İBADİ VE MEZHEPÇİLİK FİTNESİ! (II)

Evet, sevgili okurlar.

“Çağdaş muasır medeniyet” derken, ne yazık ki “medeniyet” yerine “deniyet”le karşılaşmaktayız.

Hem de milletçe!...

Medeniyet kavramının başındaki “Mim” harfinin atılmasıyla karşımıza “deniyet” kelimesi çıkıyor.

Ki bu da alçalış anlamına gelmektedir.

Günümüzdeki insanlığın hep alçalış fitneleriyle karşı karşıya kalmakta olduğunu görmekteyiz.

Tam manasıyla muasır medeniyet yerine muasır fitne, fesat, bozgunculukla her gün biraz daha karşılaşan insanlık, özellikle İslam dünyası gerçekten çok büyük tehlike arz etmektedir.

Ki “fitne-i kûbra” denilen en büyük fitne ve bozgunculuğun başını çeken temel unsur; ilahi inançtan, İslam ahlakından her gün biraz daha uzaklaşa duran bir toplumun var olmasıdır.

Hele hele bu toplumu yöneten dışa bağımlı ihanet komitelerinın tarih boyu var olması…

Apayrı tehlike ve tahribat arz etmektedir.

Yüzyıldan beri Türkiye’yi ve İslam dünyasını kıskacına alan Siyonist Yahudi’nin fitne deccaliyeti günümüzde de azgın bir şekilde faaliyetini sürdürmektedir.

Ne yazık ki bu tehlikenin nereden geldiğini bir türlü göremeyen basireti kapalı siyaset, medya ve diğer sorumlular "kafalar kuma" gömülü vaziyetteler..

Bu nedenledir ki; "bir türlü" fitnelerle baş edilemiyor.

* * *

Sevgili okurlar!

Bakınız, ülke olarak nerdeyse tüm dünya dört çevremizi sarmış durumda…

Terör odakları başımıza musallat olmuş!

Özellikle dost görünüp düşmanca muamele yapan ABD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerin sergiledikleri "ihanetler" zinciri…

Bunlar yüz elli sene evvel ne yapmışsa, günümüzde de dik alasını yapmaktadırlar.

Ne yazık ki, şimdiye kadar devletimizi yöneten özellikle cumhuriyetçi, demokrat, laikçi, Kemalist unsurlar hep onlara bilakaydüşart uymuşlar, tabi olmuşlar, göz yummuşlar.

Onlar da saman altından su yürütürcesine çok gizli hıyanet şebekeleriyle işbirliği yapmışlar…

Ve bizi de içten içe vurmaya çalışmışlar ve günümüze kadar da bu böyle devam ede gelmiştir.

Ancak 14 yıldan beri devletin başında bulunan dirayetli devlet adamı, saygıdeğer, kalbi imanla dolu kahramanca duran bir Recep Tayyip Erdoğan, "bu gidişata" dur demektedir.

Sayın Erdoğan bugün dış ve içteki nifak ve küfür komitelerine artık pabuç bırakmıyor ve uyanık duruyor.

Hıyanet komiteleri ümitleri kesildiği içindir ki, "iktidardan" istediğini alamadığı için, dolaylı yollarla içimizden çıkan fesat unsurlarını kullanıyorlar.

Bakınız, dün Gaziantep’te kaşla göz arasında DAEŞ denilen hıyanet ve fitne unsuru olan sözde Müslüman geçinen satılmış bir örgüt tarafından hücre evinin basılmasını anlayınca kendilerini patlatmışlar.

3 tane polis şehit..

4’ü polis, 4’ü Suriye uyruklu 8 kişi de yaralı.

Kendini infilak ettiren canlı bomba teröristin Gaziantep sorumlusu Mehmet Kadir Cabael olduğu belirlendi.

Teröristin parçalandığı evde eşi ve 2 çocuğu ise sağ olarak ele geçirildi.

DAEŞ dahil olmak üzere; Türkiye'ye yöneltilen terör odaklarının tümü ABD menşelidir..

Kimse de bunu farklı bir mecraya götürmesin…

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Olaylar hep peş peşe geliyor..

Allah bu memleketin ve insanlarımızın yüzüne baksın demekten başka bir çaremiz yok.

Allah “Kahhar” ismiyle hainleri kahretsin.

Bu bedduadan başka ne denilebilinir ki?

İçten vurulduğumuz yetmiyormuş gibi Suriye’deki hain Beşar Esed ise altı yıldan beri milyonlarca Müslüman aileyi yok etmektedir.

Bir mezhepçilik hıyanetiyle nemalanan bu terörist sözde devlet adamı, yetmiyormuş gibi aynı mezhepten olan Irak Başbakanı İbadi de aynı tehlikeyi daha fazlasıyla arz ediyor.

Tüm bu İslam adını kullanarak Hz. Ali’ye intisaplarını dile getiren rafizi mezhepsiz unsurlar, insanları kandıran bu hıyanet şebekeleri ne yazık ki eskiden olduğu gibi günümüzde de ABD’nin, BM’nin, Yahudilerin birer kuklası durumundadırlar..

Adeta figüre malzemeleri gibi ABD tarafından kullanılmakta olduklarının farkında bile değiller..

Ama bir gün gelecek, bunlar yaptıklarından pişman olacaklar..

Ki bundan da hiç kimsenin şüphesi olmasın.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Bu yazımız paralelinde bundan yüz yıl öncesine dayanan bazı tarihi gerçekleri dile getirmek istiyorum.

Hilafet-i İslamiye’nin yıllar yılı ağır yükünü omuzlarına alan ve sorumluluğunu taşıyan Devlet-i Âliyeyi Osmaniye…

Yani Osmanlı devleti..

Bakınız, Osmanlının son padişahı olan Ulu Hakan Sultan Abdülhamit Han’a karşı ihanetler yağdıran İttihat Terakki Cemiyetinin her gün biraz daha yeni yeni itirafları ortaya çıkmaktadır.

1909’da çok değişik oyunlarla, hain tuzaklarla, İttihat Terakki Partisiyle işbirliği yapan nice edebiyatçılar, aydınlar ve daha kimler yok ki, hepsi büyük bir ittifakla Sultan Abdülhamit’i tahttan indirdiler…

Devleti ele geçiren Yahudi Mois Kohen’lerle işbirliği yapan sözüm ona İslamcı kanını taşıyan nice ahlaksız uzantılar nerdeyse günümüze dek devam ede gelmektedir.

Bakınız Dr. Rıza Tevfik Bölükbaşı…

Merd-i Kıpti gibi cesaretini arz ederken sirkatiylen de kendini ele veriyor…

Pişmanlık duyuyor..

Dr. Rıza Tevfik’in şimdiye kadar saklı kalmış kendini ele veren bir şiirini buradan sizlere aktarmak istiyorum.

1934 manşeli bir şiir..

Sultan'ın tahdat indirilişinden ve vefatından sonra kaleme alınmış bir itirafname gibi!…

Pek tabi ki bu şiirin yorumunu da siz değerli okurlara bırakıyorum.

***

İnanın, sevgili okurlar.

Tarih boyunca içimizden çıkan çürük malzeme her gün biraz daha kendini ele veriyor.

Sultan Abdülhamit’in gerçek bir devlet adamı olduğuna kâinatı şahit gösterirken, ne yazık ki hep hain Sultan diye ilan edilmişti.

Aynı o oyunlar, o tezgâhlara hala da devam ediliyor.

Bu kez o tezgâh Cumhurbaşkanına karşı yapılmak ve planlanmak isteniliyor.

Bakınız, Dr. Rıza Tevfik Bölükbaşı ne diyor;

***

“Neredesin şevketlim Sultan Abdülhamit Han?

Feryâdım varır mı bârigâhına?

Ölüm uykusundan bir lâhza uyan.

Şu nankör hain komitenin bak günahına!

***

Târihler ismini andığı zaman,

Sana hak verecek, ey koca Sultan;

Bizdik utanmadan iftira atan,

Asrın en siyâsî Padişâhına.

***

'Pâdişah hem zâlim, hem deli' dedik,

İhtilâle kıyam etmeli dedik;

Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik;

Çalıştık fitnenin intibahına.

***

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,

Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.

Sade deli değil, edepsizmişiz.

Tükürdük atalar kıblegâhına.

***

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,

Bir sürü türedi, girdi meydana.

Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?

Yuh olsun bunların ham ervâhına!

***

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,

Bir sürü türedi, girdi meydana.

Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?

Yuh olsun bunların ham ervâhına!

***

Bunlar halkı didik didik ettiler,

Katliâma kadar sürüp gittiler.

Saçak öpmeyenler, secde ettiler.

***

Haddi yok, açlıkla derde girenin,

Sehpâ-yı kazâya boyun verenin.

Lânetle anılan cebâbirenin

Bu, rahmet okuttu en küstâhına.

***

Çok kişiye şimdi vatan mezardır,

Herkesin belâdan nasîbi vardır,

Selâmetle eren pek bahtiyardır,

Harab büldânın şen sabahına.

***

Milliyet dâvâsı fıska büründü,

Ridâ-yı diyânet yerde süründü,

Türkün ruhu zorla âsi göründü,

Hem Peygamberine, hem Allâh'ına.

**

Lâkin sen sultânım gavs-ı ekbersin

Âhiretten bile himmet eylersin,

Çok çekti şu millet murada ersin

Şefâat kıl şâhım mededhâhına.

***

Evet, sevgili okurlar.

Yorum ve takdiri size bırakıyorum.

En derin saygı ve sevgilerimle.