DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ VE BAŞBAKAN (IV)

Evet, değerli okurlar.

Süreç devam ediyor.

Burada “süreç devam ediyor” dememdeki kasıt “Barış Süreci” değil, “Demokratikleşme Paketinin sürecidir.”

Başbakan Sayın Erdoğan, geçenlerde “Demokratikleşme Paketi”nin açıklamasını yapmıştı.

İnanıyoruz ki paket ve sürec "o 20 maddeden" ibaret olan hususlarla kalmayacaktır.

Aslında, “Devamı geliyor” demesi bu inancımızı yükseltiyor.

Ki toplum büyük bir ümitle ve sabırla devamını bekliyor.

Bu itibarla “süreç devam ediyor” diyoruz.

Yani “Barış Süreci”yle beraber “Demokratikleşme Paketi”nin açılımı da devam ediyor.

Öyle inanıyoruz ki “Barış Süreci” olmamış olsaydı, “Demokratikleşme Paketi”nin doğuşu da olmazdı.

“Büyük Barış Süreci”nde, nereden bakarsanız bir yıldan beri hatta fazlasıyla artık cenazeler gelmiyor.

Ana babaların askere gönderdikleri yavrularının, bir askeri elbiseyle gece yarıları ansızın kapılarını çalıp da “Başınız sağolsun, cenazeniz var” diyen olmamıştır ve inşallah bundan sonra da olmaz.

Zira, Sayın Başbakanın büyük inançla attığı her adım mutlaka başarılı olmuştur ve hiçbir projesi fiyaskoyla neticelenmemiştir.

* * *                                     

Evet, “Büyük Barış Süreci” “Demokratikleşme Paketi”nin sürecini doğurmuştur.

Bu paketin içinde en önemli olan, halkı memnun eden ve herkesin dikkatini çeken “Andımızın” okullarda kaldırılmasıdır.

Onun yanı sıra “Kamuda başörtüsü serbestliği”nin getirilmesidir.

Bir de “Yardım toplamadaki kısıtlamaların kaldırılıyor” olmasıdır.

Başbakan açıklamıştı;

“Yardım toplama sınırlama altına alınmıştı. Kurban derisi fitre ve zekat konusunda THK’na yetki verilmişti. Aslında anayasaya aykırı bir durum oluşturulmuştu. Şimdi yasal olarak da bu yanlış uygulamaya son veriyoruz. Vatandaşımız yardımını istediği yere verebilecektir”

İşte, bakınız sevgili okurlar.

THK’nun yıllar yılı milletin kurban derilerine, fitresine ve zekatına el koyarak, büyük bir sahtekârlık içerisinde sanki Türk Hava Kurumu, Türk Hava Kuvvetleriymiş gibi pozisyon göstermesiyle, büyük meblağlara ulaşan vatandaşların bu hayır yardımı; fakir ve muhtaç, dul ve yetim veya muhtaç öğrencilerin elinden adeta gasp edercesine kendi insiyatifine almıştı.

Ve gelen giden hiçbir iktidar, yüreklilik gösterip bunların elinden alamamıştır veyahut almak istememiştir.

Bu anılan kurum, ne yazık ki topladığı bu hayır ve bereket parasını hiç de yerinde harcamamış, bilakis sefahate, gecelere, eğlence düzenlemelerine, şarap şişelerinin devrilmesine kadar aşırı bir hıyanetle har vurüp, harman savurmuştur..

Büyük bir rantla hayatını idame etmiştir.

Önümüzdeki yeni paketlerde, devletin bünyesinde bulunan, böylesi iltifat ve imkânlara layık olmayan daha nice kurumların uygulamaları söz konusudur.

İnşallah Sayın Başbakanımız idrak ederek bu rantçı kurumların uygulamalarına da bir çare bulacaktır.

***

Örneğin;

Türk Hava Kurumu’nun yaptığı sahtekârlık, ne kadar antidemokratik ve hukuk dışı ise aynı şekilde ve daha fazlasıyla, Basın İlan Kurumu da ondan aşağı kalmamaktadır.

Zira bu kurum ne idügü belirsiz, keyfi bir hava içinde, yıllar yılı yazılı basının Resmi İlan gelirlerinden % 15 pay alarak, birçok medya kurumunun gelirlerine kanun dışı müdahale ederek, rant temin etmektedir.

Bunun hukuksal hiçbir yönü yoktur.

Keyfi ve cebri bir uygulamadır.

Sistemin bir dayatmasıdır.

Bu kurumun tüzel kişiliği söz konusu ise tıpkı THK gibi devletle hiçbir alakası yoktur.

Ancak bu tüzel kişiliği oluşturan bazı mutlu azınlıkların hegemonyasını yasallaştırarak, Basın İlan Kurumu adı altında Resmi İlan gelirlerini toplayıp, nice yazılı medya kurumlarını mağdur etmekten başka bir şey değildir.

***

Diyarbakır’ımızda da iki yıldan beri aynı uygulamanın dayatması gibi ulusal medyadan nemalandığı gibi yerel medyanın da “deveden kulak” bile olmayan Resmi İlan gelirlerine el koyarak % 15 gibi haksız bir rant elde ediliyor.

Dayanak noktası ise Basın İlan Kurumunun ilgili yasasının 24. maddesinin hükümleri..

Zulmü ve yasadışı uygulamayı bu hükme göre gerçekleştirmektedir.

Bize göre suçtur..

Hiç de insan temel hak ve özgürlüğüne dayanmamakla beraber, bilakis hukuk dışı bir uygulamadır.

Haksız yere zenginleşmekten başka bir şey değildir.

İnşallah, ümit ediyoruz ki Sayın Başbakan yeni paketler hamlesinde bunu da görecektir ve bu zorba dayatmayı da ortadan kaldıracaktır.

* * *

Evet, “Andımız” ise gerçekten hukuk dışı bir hurafeye dayalı, kandırmaca bir batıl yöntemdir.

Yine Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi “TÜRKÜM, DOĞRUYUM dediler, Türkiye’yi yolsuzluğa mahkûm ettiler”

Bu söz gerçekten doğrudur.

Hem de arş-ı âlâya kadar uzanan bir doğruluğun yansımasıdır.

***

Sevgili okurlar!

Malumunuz üzere bu yüzyıl içerisinde bu millete yutturulan antidemokratik uygulamaların kaçta kaçı doğrudur?

Ve çağdaş muasır medeniyet seviyesine dayanıyor?

Hayır, kesinlikle hiçbirisi de.

Başbakanın tespitleri birebir doğrudur.

Evet, “Sloganla milliyetçi olunamaz” tespitine de katılıyoruz.

“Ülke sevmek, öfke dolu nutuklarla olmaz, onlar ülkeyi borçlandırdı, biz ülkemizin borçlarını ödedik.

Doğruyum, çalışkanım, dediler.

Türkiye’yi yoklukluklara muhtaç ettiler.

Biz slogan milliyetçisi değiliz, her sabah çocukları sıraya dizip 1933’lü yıllardan kalma soğuk savaş döneminin sloganlarını atırmak milliyetçilik değildir, milliyetçilik onlara vizyon sunmaktır”

Başbakanın bu ifadesi ve bu tespitleri tarihe geçecektir.

İnanın, bunlar altın harflerle tarih sayfasına geçmeye layık tespitler ve gerçeklerdir.

Laikçi, Kemalist ve Atatürkçü olarak geçinen, milliyetçilik ve ulusalcılığı kimseye bırakmayan muhalefet, ne yazık ki cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek toplumun ve ülkenin her yerine ve her kesimine insanlık dışı ne kadar ahlak çöküntüleri varsa ona saygılı olmuşlar, deyim yerindeyse bu ahlaksızlığı, bu kötülükleri koruma altına alma bekçiliğini yapmışlardır.

* * *

Bakınız, dünkü yazılı medyanın birinci sayfalarında yer alan özellikle yeni Akit Gazetesinin birinci sayfadan verdiği bir haberi sizinle paylaşalım.

Gerçekten dudakları uçuklatan ve insanları hayrete düşüren bir haber…

“100 bin kadın fuhuş kıskacında” başlığıyla yazılan haber aynen şöyle;

“Şefkat-Derin hazırladığı hayatı çalınan hayatsız kadın raporu Türkiye’deki fuhuş rezaletinin boyutunu ortaya koydu.

Rapora göre 55 ilde bulunan genelevlerde vesikalı (izin belgeli) üç bin kadın, genelev dışında ise vesikalı onbeş bin kadın çalıştırılıyor.

100 bin kadının da kayıt dışı olarak çalıştırıldığı, belirtildiği raporda bu rakamın 50 bininin çocuk olduğu belirtilmektedir”

***

Sevgili okurlar!

İşte ülkemizin hali pür melalinin seyri..

Utanmadan, sıkılmadan “Siyaset yapıyorum” derken milleti kandırıyorlar ve ahlaki çöküntüleri millete yutturmaya çalışıyorlar.

Buna rağmen kendilerine insanlık süsü veriyorlar.

Eh ne olacak?

Takım elbiseli, kravatlı, papyonlu, beyaz gömlekli ortaya çıkıp kendilerini hep böyle lanse ediyorlar.

Ve kurtarıcılık edasıyla güya siyaset yapıyorlar.

En derin saygılarımla.