DEVŞİRMELERİN MEÇHUL KİMLİĞİ

Evet, sevgili okurlar.
Bugünkü sohbetimizin ana konusu ve temel çizgisi yargıyla ilgilidir.
Şöyle ki; düşünün sosyal bir hukuk devleti içerisinde (!) yargının bağımsızlığı tartışılıyor.
Demek ki devlet, millet ve ülke kesinlikle kaygan zemin üzerinde oturtturulmuş.
O zaman ülkenin bilinmeyen karanlık maceralarla karşı karşıya olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Bakınız bir haftadan beri gerek yazılı medya ve gerek görsel medyanın büyük puntolarla ilk haber olarak yazdıkları olay Seyfi Oktay’ın namı diğeri Seyfi Dede’nin Türk yargısı üzerinde oynadığı rol..
Gerçekten çok düşündürücüdür.
Basında geçen ifadeler eğer böyleyse..
Ben halkın yerinde olsam CHP’nin bu memleket için ne derecede faydalı(!) bir siyasi parti olduğunu tartışmaya başlarım.
Basında geçen haberlerin ana başlıkları şöyle;
"Ergenekon’dan gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın telefon kayıtları yargıya müdahalenin boyutlarını gözler önüne serdi"
"Oktay ticaretten cinayete, uyuşturucudan yasadışı örgüt davalarına kadar pek çok dosya için devreye girmiş. Eski Bakan’ın etkisi yargıdaki atamalarda da dikkat çekiyor.
Bazı yargıçların istediği göreve gelmesine aracılık yapan Seyfi Oktay bazılarının da engellenmesi için çalışmış.
Bunlar isim, isim kayıtlarda yer almaktadır."
Zaman gazetesinin bu haberine göre anlaşılan odur ki;
CHP yıllardan beri hep böyle kirlenmiş zihniyetlerle işini yürütmüştür.
Her halükarda CHP’nin politik olarak oynamak istediği rol kesinlikle gününü gün etmektir.
Öyle vatanla, milletle, anayasayla, babayasayla hiç alakaları yoktur.
Çıkar, rant ve kirli ideoloji ve mezhepçilik üzerine kurgulu bir siyaset anlayışı söz konusudur.
Bu nedenledir ki; yargının üzerine bir çok yönüyle kurduğu hegemonya boşuna değildir.
Hele hele son zamanlarda yıpranan eski lideri olan Deniz Baykal’ın yüz kızartıcı olarak bilinen görüntüden dolayı liderlikten istifa etmiş olması apayrı bir gariplik.
Ki yerine Kılıçdaroğlu'nun gelmesi daha bir manidar..
İşte Kılıçdaroğlu'nun siyasi manevra alanı.
Nazar değmesin, Maşallah diyelim(!), evlere şenlik..
Pozisyondan pozisyona giriliyor, hep merdi Kıpti gibi (suçluluğunu gösterirken) arzı endam ediyor.
Gâh şeflik dönemindeki İnönü’nün kılığına bürünüyor..
Gâh Ecevit’in konuşma stillerini kullanıyor.
Olmayan bir şeyleri olmuş gibi gösteriyor ve kendini sureti haktan gösteriyor.
Oysaki bunlar hep gerçek dışı macera planlardır.
Diğer bir manşette şöyle yazıyor:
"Müdahale etmediği dava yok ki"
"Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın mahkeme kararlarıyla dinlenen telefon görüşmelerine ilişkin kayıtlar kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Hukukçular yüksek yargıdaki çetelerin Hakim, Savcı atamalarına kadar yapılan yönlendirmelerin asla kabul edilemeyeceğini belirtiyor.
Kayıtlar, Türkiye’nin birçok ilinde süren davalara nasıl müdahale edildiğini de gösteriyor."
Bu bir adli skandal değil de nedir?
Diğer bir haber şöyle yazıyor;
"Yargıdaki müthiş çark açığa çıktı"
İşte düşünün sevgili okurlar.
Tüm bu manzaralar Seyfi Oktay’ın kişisel keyfi manzaralarıdır.
Adaletin ipini böyle çekmiş durumda.
Deyim yerindeyse;
"Eski Bakan Oktay’ın yasal dinlemeye takılan konuşmaları ortalığı karıştırdı.
Yargıdaki kadrolaşma ve davalara etki için yapılan şok bağlantılar Türkiye’yi dehşete düşürdü."
Ya meşhur küfürbaz Tuğgeneral Osman Özbek’in yakın akrabası olan Kadir Özbek Ağabey ne diyor?
Kadir Ağabey skandalı mertçe doğruladı.
Buluştuklarını da kabul etti.
Kadir Özbek Adalet eski bakanı Oktay’ın Kadir Ağabey’in kaçışı yok dediği skandal konuşmalar için "Yargıtay seçimleri ve diğer atamalarda bulunanlar referans olanlar vardır" dedi.
Adaletin ipini böylece çekmiş oluyor ki adeta yargıyı yağma Ahmet’in böreğine çevirmiş.
Bu kadrolaşma yıllar yılı devletin bünyesinde oluşa gelmiştir.
Kimse bile farkında değil; çünkü kimliği meçhul, ne idügü belirsiz devşirmecilik vardı.
Bu devşirme sistemiyle devlet yürüyemez.
Devletin çarkı sağlam çalışamaz.
Zira temelde rant var, adam kayırma var, inkarcı ve inançsızlığa dayalı kirli bir ideolojya var.
Böylece CHP’nin gerçek kimliği ortaya çıkıyor.
Yakın tarihimizde ne kadar devşirmeleri bünyesinde barındırmış olduğu artık aşikar..
Bu kuruluş her ne kadar çoğulcu demokratik parlamenter sistemine dayalı anayasal bir hakka sahip olarak görünüyorsa da kamuoyunun vicdanında meşruiyetini yitirmiş bir parti durumuna girmiştir.
Zira hiçbir şeyi ülke adına, ülke yararına değil tümüyle kirli bir ideolojyaya yönelik olarak yapmıştır.
Star gazetesinin dünkü manşeti şöyle yazıyor;
"Yargıda deprem"
Manşetin altında şöyle bir haber yazılı;
"Ergenekon davasının hakimi Köksal Şengün "Yargıtay üyeliği için Seyfi Oktay’dan yardım istedim" diyor.
Şengün tutuklu avukat Tülay Bekar’ın kendisine cinsel şantajla baskı yaptığı iddialarını reddederken Seyfi Oktay ve ekibinin tüm icraatlarını itiraf etti.
"Oktay beyi severim, birlikte yemek yedik.
Tülay hanımı tanırım, Seyfi Oktay bana Kadir Özbek’ten randevu aldı.
Yargıtay üyeliğine aday oldum ve kulis yaptım.
Oktay’ı severim İstanbul’da yemek yedik."
İşte buyurun sevgili okurlar.
Gelin pirincin taşını nasıl ayıklayacağız.
Türkiye’deki yaşanan manzara ortadadır.
Bağımsız yargının Seyfi Dede’ye bağlılığı ortada..
Bir zamanlar CHP’nin kilit adamı ve Adalet Bakanı idi.?
Ondan sonra da Mehmet Moğultay geldi.. İkisi de meşhur bilinen bir fraksiyonun adamları..
Kocaman sosyal bir hukuk devletinin temel taşı durumunda olan Adalet Bakanlığı gibi bir mevkiyi ihraz etmişlerdi.
Bu mevkiyi ele geçirirken tümüyle yakından uzaktan alakası olmayan ideolojik kadrolaşmaya gitmişlerdir.
Bugünkü Türkiye’de çekilen hukuk dışı ızdıraplar bunların eseridir.
Bize göre sevgili Başbakanımız ve iktidar parti ne yapıp-edip özellikle ve öncelikle Türkiye’nin başına bela olmuş ve kilit noktalara oturtturulmuş bu tür devşirme kimliği meçhullerin gerçek yüzünü açığa vurmalı ve ortaya çıkarmalıdır.
Ondan sonra demokratik açılıma geçmelidir.
En büyük demokratik açılım, Türkiye’deki kimliksiz devşirmelerin zorbalığıyla mücadeledir.
Bu zorbalıklarla mücadele etsin..
Ki Türkiye en kısa süre içerisinde güllük gülistanlık bir ülke haline gelsin.
En derin saygılarımla.