DEVLET MİLLETİNE TUZAK KURAR MI? (2)

Evet, sevgili okurlar.
Dünkü yazımın ana çizgileriyle tüm içeriğini sizinle paylaşmıştım.
Son bölümünde şöyle demiştim:
"Bu gerçeği dile getirip kamuoyuyla paylaşmak bizim başlıca görevimizdir. Şeref ve izzetle bunu göğüslüyoruz. Bir sonraki yazımızda da üzerime ittifakla kurdukları tuzağın ve kendi aralarında hazırladıkları sahte belgenin sahteciliğiyle ilgili belgeleri kamuoyuna sunacağım."
İşte dünkü size vermiş olduğum sözü yerine getirmek suretiyle o iğrenç tuzağın, yüz karası olan sözde PKK adına yazılmış fişlemenin içeriği ve orijinal el yazılı belgesinin küpürü ile onu çürüten Diyarbakır 4 Nolu DGM’nin kararı ve Emniyet Kriminal Raporunun küpürlerini size sunuyorum.
Evet, sevgili dostlar.
Ülkemiz milletiyle ve devletiyle beraber son günlerde çok tehlikeli badirelerle karşı karşıyadır.
Evvelki günkü Taraf gazetesinin mertçe, yiğitçe Türkiye’yi ve dünya kamuoyunu aydınlatmak üzere çağımızın en önemli belgelerini manşete taşımıştı.
Yine bir o kadarını dün de manşete taşımıştı.
"200 BİN KİŞİYE TUTUKLAMA"
Manşetin yanı sıra sol köşeye Balyoz Harekâtının planlayıcısı Çetin Doğan’ın fotoğrafını koymuştu.
Ve haber şöyle devam ediyordu:
"Çetin Doğan cuntası darbeye direnebilecek 200 bin kişiyi Şükrü Saraçoğlu ve Burhan Felek Statları ile Ümraniye Netaş Tesisleri’ne doldurmayı planlamış."
Tabii ki birkaç sayfayı dolduran bir haber.
Elbette ki, bu iğrenç tabloyu hazırlayan, koordine eden kişi kendini de peşinen sıkıyönetim Komutanı olarak ilan etmiştir.
Planın maksadı bir daha hortlamamak üzere herkesi kıskıvrak bağlayarak bir çırpıda infaz etme girişimiydi.
Laik düzenin işlemesine mani olan sebepleri bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırma planının hazırlanmasıdır.
Çetin Doğan kimdir?
Çetin Doğan, 1998’li yıllarda Korgeneral rütbesiyle Diyarbakır’da Asayiş Bölge Komutanlığı görevini yürütüyordu.
Aşırı derecede alkol alan her akşam kendi eşiyle beraber, yanında birkaç tane General de alarak Orduevinde topluca eğlenmek suretiyle geceler tertipliyordu.
Şarap ve viski şişeleri sıralamak üzere bol bol şişeleri deviren bir General.
Akşamları Orduevinde kendileri eğlenirlerken, terörle mücadele etmek suretiyle Mehmetçik de dağlara ve ormanlara tırmanarak mücadele veriyordu.
Şehit veriyordu.
Bir yandan şehit cenazeleri dağdan gelirken, Sayın Paşa da akşamdan kalan mahmur gözleriyle görev yapıyordu.
Tarih 11 Haziran 1998 günü şirketlerimize ve Diyarbakır Söz ailesine yönelik kurulan fişleme tuzağı ve hazırlanan komplo çok iğrençti.
Şeytanın bile aklının ucundan geçiremediği bir tuzak kurulmuştu.
Bu tuzağın planlayıcısı elbette ki JİTEM Komutanı Cemal Temizöz, Astsubay Ali Kaya, Nihat Çakar işin başında başrol oynuyorlardı.
Ve iki çocuğum Nihat Çakar’ın direktif yazılarıyla gözaltına alınmıştı.
Ama tüm bu oluşumun komuta zinciri sırayla o günün Kolordu Komutanı Yaşar Büyükanıt ve Asayiş Bölge Komutanı Orgeneral Çetin Doğan.
Çetin Doğan, Yaşar Büyükanıttan biraz daha kıdemliydi.
Ben bu gözaltını hazmedemedim.
Kolordu Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın yanına gittim.
Ricada bulundum.
Mehmet Ali Bey dedi: Çetin Doğan Paşanın yanına git.
Çetin Doğan Paşanın yanına gittim, kendimi tanıttım.
Dedi ki: Sen Diyarbakır Söz Gazetesinde irticaya dayalı çok radikal ve ricit yazıları yazıyorsun.
Said-i Nursi’nin fotoğraflarını gazetenize taşıyorsunuz.
Biz bunu hazmedemeyiz.
Bu şekilde sen daha çok olayları göreceksin.
Açık ve net olarak beni tehdit etti.
Ben de kendisine dedim ki:
Paşam, ben aşırı olmamakla beraber, sıradan bir Müslüman’ım, inancımı yaşıyorum ve yazıyorum.
Eğer bunlar irtica ise açık söyleyeyim, "ben Arşı Ala’ya kadar Müslüman’ım." İnancımdan ve Müslüman’lığımdan zerre kadar taviz vermem.
Gerek ben, gerek çocuklarım suçsuzuz.
Bu şekilde yaptığınız uygulama yanlıştır, diye serzenişte bulundum.
Ama hey hat kime anlatırsın.
Sayın Paşa akşamdan kalma mahmur gözleriyle keyifli bir şekilde bunları söylüyordu.
Yani tek kelimeyle çocukları gözaltına alıp tutuklamalarında tümüyle 7. Kolordu Komutanlığı ile Asayiş Bölge Komutanlığı’nın her iki Komutanının DGM Başsavcı Nihat Çakar ile işbirliği yaparak olaydan 15 gün önce beni ve iki arkadaşımı Hizbullah’tan gözaltında aldılar. 
Ondan bir şey tutturamadılar, bu kez 15 gün sonra iki çocuğumu gözaltına aldılar.
Ama adalet tecelli etti.
Hukuk buna geçit vermedi, beraatla neticelendi.
İşte yüzlerini kızartan devletin ayıbı durumunda olan o belgenin küpürü ve hukukun beraat kararı.
Evet, sevgili dostlar.
Bu ülke nereye gidecek?
Türkiye, doğusuyla, batısıyla, Türküyle, Kürdüyle daha ne zamana kadar bu karanlık fitneyle boğuşacaktır?
Türkiye insanı bu üstün safsataları ne zaman yıkacak?
Bakınız burada görüyorsunuz.
Çetin Doğan 1. Ordu Komutanlığı görevini Hurşit Tolon’a devrederken görünüyor.
Üstün madalya takması sırasında.
İşte biz diyoruz ki, görüntü şerefli TSK’nın görüntüsü ise de madalya devletin madalyası ise de; fakat ne çare ki, darbeci birer ihanet şebekesi durumunda kirli ellerin elinde görünüyor.
Ona da artık bu millet müsaade etmemeli ve etmezde.
Zira, devletin en güvenilir kurumu olan TSK, bu milletin bağrından çıkmıştır.
Ama ne hazindir ki, genelde olmasa dahi önemli mevkileri işgal eden General ve Albay rütbesindeki Alevi Komutanlarının katıldığı toplantının notları 3. Ergenekon İddianamesinin 77. klasöründe yer almaktadır.
İşte başta anlattığım gibi Doğan’a ait tüyler ürperten sözler:
1-Her yerde irtica var, kampanyası başlatılsın. Sadece eşleri kapalı olan, namaz kılan değil, yarın irticaya kaçması muhtemel herkesi yazın, şikâyet edin. Biz gereğini yaparız.
2-Din bizim için bizim için derken aklına neler gelirse gelsin her şeyi ama her şeyi kastediyorum. Zararlıdır, tehlikelidir, kabullenemez.
Çetin paşa bu sözüyle;
Malum bilindiği üzere Lenin de Mars da din bir afyondur, insanlık için tehlikedir sözünü hatırlatıyor..
Devam edelim..
3-Bizden olan birlik Komutanları çokça eğlence düzenlemelidir. Dansöz, Rus revüsü ne bulursanız getirin, içkiyi zorlayın (…) Osmanlı hayranlığını kırın, Türklerin üstün bir varlık olduğu safsatasını da yıkın. Güneydoğu’da bizimkiler postu deldirmesin. PKK ile savaşanlara el altından şu mesajı gönderin. "Sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da Sünniler ölsün."
İşte bakın sevgili okurlarımız.
Bu milletin vergisiyle, devletin bütçesinden beslenen ve millete ihanet tuzaklarını kuranların haline bakın. Ne tuzaklar kuruyorlar ve milletle nasıl oynuyorlar?
İnanın, bilaistisna Orgeneral Çetin Doğan, her akşam nereye gitmişse, hangi üniformayı taşımışsa bir tek gece eğlenceden geri kalmamıştır.
Masası TSK’nın bütçesinden olmak üzere şarap ve viski şişeleriyle donatılmıştır.
Aynı zamanda TSK’nın bünyesinde galebe çalan bu zihniyet ne çare ki, kilit noktalarına getirilmiş ve aynı anlayış Askeri birliklere, askere moral vermek adı altında hep dansöz göndermiştir. Oryantal çıplak kadın oynatmışlardır.
Böylece kendilerini muzaffer kumandan olarak ilan etmişlerdir.
Bakınız sevgili okurlar.
Fazla uzatmadan sizi Balyoz yandaşları başlığı altında Ergün Babahan’ın köşe yazısından birkaç paragrafla baş başa bırakalım.
Ergün Babahan şöyle diyor:
"Taraf’ın dünkü manşeti sokaktaki insana vay anasına" dedirtecek cinsten.
Aynı zamanda her darbe öncesi yaşanan karanlık olaylara da ışık tutması tarihi önemde.
12 Mart döneminde Atatürk Kültür Merkezi’nin yakılıp suçun solculara atılması bir örnektir.
12 Eylül öncesi 1 Mayıs, 16 Mart, Kahramanmaraş, Çorum katliamları.
27 Şubat döneminin azimendileri, Fadime Şahin ve Ali Kalkancı bunun bir örnekleridir.
Son dönemde tanık olduğumuz cinayetler ve darbeler ortamı oluşturmak için kendini jetlerini vurmayı planlayan zihniyet neler yapmaz ki.
Dağlıca, Aktütün saldırılarının 33 Er’in vahşice ölüme gönderilmesinin, Reşadiye baskınının arkasında kim bilir neler ve kimler var?
Yazar Mümtaz Ertürküne "Bu orduyu lağvedelim" dediğinde kimileri kıyamet koparmıştı.
Kendi yurttaşlarını bombalamak için plan yapan bir Komuta kademesine başka ne yapabilirsiniz?
Bu orduyu yenilemek yeter mi acaba?
Sorun burada, bu sisteme körü körüne bağlı bilimsel kriterlere göre değil de emir komuta zincirinde hizmet gören üniversiteleri ne yapacağız pekiyi?
Ya da tüyler ürperten insanın kanını donduran planları okuyup kılını kıpırdatmayan yargı sistemi ne olacak?
Sevgili dostlar.
Darbelerle geçiştirilen bu olayların çivisi çıkmıştır, tutar yanları kalmamıştır, bu sistemin çöküşe ve yıkıma doğru kaymanın bir şeklidir.
Milletin vergisiyle devletin bütçesinde zevk-u sefasını ve aileleriyle birlikte eğlence hayatını hiç ihmal etmeyen bu tür kurtarıcılara (?!)bu millet ne zamana kadar dayanacak?
Yorum ve takdir siz değerli okuyuculara aittir.
En derin saygı ve sevgilerimle.