HER ŞEYDEN ÖNCE KALİTE VE NİTELİK OLMALIDIR?

Sevgili okurlar.
Bundan bir süre önce yine bu köşede siyasileri öncelikle AK Parti’yi aday adaylarını seçme hususu hakkında uyarmıştım.
Ve demiştim ki; önemli olan nicelik değil, niteliktir.
Ve bu tarif külli bir tariftir. Kapsamlıdır, özel değildir.
Savaş alanından tut, düşünce alanına kadar, bilim adamından tut, siyaset alanına kadar, buna kaideyi külliye (kapsamlı bir kaida) denir.
Nitekim tarihi derinliklere dayanarak Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim'den bazı örnekleri vermiştim.
Beni İsrailoğullarının çağın peygamberlerinden, "bizi yönetmek için kaliteli, cesur nitelikte olan bir yöneticiyi bize gönder" ısrarında bulunmuşlardı.
O çağın peygamberi olan "SUMOİL" onlara "TALUT" isminde güçlü bir yöneticiyi atadıktan sonra yöneticinin onlara önerdiği bazı ağır tekliflere karşı tahammül etmeyerek karşı geldiler, çoğunlukla o sınava dayanmadılar, geri çekildiler.
Düşman orduları olan "CALUT"un ordularıyla savaşmaya hazırlanan İsrailoğulları azınlıkta olmalarına rağmen, samimi bir ruhla "CALUT"un ordusuna karşı dik durdular, boyun eğmediler ve savaş zaferini kazandılar.
Neden mi?
Zira nitelik ve kalite onlar için söz konusuydu.
Nicelikten oluşan kalitesiz çoğunluğun içine münafık, kimliksiz, tinetli kimselerin varlığı o savaşan yöneticinin ordularını hedefinden geri bıraktırdı.
Geri teperler, hedef şaşırtırlar, böylece beklenen hedefi akamete (başarısızlığa) uğratırlar.
Bu nedenle İsrailoğullarına seçilip atanan "TALUT"un orduları çok büyük bir azınlık içerisinde olduğu halde "CALUT"un çoğulcu ordularına karşı galebe çaldılar.
Yine hatırladığınız gibi, Malazgirt Meydan Muhaberesi’nde iki yüz bin Romen Dyojen’in ordusuna karşı azınlıkta olan İslam ordusunun sayısı kırk bin civarındaydı.
Ama bir Cuma namazından sonra savaşa hazırlandılar ve Romen Dyojen’i ordularıyla beraber mağlup düşürdüler.
Daha doğrusu, daha ileriye gitmek gerekirse, büyük Bedir savaşında azınlıkta olan İslam ordusu Ebu Süfyan’ın, Ebu Cehil’in ordularına karşı çok büyük bir galibiyet elde ettiler, ama bir sene sonra Uhud savaşına gelince nicelik olarak İslam ordusu fazla olduğu halde Resulullah Efendimiz (s.a.v)’in tavsiyelerine rağmen sebat ve istikrar göstermeyerek pusudaki görevliler yerini bırakıp ganimete kaçınca İslam ordusu arkadan vuruldu.
Ve büyük tehlike geçiren İslam ordusu netice itibariyle kendini toparlayıp, hedefine ulaştı ise de, ama nihayet büyük yara almaktan kendini kurtaramadı.
İnanın, sevgili dostlar.
O günlerin yani geçmişe dayalı tarihin olay akışları neyse günümüzdeki İslam dünyasının dizginini elinde tutan ve İslam ümmetini yöneten lider kadrolarından tut, yalaka, çıkar, rantiyeci çoğunluğa kadar aynı minval üzere düşünülebilinir
Bu nedenle bu milletin siyasi kadrolarını elinde tutan, özellikle muhafazakârlığa bürünen siyasi partiler, aynı sınavla karşı karşıyadırlar.
"Görünen köy kılavuz istemez" misali işte komşumuz Irak ortada..
Mısır, Tunus, Libya, Yemen, Suriye'nin hali de ortada.
Ortalık kan gövdeyi götürüyor; ama bunun temel dayanağı geçmişin derinliğine dayanıyor.
Zira Osmanlının cihanşümul büyük devletinin dağılışı ile emperyalist haçlı ve Siyonist orduları İslam ülkelerini istila ettiler.
Devletçiklere bürünen bu İslam ümmeti, kendi kendini değil, satılmış piyon ve ajan nitelikteki insanların eline dizginini verdi ve İslam dünyası bugün bu hale düştü.
Acizane bildiklerimizi "hissi kablel vuku" yani hissedilen gerçekleri iktidar partisi olan AK Parti’nin yönetim kadrosuna zaman zaman bu gerçeği hatırlatıyoruz.
Bugün de yine aynı minvalde hatırlatmak üzere çok ciddi, bazı gerçeklere parmak basarak, yazıyor ve uyarıyoruz.
Sakın!
Kozmopolit neidügü belli olmayan, sivil hayatlarında bir paltaya bile sap olamayan şehvani hevesine mağlup düşen kişiliksizleri partinin ön saflarına almayın lütfen.
Eğer illaki Meclis’te parmak kaldırmak için çoğunluğu ararsanız yine yanılıyorsunuz.
Bu tür ruhsuz ve beceriksiz, çıkara dayalı milletvekillerine sakın ihtiyaç duymayın.
Bir an geçici olarak nicelikli çoğunluğa önem verirseniz, yine sonuç kötü olabilir.
Kaliteli, kültürlü, inançlı, izanlı, sebatlı, yüce kişiliğe sahip olan insanları tercih edin.
Tavrınızı ortaya koyun, azınlıkta olsanız dahi siyasi hedefinize rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
"En azından bir kafadan ses çıkar" misali, tek bir lider kadroyla yolunuzu şaşırmadan gidersiniz.
Şimdi kamuoyu soruyor.
Geçmiş bu dört yıllık iktidar süresi içerisinde ki özellikle Diyarbakır’ımızın ve Güneydoğu Anadolu’muzun seçilen milletvekillerinin davaya ne derecede faydaları dokunmuştur.
Kar zarar cetveline bakıldığında kamuoyunun görüşü bu zevat hakkında 180 derece olumsuz olarak görülür
Zira hep kendileri için çalışmışlar, milletin dertleriyle dertlenmeyen bu milletvekillerinin bugün kar ve zarar cetveli ortada.
Sicilleri hiç de iyi görünmüyor.
Yeterince ciddiye almak ilkesi ile yola çıkıp Sayın Başbakan’ımız, tercihlerini niceliklere değil niteliklere koymalıdır.
Bunu da hatırlatmadan geçemiyorum.
Bir örnek daha size vereyim.
Terör örgütü olan "Ergenekon" soruşturmasına dört yıldan beri devam eden Savcı Zekeriya ÖZ ile diğer meslektaşları ile mukayese edilirse olaylar akışı tüm gerçekleriyle kendi kendini gösterir ve basiret gözüne sahip olan herkese kendini okutur.
Adalet camiasında büyük çaplı savcılar ve hakimler ordusu mevcuttur.
Ama acaba, bu hukuk ordusundan kaç tane Savcı "Zekeriya ÖZ, Ferhat Sarıkaya ve Gültekin Avcı" gibi yüreklilik gösterip, gecesini gündüzüne katarak büyük bir ciddiyetle kısa bir süreç içerisinde hedefine ulaşmıştır.
Ama her nedense misalde hata olmasın, "yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" gibi bir gerçeğe AK Parti dayanamadı, bunu devam ettiremedi ve nihayet Sayın ÖZ'ü görevinden aldı.
Bu seçim sathı mailinde bu tutarsızlık bize göre iktidar partisi için iyi bir puan olmadı.
Hatırlarda olduğu gibi İtalya’nın yakın geçmişe dayalı Gladio çetesine karşı direten savcı İtalyan halk kahramanı olarak tarihe geçti.
Neden?
Birer tahrip kalıbı nitelikte olan gizli karanlık çetelerin üzerlerine gitti ve İtalyan halkını mafya çetelerinden kurtardı.
Onun adı da Savcı Di Pietro idi.
Ve Gladio’nun diğer cesur savcısı Cassondu.
Bu her iki savcı gerçekten İtalya halkının deyim yerindeyse adalet camiasındaki birer kahraman kurtarıcısı oldular.
İtalyan Gladiosu tabusunun resmi ideoloji içinde yuvalanmış gizli mikrop unsurlarını temizlediler.
Bize göre Türkiye’nin yaklaşık 100 yıla dayalı devlet bünyesine yerleşen antidemokratik hukuk dışı karanlık odakların yaptıkları tahribat İtalyan  mafyasından daha ileri gitmişlerdi.
Faşizan ırkçılığına dayalı, dış mihraklara dayalı birer tahrip kalıbı durumunda olan siyasi ideolojilere kadar.
Devletin varlığını tehlikeye sokan darbeci cuntalarından tut, bazı siyasi partilerin kirli ideolojik siyasetine kadar, üniversitelerin bünyesinde kümelenmiş, birikimlere kadar ve medyanın bazı kalemşor haydutlarına kadar.
Bunların ittifak ettikleri bir nokta var. O da "Ergenekon" noktasıdır.
Bunlarla mücadele etmek için özel olarak atanan Sayın Zekeriya Öz dört sene gibi kısa bir süreç içerisinde çok büyük mesafe katetti.
Gerçekten deyim yerindeyse "yüzdü yüzdü kuyruğuna geldi.."
Ama demek iktidar buna dayanamadı, zorlandı.
Kurtuluşu Savcı ÖZ’ün özel görevinden alınarak şekli olarak bir terfi atamasında gördüler.
Bakalım, sonuç ne olacak.
Hadi hayırlısı Allah’tan.
Bizim tavsiyemiz, herkesin ve özellikle AK Partinin dik duruşuna yönelik tavsiyelerimizdir bu anlattıklarımız.
Sağlam, dürüst, inançlı ve yürekli kimselerden yana seçim tercihini yapmalıdır Sayın Başbakanımız.
Geçmişten ders-i ibret alınsın.
İnanın, gerçek olarak bunu ifade edeyim ki; AK Parti’nin sekiz yıllık bir iktidar sürecinde milletvekilliğine seçilen zevat, tam samimiyetimle ifade ediyorum.
Bugün kendi seçmenlerinin karşısına açık yüreklilikle çıkıp ben buyum diyemeyecek kadar utanç içerisindedirler.
En derin saygılarımla.