DEVLETİN GİZLİ BELGELERİ ve ŞAİBELİ ÖLÜM?!!

Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzre evvelki gün akşam;
Silivri Cezaevi İnfaz Kurumu 1 No’lu F Tipi’nde tutuklu bulunan gizemli MİT'çi Kaşif Kozinoğlu yaşamını yitirdi.
Kozinoğlu’nun ölümüne kalp krizinin neden olduğu belirtiliyor.
Cezaevi savcılığının ve yönetiminin incelemelerinin ardından Kozinoğlu’nun cesedi Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.
Kesin ölüm nedeni "Otopsi sonucu" belirlenecek..
Dikkate değer bir durum!
Oda TV’ye yapılan baskının ardından tutuklanan ve kamuoyunda gizemli MİT’çi olarak bilinen Kozinoğlu 22 Kasım’da ilk duruşmasında hâkim karşısına çıkacaktı.
Yani, 10 gün sonra duruşması vardı.
Kozinoğlu, yargılandığı davada “devletin gizli belgelerini sızdırmakla” suçlanıyor.
Peki;
Gizemli Mit’çi Kozinoğlu kimdir?
Eski bir Bordo Bereli..
Kozinoğlu binbaşı rütbesi ile Özel Kuvvetlerden emekli biri..
Bilahare MİT’e geçmiş. Görülen lüzum üzerine.
Sözde orada görev yapıyordu, ama çok önemli görev!.
Haber alma-verme görevi.
Özel harp dairesinde görev alan Kozinoğlu teşkilatın yurtdışında görev yapacak biriminin kuruluşunda da yer almıştır.
Kozinoğlu bir süre Asya Ülkeleri Daire Başkanı vekilliği görevinde de bulundu.
Muharebe Arama Kurtarma birliğinin kuruculuğunu da yapmış.
Kozinoğlu 1994 yılından itibaren hep yurtdışındaydı.
Ergenekon soruşturmasında ifadesi alınana kadar Kozinoğlu’nun medyada tek bir kare görüntüsü yer almıyordu.
Velhasıl;
Gizemli biriydi.

* * *

Tabii ki sevgili okurlar.
Üstü kapalı ve ülkeyi bir meçhule doğru sürükleyen bu tür olaylar bugüne özgü değil, cumhuriyetin ilk kuruluşundan beri süre gelmekte.
Hatırlarsak..
Cumhuriyet'in kuruluşundan hemen sonra TBMM Muhafız Alay komutanı Topal Osman’ın, Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi olaylarını.
Kim, neden bu "cinayetleri" işledi ve işlettirdi?
O nedenle hep derim ki;
Bu ülke ve ahalisi hep belirsizlikler, kapalı kapılar ardında yaşana gelen maceralar ve olup biten karanlık ilişkilerin ağında "yem olarak" kullanılmıştır.
Kullanılmaya da devam edilmektedir.
Eski adıyla Tahsisat-ı Mesture olarak adlandırılan bugünkü Milli İstihbarat Teşkilatı.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Milli İstihbarat olarak adlandırılmış, adı çok güzel hele hele başındaki Milli kelimesinin varlığı apayrı bir seviye; ama içindeki olup bitenler insana kavl-i muzahref olarak dışı süslenmiş içi çürük elma gibi parlak, makyaj ile makyajlandırılmış bir teşkilat.
Allah’a şükürler olsun ki, AK Parti’nin iktidarıyla son 4 yıldır bu teşkilat "çeki-düzen" bir hal almıştır.
Hükümet el atabilmiş ve yavaş yavaş güzel yöneticileri müsteşar ve müsteşar yardımcılıklarına getirmiştir.
Ümit var olunur ki bu teşkilat artık gerçekten "Milli" bir teşkilat olacak?
Aslında iyi ve çok derin kapsamlı düşünenler çok iyi bilir ki; bu teşkilat tarihi süreç içerisinde kesinlikle taşıdığı isim paralelinde hareket etmemiştir.
Yani başında yer alan "Milli" kelimesi ile daima ters düşmüştür.
Zira hali âlem meydanda!
Bir arpa boyu kadar ilerlemeyen ve hep kendi içine gizli ve gizemli, içine dönük, muamma ve meçhul kapalı bir kutu gibi failiyet göstermiştir.

* * *

Ne var ki;
Devletin sırrı olarak bilinen evrak-ı mahsuselerinin % 80’i çürük fişleme, yalan dolan, bu milletin özbe öz inanmış değerli bir kısım insanlarını havadan cıvadan suçlandırıcı, sahte vesikaları olmuştur.
Gözünü kırpmadan, Allah’tan korkmadan, rasgele inancından dolayı birçok insanları takip altına almıştır.
Hem de günlerce, aylarca ve yıllarca bunu yapmıştır..
Vicdanlarını ayaklarının altına almış ve her platformda bazı İslamcı cemaatlerin aralarına sızdırılmış, Müslüman olarak, muhafazakâr olarak kendini göstermiş nice zevat söz konusu olmuştur, ama zerre-i mıskal bir şey bulamamıştır.
Sadece;
"Sahte uyduruk" raporlar tanzim edebilmişlerdir.
O da; dinini, imanını, vicdanını ayaklar altına alarak sistem adına, altı oklu CHP rejimi adına çalışma stilini gerçekleştirmiştir.
Öylesine ucuz, iradesiz insanlar o teşkilatta bulunmuş ki, ne idügü belli olmayan insani cibilliyetten mahrum, yoksun insanlar, özellikle yıllar yılı Nur camiasının mensuplarını tarassut altına almışlardır.
Günü gelmiş bu mazlum insanlar, o sahte uyduruk fişleme yüzünden acımasızca işkenceye tabi tutulmuştur.
İnsanlar ya işkence esnasında hayatını kaybetmişler ve cesetleri kireçlenerek meçhul yerlere gömülmüştür.
Veya da yarım yamalak, sakat  kalmış, sonuç itibariyle suçsuz bulunarak mahkeme kararıyla evlerine gitmişlerse de hayatları fazla uzun sürmemiştir.
Özellikle 28 Şubat 1997’den 2000’li yıllara kadar.

* * *

Önce PKK’ya karşı kullanılmak üzere toplumun saf dilli bazı inançlı gençleri ayıklamışlar, eğitmişler ve Hizbullah adını takmışlar.
Ondan sonra günü gelmiş ihtiyaç duyulmamış, onları görülen lüzum üzerine yandaşlarıyla beraber toplamışlar, “gelin buraya siz şeriatçısınız, Hizbullahçısınız” domuz bağıyla bağlanarak diri diri vücutlarını yakmaya kadar öldürülmüş olarak gömmüşler.
Diyarbakır’ın Ali Paşa Mahallesi gibi veya Fatih Paşa Mahallesi gibi veyahut daha vs. vs. daha nereler ve hangi binaların bodrumları, mezar olarak kullanmışlardır.
Ve bunun üstüne Milli kelimesini takarak bu vahşete istihbarat adını vermişlerdir.
% 90’ı bugünkü Ergenekoncu generallerin vesayeti altında oluşa gelen bu sözüm ona Atatürkçü kurum ne hazindir ki eski Jandarma Genel Komutanı Org. Teoman Kuman tarafından yönetilmiş bir teşkilat...
Vay bu milletin haline.
İşte gün gelmiş çatmış, Oda TV’ye “devletin gizli belgelerini sızdırmış” olarak bilinen eski emekli Binbaşı Kaşif Kozinoğlu da kim bilebilir bu tür kirlenmelerin kaçıncı sırasındadır.
1998’de Diyarbakır’da MİT Bölge Başkanı olarak görev yapan meşhur Cemal Uzgören (şimdi emekli)’in kırdığı nanelerin haddi hesabı yok.
Dönemin DGM Başsavcısı Nihat Çakar ile o günün Asayiş Bölge Komutanı meşhur şarapçı Çetin Doğan ve Dönemin 7. Kolordu Komutanı olarak görev yapan emekli Org. Yaşar Büyükanıt ile bugünkü tutuklu olarak o günün Jandarma İstihbarat Komutanı Cemal Temizöz ve Başçavuş Ali Kaya gibi daha nice nice (İYİ ÇOCUKLAR…)
Bir de Cemal Uzgören’in baş yalakacısı olan Diyarbakırlı bir sivil memur, boyu da çok uzun; ama velâkin her zaman dediğim gibi Allah’ın bir adı “El-Müntakim”dir.
İzzet ve kudretin sonsuzluğuyla gerektiği an zalimin ve sahtekârın ensesine manevi yumruğunu indirir.
Ama bu paralelde Allah’ın 99 en güzel isimlerinin sonuncusu da “Sabur”dur, çok sabır edendir.
Bu mutlak inanmamız gereken bir gerçektir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.
Kaşif Kozinoğlu, asker kaynaklı bir insan.
Bu tür insanlar Türk askeri olarak yürekleri çok mükemmel olması lazımken fakat böyle suçlu, hep suç işledikleri için çok korkak oluyorlar.
Onları korku sardığı zaman yürekleri dayanıksız oluyor ve hemen kalpten gidiyorlar.
Kozinoğlu ne ise Cemal Uzgören de aynıdır, daha kimler yok ki?
Yıllar yılı devletin bu güzel bütçesini, güzel yerlerde harcaması lazımken, inanın hep masum vatandaşa suçlama getirilmiş özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki namuslu, dindar, Müslüman cemaat mensuplarına ihanetler kurgulanmış ve tuzağa düşürülmüş.
Tıpkı sapık bir mezhebe mensup Erzincan Başsavcısı gibi,
Diyarbakır’ın eski Başsavcısı Nihat Çakar gibi,
Yine Erzincan 3. Ordu eski Komutanı Saldıray Berkler gibi daha buralara isimlerini sığdıramadığım kimler yok ki?
Evet, sevgili okurlar.
Tek kelime ile Rabbim Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarına ve Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na yardım etsin.
Bu her iki devletin büyük adamı ve onlar gibi düşünen daha nice devlet bünyesindeki insanlara Allah uzun ömür versin ve kötü fitne unsurlarının şerrinden korusun, diye dua etmek lazım.
Hiç unutmayalım ki bu ülke insanı büyük yanlışlıklar yüzünden çok büyük sıkıntı geçirmiş, suçlanmış ve görülen lüzum üzerine aynı o kurumların resmi binalarının altında nice işkencecilerin eliyle can vermişlerdir.
Ve bu da ne hazindir ki hep güzel isimlerle anılmış ve hiç de güzel olmayan unsurlardır.
En iyi dileklerimle, sağlıcakla kalın.