DEMOKRATİK YEPYENİ BİR TÜRKİYE’YE DOĞRU!

Evet, sevgili okurlar.

Yazılı medyada her zaman olduğu gibi, olayların verdi görüntü okunan manşetler ve haberler gün gittikçe biraz iç açıcı gibi görünüyor.

Zira Sayın Başbakanımızın gösterdiği çaba, olayların üzerine gitme şekli bize bunu gösteriyor.

Dünkü Sabah Gazetesinin “2071 HEDEFİ: OSMANLI DERECESİ” başlıklı haberi muhterem Başbakanın sloganı olarak basına yansıdı.

Erdoğan, “Türkiye 2023’te ilk 10’a girecek. 2071’de ise Osmanlı Selçuklu derecesine ulaşacak”

Verdiği bu müjde ve hedeflediği tespit yerden göğe kadar doğrudur.

Zira “Görünen köy kılavuz istemez” misali.

Bundan yaklaşık yüz sene önce İstanbul’da Mısırlı Şeyh El Buxayt adlı büyük bir zat, Üstat Bediüzzaman Hazretleriyle bir araya gelerek, görüşüyor.

Görüşmede Üstadın çok keskin bir dehaya sahip olduğunu fark ederken, sorduğu birçok soru içerisinde başlık olarak şu soru dikkati çekiyor:

“Sen, Osmanlının geleceğini nasıl görüyorsun”

Üstat şöyle cevap veriyor:

“Avrupa, Osmanlı medeniyetine hamiledir ve yakın bir gelecekte Osmanlı medeniyetini doğuracaktır.

Osmanlı ise Avrupa’nın medeniyetine hamiledir, yakın zamanda Avrupa medeniyetini doğuracaktır”

Böyle özetler ve kısa bir ifadeyle Şeyh Buxayt’ın sorusunu cevaplandıran büyük Üstat, gerçekten ittihatçıların Türkiye’ye verdiği şekillendirme ve onun bir uzantısı olarak cumhuriyetin getirdiği çağdaş, lâik bir medeniyetin (!) sonucu Üstadın bu tespitini doğrulamıştır ve aynı da olmuştur.

1000 yıllık tarih ortadan silinmiş.

Avrupalaşma adı altında 1924’ten günümüze kadar hep Lâiklik + Kemalizm + Cumhuriyetçilik + demokratikleşme gibi şekli kavramlar anayasaya yerleştirilmiş ve kurulan devrim ve darbeler, hükümetleri hep darbecilerin anayasalarıyla, işlevsiz kılmışlardır.

Türkiye gerçekten Avrupa’nın gerçek medeniyetine sahip değil, yani teknolojisine, çağdaşlığına sahip değil, tam tersine mimsiz medeniyetiyle donatılmış bir hal almıştır.

Avrupa ise, 1400 yıllık İslam medeniyetinin ve son yerküresi üzerinde İslam Hilafetini koruyan Osmanlının getirmiş olduğu medeniyete sımsıkı sarılmış ve onu uygulamaktadır.

Onun için şimdi Avrupa için diyoruz ki;

İnsan Hakları, temel özgürlükler, demokratik çağdaş medeniyet seviyesi gibi uygulamaları fiilen kendi aralarına ve anayasalarına yerleştirmiştir.

Ama tam tersine Türkiye ise kendini gün gittikçe o yanlış batılılaşma anlayışına, lâikliğin, demokrasinin, Kemalizm’in yanlış tefsirine maalesef tam totaliter sosyalist bir rejimin kölesi haline getirmiştir.

Baskıcı anti demokratik mezalimlere prim kazandırılmış.

Milletin en büyük değerleri neyse onlar tamamen tahrif edilmiş..

27 Mayıs itibariyle Başbakan Menderes bir hiç uğruna idam edilmiş hem de iki bakanıyla beraber...

Her ne kadar demokrasi ve çağdaşlık söz konusu ise de Türkiye kendini dayatmacı, askeri vesayetten hiç bir zaman kurtaramamıştır.

27 Mayıs cuntasının idam ettiği devletin çok değerli bir adamı olan Menderes ve iki arkadaşının haklılığı bariz bir şekilde ortaya çıkmış, avukatı Burhanettin Apaydın, TBMM’ne dilekçe vermiş, Menderesin davasının yeniden görülmesi, meclisin iyi niyetiyle iade-i itibarının verilmesi için müracaat etmiş.

Biz diyoruz ki;

Evet, gerçekten Menderes ve idam edilen iki bakanının iade-i itibarla ancak Türkiye totaliter şaibelerden kendini kurtarmış duruma girecektir.

Bu da zaten muhterem Başbakanın gösterdiği yol haritasında görünüyor.

* * *

Yalnız Menderes değil.

1923 itibariyle Lozan’da yapılan anlaşma paralelinde bu ülke çapında millete yapılan baskı rejiminin yani CHP’nin altı oklu dayatma rejiminin tümü gözden geçirilmelidir.

Gerek Menderes olsun, gerek idam edilen iki bakanı olsun ve daha ileriye gidip 1925’te idam edilen İskilipli merhum Atıf Hoca’dan tutun da, Tahir-ül Mevlevilere kadar…

Şeyh Sait ve beraberindeki idam edilen bu yöre insanının en değerli hanedanın isimleri, Hanili merhum Salih Bora beyler ve bir gece Dağkapı’da bir hiç uğruna idam edilen 47 kişinin iade-i itibarının verilmesi...

Aynı zamanda Bediüzzaman Said-i Nursî Hazretlerinin 60 yıl boyunca verdiği iman ve ahlak mücadelesi uğruna ona yapılan tüm haksızlıkların bir bir tespitiyle Bediüzzaman’a ve onun te’lifi olan Risale-i Nur ve onun camiasının büyüklerine yepyeni bir iade-i itibarla Türkiye eskiye yönelik büyük yanlışlıklardan ve askeri vesayetin baskıcı ruhundan kendini kurtarmalıdır.

Ve bu hamlenin ümidindeyiz.

İşte o zaman diyoruz ki Türkiye, terû taze demokratik yepyeni bir Türkiye görünümüne kavuşmuş olacaktır.

Aksi halde “Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal..”

Bu vecize bize çok şeyleri hatırlatmaktadır.

* * *

Velhasıl;

Sayın Başbakanın hedefi yepyeni bir Osmanlı medeniyetinin gerçekleşmesidir.

Bu de demektir ki; artık Avrupa’ya o medeniyet gittiği gibi Türkiye’ye geri dönecektir..

Biz böyle düşünüyoruz.

İnşallah öyle de olacaktır.

Ümit varız.

Bu gerçek, geleceğimizin olmazsa olmazıdır.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Türkiye, Cumhuriyet döneminden buyana ne kadar yanlış, gayri insani, ciddiyetten uzak insanlar varsa onlar tarafından yönetilmek istenilmiştir.

Ve yine rasgele söz sahibi kişilerin, vesayet sahibi olduğu, hepimizin malumudur.

Ki bunların yaptıkları tek şey; bu memleketi içten yıkmak ve yutulur lokma durumuna getirmektir.

Neden derseniz?

Yanlış fikirleri, yanlış sapmaları ve yanlış tespitleri yüzünden olmuştur.

CHP İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiraz, bakın ne inciler döküyor?

Akkiraz, Kılıçdaroğlu’na sunduğu Alevi raporunda, Ramazan’da oruç tutulmasını ve Kur’an okunmasını asimilasyona örnek olarak gösteriyor.

Akkiraz raporunda;

“Kaç-göç bilmeyen bir inancın mensubu olan çocuklar karşı cinsten birileriyle aynı ortamda oturmaz, el sıkmaz, Sünni çocuklar dışlamasın diye Kur’an kursuna gitmek ister, Ramazan’da oruç tutar hale dönüşmeye başladı” diye yazıyor.

İslam gerçeğinden ibaret olan 1000 yıllık milli ruhu ve duyguları hazmedemeyen basmakalıp bazı anlayışlar, ne çare ki hala da devam ediyor Türkiye’de!

Ne hazindir ki hem de TBMM’nde, hem de mezhepçilik anlayışını taşıyan bir kadın milletvekili tarafından.

Onun için diyoruz ki, Türkiye gerçekten kendine yepyeni bir strateji belirleyip, yeniden İslam’a sarılıp, İslam büyüklerinin itibarını iade etmesi gerekir.

Aksi halde daha nice nice yanlış ideolojiler ve düşünceler Türkiye’yi bölme tehlikesiyle karşı karşıya bırakabilir.

Başbakanımızın tespitleri gerçekten yerindedir.

Kim ne derse desin, büyük bir devlet adamıdır Sayın Recep Tayyip Erdoğan.

En derin saygılarımla.