İSLAM ORDULARI ROMA ve KİSRA’NIN DÜŞÜŞÜ!?

Evet, sevgili okurlar.

Gündem yine dolu…

Gündemi dolduran olaylar ve oluşumlar gerçekten yeryüzünü sarsıyor.

Sözüm ona çağdaş medeniyetin seviyelerine tırmanan dünya acımasızca kan döküyor.

Bunca haksız yere dökülen masum insanların kanı yerde kalırken hiçbir zaman yeryüzü medeniyetten, insanlıktan, çağdaşlıktan bahsedemez.

Zira ortada inkâr edilemez bir gerçek var?

O da güçlünün güçsüze üstün gelmesi, haksızlığın, batılın, hukuksuzluğun hukuka, hakka ve hakkaniyete galebe çalmasıdır. İnsanoğlunun insanlık fıtratına aykırı düşmesidiri!..

Bunlar inkâr edilmez çağımızın en derin yaralarıdır.

Dünya hiçbir zaman bu haliyle barıştan dem vuramaz.

Hele hele sözüm ona NATO denilen güçlü devletlerin ittifakı tümüyle oyundan ve senaryodan başka bir şey değildir.

Ya bir de Birleşmiş Milletler topluluğuna ne dersiniz?

O da tamamıyla basmakalıp “şekilcilikten”, “keyfilikten” “nasıl geldiyse” demekten başka bir şey değildir.

Bana göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi denilen ittifak (!) bu da uzaktan yakından demokrasiyle alakası olmadığı gibi demokrasinin semtinden  bile geçmez.

Birinci dünya savaşından sonra mağlup düşen cihanşümul bir Osmanlı devleti dünyaya çok ağır fatura ödemiş bir badire, felaket ve insanlık helaketidir.

Ama günümüzde olup biten tüm bu tarihi gerçekler İslam dünyasından başka diğer ülkeleri memnun etmekte olduğu açıktır.

En çok ezilen İslam dünyasıdır..

Öyle ki ; tek hedef İslam medeniyetinin silinip gitmesidir.

Sözüm ona medeni dünyanın yeryüzünde hükümranlığı vahşetin ta kendisidir.

Ama ne çare ki, başta söylediğim gibi emperyalist sömürücü dünya yaklaşık yüz elli seneden beri İslam memleketlerini kendi aralarında bölüp parçalamakla meşgulken, İslam dünyası maalesef başını putçu, münafık, ajan devşirmelerden kurtaramıyor.

Kendine bir türlü çekidüzen veremeyen yıkım unsurları Müslümanların bünyesinde bugün türemekte, öyle ki mezalim yağdıran haçlılar ve Siyonistler soğuk savaş açmaya artık gerek duymamaktadırlar.

Zira İslam ülkeleri arasına yüzyıl önce bıraktıkları fitne unsurları ve o fitne unsurlarının başını çeken gizli münafık tinetli, kirli ruhlar zaten haçlı ve Siyonist anlayışların görevini üstlenmişlerdir.

Onların nam-ı hesabına her gün biraz daha dev adımlarla ilerleyen birer köle gibidirler!.

İslam dünyası bugün “deve kuşu” misali başını kuma gömmüş, gerçekleri görmezlikten gelip kendi kendini uyutmaktan başka bir şey yapmıyor.

Bakınız, dünya tarihi buna şahittir.

Ortaçağ dönemlerine fikren uzanıp gittiğimizde üzerinde bugünkü bulunduğumuz coğrafya Büyük Roma İmparatorluğu’nun coğrafyasıydı.

Doğu’da “Büyük Kisra” denilen 2500 yıllık putperest İran devletinin varlığıydı.

O gün yeryüzündeki bu her iki devlet görünümde birbiriyle zıtlaşan devletler olarak biliniyordu.

Ve sürekli savaşıyorlardı.

Zira birisi ehli kitap (İncil’e) bağlı haçlı Hıristiyanlık dünyasıydı.

Diğeri ise acem denilen tevhit inancına inanmayan, putperestlik anlayışına sahip güçlü bir devlet!..

Yani ateşperest zerdüş-i "Kisra" devleti.

Ortaçağ’daki hâkimiyetleri, hegemonyası Doğu dünyası üzerine hükümrandılar.

Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’in Arap Yarımadası’nda ilahi bir güç olarak gönderilince her gün biraz daha yeryüzü büyük değişimlere tabi tutuldu.

Ortaçağ karanlığı yeryüzünü küfür ve inançsızlıkla kaplarken tıpkı bugünkü dünyanın yaşadığı acımasızlıklar içerisinde güçlünün güçsüzün üzerine hükümranlığı sürerken, fuhuş sektörünün başını alıp gitmesi, şirkin, inkârcılığın, inançsızlığın, bozgunculuğun ve ahlaken çöken insanlık pusulasını şaşırmış durumdaydı.

O günün yeryüzünü karartan bu her iki devletin varlığı insanlığı bitirmeye yeterde artardı bile.

“Kazuratı beşeriye” denilen insanlığın temelinde yatan ne kadar gayriahlâkî pislikler varsa bu her iki büyük devletin içinde mevcuttu.

Ama “bi’set ve risalet"ten sonra yani vahiy döneminin başlangıcıyla insanlık o vahşetten ilme, bilime, medeniyete doğru yürümeye başladı.

Ve çok kısa bir süreç içerisinde insanlığa medeniyet, ahlak ve barışı getiren Risalet unsuru her gün biraz daha ülkeleri fethetmişlerdi ve insanlığı kötü badirelerden kurtarmışlardı..

Başta Roma İmparatorluğu ile ateşperest denilen 2500 yıllık Sasani (İran) devletinin birbirine düşürülmüş aralarında kötü savaşlar çıkmış, böylece kendi kendine düşmüşler ve İslam’a teslim olmak zorunda kalmışlardır.

Ama heyhat!

İslam dünyasının bugünkü hal-i vaziyetine bakıldığında görünen o günkü görüntüden daha acımasız bir görüntü söz konusudur.

Doğu Roma İmparatorluğu ile Sasani devletini çöküşe uğratan ahlaksızlık, kandan beslenme, hukuksuzluk, ne yazık ki bugün İslam dünyasının ortasında kökleşmiş!..

İslam’a gerçekten inanan kimselerin ne yazık ki elinden bir şey gelmiyor.

Adeta;

İslam ülkelerinin üzerine ölü toprağı atılmış.

Mezarı müteharrik denilen yürüyen birer kabristan gibi görüntü vermekten kendilerini kurtaramıyor.

* * *

İşte diyorlar ya tarih tekerrürden ibarettir.

Canlı şahit ortada!

Kulağımızın dibinde, Suriye’yi mezbaha durumuna dönüşüren ve her gün yüzlerce insanın katledilmesi, kundaktaki bebekler, seksenli nine ve dedelerin hiç gözünü kırpmadan öldürülmeleri her şeyi anlatmaktadır.

Bunlardan daha kötüsü de kendini medeni dünya olarak nitelendirmeye çalışan haçlılarla, Siyonistlerle, Müslüman geçinen İranlıların uyduruk bahanelerle gizliden ittifak etmeleri İslam dünyasına bir dersi ibret olmalıdır.

Ama ne çare ki İslam dünyasında o iman gücü kalmadığı için artık o ihlâsı taşıyamayan Ortadoğu devletçikleri kendilerini piyon devşirmelerden arındıramadıkları için kendi kendini yönetemez hale düşmüş durumdalar.

“Kimin eli kimin cebinde” belli değil.

Suriye’de olup bitenler rasgele bir savaş olmadığı gibi Afganistan’da Conilerin varlığı da boşuna değildir.

Birinci dünya savaşını oluşturan itilaf devletleri denilen müstevli haçlılar o gün ne yaptıysa, bugün daha fazlasıyla dik alasını yapmaktadırlar.

Başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’nun üzerine hegemonyasını sürdüren İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların, Rusya’nın ve daha nice emperyalist ülkelerin o günkü çalışma stili fiilen savaşmaktı.

Ama yinede Osmanlı’ya girip kocaman bir cihanşümulu yıkabilmek için önce Osmanlının içine piyon Yahudi dönmeleriyle, haçlı devşirmeleri Müslümanlaştırıp kendilerine İslami görüntü verdirip, nasıl Müslümanları kandırmışlarsa bugün aynı ustalıkla o projelerin uzantıları Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da ve Kuzey Afrika’nın hemen hemen tüm ülkelerinde tatbik edilmektedir.

Korkarım ki, ucu Türkiye’ye de uzanabilir.

Nitekim görülen alametler bunu gösteriyor.

Başta söylediğim gibi Ortaçağ döneminde iki büyük devleti yıkan ahlaksızlık, zorbalık, acımasızlık ve ihtilaf sebep olmuştur.

Aynı unsur bugün Türkiye’mizde de diğer İslam ülkelerinin içinde de mevcuttur ve her gün biraz daha baş göstermektedir.

* * *

İşte merhum Mehmet Akif Ersoy’un bundan yüzyıl önce İslam dünyasına alaylı seslenişi günümüzde de aynen geçerlidir.

“Bir selamet yolu varmış o da neymiş mutlak

Dini kökten kazımak sonra evet Ruslaşmak (Bolşevikleşmek)

O zaman iş bitecekmiş

O zaman kızlarımız şu tutundukları gayet kaba pek manasız

Örtüden sıyrılacak sonra da erkeklerden analık ilmini tahsil edecekmiş zaten

Müslümanlar o sebepten bu sefalette imiş

Ki kadın sosyete bilmezmiş esarette imiş

Din için millet için iş görecek alçağa bak…

Dini pay mal edecek, milleti Ruslaştıracakmış

Bunu Moskof da yapar şimdi rıza gösterelim

Başka bir marifetin varsa haber ver görelim

Al okut Avrupa tahsili desinler gönder

Servetinden bölerek namütenahi para ver”

Evet, sevgili okurlar.

Hali pür melalimiz bize geleceğimizi gösteriyor.

Ama heyhat bir türlü dersi ibret almıyoruz.

Yine Akif şöyle diyor;

“Gençler varsa İslam’ın çiğnenmiş şu diyarından

Şu yüz binlerce yurdun kanlı zairsiz mezarından

Yürekler parçalar bir nevha dinler lehgüzarından

Bu matem kim bilir kaç münkesir kalbin nubarından”

Sevgili dostlar!

İşte Coniler, Afganistan’dan Kuran’ı yakarlarken içimizdeki soysuzlaşmış dönme ve devşirmeler de aldatmacalarla ahlakımızı ve gençliğimizi elimizden almaktadırlar.

Hayırlı Cumalar.

En derin sevgi ve saygılarımla.