İSRAİL’İN İFRİTLERİ, BATININ ŞEYTANLARI VE İSLAM DÜNYASININ MÜNAFIKLARI İTTİFAK İÇİNDELER!? (III)

Evet, sevgili okurlar.

Üç gündür üst üste başlık olarak attığımız;

“İSRAİL’İN İFRİTLERİ, BATININ ŞEYTANLARI VE İSLAM DÜNYASININ MÜNAFIKLARI İTTİFAK İÇİNDELER!?” ifadesi gerçekten günümüzdeki İslam dünyasının başından gelip-geçenlerin, olup-bitenlerin tescilli bir gerçeğidir.

İslam dünyasının çektiği mezalim büyük..

Önce "içten" vuruluyor, sonra dış mihraklara peşkeş ediliyor.

Şuan yaşanan hal bu!

***

Nitekim;

Bugünkü yazılı medyanın manşetlerine bakıldığı zaman "bizi kanıtlayan, bizim öne sürmüş olduğumuz acı gerçekleri" onaylayan haber ve yorumlar var.

İşte, Yeni Akit gazetesinin dünkü manşeti..

Manşet haber şöyle;

“AMCAOĞLU PROF. HİSAM SİSİ”

Firavun Sisi’yi anlattı.

“SİSİ BİR HAİNDİR” dedi.

“Mısır’da İhvan-ı Müslimin üyelerine yönelik aylardır katliam yapan cuntacı Abdulfettah Sisi’nin, Londra’da yaşayan ve diş doktoru olan amcaoğlu Prof. Dr. Hisam Sisi, "hepimiz biliriz ki o Menufiye ilinin hainlerindendir" dedi.

Cuntacının temerrut hareketinin finansörü mason Tarık Nur ile bacanak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sisi, "Sisi, Hüsn-ü Mübarek’in asker üzerindeki gözü idi. Her hafta Pazar, Salı ve Perşembe günleri askeri muhakemat kararlarını Mübarek’e sunardı.

Sisi’nin halka karşı tavrı Mübarek’in tavrıyla aynıdır" dedi.

Ve bu yaralı resmini de ilan etti.

Alnında kâfir yazılan Sisi’nin yaralı yüzü, bir küfür yüzü olarak gösteriyor”

* * *

Evet, bu firavunun arkasında kesinlikle İsrail var deniliyor.

Zaten buna şahit de gerekmez, zira yerle gök bunu kanıtlamaktadır.

Yalnız Sisi değil, tabii.

Elbette ki yetmiş yıldan beri Mısır’ı yöneten piyon, münafık hainlerin hepsinin arkasında İsrail var..

Hepsi birer tane İsrail’in çürümüş tek dişi kalmış hain canavarlarıdır.

Abdulnasır’ı mı dersin, Enver Sedat’ı mı dersin, Hüsn-ü Mübarek’i mi dersin ve Sisi mi dersin, kimi dersen de.

Hepsi aynı meşrepten!

Bunlar, her zaman söylediğim gibi Müslüman Mısır halkının içinden çıkan birer tane "münafık" hainlerdir.

Bu münafık hainler, İslam dünyasının birçok ülkesinde ne yazık ki hep "kahraman(!)" olarak gösterilmiş, başarılı ve kurtarıcı diye lanse edilmiştir.

***

Tıpkı Türkiye gibi, görünümde her ne kadar ülkeyi kurtarma çabasıyla işbaşına geçen, devrim ve inkılâplarıyla bilinen cumhuriyetçilerin önemli bazı kişilerinin de, CHP’nin altı okunun paralelinde çalışıp adım atan kişilerin de…

Gün gelecek, tarih bunu bariz bir şekilde açığa vuracaktır.

Milli mücadele esnasında Misak-ı Milli hudutları adı altında çizilen hudutlarımız hiç de gerçeği yansıtmamakla beraber, çağımızın birer faciası ve birer skandalı olarak bilinmelidir.

Zira “Görünen köy kılavuz istemez” misali.

İşte Irak, işte Suriye, işte Mısır, işte Tunus, Cezayir, Suudi Arabistan ve Yemen!..

Daha sayabileceğimiz çok sayıda, İslam ülkesi!

Bugünkü dünyada kara altın olan petrol cevherini satıp, küfür dünyasını doyuran topraklar bizim topraklarımızdı.

Hiç kimse inkâr edemez.

***

Tarih konuşuyor.

Artık, o eski CHP’nin baskıcı anlayış devri geçmiştir.

Zira Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi “Konuşma ve gerçekleri dile getirme hürriyeti”ni yazmıştır ve bu sözleşmenin altında Türkiye’nin de imzası vardır.

Elbette ki konuşacağız, yazacağız, milleti tüm gerçeklerden haberdar edeceğiz.

* * *

Evet, tıpkı bugün İslam dünyasının başına özellikle Ortadoğu ülkelerinin başına bela olan böylesine Firavunlar, hainler gibi.

Yani Sisi’lerin, Beşar Esed’lerin, Maliki’lerin ve Türkiye’deki sözüm ona muhalefet lideri geçinenlerin ittifak halleri..

Sayın Başbakan diyor ki;

“Susmak, vebal altına girmektir”

Bu ifade yerden göğe kadar haktır ve doğrudur.

Başbakan;

“Mısır’daki müdahale bir darbedir, diyemeyen geçmişten ziyade geleceğe ihanet eder.

Darbelerin hiçbir meşru, haklı, makul gerekçesi olamaz.

Türkiye’de Mursi de hata yaptı, diyerek vicdanlarını rahatlatmaya çalışanlar var” diye konuştu.

***

Diğer bir gazetenin manşetine göre;

“Mısır’daki darbenin önemli adımlarından biri Kudüs Üniversitesi’ne bağlı BESA araştırma merkezinin Haziran’da MOSSAD’a verdiği rapor oldu.

BESA, "Camp David’in geleceği için Mursi gitmeli" dedi.

MOSSAD Başkanı Pardo, cunta ile 28 Haziran’da görüştü ve Mursi’ye hemen istifa için 48 saatin var” mesajı verdi.

Mısır’da darbe karşıtı olan herkese karşı, bu katil, hain general Sisi, Mossad başkanı Pardo ile işbirliği yaparak, beş bin katili sokağa saldı.

Böylece bu katiller tarafından dört-beş bin insan öldürüldü.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Arap dünyasının liderleri, o kadar aptal, hain birer kandırıcı maskeli insanlardır ki hep sağ gösterip sol vurmaktadırlar.

Milletini kandırarak, İsrail düşmanlığını dillerinden düşürmüyorlar.

Filistin liderlerinden tutun, Suudi Arabistan’a kadar, Arap Emirlikleri’ne kadar Katar ve Bahreyn gibi Mısır ve Suriye’ye kadar herkes İsrail’i lanetliyor.

Ama madalyonun diğer yüzüne bakıldığında tam tersine, bilakis İsrail’le işbirliği içinde olup, İsrail’den çok büyük medet beklemekte olduklarını görüyoruz.

Bu ittifak ve medet umma halleriyle; "koltuklarını" koruma altına almaktadırlar.

Tıpkı son devrin Şeyhülislam’larından Mustafa Sabri Efendinin “Mevkuf’ul ilmi ve’l akli ve’l âlem” isimli kitabının dördüncü cildinde yazıp belirttiği gibi.

Merhum Mustafa Sabri Efendi aynen şunu yazmıştır;

“Bu hileli dünyanın hilebaz münafıklarının gizli kimliklerini bir türlü anlayamadık.

Milli mücadele esnasında haçlı ordularını ülkeden kovalayıp denizlere döken kurtarıcı kahramanlarımız her ne ise, haçlı, emperyalist, müstevli ülkeler tarafından bunlar kahraman olarak gösterilmiş, İngiliz ordusu tarafından yerlere-göklere sığdıramayacak bir şekilde kahraman olarak ilan edilmişler ve haklarında 600 kitap yazmışlardır”

Peki, sormazlar mı bu ne yaman çelişki?

Hem kendine düşman göstereceksin, hem de kahramanlıklarını ilan edeceksin, hem de haklarında meth-u senalarla dolu 600 eser yayınlayacaksın ve dünyaya ilan edeceksin.

İşte, yorumu siz değerli okurlarımıza bırakıyoruz.

* * *

Evet, evet sevgili okurlar.

Yüz elli seneden beri İslam dünyasının içinden çıkıp, haçlı ve Siyonist dünyasıyla ittifak halinde hareket eden nice sahte kahraman münafıklar var olmuştur.

Tıpkı bugünkü Sisi’ler gibi, Hüsn-ü Mübarek’ler gibi, Hafız Esed’ler gibi, Maliki’ler gibi, Beşar Esedler gibi ve içimizdeki Sevr, Lozan anlaşmalarına imza atanlar gibi.

Daha ne diyelim?

Ancak tek umudumuz şudur ki;

Son zamanlarda milletimizin uyanışıdır ve İslam dünyasının Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan kralını lanetlemesidir.

Bu da bizim için bir uyanış ümididir.

* * *

Bakın, milli mücadele dönemlerinde İstiklal marşımızın şairi merhum Mehmet Akif, halkı milli mücadeleye katılmaya teşvik etmek için Kastamonu Nasrullah Camii’ndeki şu nazımlı şiirli duasıyla vaazını bitirirken, kürsüden şöyle diyordu;

“Ya ilahi! Bize tevfikini gönder.

Doğru yol hangisidir, millete göster

Amin..

Ruh-i İslam’ı şiddet sıkıyor, öldürecek

Zulmü tedip ise maksudi mehibin gerçek.

Nara (ateşe) yansın mı beraber bu kadar mazlumun

Bigünahız çoğumuz yakma ilahi”

Amin...

Devamla şöyle diyor;

“Boğuyor âlem-i İslam’ı bir azgın fitne

Kıtalar kaynayarak gitti o girdap içine.

Mahvolan aileler bir sürü masumundur

Kalan avarelerin hali de malumundur ya rab!

Nasıl olmaz ki tezelzül veriyor arşa enin

Dinsin artık bu hazin velvele ya rab!

Müslüman mülkünü her yerde felaket vurdu

Bir bu toprak kalıyor dinimizin son yurdu

Bu da çiğnendi mi çiğnendi demek şer-i mübin

Hak-sar eyleme ya rab onun olsun

Amin velhamdülillahi rabbil alemin”

“Geçenler varsa İslam’ın şu çiğnenmiş diyarından

Şu yüz binlerce yurdun kanlı zairsiz mezarından

Yürekler parçalar bir levha dinler lehgüzarından”

Evet..

Merhum Akif, şiirli duasını böyle bitiriyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.