EN BÜYÜK SORUN KİRLENME SORUNUDUR!

StrBody "Evet sevgili okurlar!
Yazımıza başlık olarak kullanmak istediğimiz; ""kirlenme"" ifadesi yanlış anlaşılmasın çevre kirlenmesinden bahsetmiyorum.
Diyanet teşkilatımızın ""Cuma günleri"", kangrenleşmiş toplumsal yaraların üzerine merhem sürme gibi ısmarlama hutbelerde imamlara çevre kirlenmesi ile ilgili bir ifade de değildir.
Bizim bahsettiğimiz ""kirlenme"" gerçek manada toplumun bünyesinde oluşarak büyüyen gizli oluşumlar ile ilgilidir.. O da toplumsal kirlenmedir..
Dünkü Taraf Gazetesinin 2. sayfasının sol üst köşesinde yer alan ""Yeni Avrupa"" isimli Sezin ÖNAY hanımın ""Ergenekon ne kadar Gladio?"" başlıklı yazısından bazı önemli cümlelerini alıntı olarak; sizlere aktarmak istiyorum.
Bakınız Sezin ÖNAY hanım yazısında şöyle diyor:
""Ergenekon yapılanmasının adı hep Avrupa’daki Gladio oluşumlarıyla beraber anılıyor.
Peki, Ergenekon gerçekten ne kadar Gladio?
Soğuk savaşın askeri yapıları ve istihbaratı azami derece ön plana çıkarmasının bir sonucu.
Gladio adı verilen gizli yapıların ikinci dünya savaşı ertesi olası Sovyet istilasına ve yerel solcu hareketlere karşı çeşitli Avrupa ülkelerinde mevzilenmesiydi.
Aslında Gladio, İtalya’daki operasyon biriminin adı olsa da, NATO’nun diğer Avrupa ülkelerindeki muadil operasyonlarda yaklaşık yarım asır sonra tasfiyeleri gündeme gelince aynı adla anılır oldu.
Silahları gömerek, kaçış rotaları oluşturarak, gizli kamplarda bazı gençlere silahlı eğitim vererek Avrupa’nın çeşitli yerlerinde tetikte bekleyen Gladiocular, aynı zamanda ‘şebekeleşmekle’ de görevliydiler. Amaca hizmet edebilecek fanatik tetikçiler, toplumun her kesiminden ideolojik saplantılı meraklı sempatizanlar, çıkar ve ikbal peşindeki çeşitli kişiler siyasetçisinden akademisyenine, gazetecisinden işadamına akışkan cıvanın, cıvaya eklenmesi misali birbirini bularak, komünizm ve her türlü sol kanat ideolojiye karşı görünmez bir cephe oluşturdu. Kamuoyunu yönlendirmek ve sağ siyaseti güçlendirmek için bombalamalar yapıldı, siyasi cinayetler işlendi vesaire.""
Evet.. İşte Türkiye’de en büyük sorun ne Kürt sorunudur, ne Türk sorunudur, ne ekonomik sorundur, ne de işsizlik, aşsızlık sorunudur?
Bana göre her şeyin başını çeken sorunlar üstü sorunlar varsa o da Türkiye’de ""Gladio"" denilen gizli oluşumlar ve entrikalı oyunlardır. Çeteleşmenin devlet bünyesinde milletin bütçesinden faydalanarak kamusal kurumlarda resmi üniformaların kötüye kullanılmasıyla meydana gelen gizli ""Gladio"" kirlenme sorunlarıdır.
Evet, bu gizli ""Gladio"" devletiyle milleti birbirinden uzaklaştırma teşebbüsü, halk adına halka rağmen ülkeyi yönetme sorunudur.
Toplumu dininden, imanından, kültüründen, tarihinden, yazısından ve bin dört yüz yıllık Kur’an inancından uzaklaştırma hıyanetinin sorunudur.
Türkiye’de Ergenekon denilen şer odağı olan gizli bir terör oluşumu, devlete paralel bir iktidar odağı olmasının yanı sıra, aynı zamanda nüfuzu ve temel ideolojisi toplumun her kesimine yayılmış bir siyasi yapıdır. Yani hukukun hiç de kapsamına giremiyecek gizli bir zihniyettir...
Kendisine göre hedeflediği tek sorun, Türkiye’de iki şeydir.
Birisi irtica denilen İslam gerçeği..
İkincisi de Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan ama Kürt lehçesiyle ana dil olarak kullandıkları lisanır.
İşte bu dili konuşan vatandaşlara da ""Bölücülük"" yaftasını yapıştırarak bölge insanını, tüm ülke insanına karşı büyük bir tehlike olarak gösterilmesidir.
Bu antidemokratik mezalime de meşruiyet kazandırarak devletin kilit odaklarını, hatta Türk Silahlı Kuvvetleri’ni birçok hayali suçlamalara karşı hareketlendirmektedir.
Böylece hedeflerine ulaşıp soyut olan bir yanlışı somutlaştırarak devlete karşı terör odakları haline getirme teşebbüsüdür.. Ve bu teşebbüsü başarıyla yerine getirmesidir.
Bu gizli, gizli olduğu kadar da kirli ""Gladio"" çalışmaları yıllardan beri oluşa gelmiştir. Böylece ülke insanını kamplaştırma başarısızı sağlamışlardır..
Aslında bu ""Gladio"" büyük kirlenme oluşumunun ana kaynağını arayıp bulmak için uzaklara gitmeye gerek yok..
Arayıp bulmak isteyen varsa her şeyi, tüm plan ve projeleriyle tarihi Cumhuriyet Halk Partisi’nin kökeninde aramak lazım.
Bugüne dek oluşagelen ve Türkiye’yi bugünkü bu büyük sorunlar yumağı haline getirenin başında da Cumhuriyet Halk Partisidir.. Ve Genel Başkanı Deniz Baykal’dır.
Bakınız terör örgütü Ergenekon operasyonu kapsamında Emekli General ve Gazetecilerin gözaltına alınmasına nasıl tepki gösteriyor ve Başbakan’a iftira yaftalarıyla şöyle diyor:
""Eğer Başbakan bu davanın Savcısı ise ben de Avukatıyım.""
Merdi kıpti gibi arzı endam etmektedir.
Dünkü Zaman Gazetesi’nin beşinci sayfasında Habib Güler’in kaleminden çıkan bir yazı bize şunları anlatıyor:
""18 yıl önce Gladio türü yapılanmaların araştırılması için Meclis Başkanlığı’na önerge veren Cumhuriyet Halk Parti’nin bugün terör örgütü Ergenekon’u neden savunduğu tartışılıyor.
Cumhuriyet Halk Parti lideri Deniz Baykal’ın soruşturma kapsamında gözaltına alınan kişilerin avukatlığına soyunması, ""18 yılda ne değişti?"" sorularına yol açtı.
Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki değişim çok eskiye dayanmıyor. Çünkü daha beş ay önce Ergenekon tipi çeteleri araştıracak bir komisyon kurulması için önerge hazırlamıştı. Ancak önergenin parti yönetiminin değerlendirilmesinden sonra hasır altı edildiği ortaya çıktı.""
Evet sevgili okurlar!
Bilindiği üzere birkaç gün önce Abant Platformu, Kürt sorununa çözüm reçetesi olarak sunulan oturumu üç gün sürmüştü..
Platformun sonuç bildirgesi; dört ana çizgiden oluşmaktadır.
1.Önyargıların yıkılması ve karşılıklı güvenin tesisi şarttır.
2.Şiddet içermeyen her türlü düşünce serbest bırakılmalı.
3.Anadilde eğitim, öğrenim ve konuşma hakkı engellenemez.
4.Doğu ve Güneydoğuda, ekonomik kalkınmaya ağırlık verilmeli.
Zaman Gazetesi’nin birinci sayfasında haber olarak yazılan ifadeler şöyle devam etmektedir:
""Türkiye’nin en önemli meselelerini masaya yatıran Abant Platformu, bu yıl Kürt sorununu konuştu. İki gün süren tartışmaların ardından dün yayınlanan sonuç değerlendirme metninde çarpıcı tespitler yer aldı. Şiddet çağrısı içermeyen her türlü düşüncenin serbest bırakılması istenirken, etnik gruplara yönelik asimilasyonun kabul edilemeyeceği vurgulandı.
Şiddet eylemlerini tümüyle reddeden platform önerilerini şöyle sıraladı. Sağlıklı bir diyalog ortamının oluşması, önyargıların yıkılması ve karşılıklı güvenin tesis edilmesi şarttır. Barış içinde, birlikte yaşama özleminin gerçekleşmesi için Doğu ve Güneydoğu’da ekonomik kalkınma büyük önem taşımaktadır.
Bölge halkının şeref ve haysiyetinin yüceltilmesi zorunludur. Anadilde eğitim, öğrenim ve konuşma hakkı engellenemez.""
Evet sevgili okurlar!
Bana göre bu platformda alınan kararlar, imza altına alınan bildiriler çok güzel şeyler, geç kalınmış bile diyebiliriz.
Ama bu gerçeği de vurgulamadan geçmek istemiyorum.
Zira, inanıyorum ki hiçbir konuşmacı Türkiye’de 80 yıldan beri yaşanmakta olan gizli ""Gladio"" oyunları, hatta daha ileriye gidilirse Osmanlı’nın son döneminde devlet bünyesine yerleşen gizli Siyonist Gladio kirlenme oluşumlarının meydana gelip gün gittikçe büyümesi ve cihanşümul bir devletin dağılmasına neden olan bu hain plan iken hiçbirisi bunu önemsememiş ve dile getirmemiştir.
Büyük bir devletin bünyesinde meydana gelen böylesine hain Ergenekon planları önemsenmemiş ve imza altına alınmamıştır.
Oysa ki bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü, milli birlikteliğini, doğulusunu, batılısını, Türkünü, Kürdünü, lazını çerkezini, müslümanını ve gayrimüslimleri, tarih boyunca bir arada yaşatan ana realite İslam’dır.. Ve İslam’ın temel esası Kur’an ve Hz. Muhammed (S.A.V.)’in sünneti seviyesidir ve şeriatı ""Garrayi Ahmediyenin"" ana gücüdür ve inanışıdır.
Hani Deniz Baykal da zaman zaman ""Şeriatın kestiği parmak acımaz"" diyor ya (!)... Buna her ne kadar sayın Deniz bey inanmıyor ise de laf olsun diye ileri sürüyor ise de, ama gerçek de budur.
Kimin işine gelmiyorsa gelmesin.
Hükümeti, özellikle Başbakanı bu konuda son oluşan gizli ""Gladio"" darbe oyunlarının üzerine gitmesini canı gönülden destekliyoruz... Geç kalınmış bile diyoruz. Destekliyoruz ve başarılarını da kutluyoruz.., Ancak her şeyin başında İtalya’nın ""Di Pietro"" durumunda olan Ergenekon Savcısı olarak adlandırılan savcı Zekeriya Öz’ün ve onun mahiyetinde çalışan Türk Polisi’nin gösterdiği yürekli cesaretlerinden dolayı kutluyor ve çalışmalarında başarılar diliyorum. Destekliyoruz.. Yerel medya olarak da bize düşen bir görev varsa da her zaman yapmaya da hazırız.
Tekrar ediyorum, geç kalınmıştır.
Bu işin başı ve en önemli çıbanı herkesin bildiği gibi Susurluk’tur ve Şemdinli Olayı’dır. O zamandan beri otoriteler ve Başbakan’lar ciddiyet göstererek adım atmış olsaydılar kesinlikle Türkiye bugün bu hale gelmezdi.
Ama yine de şükürler olsun... ""Zararın neresinden dönülse kardır"" misali Hükümet ve Yargı elini çabuk tutmalıdır ve daha da gözaltına alınması gereken çok önemli gizli, gizli olduğu kadar kirli ""Gladio""lar var.. Ve  arka plandaki uygulayıcıları var...
En derin saygılarımla…

"