ERGENEKON BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR!!!

Evet sevgili okurlar!
Zaman zaman sizinle paylaşmak istediğimiz gerçek, Türkiye’nin derinliğinde birikmiş kirlenmenin deşifre edilmesidir.
Devletin önemli bazı kurum ve kuruluşlarının himayesinde yürüyen bu karanlık odaklar artık gün gittikçe açığa vurulmaktadır.
Her gün biraz daha gün gibi aşikar olan bu pis nesneler, yıllardan beri bu milletin başına giydirilmiş Amerika ve Yahudi çuvallarıdır. Hem de resmiyetin önemli kurumlarının eliyle…  Bunların başını çeken, Ergenekon Terör Örgütü’dür.
Ülkemizde terör denince artık Ergenekon akla gelmelidir.
Zira Ergenekon, Cumhuriyet’ten sonra gizli gizli devlet temeline sızdırılmış yegane tehdit unsuru olmuştur.
Devletin bütçesinden, milletin vergilerinden faydalanarak büyüyen bu terör fitnesi, ne hazindir ki bugüne dek hep kendine meşruiyet kazandırmıştır.
Ve adeta önemli odaklarda gittikçe büyüyerek palazlanmıştır. Bunun ucu Türkiye’den öte kökü İsrail’dir.
Siyonist İsrail’in İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bünyesinde oluşturduğu bu fesat unsuru, kim ne derse desin er geç Türkiye’nin başını ağırtacaktır.
Ve bunun şahidi de 27 Mayıs İhtilali başta olmak üzere 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi darbeler ve demokrasinin kesintiye uğratılmasıdır.
Bu söylediklerimizin en önemli ve en son göstergesi 28 Şubat’taki Batı Çalışma Grubu (BÇG) olmuştur.
Ama ne çare ki bu da devletimizin en güvenilir kurumlarının temelinden çıkmıştır.
Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bünyesinde oluşturulan bu tehlikeli komite, gün gittikçe yayılmış ve çoğalmıştır. Kendine yandaşlar bulabilmiştir.
Bunun temel ve ana kaynağı da, laiklik adı altında din düşmanlığı olmuştur.
Zaman gelmiş halkın oylarıyla iktidara gelen hükümetlerin yolunu tıkatmışlar.. Milli iradeyi hiçe saymışlar ve demokrasiyi kesintiye uğratmışlar.. Korkak, pısırık başbakanları da birer şamar oğlanı durumuna sokmuşlardır.
Her ne kadar bugün İsrail’in Yahudi şeytanlarının siyonist despotların Filistin halkına, Gazze insanlarına yağdırdıkları mezalim, soykırım girişimleri bugün dünya gündemindeyse de, hiç kuşkusuz bilinmelidir ki bugün Filistin insanına ne yapılıyorsa, yarın da Türkiye’nin başına getirebilirler.. Allah korusun.. Böyle felaketler gelmez diye kimse gaflet uykusuna dalmasın…
Bize göre orası bugün yıllardan beri İsrail’in Arap dünyasına yaptığı mezalim ve bu mezalimin, bu despotun karşısında dilsiz şeytan durumuna giren batı dünyası, günü gelir bu tavrını başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu devletlerinin başına da aynı çorapları örebilir.
Ortadoğu’da yaşamakta olan hiç bir ülke, kendisini İsrail fitnesinden ve tehlikesinden koruma ümidinde olmasın.
Zira projesi belli…
Bu işleri yaparken de direk olarak, rastgele yapmaz.
Yıllar öncesinden plan ve projelerini hazırlar.. Hangi ülkeyi hedefliyorsa MOSSAD ve CIA Ajanlarının girişimleriyle öncelikle o ülkenin bünyesinde kendine büyük ajan ve piyon potansiyeller oluşturur.. Kaleyi içten yıkar, birbirine düşürür, acımasız katliamlar yaptırır.. Ekonomiyi çökertir..  Toplumları milli tarihinden ve kültüründen, inancından uzaklaştırır.
Ağacın kurdu gibi, içten toplumu çürütür ve çökertir…
Soğuk savaşla “ülkeyi” yıkım potasına getirir.
Aslında bugün yahudi siyonizmi Filistin’i ortadan kaldırmakla Türkiye’ye rahatlıkla ulaşma yolunu açıyor.
Bu projeye bugün değil. 1909’lu yıllardan  başlamıştır. Osmanlı’nın temeline  ittihatçı gibi becerikli (!) ajanları, yerleştirmişlerdir.
Bugün Ergenekon Terör Örgütü diye bir tehlike varsa, aslında o günün uzantısıdır…
Yıllardan beri koyu bir kafatasçı ırkçılığa dayanan bu karanlık turancılık anlayışı maalesef bünyesinde gerek sağ, gerek sol yanlı örgütleri de oluşturmuş ve onları birer figüran malzeme olarak kullanmıştır.. Kullanmaya da devam etmektedir.
Hal’i alem meydanda!
30 yıldan beri süregelen bu karanlık bozguncu fesat unsuru, ülkemizi kan gölüne çevirmiş..  Kırk bin insan olduğu gibi yok edilmiş.  Gerek faili meçhul cinayetler olsun ve gerek doğrudan doğruya çatışmalar neticesinde Anadolu insanının kanını heder edebilmiştir.
Gerek iktisadi, gerek siyasi anlamda “tahribatlar” geçirmiştir.
Kendine “Kurtarma ve kollama” adı altında kahramanlık ünvanını vermişler ise de, hiç de olduğu gibi değiller.. Tam tersine faaliyet gösterilmiştir ve ülkeyi her alanda sarsmıştır.
Nice ocaklar söndürülmüş.. Nice ana babanın yürekleri yanmış. Nice kuzu, körpe gençecik evlatlar heder edilmiş, yok edilmiştir.
Coğrafyamızı bölünme tehlikesiyle yüz yüze getirmişlerdir.
İşte bugünkü medyanın, gerek yazılı ve gerek görsel görüntülerine bakıldığında bizim söylediklerimizin birer kanıtlayıcı delili gibidirler..
Yıllardır söylüyoruz ama bir türlü anlatamıyoruz.
Bölgesel bir medya olarak çekinmeden bütün bunların kirlenme ve karanlık odaklarını deşifre etmişiz ve etmeye devam ediyoruz.
Ama buna rağmen büyük bedel de ödemişizdir.. Ve kimseden bu bedellerin karşılığını da istemiyoruz.
Yeter ki ülkemiz ve insanlarımız huzura kavuşsun.
Demokratik, hukuk prensipleri içerisinde halkımızı aydınlatmak için gerçekleri söylemeye, yazmaya devam edeceğiz.
Bakalım dünkü STAR Gazetesi’nin manşetine…
“Ölüm Kuyuları Hemen Açılsın” başlığıyla verilen haber şöyle devam ediyor:
“Yüzlerce kayıp yakını, Ergenekon faili meçhullerinin atıldığı ölüm kuyularının açılması için Savcılığa başvurmaya hazırlanıyor.”
Aynı manşetin altında siyah kutu içerisindeki diğer bir haber şöyle:
“Yarbay’ın bomba evinin müdavimleri araştırılıyor
Ergenekon tutuklusu Yarbay Mustafa Dönmez’in 22 el bombası bulunan Sapanca’daki evinin bekçisi Salih Külünk gözaltına alındı. Külünk, eve kimlerin gidip geldiği ve bombaların ne zaman getirildiği sorularına cevap verdi.”
Bakınız sevgili okurlar!
Dikkatinizi şu gerçeğe çekmek istiyorum…
Ne hazindir ki bu bombalar ve bu lav silahları, Glock tabancaların patentleri ve adresleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin cephanelikleridir. Ordan çıkmıştır.
İşte bir millet böylece yok edilir. Bunun başka izahı olamaz…
Bu tavır ve bu batıl inanış elbette ki siyonist İsrail’in, MOSSAD’ın ve CIA’nın çabalarıdır…
Yeni Şafak Gazetesi’nin sürmanşetine bakıldığında, şöyle ifadelerle karşılaşılır:
“Çocuk Öldürüp Tatmin Oluyorlar” İsrail’i ve Gazze’deki katliamı kastediyor.
Aynı yazının altında şöyle ufak bir kare var: “410’u çocuk, 200’ü kadın, 113’ü yaşlı 1210 sivil katledildi”
“EVE TANK ATEŞİ AÇTILAR” ara başlığıyla haber şöyle devam ediyor:
“İsrail askerleri sonunda kendilerini tedavi eden bir doktorun evini hedef alarak üç çocuğunu öldürdü…”
Yanındaki haber ise şöyle:
“Tank İhalesi Skandal
2000 yılında 170 tankın modernizasyon ihalesinin verildiği İsrail, 9 yıla rağmen tankları teslim edemedi…
İhalenin yapıldığı dönemde Tümgeneral rütbesiyle orduda görev yapan MHP Milletvekili Sipahi, “İhalenin İsrail’e verilmesine karşı çıktık, tecrübemiz yoktu. Ama yukarıdan gelen emirle ihale verildi” diye konuştu.”
Aynı gazetenin manşetinde ise “Sivas Katliamı Ergenekon İşi” başlığı altında haber şöyle devam ediyor:
“Korkunç iddia: Sivas’ta 37 kişinin öldürüldüğü provokasyonda ve 33 masumun katledildiği Başbağlar’da ‘derin çete’ parmağı var.
Sivas ve Başbağlar katliamlarındaki kuşkular Ergenekon operasyonuyla yeniden gündemde. Araştırmacı Salman Yüksel, Ergenekon’un ‘PKK, DHKP-C, Hizbullah gibi sol ve sağ örgütleri kullanarak bir çok karanlık cinayete imza attığını söyledi.”
Evet sevgili okurlarımız!
Devam ediyoruz.
Emekli binbaşı Yakup Evirgen, her köşeden fışkıran çoğu TSK’ya ait cephanelikleri değerlendiriyor.
Başlı başına bu bir organizasyon diyor..
Askeri Lojistik uzmanı Emekli Binbaşı Yakup Evirgen, Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında ortaya çıkan cephaneliklerin, askeri yapı içerisindeki çürümüşlüğü gözler önüne serdiğini belirterek, “Bunlar organizasyon işi” diye konuştu.
“TSK’daki çürük elmalar temizlenmeli” diyen Yakup Evirgen, “kamyon dolusu askeri malzemeyi biriktirmek, gözden ırak muhafaza etmek, ambalajlamak, gömülecek yeri kazmak, yüklemek, boşaltmak, taşımak, üstünü kapatmak, kroki hazırlamak gibi çalışmaları bir kişinin tek başına yapması mümkün değildir. Bu iş kurum içerisindeki illegal yapılanmalara meyilli organizasyonun işidir” diye konuştu.
Şairin dediği gibi biz de buradan diyoruz ki, “Zulmün topu var, güllesi var, kalesi varsa, Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.”
Ve Ziya Paşa’nın dediği gibi “Köpektir seyyadi be insafa hizmet etmekten”
Sevgili dostlar!
Yakalanan JİTEM’in İstihbarat Komutanı Levent Ersöz ile hala bugün görev başında bulunan muvazzaf Albay Cemal Temizöz ile yaptıkları fişleme belgesini bir önceki yazımda başlık olarak özetlemiştim.  Şimdi ise aynı o fişleme raporunun devamını sizinle paylaşmak istiyorum.  Bu raporu okuyucunca tüyler ürpertici hıyanetlerle karşılaşacaksınız…
Bizi teyit eden dünkü Star Gazetesi’nin sürmanşetinde ve Star TV’nin önceki günkü ana haberlerinde İsveç’te bulunan PKK ve JİTEM İtirafçısı Abdülkadir Aygan’ın konuşmaları ve ifadeleridir.
Biz yıllar öncesinde devleti ve iktidarları uyarmıştık.
Ama yazdığımız tüm gerçekler karşısında maalesef Diyarbakır DGM ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından zaman zaman bizi deyim yerindeyse adeta sindirmek için, yani “bunları yazmayın” dercesine bizi sorgulamaya ve hatta tutuklamaya tabi tutulduk.
Evet! Bir önceki gün yazdığımız raporun devamı şöyle:
“a. İmam Hatip Lisesi mezunu olduğu, 1996 yılında Refah Partisi marifetiyle DİYARBAKIR 4 nolu DGM yedek üyeliğine, aynı 3 nolu DGM asil üyeliğine, 1997 yılında da 4 nolu DGM başkanlığına atandığı, aynı zamanda DGM Adalet Komisyonu üyeliği görevini de yürüttüğü,
b. Hakim Ali ÇAĞAN’ın kendisiyle aynı düşünceleri paylaşan arkadaşlarını da etkileyerek adliye binasında mescit açma gayreti içerisine girdiği,
c. 4 nolu mahkemede üye iken, 1999 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile üyelik sıfatı kaldırılan ve başka bir göreve atanan Hakim Albay Tarık SENKERİ’nin özellikle Hizbullah’la ilgili davalarda kendi görüşü doğrultusunda karar vermesi karşılığında adı geçen Hakim Albay’ın İSTANBUL’daki özel işlerini takip etmesi ve sık sık rapor almasına göz yumduğu,
d. DİYARBAKIR’da yayınlanan “DİYARBAKIR SÖZ” yerel gazetesi ve “SÖZ TV” sahibi müteahhit Mehmet Ali ALTINDAĞ ile menfaat ilişkisine girdiği, bu şahsın bilinen irticai faaliyetlerini önlemek maksadıyla yapılan işlemlerin aksatılması için her türlü olumsuz tavrı sergilediği, nitekim DİYARBAKIR SÖZ GAZETESİ’nin 26.05.1997 tarihli nüshasında yayınlanan irtica içerikli bir yazıdan dolayı gazete sahibi Mehmet Ali ALTINDAĞ hakkında “BASIN YOLU İLE HALKI DİN VE MEZHEP FARKLILIĞI GÖZETEREK KİN VE DÜŞMANLIĞA İTMEK VE TAHRİK ETMEK” suçundan dava açıldığı, ancak Hakim Ali ÇAĞAN’ın menfaat karşılığı Mehmet Ali ALTINDAĞ hakkında BERAAT kararı verdiği,
e. Yine müteahhit Mehmet Ali ALTINDAĞ hakkında “BÖLÜCÜLÜK” suçundan dolayı 4 nolu DGM’de yürütülen bir soruşturmanın karar günü olan 05.05.1998 gününden bir gün önce 4 nolu DGM Başkanı Hakim Ali ÇAĞAN, o tarihteki 1 nolu DGM Başkanı Hakim Ahmet ÇAĞLAYAN ve 4 nolu DGM üyesi Hakim Albay Tarık SENKERİ’nin davalı Mehmet Ali ALTINDAĞ ile ERGANİ yolu üzerindeki kendisine ait ALTINDAĞ tesislerinde yemek yedikleri, 05.05.1998 günü görülen davanın “BERAAT” kararı ile sonuçlandığı,”
Evet sevgili dava kardeşlerim!
Yukarıda okuduğunuz tümüyle yafta, yalan ve tezviratlarla dolu bu fişleme raporu gibi daha nice sahte raporlar vardır.
Bu SÖZ Gazetesi ailesine yönelik yapılmış ise de ama devletin hakimlerini ve savcılarını da ne kadar karalama ve fişleme cihetine gidildiği gün gibi aşikardır.
Bunun peşini bırakmayacağız, daha bu fişlemenin devamı vardır.
Bu fişleme tümüyle Cemal Temizöz’ün kaleminden çıkmıştır ve imzasını taşımaktadır. Ama fişlemenin detayı ve içeriği ise kelimesi kelimesine, cümlesi cümlesine o dönemin DGM Başsavcısı olan zatın işbirliği ile yazılmıştır.
Ve bize suçlama getirilmiştir ve zaman zaman bunun yüzünden gözaltına alınmışızdır.
Ne çare ki bu Ergenekon vari terör böylece devleti kullanmıştır ve devletin bünyesinde “karanlık” organizasyonlarda bulunmuştur.
Dün ne ise bugün de aynıdır.
Düşünün! Devletin Başbakanına suikast girişiminin hazırlığı içerisine giren bu organize, 10 yıl evvel, 20 yıl evvel ne ise, bugün daha palazlanmış vaziyettedir.
Lav silahı ile Başbakanı vurmak için evinin tüm yönlerini ve giriş çıkışlarını krokiye alan Yarbay Mustafa Dönmez’in yaptığı ne ise, bizce de Cemal Temizöz’ün de yaptığı aynıdır.
Zincirleme olarak maalesef bu iş resmi kurumun önemli kilit odaklarından çıkmıştır.
İşte başta Başsavcılıklar olmak üzere, Adalet Bakanlığı’nın bu organizasyonların üzerine gitmesi lazım.
Bunları gün ışığına çıkarıp, yargılamalıdır.
Bunlar önlenmezse İsrail terörünün Türkiye’ye de sıçraması kaçınılmazdır.
Zira görünen odur ki, İsrail’in siyonist çabaları Türkiye’nin önemli mekanlarında yerleşmiştir ve onlar adına çalışılmaktadır…
En derin saygılarımla…