GÜNCELLİĞİNİ KORUYAN SORUNLAR! (3)

Evet, sevgili okurlar.

Erzurum kongresinde alınan kararlar, altı maddeden ibaretti.

Maddeler aynen şöyle;

“1-Bir vatanın milli hudutlar içinde bölünmez bütünlüğü

2-İstanbul’daki Osmanlı hükümetinin varlığını ve hakimiyetini yitirdikten sonra, millet artık müstevli (istilacı) devletlere karşı kendi kendini savunmaya geçmek zorunda olmalı.

3- Eğer İstanbul hükümeti vatanın birliğini ve istikbalini koruyamayacak duruma gelirse, o zaman Anadolu’da yeni bir hükümetin teşkil edilmesi, milli birliğe ve dayanışmaya dayalı geçici bir hükümetin kurulması zorunlu olmaktadır.

Eğer bu hükümet vatan sathında devletin gücünü temsil edemediği takdirde bu anılan kongredeki başkanı dahil olmak üzere heyet-i temsiliye, bizatihi işi ele alacaktır.

4- Bu heyet-i temsiliye her ne pahasına olursa olsun, milli birliği ve vatanın bütünlüğünü pekiştirmek üzere her şeyi ele alacaktır.

Artık İstanbul hükümeti tanınmayacaktır.

Vatan sathında tüm milli hakimiyet bu heyet-i temsiliye tarafından temsil edilecektir.

Ülkeyi istila eden itilaf devletlerinin hiçbirisinin vesayeti veya himayesi kabul edilmeyecektir.

Ve yabancı güçler ülkeden kovulacaktır.

Bu mücadeleyi veren, kongreden çıkan bu heyet-i temsiliye artık kendisi BMM’yi teşkil ederek devletin başına geçecektir.

Ülke sathında toplum, yekvücut olarak bu meclisin varlığına bağımlı kalacaktır ve tüm verdikleri emirleri fiilen kabullenecektir”

Erzurum kongresinden çıkan bu altı madde Anadolu sathında daha geniş kapsamlı, bu kez İstanbul’u da kapsamına almak kaydıyla Erzurum’dan başka yere yani Sivas’ta oluşma emri verilecektir.

Erzurum’dan başka ikinci bir ilde daha kapsamlı bir kongrenin yapılmasına Kazım Karabekir ve diğer bazıları her ne kadar karşı çıkmak niyetinde oluyor ise de bu Erzurum’da yapılan kongre ve alınan kararlar yeter.

Gazi Mustafa Kemal Paşa ısrarla 7 Eylül 1919’da, Sivas’ta ikinci kongrenin yapılmasına karar verir ve kongre bağlanır.

Ama İstanbul hükümeti bunu duyar duymaz, bu kongrenin ilgasına, kongrenin tüm üyelerinin derhal yakalanması yönünde karar alır.

Her ne kadar karar alıyor ise de Gazi Mustafa Kemal Paşa bu kongrede yine reis olarak seçilir, bu kongreye de Şarki Anadolu Müdafaa-yı Hukuk Kongresi adı verilir.

Erzurum’daki Şarki Anadolu Müdafaa Cemiyetinin adını değiştirir, hemen tüm Anadolu ve Rumeli’yi de kapsayan Milli Müdafaa Cemiyeti adını verir.

Artık o kongreden seçilen heyet tüm vatan sathındaki milli savunma hareketine geçer ama kongre üyeleri Sivas’ta kalmak üzere çalışma şekli tüm ülkeyi ele alır.

Ancak Sivas kongresinde alınan kararları, İstanbul hükümeti tanımayacaktır.

Hatta İstanbul’daki hain hükümetin düşüşüne kadar. (!)

Zira bu kongrenin kararlarına göre İstanbul’daki hükümet, milleti irade etme gücüne sahip değil, İstanbul’u istila eden İngilizlerle işbirlikçi olmakla suçlanıyor.

Bu nedenle İstanbul hükümeti hain olarak ilan ediliyor.

Ve Gazi Mustafa Kemal, Ankara’ya gelerek, 1. Büyük Millet Meclisi’ni kurmaya çalışıyor.

Tüm bunlara rağmen milli mücadele, tüm Anadolu halkının birlikteliğiyle devam ederken, müstevli düşmanlar boğulurken, ne yazık ki kurulan cumhuriyet hükümetiyle Anadolu halkı birbiriyle bir türlü pekiştirilemiyor.

1924’te çıkan anayasaya rağmen ülke sathında milletin bin yıllık kültürüne, inancına, dinine, imanına el atılıyor.

Kültür tamamıyla değiştirilmeye çalışılıyor, örf, adet, gelenek ve görenekler yasaklanıyor.

Ezanın değişimine, Kur’an’ın Türkçeleştirilmesine kadar.

Bunları kabullenmeyen din ulemaları ve tarikat şeyhleri bir bir derdest ediliyor, istiklal mahkemeleri kuruluyor.

İdam edilen idam ediliyor, sürgün edilen de sürgüne gönderiliyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Sormazlar mı?

Bu ne hal?

Ülkeyi istila eden haçlı müstevli devletleri kovmaya çalışan bir toplum, her nedense ansızın ve dayanaksız olarak, cumhuriyetten sonra kurulan CHP’nin aldığı kararlar, ülkeyi o günden bugüne kadar huzursuz etmiştir, barış yerine kargaşa oluşmuştur, sulh-i umumi yerine hala da terör odaklarının varlığı söz konusu olmuştur.

Bu millet yıllardan beri buna bir türlü mana veremiyor.

Tüm dünya, dost olsun düşman olsun, bu derin muammaya bir çıkış yolu bulamıyor.

Derin bir meçhul.

Ama İstanbul’u işgal eden müstevli İngilizlere karşı Bediüzzaman’ın verdiği mücadele karşısında hayatı boyunca Türk medyasında hain ilen ediliyor, otuz beş sene boyunca hapis ve zindanlarda sürüm sürüm süründürülüyor, vefatından sonra bile naaşı Ergenekoncu İngiliz yanlısı dönemin generallerini rahatsız ediyor.

Ve bir gece yarısı naaşı meçhullerden çıkarıp, kayıplara giriyor.

Evet, sevgili okurlar.

Tüm yorum ve çözümleri sizin vicdanınıza bırakıyorum.

En derin saygı ve sevgilerimle.