ERGENEKON’UN ŞECERE-İ MEL’UNESİ

Evet, sevgili okurlar!

Her zaman tekrarladığımız bir gerçek var.

O da Türkiye'de saat başı değil, dakika başı gündemin değişmesi ve yeni ortamlar, yeni güncel olaylarla karşılaşmamız.

Ülkemiz maalesef kendini bu başıboşluk uçurumundan kurtaramıyor.

Sebebi mucibesi ise yanlış yönlendirmeler, yanlış şeytani danışmanlar ve halkla bir türlü barışmayan, tarihiyle, kültürüyle, inancıyla uyuşmayan soysuz ve hileli bir anlayış vardır.

İşte Türkiye bir türlü kendini bundan kurtaramıyor.

Bu vahim "soysuzlaşma" tüm olayların başıdır ve kangrenleşmiş çıbanın da ta kendisidir.

Nitekim mevcut olan "siyasal sistem" ve sosyal dengesizlikler bu durumu sürekli körüklemektedir.

Bugünkü sohbetimizin temeli ve ana unsuru Ergenekon'dur. Ve Ergenekon'un Anadolu'nun göbeğinde diktiği bir "Şecere-i Mel'une" (Lanetlenmiş) denilen devletin derinliğine kök salmış lanetli bir ağaç gibidir…

Ve bu ağacın üzerinde bir serçe kuşu vardır. Bu serçe Anadolu insanını temsil ediyor. Tabi lanetli ağacın hemen yanı başında topraktan çıkan kobra yılanı. Saldırı hazırlığında, hedefi lanetli ağacın üzerindeki serçe.

İşte yazımıza başlık olarak kullandığımız "Ergenekon'un Şecere-i Mel'unesi" ifadesinin manası budur.

Sevgili okurlar!

Bu "Şecere-i Mel'une" ifadesi, yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in iki yerinde geçiyor.

1) İsra süresinin 60'ıncı ayetinde.

2) Duhan suresinin 43, 44, 45 ve 46'ıncı kısacık ayetlerinde geçmektedir.

Evet!

Tabi ki yazı yazarken gerçekleri dille getirmek için en dayanak noktamız ve ilham kaynağımız yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir.

Ve sürekli ondan feyz alarak yola çıkmaktayız.

Bakınız İsra Suresi'nin 60'ıncı ayetinin tümü mealen şöyledir:

"Sana ‘şüphesiz rabbin insanları çepçevre kuşatmıştır.' demiştik. Hatırla. Sana gösterdiğimiz Miraç temaşasını ve Kur'anda lanetlenmiş olan ağacı sadece insanlara bir imtihan olarak meydana getirdik. Biz onları korkuturuz ama bu onların taşkınlık ve azgınlıklarından başka bir şeyini arttırmaz."

Duhan suresinin 43, 44, 45 ve 46'ıncı kısacık ayetlerin yüce meali aynen şöyledir:

"Gerçekten o zakkum ağacı" (43)

"Günahkârların cehennemdeki yiyeceğidir." (44)

"Eriyen maden gibi karınlarında kaynayacaktır." (45)

"Kaynar suyun kaynaması gibi" (46)

Yani bu ayetlerde ifade edilen gerçek şudur ki dünyada pislik tohumlarını eken fitne ve fesat, bozgunculuk unsurlarını yaşatan, acımasızca toplumlara yanlışlıkları öğreten ve ahlaksızlığın, edepsizliğin bataklığına sürükleyen hainlerin hain anlayışı Kur'an'da mecazi olarak adlandırılan "Mel'un ve Zakkum" ağaçlarının birer örneğidirler.

İşte bugün Türkiye'mizde yıllardan beri yaşaya gelen, ülkeyi kan ve gözyaşlarına boğan devletin derinliklerine kök salan bu lanetlenmiş ağaç gerçekten toplumumuza birer zakkum ağacı durumundadır.

Her gün gazetelerin başlıklarına bakıyoruz.

İlla ki yepyeni insanlık dışı, hukuk dışı, hakkaniyet dışı, antidemokratik dayatmacı unsurlarla karşı karşıya kalınmaktadır.

Ve bu yanlışlıkların kökeni de yakın tarihimizin geçmişine dayanıyor.

Osmanlı'nın son dönemindeki İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni oluşturan üç beş tane dönmelerin Siyonist uşakların üç paşası olan Enver, Talat ve Mithat paşalar başta olmak üzere. Bunların oluşturduğu bu hain anlayışın o "Şecere-i Tubası" değil, maalesef "Şecere-i Mel'unesi" olan zakkum ağacının zehirli meyvelerini devletin ve ülkenin köküne salmışlardır.

Ve o uzantı bugünkü Türkiye'nin düştüğü halin temel faktörüdür ve ana unsurudur.

Zira bakıyoruz ki son zamanlarda ülkede meydana gelen olumsuzlukların ve çarpıcı dehşetlerin, insan aklını ve vicdanını kaldıramayan canavarlaşmanın temel taşı orası çıkıyor.

Ve onun adı da "Ergenekon" olarak tanımlanmıştır.

O yetmiyormuş gibi, o paralelde devleti yönlendiren ve gizliden gizliye İsrail'e dayalı hain planları aşılandırmaya çalışan "Encümen-i Danış" gibi oluşumlardır.

Bu "Encümen-i Danış" denilen nesne, devleti yıllardan beri ihtilallere sürükleyen darbecilerin ve Batı Çalışma Grubu denilen post modern zorbaların yönlendirmesiyle Türkiye uçurumun kenarına getirilmiştir.

"Encümen-i Danış" derken, yani bir nevi "Danışma Kurulu" hükümeti, meclisi, anayasa mahkemesini, Türk Silahlı Kuvvetlerini, siyasi partileri, bazı medya gruplarını ülke lehine değil, ülke aleyhine yönlendirmektedir. Bu zakkumlu şecerenin artık kökünü sökmek gerek.

Eğer AK Parti iktidarı elini çabuk tutmazsa, Türkiye yeniden çok büyük badirelerle karşı karşıya gelebilir. Ve hayat boyunca Allah korusun bu ülke kendini kan ve gözyaşlarından kurtaramaz.

Fakr-u zaruretten, işsizlikten, aşsızlıktan ve imkânsızlıklardan kurtaramaz.

Çünkü ekilen o zakkum şeceresi lanetli unsur Türkiye'yi rahat bırakmaz da ondan…

Sevgili okurlar!

Bunların teşhisi çok kolay.

Ergenekon nedir, ne değildir?

Hep söylüyoruz.

Dün yine internetten 7 – 8 sayfalık bir haber elimize geçti.

Haber şöyle: "Zaman Gazetesi yazarı Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Hukukun Üstünlüğü Derneği'nce düzenlenen Ergenekon konulu söyleşiye katıldı. Ergenekon yapılanmasının ve faaliyetlerinin şifrelerini veren Türköne, konuşması boyunca oldukça ilginç bilgiler verdi. Ergenekon'un sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda bir darbe düzeninin devamı olduğunu, bu sebepten kollarının derinlerde olduğunu dile getiren Türköne, Türkiye demokratikleşmedikçe Ergenekon yapısının tam olarak bitirilemeyeceğini de ifade etti."

Ve Türköne söyleşideki konuşmasında şöyle devam etti:

"Ergenekon: Karşımızda ahtapot var, kollarını görmek için şifrelerini bilmeliyiz.

Ergenekon'dan bahsederken gelişmeleri, aktüaliteyi hepiniz yakından takip ediyorsunuz. Olanları özetlemenin çok fazla bir anlamı yok. Ben daha evvel ‘Karşımızda bir ahtapot duruyor' demiştim. Bu ahtapot benzetmesi tuttu. Bir kolundan yakalandı, çekiliyor. Bunu bir yere oturtmak lazım. Bunun arkasında bir tarihsel zemin var, bir siyasal arka plan var, bunun şifreleri var. Ben bu şifrelerden bahsedeceğim. Köşelere yerleştirilecek şifrelerden, karşımızda olan tabloyu daha iyi okumamızı anlayacak şifrelerden. Bazılarının içi boş olabilir ama bazıları da çok önemli bilgiler içerebilir. Konuyu aydınlatmaya yardımcı olabilir."

İşte bakınız sevgili okurlar!

Mümtaz'er Türköne hocanın yukarıda özetlediği iki paragrafın muhtevası şöyle anlaşılır.

Ergenekon'u karşımızda bir darbeci ahtapot olarak göstermektedir.

Biz de yazımızın başında Kur'anda geçen "Mel'un (lanetli zakkum)" ağacının ülkemizin ve devletimizin derinliğine kök salmış zehirli bir ağaç olarak gösterdik ve onun yanı başına saldırgan bir ejderha görmektesiniz.

İşte bu zakkumlu ağacın tohumu Siyonizm dir.

Bu Siyonist ayı, başta Türkiye olmak üzere, Ortadoğu coğrafyasında değişik tipte "nameşru (gayrimeşru)" veletleri doğurmuştur.

Bu gayrimeşru veletlerin ağabeyi veya büyük ablaları durumunda olan Masonluk gelir. Ondan sonra komünizmdir, ondan sonra faşizmdir ve şovenizmdir ve ırkçılıktır.

Ve tüm bunları örten, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik gibi makyajlı kavramlardır.

Bunları çok iyi tanımak lazım ve böylece üstesinden gelmek lazım.

Evet, sevgili okurlar!

Burada yine Prof. Mümtaz'er Türköne'nin yazısının diğer bir paragrafına sizi götürmek istiyorum.

"Ergenekon'u icat eden Yakup Kadri Karaosmanoğlu'dur.

Şifrelerden birincisi ismi. Bu örgütün adı Ergenekon.

Ergenekon, 1918 – 1919 civarında Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun yazdığı bir makalenin adı. Osmanlı Devleti birinci dünya savaşındayken, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ergenekon başlıklı bir makale yazıyor. 1929'da bu makale, diğer makaleleriyle birlikte Ergenekon ismiyle kitaba dönüşüyor. Hikâye şöyle, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve o günün şartları arasında bir benzetme. Fakat eski bir şey değil, yeni. Bu Ergenekon'u kim icat etti diye sorarsanız Yakup Kadri Karaosmanoğlu icat ettiği bir şey bu. Genellikle eski toplumlarda iki tip efsane olur. Bunlardan biri köken efsanesidir, diğeri de türeyiş efsanesidir."

Evet, sevgili okurlar!

Fazla uzatmaya gerek yok.

Bakınız Türkiye'mizin hali pür melaline…

Yazımızın başlangıcında şöyle demiştik.

"Türkiye, saat başı değil, dakika başı yeni gündemlerle karşı karşıyadır."

İşte Türkiye'yi bu hale getiren Ergenekon Terör Örgütü'nün temel unsuru olan "Encümen-i Danış (Gizli Danışma Kurulu)" yani masonlar…

Ülkeyi ahlaken çökerten birer fesat unsurları olarak bilinmektedir.

En derin saygılarımla…