ÇÜRÜMÜŞLÜK POTANSİYELİ GİTTİKÇE BÜYÜYOR VE OKULDA DANSÖZ!?

Sevgili okurlar…

“BEŞ YÜZ SENEDİR YATTIĞINIZ YETER!?” başlığı altındaki seri yazımızı, bugün noktalıyoruz..

4 gün süreyle, tarihi ve günümüzdeki “hayati öneme” sahip bir çok, milli mevzuyu harmanlayarak, sizlere aktardık…

Ve dedik ki, tek çözüm var..

O da, İslami bir diriliş.. Ve ümmet olabilme şiarıyla “Kur’an-ı Kerim’e sarılmak..  Peygamber Efendimizin de yolunda yürümek!..”

Aksi takdirde, “beşeriyetin” hal-i hazırdaki “batıya ve batıla” endeksli yönetim anlayışı, dayattığı kültür ve medeniyetle, “aydınlığı değil, sürekli karanlığı” yaşarız..

Ne istiklal, ne istikrar ve ne de istikbal sağlanamaz!

Özetle, uyanık olmalıyız!

***

Günümüzdeki mevzulara ve yazı başlığımızın kapsamına gelirsek!…

Doğrusu, “toplumsal çürümüşlük” gırtlakta..

Ve dünden beter, haldeyiz!..

Bakınız, Bursa’da “bir okulun aile birliği tarafından tertiplenen etkinlikte, yarıçıplak vaziyette” dansöz oynatılmış..

Kaç gündür, konuşuluyor…

Hadise, Türkiye’nin gittikçe ahlaken vahim şekilde nasıl da bozulduğunun basit bir göstergesi..

Ama diyeceksiniz ki, toplumun temel değerlerine dinamit koyan hadiselerin karşısında “dansöz” oynatılması, ne ki!…

Ne yazık ki öyle..

Zina…

Nam-ı diğer fuhuş..

Ülkemizde “sektörel” bir faaliyet haline geldi..

Ticari kazanç(!)…

Uyuşturucu satışı ve kullanımı; o biçim yıkıcı şekilde alan işgal ediyor…

Sektörel alan!…

Uyuşturucu ve fuhuş bir toplumda ya da bireyde “vücut” buldu mu!..

Hele ki, ikisi de “iştah kabartan şeytani özgürlükle”, bütünleştirilince!

O toplum, demek ki çürümüşlüğün dibini yaşıyor…

Çünkü, birbirini tetikliyor..

Yıllar yılıdır, biz bunları dile getiriyoruz…

Acizane kamuoyu adına, vurgulaya vurgulaya söz ediyoruz…

Dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı kadarıyla, söylüyoruz..

Ama kime dersin!…

Halk deyimidir, “mal bozuk, mal müdürü ne yapsın?!..”

Çünkü, mevcut müesses nizam “ümmetin” varlık ve yaşamının temel ilkelerini, direklerini “asimile” ediyor..

Onu, “inkârın” cenderesinde boğuyor…

Yaşam hakkı tanımıyor..

Tanımadığı için de, “iyilikler, güzellikler” yok ediliyor, “kötülükler, çirkinlikler, şirretlikler”, batı medeniyetinin özgürlük(!) kulvarında, serbestiyet kazanıyor..

***

Ne diyordu Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri.. Ki, dört günlük yazı serimizde, başlık olarak o ifadesini nakşetmiştik..

“Beş yüz senedir yattığınız yeter…”

Geldiğimiz çağ ve yaşadığımız dünya haline karşı, “bu uyarıya ve uyanışa” ihtiyacımız var, muhtaç durumdayız!

Bu çağrıya kulak verilmesi lazım…

Biz de aynı çağrıyı dün olduğu gibi bugünde yeniliyoruz…

Ve yüksek ses tonuyla diyoruz ki;

Ey Müslüman!

Uyan! Artık yeter!

Küfrün, dalaletin, nifakın, habasetin bataklığından kurtul…

Fıskın zincirleme olarak, yarattığı tahribattan kendini silkele..

Kötülüklerin, toplumun arasına girmesini engellemeye çalış…

***

Siyaset ne hazindir ki, son 1,5 asırdır huzur verici değil..

Bilakis, olup-biten “tahribatların” baş müsebbibi…

Çünkü kavram kargaşası yaratmıştır..

Hile ve desiselerle, “milli iradenin” sözde temsilciliğini almıştır…

Ve hep; “Kaş yapayım derken göz çıkarmaya” yönelik siyaseti benimsemiştir…

Ve hala da devam ediyor, bu hal-i tahribat üretici siyaset!..

Onun için 84 milyon insan artık uyanmalıdır.

Bu madrabaz kandırıcı siyasete, ne evliyasına, ne de şeytanına güvenmemelidir.

Zira hal-i âlem meydanda; ülkenin ve halkın yaşadıkları!.

Evliya zaten yok da.

Bu siyasette evliya zaten olmaz.

Söz gelimi bunu söyledik.

Ancak şeytanın ve habasetin hükümranlığı söz konusudur.

***

 

Bakınız, Bursa’da gündem olan “Okulda dansöz oynatma” hadisesi!…

Olay doğru..

Ama yer ve mekan noktasında, “şeytani bir spekülasyon” oluşturuldu..

Yazılı ve görsel medya..

Özellikle iktidar muhalifleri hadiseyi manşetlere taşıyarak; “İmam Hatip lisesinde Dansöz oynatıldı” diye!…

Eee, iktidarda AK Parti var..

Muhafazakâr…

Belden aşağı nasıl vurabiliriz hesabıyla muhalefet, yandaş medyası, sosyal medyadaki troller “saldırı” moduyla verip veriştirdiler..

Her ne kadar, “yalanları” ortaya çıktıysa da..

Yüzlerine tükürülen durum hasıl olduysa da; “yağmur yağdı misali” aldırış etmediler..

Tabi, o dansöz rezaleti bir ilkokulun aile birliği tarafından tertiplenmiş!

Doğrusu her nerede yaşanmış olursa olsun, Milli Eğitim’in bünyesinde “vücut” bulduğu için, sorgulanması gereken; “eğitim sistemimiz ve işleyen çarkıdır?”…

Başında, milli kelimesi var amma velakin muhtevası hiç de milli değildir..

Ne alakası var?..

Müesses nizamın, diktasıdır…

Bugün değil, yıllar yılıdır bu millet “aldatıcı kavramlarla” hipnoz edilmiştir..

Yıllardan beridir ki cumhuriyet kuruluşundan bugüne kadar devletten gördükleri çile ve zorlukların haddi hesabı yoktur.

Zorbaca milli olmayan her şey millileştirilmeye çalışılarak, millete yutturulmuştur.

Hem de resmi dille.

Resmi kalemle.

Resmi imzalarla..

Her şey, yön değiştirerek yapıla gelmiştir…

Düşünüyorum…

CHP, ya da HDP veya herhangi bir parti iktidarda olsa idi…

Ve bu mevzular söz konusu olsa idi…

Toplumun tepkisi ne olurdu?!…

Topluca ayaklanır  “bize dinsizliği getirdiniz” der miydi?!..

Kestirmek zor, toplumun değer yargılarının uğradığı erozyon karşısında!

Ama diyeceksiniz ki, partiler olarak iktidar olmadılar, lakin “zihniyetleri” hep iktidar…

Hasılı kelam..

“Dansöz” rezilliğinden tutun da, Antalya’da Kuran-ı Kerime öğrencilerin sınıfta tekme atma hallerine kadar…

Tüm bu “ahlaksızca, fütursuzca, şuursuzca, rezilce” yaşanan hadiseler, muhafazakar parti olan AK parti döneminde yaşanıyor..

Ve bugün “olayların yaratıcı” zihniyeti olan altı ok “iştahlı iştahlı” üzerinde tepinerek, oy devşirme gayreti içerisinde..

Sanki roller değişmiş gibi..

Sol, muhafazakar..

Muhafazakâr sol olmuş…

Amaç oy devşirmek..

Ne hazindir ki muhafazakâr AK Partiden yaşanan ve yaşatılanlara karşı, herhangi bir hareketlilik yok.

Der demez insan sorguluyor; özlerle sözler aynı değil midir?

Ya da görüntüyle yaşantı aynı değil midir?

Bunların insanın aklına gelmemesi mümkün değil..

“İstanbul Sözleşmesi” 2011 yılında yapıldı.

O zaman Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer değildi?

Kimdi peki?

Abdullah Gül idi.

Muhafazakâr, mütedeyyin bir aileden gelen bir insan…

Eşi Hayrünnisa hanımefendi, İslam’ın ful kıyafetiyle verilen görüntüler.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu.

Bunların hepsi ama hepsi verilen görüntülerde namazlı niyazlı ehl-i ibadet insanlar.

Milleti ikna etmiş, millete güven vermiş bir görüntüye sahiptiler.

Sözleşme 2014’te yürürlüğe girdiğinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.

Peki, millet şunu merak eder?

Hani verilen sözler?

Hani gösterilen muhafazakârlık görüntüleri?

Ve görünen manzara, İstanbul Sözleşmesi Avrupa’nın, batı dünyanın büyük projesi.

Gerçekten AK Parti döneminde olmasaydı, bu millet ayaklanırdı ve CHP’nin küfrünü, dinsizliğini, imansızlığını imha ederdi.

Ama bu iktidarda gösterilen muhafazakârlık görüntüleri, tüm bunları engelliyor.

Millete hükmen de olsa zımnen de olsa bir ümit veriyor.

Ama oldukça da zor bir mesele…

Artık millet yavaş yavaş inancını, kanaatini yitirmiş durumda.

Her Allah’ın günü bir oyun çıkıyor ortaya.

Her zaman söylediğimiz gibi bu çıkarılan oyun, AK Partinin içine sızdırılmış AK Parti ruhunu taşımayıp, liberal demokrasiyi dillerinden düşürmeyen masonik kafalardır…

Onların görüntüsü hâkim…

Biz bunları hep söylüyoruz.

Millet artık uyanıyor ve soruyor.

Şu Bursa’daki oyun, ne oyunu biliyor musunuz?

Evet, oyun aynen şöyle yansıtılıyor.

Sözcü Gazetesinin birinci sayfasında göbekten verdiği haber şöyle;

“Okula gelir elde etmek için, şarkılı türkülü eğlence düzenlediler”

“İMAM HATİP’TE DANSÖZ OYNATTILAR!”

Büyük puntoyla verilen haberin şekli bu.

Şöyle devam ediyor;

“Türkiye bunu da gördü. Bursa’nın nilüfer ilçesindeki Çalı ilk, orta ve İmam Hatip Ortaokuluna ait salonda, okul aile birliği bir etkinlik düzenledi.

Gelir elde etmek için yapılan etkinlikte dansöz oynatıldı. Görüntüler ortaya çıkınca soruşturma açıldı, okul müdürü ve aile birliği yönetimi görevden uzaklaştırıldı.”

***

Evet, sevgili okurlar.

Bu olayın vücut bulması söz konusudur.

İster İmam Hatip olsun, ister sıradan bir ilkokul olsun…

Her ne ise…

Milli Eğitim adını taşıyan bir maarif merkezinde gencecik çocuklara yarı çıplak dansözü getirip oynatmaya “eğlence” adını vermek, hıyanettir, alçalıştır, şerefsizliktir.

Neden mi?

Zira başta söylediğimiz gibi AK Parti iktidarı olmamış olsaydı, hangi iktidar olsaydı, özellikle CHP iktidarı olsaydı, millet bunu yutmazdı.

Ama her nedense AK Parti döneminde olduğu için millet büyük bir sükunetle ve sükutla karşılıyor.

Doğrusu çok tuhafımıza gidiyor!

Hani bir zamanlar İsrail Cumhurbaşkanını susturmaya çalışan, genç ve dinamik bir Başbakan olan muhterem Recep Tayyip Erdoğan “One minute!” diyordu.

Dünya çapında büyük takdir toplayan bu büyük devlet adamı, son zamanlarda her nedense böyle olumsuzluklar karşısında büyük suskunluk içerisinde görünmesini doğrusu kamuoyu çok merak ediyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.