DEPREM VE DEPREMZEDELER!

Evet, sevgili okurlar.
Bugünkü köşemizi Elazığ’ın Kovancılar ve Karakoçan ilçelerinde vuku bulan 'deprem'e ayıracağız.
Malumunuz; deprem neticesinde gerek can, gerek mal.. Büyük çapta zayi olmuştur.
Elbette ki çok üzücü bir hal. Allah bunun tekrarını hiç kimsenin başına getirmesin.
Bunlar insanların başına gelen acımasız sınavlardır e musibetlerdir.
O nedenle ibret almak gerekir.
"Biz ne yaptık ki böyle başımıza geldi" diye?
Herkesin her iki elinin arasına başını alıp derinden derine düşünmesi gerekir.
Zelzele yani deprem olayı yerküresinin karakterinde yaratılmış bir haldir.
Tarih boyunca kıyamete dek kaçınılmaz ilahi bir uyarıdır.

* * *

Ama geldiği zaman da masum, günahsız insanları da beraberinde alıp götüren bir felakettir.
Günahkâr insanları götürdüğü gibi masum, günahsız yavruları da bünyesine alıyor.
Hatta hayvanları bile telef ediyor.
Yerküresinin karakteristik bir olayıdır.
Bu büyük evren içerisinde yer alan yerküresi insanların meskeni olarak yaratılmıştır.
İnsanlar başta olmak üzere tüm canlılar bu kürenin üzerinde hayatını idame ediyor.
Bilindiği üzere, bilimsel olarak bu yerküremizin 4’te 3’ü sularla kaplıdır, 4’te 1’i ise karadan ibarettir.
Suların bulunduğu mekânlar seviye olarak daha alçak zeminlerde görünüyor.
Küremizin kara bölümü ise daha yükseklerdedir.
Bu da Allah’ın hikmetine dayanıyor ki eğer böyle olmasaydı her an için kara bölümü deniz bölümünün istilasından kendini kurtaramazdı.
Ve canlıların hayat idamesi söz konusu olamazdı.

* * *

Bu münasebetle barınak olarak insanlara ve diğer canlılara verilmiş ilahi bir nimettir.
İnsanlık bu yüce nimetten faydalandığı gibi insanların emrine hizmetçi olarak verilen diğer birçok canlılarda aynı biçimde yaşamını sürdürerek insanlığa hizmet vermektedir.
Allah’ın bu yüce nimetinin karşısında insanlara verilen vazife ve görev neyse onu hakkıyla yerine getirmesi gerekir.
İnsanlık bu nimeti tanımayıp kimler tarafından insanlara verilmiş olduğunu unutup o yüce kudretine karşı saygılı olmadıkları zaman hakkıyla görevini ifa edemedikleri taktirde, zaman zaman Allah yeryüzünü ibret olsun diye insanlar aleyhine görevlendirmektedir.
Ve zelzele gibi, sel gibi olaylar tarih boyunca varlığını sürdürmüştür.
"Kurun-i ula" denilen eski çağlardan beri hiçbir kavim, hiçbir toplum yerküresinin bu karakteristik halinden kendini kurtaramamıştır..  

* * *

Ama ne var ki bu olay meydana geldiği zaman yerin tabiat oluşumu harekete geçirdiği için elbette ki yalnız ve yalnız günahkâr, suçlu, Allah’a karşı gelen zalimlere münhasır kalmamaktadır.
"Sırrı imtihan olsun diye insanları sınavdan geçirmektir. (insanların ilahi sınavdan geçirme halidir)
Masum, günahsız insanlar da hatta kundaktaki bebeler dahi günahkâr insanlarla beraber o musibetten kendini kurtaramıyor.
Yüce Kur’an-ımız Enfal suresinin 25. ayetinde mealen şöyle buyuruyor;
"Öylesine bela ve musibetlerden kendinizi koruyunuz ki geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus olmayıp, masum insanları da beraberinde götürür.."

* * *

Ayetin orijinal lafzı şöyledir. "Vetteku fitneten latusibenellezine zalemü minküm hasseten"
Üstad Beddiüzaman bu ayeti şöyle yorumluyor.
"Bu dünya bir meydanı tecrübe ve imtihandır. Yani insanları sınavdan geçirme yeridir. Vedar-i teklif ve mücahededir. Bir teklif ve görevlendirme alanıdır. Hakikatler saklı kalıp ta müsabaka ve mücahade ile Ebubekirler a’layi illigine (yükseklere) çıksınlar Ebu Cehiller efseli safiline girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsa olaydan sapa sağlam ölmeden kurtulsaydılar, Ebu Cehil karakterini taşıyan zalimler de aynen Ebubekir-i Sıddık gibi korku münasebetiyle teslim olup aynı Ebubekir’in saflarına katılacaklardı. O zaman sınav imtihan kapısı kapanacaktı. Ve sırrı teklif bozulacaktı. Yani imtihan olayı ortadan kalkacaktı.
Madem mazlum, zalim ile beraber musibete düşmek, hikmeti ilahiyece lazım geliyor. Hatta zaman zaman zalimlere bile bir şey olmayabilir.
Acaba o biçare mazlumların, günahsızların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?
Diye soranlara karşı Bediüzzaman şöyle buyuruyor.

* * *

"O musibetteki gazap ve hiddet içinde onlara bir rahmet kapısı var, çünkü o masumların telef olan fani malları onlar için birer sadaka olup kıyamet gününde baki kalabilecek bir servet hükmüne geçer.
Onların geçici dünya hayatları dahi Baki ve Ebedi Cennet hayatına dönüşür, peşinen birer şehit mertebesine girerler.
Bu tür felaketler içerisinde ölen masum insanların ölümleri şehitler hükmündedir.
Az ve muvakkat bir sıkıntı ve azaptan büyük ve daimi bir kazancı kazandıran bu tür zelzele depremler onlar için aynı gazap yerküresinin bu kızgınlığı içerisinde rahmete dönüşür.
Adil, Rahim, Kadir ve Hakim gibi Allah’ın yüce sıfatlarını neden hususi hatalara hususi ceza vermeyip koca bir yer unsuru insanlara musallat ederken masum insanları da beraber götürüyor.
Anılan Allah’ın Adil ve Rahim sıfatlarına karşı test değil midir acaba?

* * *

Elcevap: Yine Üstad cevaben şöyle buyuruyor:
"Kadiri zülcelâl her bir unsura vazife vermiş ve her bir unsura da çok vazifeler verdiriyor.
Bu da Allah’ın sorulmaz hikmetlerinden birisidir.
Aklımız buna ermiyor.
Ancak özetle diyebiliriz ki yeryüzünde kâinat içerisinde Allah’ın hikmeti dışında daldan yaprak bile düşmez.
Olup biten her şey onun hikmetine ve onun emri kevni altında evrensel bir karakteri harekete geçirir ve bu tür felaketler, musibetler insanların başına gelir.
Ama insanlara gereken şudur ki, herkes kendine çekidüzen vermeli.. Allah’ın yüce kudretini unutmamalı, gaflet ve dalalet uykusunda bocalanıp durmakla bir yere varılmaz.
Gazabı İlahi her an için kâinat içerisindeki gizlenmiş Allah’ın nice orduları vardır. Her an için harekete geçirir ve insanlara dersi ibret olsun diye ilan eder.
Ancak ne var ki suçsuz, masum, günahsız insanlar günahkâr insanların yüzünden zarar gördüğü de kaçınılmaz bir gerçektir.
Allah-u Teala zahiri halde görünen musibet olarak gösteriyor ise de sonuç itibarıyla mazlumların başına gelen bu geçici hayatı ebedi bir hayata çevirmesine de hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

* * *

Tekrar tekrar Allah’a yalvarıyor ve niyaz ediyoruz ki, böylesine felaketlerin tekrarını insanlığa göstermesin.
Ama insanlarda Allah’a karşı görevini hakkıyla yerine getirmesi gerekir.
Yoksa efendim yeraltında fay hattı varmış, bilmem havada kalan yerin derinliklerindeki boşluklar meydana gelmiş de zelzele ondan oluşur zihniyeti yanlıştır.
Elbette ki Allah’ın mutlak iradesi meydana geldiği zaman yerküresinin karakterini değişik yönleriyle oluşturur ve gerekeni yaptırır kime ne?
Kim buna karşı gelebilir ki?
En derin saygılarımla.