İBRETLERLE DOLU DEĞİŞMEYEN İLAHİ KANUNLAR!

Evet, sevgili okurlar.

Kültürümüze mal olmuş, gerçek bir slogan var.

“Görünen köy kılavuz istemez!”

Bu vecize gerçekten tarihi ibretlerle doludur ve zaman zaman bizleri gaflet uykusundan uyandırmaya bir vesiledir.

Özellikle siyaset âlemindeki devlet mekanizmasını elinde tutan büyük devlet adamlarına yönelik bir öngörü olmalıdır.

Yani siyaset daima önünü görmelidir…

Ortaya çıkan tehlikeli, badireli görüntüleri de derhal fark etmelidir ki fitne unsurları “Geliyorum” demeden uyanık olmak gerekir.

Özellikle Başbakanlar.

***

Zira tarih hep tekerrürden ibarettir.

1950 ile 1960’lı yıllar arasındaki geçen 10 yıl Demokrat Parti iktidarı ve merhum Menderes, Bediüzzaman Hazretleri kendisine dua ederken, bir iki mektupla da onu uyarmıştı.

“Başını kuma sokan devekuşu misali olma.

Uyan ve tehlikeleri gör.

Etrafındakileri de devletin kilit noktalarından uzaklaştır” diye uyarılarda bulunmuştu Bediüzzaman Hazretleri.

Ama Menderes bu uyarıyı dinlemedi, yapmadı ve yapamadı.

Neden mi?

Zira İçişleri Bakanı Namık Gedikliydi.

Hain ve inançsız, Mason birisiydi.

Müsteşar ise birinci derecede mason’du.

Cumhurbaşkanı zaten belliydi.

Ama Menderes bunu yapamadı ve beklenen bataklığa düşmek zorunda kaldı, düşmeye zorlandı.

Olan hem ona oldu, hem de ülkeye.

* * *

Üstat Bediüzzaman’ın ibretlerle dolu bir vecizesini burada sizinle paylaşmadan geçmek istemiyorum.

Şöyle ki;

“İşte böyle vaziyette bir adam Cenab-ı Hak’tan başka kime müracaat edebilir ki?

Eğer hâkim müdde-i umum olsa (Eğer Hakim, savcı olsa) elbette ona şekva edilmez, dert ona anlatılmaz”

Yargılama kuralı olarak yansız ve tarafsız olan Mahkeme hakimine karşı savunma yapılır.

Ama mahkeme de tarafgirane savcı gibi hareket ederse söylenecek bir şey kalmaz.

Zira Üstad da diyor;

“Gel sen söyle, bu hale karşı ne diyeceksin.

Sen ne dersen de, ben derim ki:

Ah bu dostlarım içinde çok münafıklar var.

Münafık kâfirden daha tehlikelidir, eşeddir, daha zalimdir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Rus ordusuna esir düştüğümüz zaman kâfir Rus’un bana çektirmediğini bu münafık dostlarım bana çektirdiler”

O büyük Üstat yine çok güzel bir vecizeyle bizi şöyle uyarıyor;

“Haksızlığı ve zulmü hak ve adalet iddia edenlere karşı hakkı dava etmek ve onlara müracaat etmek, bir haksızlıktır.

Hatta hakka karşı bir hürmetsizliktir ve saygısızlıktır.

Ben haksızlığı ve hakka karşı hürmetsizlik ve saygısızlığı irtikâp etmek istemem.

Vesselam”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bakınız, dünkü Bugün Gazetesinin sürmanşetinde Adem Yavuz Arslan’ın kaleminden şöyle bir başlık okuduk:

“İSTİHBARATTA DEPREM”

Yavuz Arslan’ın kaleme aldığı konu şöyle devam ediyor;

“Ergenekon’u, Balyoz’u ve KCK’yı deşifre eden PKK’nın hezimet yaşamasına neden olan Emniyet İstihbarat’taki tüm birimler tasfiye edildi.

10 YILLIK HAFIZA ÇÖKTÜ

Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak’tan sonra iki Başkan Yardımcısı ve sekiz şube müdürü de görevlerinden alındı.

Bu Şube Müdürlüklerinden sorumlu Başkan Yardımcıları da ani bir kararla koltuklarını bıraktı.

İstihbaratın adeta son on yıllık hafızası gitti.

Yerlerine eski ekip olarak bilinen ve on yıldır istihbaratta çalışmamış polisler atandı.

Ergenekon gibi hayati operasyonları yürüten ekipten kimse kalmadı.

Tasfiyenin süreceği konuşulurken, istihbaratı tümden değiştirecek yönetmelikte 30 yaş sınırı da kaldırılıyor”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bu haber bize göre gerçekten çok düşündürücüdür.

Düşündürücü olduğu kadar çok da tehlikelidir ve gizli planlıdır.

Hatta derine dayalı, kamuoyunu endişelendiren bir vaka.

Taraf Gazetesi dün de şöyle bir başlık amıştı:

“EMNİYET İSTİHBARAT BALYOZ’U YEDİ”

Bir gecede on müdür görevden alındı.

Ergenekon ve Balyoz yapılanmalarını çözen Emniyet İstihbarat Dairesinin tüm tepe yönetim kadrosu bir gecede tasfiye edildi.

Görevden alınan on müdürün yerine bu soruşturmalara sıcak bakmayan eski ekip getirildi.

İçişleri Bakanı Güler, bu yeni atamaları da hemen imzaladı”

***

Hiç kuşkusuz ki;

“Hafıza-i insan, nisyanla maluldür” vecizesi tarihi bir gerçektir.

Hatırlanacağı gibi;

Şemdinli olayı esnasında Ankara İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, o günlerde kaç defa Şemdinli’ye gidip geldi.

Gazeteciler Şemdinli’deki olayın gelişmesini Uzun’dan sorarlarken şöyle demişti:

“Eğer hırsız içeriden olursa evin kapısına dışarıdan anahtar takmışsın-takmamışsın bir değeri yok”

Çok derin mana içeren bir söz idi bu!

Ama ne var ki; bir hafta içerisinde görevden uzaklaştırıldı.

***

Her zaman vurguladığımız gibi siyasi iktidarlar ve başlarındaki Başbakanlar ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar.

At bakışıyla değil, daima yürürken etrafına bakması gerekir.

Siyasette özellikle iktidarda, siyasi iktidarların temeline ekilen nice siyasetin nifak tohumları vardır, o nifak tohumları hiçbir zaman körlenmez, bilakis gizliden gizliye zamanı gelince yeşerir.

Oy çoğunluğu olsun diye rasgele partilerin önemli noktalarına getirilen bazı kozmopolit anlayışlar, hiç unutulmasın ki eninde sonunda bildiklerini okurlar.

Ve hafif bir yaralarına dokunduğunda yılan gibi sıçrarlar ve en yakınını ısırırlar.

Her zaman söylüyoruz.

AK Parti’nin bünyesindeki mevcut olan eski partilerin kalıntılarının varlığı bir gün bu partiye kesinlikle zarar verecektir

Ve ne yazık ki yavaş yavaş ufuktaki görüntüler onu gösteriyor.

Bizden dostça uyarı.

* * *

Sevgili okurlar!

Aslında bugünkü sohbetimizin konusu 27 Mayıs’ta atılan 28 Şubat tohumu süreci idi.

Sizinle olup-biteni paylaşmaya niyetlendik, ama Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki İstihbarat depremi, bu yazıyı ön plana aldı.

Nitekim “Emniyet İstihbarat Balyoz’u yedi” diye başlıklı haber de ilginçti.

Bizi bu konuyu işlemeye sürükledi.

“Ama 28 Şubat brifingcilerine kötü haber” başlıklı yazıyı da yarın siz değerli okurlarımızla paylaşacağız.

“28 Şubat süreci BÇG talimatıyla Genelkurmay karargahında verilen brifinglere katılanların tespitine başlandı.

Savcılık bu kapsamda Genelkurmay Başkanlığı’ndan brifinglere katılanların isim listesini, görüntüleri ve ses kayıtlarını istedi”

Bizim için bu konu da çok önemli.

Zira tarihidir, bilimseldir ve ibret veren mezalimlerle dolu hakikat vesikadır.

Bunu da yarın sizinle paylaşacağız.

En derin saygılarımla.