaşkanımızın da işaret ettiği olay çok önemlidir.

Erdoğan; “Akdeniz'de, Ege'de derme çatma deniz araçlarıyla sınır kapılarında itilip kakılma pahasına Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan Müslümanları gördükçe utanıyorum, hicap duyuyorum.

Ama bir taraftan da hırsım artıyor, kinim artıyor.

O dergilerinin kapağına Aylan bebeğin resmini basmak suretiyle, ondan bir şeyler kotarmaya çalışanları gördükçe, kinim artıyor, hırsım artıyor.

Çünkü dürüst değiller, samimi değiller" dedi.

* * *

Sevgili okurlar.

Gerçekten bu ifadeler, İslam dünyası için çok önem taşıyan mesajlardır.

Batı dünyasının I. Dünya Savaşından sonra, yani Osmanlı İmparatorluğunun mağlubiyetinden ve hilafet-i İslamiye’nin dağılışından sonra, İslam dünyasına karşı giriştiği acımasız insanlık dışı muamele, kirli ve karanlık mezalim, üç bin sene önceki Firavun’un Hz. Musa’nın kavmine karşı yapmış olduğu mezalimin aynısıdır ve daha fazlasıdır.

İşte Cumhurbaşkanı Allah ebediyen razı olsun ki buna işaret ediyor.

Yüz yıldan beri çağdaşlık, laiklik, Atatürkçülük, Kemalizm gibi kavramların palavralarının bu millete yutturulması, elbette ki unutulmaz tarihi kirlenmelerdir.

Bu kirlenmelere rağmen…

Allah’a şükürler olsun ki bugün devletimizin başında her şeye vakıf olan ve tüm toplumsal gerçeği kontrol altına alan inançlı bir Cumhurbaşkanımız vardır.

Yalnız bize değil, tüm İslam dünyasına artık bir umuttur, tesellidir ve Allah’ın bir nimetidir.

Tüm İslam dünyası, dualarıyla Sayın Erdoğan’ın yaptığına karşı minnettarlığını ifade ediyor.

Artık bu söylenmelidir.

Ey İslam dünyası uyan!

Ümit var ol, çalış, ilerle.

Cumhurbaşkanının etrafında etten duvar ol ve Allah’ın ipine sımsıkı sarıl.

Zaten Cumhurbaşkanı da yaptığı konuşmanın ilk bölümlerinde yine “Âli İmran” suresinin 133. ayet-i celilesinin mealine işaret ederek şöyle ifade etmiştir;

“Hepiniz toptan sımsıkı Allah'ın ipine sarılın' hükmü ilahisi mevcut ama hepimiz toptan sımsıkı Allah'ın ipine değil, başka yerlere sarılanlar var.

Bu şekilde bir dağınıklık içinde olan bir İslam dünyası var..

Ki 1 milyar 700 milyon nüfusa sahip..

Filistin meselesi başta olmak üzere uzun zamandır gündemimizde olan sorunları henüz çözememişken yeni ve daha büyük sınamalar çıkıyor”

Bu yazı serimiz Pazartesi gününden itibaren devam edecektir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.