KEMALİZM VE SİSTEM!

Evet.
SÖZ Gazetesinin samimi müdavim okurları…
Malumunuz üzere mevcut sistem "her yönüyle" gün geçmeden birçok skandalla imza atmasın.
Kargaşalara, kavgalara, kan dökmelere varıncaya kadar tüm çabalarıyla her gün büyük olumsuzluklara imza atmaktan kendini alıkoyamıyor.
Skandal üstüne skandal zincirine her gün bir halka daha ekleyerek zincir uzadıkça uzamaya devam ediyor.
İnanın, insan bu olumsuz skandalları sıralarken acaba hangisini önemine göre başa alayım sıralamasında dahi zorluk çekiyor.
Günlük yazılı medyanın birinci sayfalarında yazarların konu ettiği önemli konuları dile getirmek isterken bir de görsel medyanın ekranlarını da izlemeden geçemiyoruz.
Her gün bir olay, her gün korku ve endişe yaratan olumsuzluklar, ayıplar, yargının ve devletin diğer bazı önemli kurumlarının geçirdiği kriz ve travmaları insanı adeta çileden çıkarıyor.
Kamuoyu artık yakasını silkeleyerek illallah dedirten olaylarla karşı karşıya…
Peki bu tüm biriken olaylar zincirinin sebebi mucibesi nedir?
Elbette ki adil olmayan, terazisi yamuk tartan insan temel hak ve özgürlüklerini çiğneyen sistemin ta kendisidir.
Bu sistem yaklaşık yüz yıldan beri Haçlı dünyasından her yönüyle ithal edilmiş ve içimize sokulmuştur.
Bizi onunla yönetmek istemiş sistemin bazı önemli unsurları.
Ve bu yıkıcı bozuk unsurların başını çeken de bize göre Kemalizm’dir.
Yıllardan beri bu millete, bu ülke insanına yutturulmaya çalışılan birçok antidemokratik hukuk dışı yanlışlıklar bu milleti çok büyük badirelere sürüklemiş durumda.

 

* * *

Aslında, tarihi gerçeklere bakıldığında bilimsel açıdan inceleme doğrultusunda bakılırsa "Kemalizm" ve Kemalizm’den mütevellit olan "laikliğin" çarpık yerinde olmayan tefsiriyle yanlış uygulaması bu memleketi her yönüyle bu ucubelere mahkum etmiştir.
Ülkede keyfi, cebri ve küfri uygulamaların başını çeken Kemalizm eşittir Siyonizmin köleliği, emperyalist çeşitlerinin uşaklığı ve baş temsilciliğidir.
Evet, Kemalizm eşittir Sosyalizm, eşittir Komünizm, eşittir Siyonizm, eşittir hukuksuzluk, eşittir keyfilik, eşittir karanlık odaklar, terör ve kargaşadır.
Ne yazık ki; Türkiye’de ilkesizlik, vurdumduymazlık, hukuksuzluk ama her alanda hukuksuzluk başını almış gidiyor.
Siyaset o kadar kalitesizleşti ki, büyük ihtiras peşinde koşan hiç de laik olmayan, mutlak bir cehaletle karşı karşıya bulunan birçok yönüyle aday adayları bizim ileriye sürmüş olduğumuz tez bunun yegâne kanıtlayıcısıdır.
Evet, sevgili okurlar.
İki günden beri manşetlere giren çarpıcı skandallarla dopdolu haberlerden bazılarını burada sizinle paylaşmadan geçmek istemiyorum.
Bakınız, bir önceki günkü Taraf Gazetesinin göbekten verdiği haber.
Aynen şöyle:
"Gazeteci Mitçiye infaz"
Haber şöyle devam ediyor;
"Bir dönem gazetecilik de yapan Mit görevlisi Haluk Akter Bodrum’da üç kurşunla öldürüldü.
Ünlü Mit raporlarıyla adı duyuldu.
1977 - 1990’da görev yapan ünlü Birinci Mit raporuyla ilgili telefon konuşmaları basına yansıyınca olay olan Akter esrarengiz bir cinayete kurban gitti"
3 Nisan tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde manşet aynen şöyle;
"Sır Mitçi Rusya’ya çalışıyordu"
"Bodrum’daki evinde ensesinden üç kurşunla vurularak öldürülen emekli Mitçi Tahsin Haluk Akter’ın çift taraflı ajan olduğu iddia edildi.
Profesyonel bir tetikçinin kurşunlarına hedef olan Akter’in Rusya adına casusluk yaptığı öne sürüldü"

 

* * *

Haber devamla şöyle diyor:
"Son beş ayda altı şüpheli ölüm
Tahsin Haluk Akter ile birlikte altı Mit mensubunun şüpheli ölümü kafalarda soru işareti oluşturdu.
Mite uzun yıllar hizmet veren Haluk Akter’in Türkiye’nin tehdit algılamasında ilk sırada yer aldığı Rusya’ya ajanlık yaptığı iddia edildi.
Perinçek’e rapor sızdırdı.
Basın kartlı ajan Akter’in emekli olduktan sonra da Rusya ile ilişkilerini devam ettirdiği öne sürüldü.
1974’te Hergün Gazetesi polis muhabiri olarak basının içine sızan Haluk Akter 2000’e doğru dergisine sızdıran isimler arasında yer aldı.
Ajan arkadaşı da vuruldu.
Mitte arşiv sorgu müdürü olarak görev yapan ve Akter’in yakın arkadaşı olan Ferdi Tamer de 18 Aralık 1990’da dükkanında uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü.
Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan Nuri Gündeş’in ise Akter’i evladı gibi sevdiği öğrenildi"
Yeni Şafak’ın diğer ilginç bir haberi ise;
"DGM Savcısı otobanda ölü bulundu"
"Manisalı gençler ‘beyaz önlük ve balina operasyonu’ davalarına bakan emekli DGM savcısı Ahmet Birsen İzmir’de arabasının içinde kafasından vurulmuş olarak bulundu"
Evet, sevgili dostlar.
Bunun gibi daha nice örnekler var ki saymakla bitmez.
Yıllar yılı Kemalizm'in sistemin terazisini yamuklaştıran, siyaseti gerçek siyaset olgusundan çıkarıp kozmopolitleştiren bir unsur olduğunu hiç kimse inkâr edemez.
Bu ülke, bu sistemin birçok kurum ve kuruluşlarının bünyesinde yer edinmiş yeteneksiz ve kozmopolit piyon unsurlardan mağdur olmuştur ve mağdur olmaya da devam etmektedir.
Örneğin yukarıda bahse konu olan MİT gerçeği...

 

* * *

MİT demek, Milli İstihbarat Teşkilatı demektir.
Ülkeyi devletiyle ve milletiyle bütünlük içerisinde "şer odaklara" karşı koruma ve kollama görevini üstlenen bir kurumdur.
Yani;
Gelebileceği hissedilen tehlikeleri önceden bilen ve bildirendir.
Bu görev kutsaldır.
Bu görev adı altında; tersini yapanlara da "M" harfi atılır. MİT olma vasfından çıkar, İT vasfını alır.
Nitekim;
Geçmişe yönelik Diyarbakırımız'da da bu kurumda faaliyet gösteren nice 'M'siz "MİT"leri gördük.
Evet.
Yıllar yılı darbeci cuntacı post modern ahlaksızlığından kendini kurtaramayan sistem, hep Kemalizm’in, yanlış yönlendirilen laikliğin despotik askeri vesayeti paralelinde gerçekleştirilen bir anayasanın hükmüyle var olmuştur.
Bu nedenle kendilerini değişik versiyonlarla değişik isimlerle adlandıran siyasi partiler de gittikçe kozmopolitleşmiş durumdan kendini kurtaramamıştır..
Özellikle de;
Muhafazakar geçinen siyasi partiler..
Zaman Gazetesinin dünkü sayısının sol köşesinde şöyle bir haber var;
Jandarmadan; "Terörist zannettik" skandalına inceleme..
Haber şöyle devam ediyor;
"Şırnak’ta görev yapan Komando Erler Ayhan Demirci ve Servet Yıldırım. 2007’nin Mayıs ayında nöbette iken üzerlerine ateş açılması sonucu şehit olmuştu.
TSK askerlerin çatışmada hayatını kaybettiğini açıkladı ancak olaydan üç yıl sonra gün yüzüne çıkan ihbar mektubunda erlerin terörist zannedilerek taburda görevli uzman çavuş tarafından vurulduğu iddia edildi
İnternette yayınlanan ihbar mektubu üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunan şehit babası Kamil Demirci’nin çabası sonuç verdi.
Demirci’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektubun ardından Jandarma Genel Komutanlığı konuyla ilgili inceleme başlattı.
Demirci ailesine gönderilen yazıda ‘neticeden şahsınız bilgilendirilecektir’ denildi"

 

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.
Başta ifade ettiğimiz gibi, Kemalizm eşittir Siyonizme kölelik ve hizmet, eşittir emperyalizm vs. vs.
Ama tüm söylediklerimizin arkasındayız, dik duruyoruz.
Türkiye’yi sistemiyle birlikte birçok kurum ve kuruluşlarıyla yamuklaştıran Kemalizm’in hali pür melali ortada.
Bu memleket daha ne zamana kadar bu gerçek acıyı çekecektir?
Bilemiyoruz.
Günlük haber ajansları her gün ibretengizlerle dopdolu yargının skandallarını kamuoyuna aktarıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın bünyesinde yürütülen sağlık kurumları, özellikle özel hastaneler; yıllar yılı sözüm ona Türkiye’yi iç ve dış tehlikelerden korumak için kendine MİT adı verdirilen İstihbarat Teşkilatı’nın son görülen rezaleti.
Daha neleri sayalım ki?
Bakınız, İstanbul’da iki gün evvel bir hastane yüksek ağır faturayı SGK’dan tahsil etmek için günü gelmeden altı aylık hamile kadını doğurtuyor.
Sapa sağlam bebekleri ‘yoğun bakımdadır’ diye annelerinden ve babalarından uzak tutuyorlar.
Onları yaklaştırmıyorlar.
Oysaki çocuklar yoğun bakımda değil başka yerde.
Deve misali, her taraf eğri büğrü ve yamuk…
Yargıya bakacaksın, özellikle Diyarbakır Adliyesi’ndeki iş mahkemeleri ve icra mercilerine bakıldığında skandal üzerine skandal kararlar ve yanlış uygulamalar.
Yargıtay’a bakacaksın, hakimlerin hepsi olmasa dahi birçoğu yandaşlara, ideolojik ve çıkara yönelik nice nice çelişkili kararlar alıyorlar.

 

* * *

Star Gazetesinin 2 Nisan 2011 tarihli manşetine bakıldığında, bakın nelerle karşılaşıyoruz.
"Haberal hakimini CHP bankacı yaptı"
Haber şöyle devam ediyor;
"CHP, Ergenekon sanığı Prof. Haberal’ı tahliye etmedikleri için hakimlere kişi başı 1500 TL tazminat cezası veren Yargıtay üyesi Mustafa Kıcaoğlu’nu parti kontenjanından İş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği’ne getirdi.
Kıcaoğlu, en kısa sürede göreve başlayacağım dedi.
HSYK’nın eski yönetim kadrosuna mı bakalım?
Yargıtay’ın hakim Hamdilerine mi bakalım veya Mustafa Kıcaoğlu’na mı bakalım?
Evet, tek kelimeyle yıllardan beri siyonizme, emperyalizme hizmet eden Kemalist bir sistem bu Türkiye’yi nereye götürecek acaba?
Fırsat buldukça sizinle bilgilerimizi paylaşmaya devam edeceğiz.
En kısa süre içerisinde Diyarbakır Söz Gazetesi’ni de, Söz TV’yi de ulusallaştıracağız, yayın ağımızı daha da genişleteceğiz.
Hakkı, hakkaniyeti, dürüstlüğü ve gerçeği her gün dünyaya duyuracağımıza SÖZ veriyoruz.
En derin saygılarımla.