HELE ŞÜKÜR MÜ DİYELİM, YENİ BİR MUCİZE Mİ DİYELİM!

Evet sevgili okurlar!

Dün geç vakitlerde, yani akşam üstü saat 17.00 sularında aniden internet sitelerine bir son dakika haberi düştü.

Ama ne haber!!!

Allah demiş kulum doğru söyle. Hiç beklemedik mucizevari bir haber…

Türkiye'de olup bitenlerin inkişafı ile ilgili bir haber di…

Yıllardan beri aynı haberle ilgili yazıp çizdiğimiz, elimizde mevcut olan tüm tarihi vakaların belgeleriyle üzerine gittiğimiz bir olayın kahramanıyla alakalıydı(!).. Bir hadise ve bu hadiseyle ilgili yepyeni bir haber Türkiye gündemine düştü…

Haber aynen şöyle:

"Cizre'deki kazılarla ilgili şok gözaltı..

Cizre'deki ölüm kuyularında yapılan ve bir miktar kemiğe ve bez parçalarına ulaşılan kazılarla ilgili Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz gözaltına alındı… Yapılan kazılarla ilgili daha önce gözaltına alınan isimlerin Temizöz'ün ismini verdiği belirtildi.

Temizöz'ün faili meçhul cinayetlerin olduğu dönemde görev yerinin Cizre olduğu öğrenildi. Temizöz'ün Diyarbakır'a gönderildiği ve ifadesi alınacağı ile ilgili bilgi verildi. Temizöz, Diyarbakır'daki mahkemenin talimatıyla gözaltına alındı.

Gözaltı ile ilgili Genelkurmay Başkanlığı'nın bilgisi olduğu ifade ediliyor."

Evet sevgili okurlar!

Aslında olayın iç yüzüne bakılırsa çok geç kalınmış bir gözaltı. Yine de zararın neresinden dönülürse kardır misali bize göre bu yeni bir aşamadır, bir atılımdır ve Güneydoğu'daki karanlıkların aydınlatılmasında yeni bir inkişaftır.

Biz her ne kadar yazımızın başına "Hele şükür mü diyelim, yeni bir mucize mi diyelim" başlık olarak atmış isek de bu da bizim için bir sevindirici ve teselli verici bir olay olduğu için bunu yazdık.

Aslında bu olayla ilgili görevlendirilen özel savcının kim olduğunu bilemiyoruz.

Ama Silivri'deki Ergenekon savcısı sayın Zekeriya Öz'ün görevi ne kadar kapsamlı ve büyük ise, Diyarbakır'da da bu görevi üstlenen Özel Yetkili savcılarımızın da görevi o kadar büyüktür, kapsamlıdır ve derindir…

Bu olayla ilgili olarak harekete geçen devletin önemli makamlarını, başta Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ve Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü olmak üzere bu görevi üstlenen tüm çalışan ve özellikle olayla ilgilenen genç savcılarımıza ve hakimlerimize şükran ve tebriklerimizi iletir, başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz.

Ancak ne var ki bizi üzen taraf da şu, yıllardan beri bu bölgede gerek başımızdan geçenler ve gerekse masum ve mağdur yöre insanlarının başından geçen karanlık ve mezalim olayların yüzde yüzünü bilmesek dahi ama yüzde yetmişini kesinlikle çok iyi biliyoruz.

Zira yıllardan beri aynı halleri halkımızla beraber yaşamışız.

Hep yazıyorduk, çiziyorduk.

Bu yaşanan olaylar tüm detayıyla gerek PKK, gerek Hizbullah ve gerekse diğer ne idüğü belli olmayan terör odakları ve devletin bünyesinde yaşanan karanlık komplo teorilerinin kaynağı derin devlettir, JİTEM'dir ve bazı değişik yönlü istihbaratlardır.

Biz bunları tüm belgeleriyle ispatlayarak kaleme almıştık ve kamuoyuna yansıtmıştık.

Ve yansıtmaya da devam ediyoruz.

Ama her nedense tüm bu olayların gerçek yüzünü gösterdiğimiz halde birileri maskeleyerek deyim yerindeyse "kör taassup"la karanlık şal ile üstünü örterek birilerini koruma ve himaye edercesine yazdıklarımız, söylediklerimiz ciddiye alınmıyordu.

Ama ne var ki Allah'ın yüce kudreti mazlumun ahını hiçbir zaman zalimin yanına kar bırakmamıştır ve kıyamete dek de bırakmayacaktır inancıyla yola çıktık ve olayların peşini bırakmadık ve bırakmayacağız…

Her ne kadar dün itibariyle Jandarma Albay Cemal Temizöz'ün gözaltına alınması önemli bir olay ise de ama eksiktir ve burda vurgulayarak, imzamı atarak diyorum ki olay yalnız Cemal Temizöz'ün gözaltına alınmasıyla bitmez.

Bu bir dağdan sökülüp düşen bir taş misalidir.

O dağdan o taşın düşmesiyle dağ sarsılmaz.

Ancak devletin bünyesinde dağlar büyüklüğünde birikmiş, kangrenleşmiş, adeta büyük bir yumak haline gelmiş çok kirli olaylar vardır.

Cemal Temizöz eğer konuşursa ve olayın üzerine de ciddiyetle gidilirse çok şeyler çıkacaktır.

Zira Cemal Temizöz 90'lı yıllardan 96'lı yıllara kadar Cizre – Silopi ve Şırnak'ta yüzbaşı rütbesiyle çalışmış ve Jandarma İstihbarat biriminin başında görev yapmıştır. Ve hatta emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün kumandası altında işbirliği yaparak çok geniş ve çok kapsamlı bir biçimde oradaki insanların başına mezalim yağdırmıştır…

Canlı canlı insanları asit kuyusuna atmış ve yine rivayetlere göre iddia edildiği gibi çıkar karşılığında bazı cinayet işlerini işlemekten geri kalmamıştır.

Bazı aşiretler arasında bulunan düşmanlık ve kan davalarını kendisi birilerinin adına intikam mahiyetinde çıkar karşılığında işler yaptığı veyahut yaptırdığı iddia edilmektedir.

Cemal Temizöz 1997 ile 2000 yılları arasında Diyarbakır'da Binbaşı rütbesiyle Jandarma İstihbarat komutanı olarak görev yaparken çok karanlık işlere imza atmıştır.

Ve tek başına da değildi. Onunla irtibat içerisinde bulunan 7. Kolordu Komutanlığı'nda görevli iki emekli Albay Erhan Tavşancı ile Reha Şatana da vardı.

Bunun yanısıra o günün DGM Cumhuriyet Başsavcısı ile de işbirliği içerisindeydiler.

Jandarma Astsubay Ali Kaya'yı maske olarak kullanıyorlardı. Ali Kaya'yla beraber o günkü Jandarma Yüzbaşı rütbesi taşıyan Ali Osman Celasın da vardı…

Bunlar Diyarbakır Söz Gazetesi ailesi hakkında önce beni ve iki çalışanımı Hizbullah'ın finansörü olarak suçlama getirerek bizi gözaltına almıştılar.

Tarih Mayıs 1998 ortalarıydı… Bizi üç gün gözaltına aldılar…

Bir şey tutturamadılar. Yalan, iftira ve çıkar karşılığında bizi mahkum etmeye çalışıyorlardı.

Bu hususta herhangi bir şey beceremeyen bu ekip, bu kez on beş gün sonra, yani 5 Haziran 1998 günü iki çocuğumu PKK'ya yardım ve yataklık etme suçlaması edepsizliğine girmiştiler.

Bu hususta PKK adına iğrenç ve sahte bir belgeyi kaleme almıştılar.

Bu sahte dokümanı meşrulaştırmak üzere 7. Kolordu Komutanlığı tarafından ön yazıyla DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar'ın adına özel olarak göndermişlerdi.

İşte bu karanlık tabloyla gözaltına alınan çocuklar üç günlüğüne tutuklanmışlar ise de mahkemece serbest bırakılmışlardı.

Ve sonuç itibariyle beraat ettik.

Beraat kararını veren mahkeme heyeti bu kez kendilerini Cemal Temizöz ile Nihat Çakar'ın gazabından kurtaramadılar.

Temizöz, Genelkurmay'a, Nihat Çakar ise Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'na bu mahkeme heyeti hakkında "Gizli" yazı yazdılar, şikayet ettiler, fişlediler, adeta iftira kampanyası açtılar.

İşte karanlık tablonun dik alası burada.

Cemal Temizöz'ün gerek Diyarbakır insanı hakkında olsun, gerek o kararı veren mahkeme heyeti hakkında olsun ve gerek benim hakkımda olsun, 4 Şubat 2000 tarihli iki sayfadan ibaret "Gizli" damgasını taşıyan çok iğrenç bir fişleme yazısını yazmıştır.

O fişleme yazısını daha önceden de bu köşeme detaylı bir şekilde almıştım.

Zaten; "görünen köy de kılavuz istemez"!.

Yeter ki, gerçekler "saptırılmasın". Ve birileri birilerini "himaye" altına almasın.

Ülkenin geleceği "kör taassuba" kurban edilmesin.

En derin saygılarımla…