DEVLET KİMLER TARAFINDAN NASIL SABOTE EDİLMEK İSTENİYOR?!

Evet, sevgili okurlar.
Dünkü sohbetimizin son paragrafında şu ifadeleri yazmıştık.
Günlük medyamızın aynı konuyla ilgili taşıdıkları manşet ve sürmanşetleri de yarın sizinle paylaşacağız demiştim.
Yani ibret verici ve ülkenin ne halde olduğunu gözler önüne sermek..
Ve gerçekten Başbakan’ımızın ne kadar zorluklarla halkına kendini ifade etmek istediğini aktarmak..
Devletin de kimler tarafından nasıl sabote edilmek istendiği hususunu gün ışığına çıkarmak.
En önemlisi de Devletin önemli kurumlarının kimler tarafından kirli amaçlara yönelik kullanılmak istendiğini sizinle paylaşmak üzere hoşçakalın" demiştik.
Bugünkü başlığımız "Devlet kimler tarafından nasıl sabote edilmek isteniyor?!"
Ve dünkü size son paragrafta açıklamaya çalıştığım önemli konuların bazı ipuçlarını bugünkü bu satırlarda net olarak size sunmak istiyorum.
Dünkü yazımızın stratejik düşünce tarzı Nisa süresinin 58 ve 59. ayetleri üzerine odaklıydı.
"Yani emanetinizi ehliyetli kimselere tevdi ediniz ve insanlar arasında da hüküm ve yargılama yaptığınız takdirde öncelikle adaleti elinizden bırakmayın."
Brinci ayeti bu şekilde özetlemiştik.
59. ayetin özeti ise "Allah’a, Resulüne ve sizden olup sizi yöneten ulül emirlere de itaatkâr olun.
Kendinizi onlara teslim edin."
İşte bu her iki ayetin derin manalarını taşıyan stratejik düşünce ve mefhumu muhalifinden anlaşılan odur ki toplumsal, sosyal, siyasal, ekonomik, teknolojik, kültürel ve hukuksal gibi günlük hayat akışlarına dayalı sistematik yaşamınızı ehliyetli dürüst namuslu şerefli kişilikli insanlara tevdi ediniz.
Ve adalete yargıya yönelik milli değerlerini ve hayat akışlarını da cüzdanı değil kirli ideolojik iradesizliği değil teru taze vicdanlara dayalı hakimlere ve yargılama yapan adalet mensuplarına teslim ediniz.
Aynı zamanda Allah’ınıza ve Peygamberinize itaatkâr olduğunuz gibi Allah ve Resulünün emirlerine paralel düşünen ve uygulayan ulül emrinize de itaat ediniz.
Demek Allah ve Resulünün emir ve itaatine uymayan otoriteler hiçbir zaman sizden olamazlar.
Sizden olmayan otoritelere de bağlı kalmanız ve bel bağlamanız abesle iştigal olmaktan başka bir şey değildir.
Bu meyanda bilimsel olarak olayları günü gününe ve tarihi tarihine irdelemeye tabi tutarsak bakıyoruz ki inandığımız o yüce Kur’an-ı Kerim’in bize gösterdiği stratejiden ve ana amaçtan yıllar yılı milletçe saptırılmışız, kandırılmışız, yanıltılmışız ve derin uykuya dalmışız.
Hey hat yazıklar olsun.
Bu gaflet uykusu ne kadar derin bir gaflet uykusu?.
Bana göre adeta canlı ölüler tarzına büründürülmüş toplumsal bir halimiz var.
Onun için bir türlü başaramıyoruz, kendimize çekidüzen veremiyoruz, günlük içtimai hayat faktörlerimizi bir türlü bir araya gelip, toparlanamıyoruz. İki yakamız bir araya gelmiyor.
Bu itibarla yazımızın başına koymuş olduğumuz ifade tarzımız analiz ettiğimiz konuların paralelindedir.
Bakınız, dünkü günlük yazılı medyamızdan okuduğumuz ve aldığımız birçok konuları ve bilinmeyen denklemlerini, görülen fotoğraflar ve yazılan manşetler tümüyle bunları deşifre ediyor ve o denklemlerini formüle edip çözüyor.
Dünkü Vakit gazetesinin sür manşetinde büyük puntolarla yazılan şöyle bir haber var.
"Yargı kaos üretiyor"
Haberin sol köşesinde Mehmet Haberal’ın resmi var.
Ve haberin devamı şöyle;
"Yargıtay’ın Ergenekon sanığı Haberal’ı tahliye etmeyen Özel Yetkili dokuz hakimi tazminat ödemeye mahkum etmesine ve yasal dinlemeye takılan yargıdaki kirli pazarlıklara tepki yağıyor.
Yargının Ergenekon sanıklarının tahliyesi ve Anayasa değişikliğinin iptali yönündeki girişimlerini değerlendiren hukukçular yargı ülkeyi karıştırmak için kaos peşinde koşuyor, yorumunda bulundular.
Eski cumhuriyet savcısı Sacit Kayasu, "Ergenekon’un yargı, siyaset ve basın ayağına ulaşılması engellenmek isteniyor. Kararla hakim ve savcılar baskı altına alınmak isteniyor" dedi."
"HUKUK AYAKLAR ALTINDA"
Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır, "Sıra Ergenekon’un yargı ayağına gelince paniklediler" derken yazar Zihni Çakır ise "Gelişmeler yargının içine düştüğü örgütsel bağ refleksini dışa vuruyor, hukuk ayaklar altına alınıyor" dedi.
Evet, sevgili dostlar.
Gazetenin sağ yanı başındaki fotoğrafa bakıldığında;
"AĞLAMA DUVARINDA BİR PAŞA DAHA"
"Kipalı General"
"-Vakit Gazetesine dava açan 312 general arasında yer alan NATO’da görevli Tümgeneral Atilla Gürdere’ye ait olduğu ileri sürülen şok görüntüler ortaya çıktı.
İnternet sitelerine düşen görüntülerde Tümgeneral Atilla Gürdere’nin başındaki kipa ile ağlama duvarında dua ettiği görülüyor.
28 Şubat döneminde post modern darbenin baş aktörü emekli Org. Çevikbir’in özel kalem müdürü olan Gürdere’nin bu yıl içinde Korgeneral olması ya da emekli edilmesi bekleniyor."
Yazılı medyanın birinci sayfasının göbeğine konulan karikatür gerçekten çok dikkat çekicidir, çok ilginçtir.
Bu karikatür her şeyi bize okutuyor, anlatıyor ve düşündürüyor.
İşte her zaman dediğim gibi Yargı kuşatma altında.
Abdullah Öcalan’ın bu karikatürü şayanı dikkattir.
İşte onun için Yargı kaos üretiyor diyorlar.
İşte yazımıza başlık olarak yazılan ifade bizi tüm bu gerçeklere götürmeye yeter ve artar.
Yaklaşık bir buçuk yıldan beri yargılanmakta olan Ergenekon terör örgütünün hemen hemen birinci adamı olarak bilinen Mehmet Haberal, bir türlü cezaevine girmedi.
Öbür yandan bakıyorsunuz ki TSK’nın bünyesinde büyüyüp yetişen ve terfi alan bir generalin başında İsrail’in ibadet takkesi durumunda olan beyaz kipayı başına koymuş ağlama duvarının önünde "Hazır ol" durumunda dua ediyor.
Evet, bunlara ağlayalım mı, gülelim mi?
İşte devlet nasıl ve kimler tarafından sabote edilmek isteniyor, içten vurulmaya çalışılıyor.
Ağacın kurdu ağacı dışarıdan değil içten kemiriyor ve çürütüyor.
Devletimiz, ülkemiz ve milletimiz nasıl sabote ediliyor.
Yorum ve düşünce tarzı siz değerli okurlarımıza aittir.
Devlet ve iktidar hangi akılla, hangi izanla İsrail’le mücadele etmek için yola çıkabiliyor.
İsrail’le karşı karşıya gelen hükümet ve Başbakan attığı her adım başına ya Ergenekon veya da PKK örgütü militanları tarafından terör fitilleniyor, ateşleniyor.
Türkiye nereye gidiyor?
Onun için akla gelen şudur ki yargı acaba neye yarıyor?
Nitekim Vakit’in yazarlarından Dr. Mehmet Doğan şöyle diyor:
"Bu sütunlarda yayınlanan bir yazımızda "Yargı muhakemesini kaybetti" demiştik.
Halk dilinde mahkemeye dönüşmüş olan muhakemeyi 1940’larda yargıyla değiştirdik, muhakeme çeşitli görüşleri ihtimalleri ve halleri göz önüne alarak hüküm verme demektir."
Beklenen de bu idi ama maalesef herkes her alanda bazı görünen gerçeklere karşı hayal kırıklığına uğramaktan kendini alıkoyamıyor.
Taraf gazetesinin dünkü sür manşetine bakalım.
"DEMOKRAT YARGI İSYANI"
Manşet ise şöyle okunuyor:
İsrail savunma görevlisinden ilginç iddia: "Türk Subaylar İsrail’le görüşüyor."
"İsrail’in etkin gazetesi Yedioth Ahronot’a konuşan üst düzey yetkili gemi baskını sonrasında Türk subaylarla görüştüğünü ve iki tarafın da ilişkilerin sürmesinden yana olduğunu söyledi."
Evet, sevgili can dostlarım.
Bugünkü stratejik düşünce analizimiz de bundan ibarettir.
En derin saygılarımla.