KORKSUNLAR VE TİTRESİNLER!!!

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten, İslam dünyası artık teyakkuza geçti.

Allah’tan başka hiçbir güç onun önünü kesemez.

Efendimiz (s.a.v)’e ümmetinin beslemiş olduğu sevgi gereği bu gösterilenin bin katından daha fazlası olması gerekir.

Ancak bilinçli olma kaydıyla.

Provokatörlerin provokelerine aldanmamak, kapılmamak ve uyanık olmak gerekir.

Bilindiği gibi yüce İslam dini, hep ilmi gerçeklere dayalı olarak ortaya çıkmıştır ve belirttiği stratejisine de daima ulaşmıştır.

Hiçbir zaman da geri kalmamıştır.

Ama ne vakit ki samimi olmayan, ciddiyetten uzak, zaman zaman bazı yanlış hareketler olmuş ise de elbette ki, olup-bitenden İslam dünyasının tümü sorumlu tutulamaz.

Amerika’da filmin yapımcısı Nakuiula’nın fotoğrafı yayımlandı.

Bu insan kılığındaki şeytanın yaptığı manevi cinayet, işlediği insanlık suçu, elbette ki onun yanına kar kalmamalıdır.

*  * *

Sayın Başbakan’ımızın tüm dünya medyasına karşı yaptığı açıklamada; “Artık İslamofobi suç sayılmalı ve olayı çıkaranın da suçlu olarak gösterilmesi gerekir” diyor.

Başbakanın bu ifadesi elbette ki çok büyük memnuniyet vermiştir ve Amerika’da bulunan İsrail lobisine karşı da bir uyarı mahiyetindedir.

Neden mi?

Zira dün olduğu gibi bugün de ne kadar çirkinlikler ve kirlenmeler varsa, onun uzantısı mutlaka İsrail’e dayanıyor ..

Ki Amerika’daki İsrail lobisi bunun başını çekiyor ve büyük rol oynuyor.

Gerçi yüce İslam dininin dayandığı yüce Kur’an ve Resulullah Efendimizin sünneti seniyyeleri her halükarda bize birer örnek olmalarıdır.

* * *

İnanın, şahsen dikkatimi çeken olaylardan en önemlisi bi’setin ilk günlerinde hanımı Hz. Hatice ile amcası Ebu Talip’in vefatından sonra yapayalnız kalan Efendimiz (s.a.v), bir gün Kabe’nin duvarı önünde namaz kılarken, kureyş müşriklerinin toplandığı bir yerde başlarında Ebu Cehil lanetlisi olmak üzere bir heyet toplanır.

Ebu Cehil, yine cehaletini simgeleyerek;

“Arkadaşlar, bugün size çok önemli bir görev düşüyor. Ben size bir görev veriyorum, sizden hangi yürekli ve yiğit (!) bu görevi yerine getirirse en büyük hediyelerle onu mutlu ederiz ve kahraman ilan ederiz.

Görev şudur ki, Muhammed’in şimdiki oturduğu yere gidin, filanca adamın filanca yerde ölen devesinin işkembesini alıp, üzerine dökecek. Bunu yapan kimse en şerefli mevkilere getireceğiz”

Ukbe adında bir ahmak, “Ya Ebu Cehil, ben yaparım” diyor.

Ve gidiyor aynı o iğrençliğini gerçekleştiriyor.

Hz. Fatıma ennemiz, babasını bu perişanlık içerisinde görünce elbette ki önce ağlıyor, nefret ediyor ve Resulullah’ın elbiselerini temizlerken, Resulullah kızını teselli ediyor..

Ve diyor ki; “Kızım sabırlı ol. Allah bildiğini yapar.?”

Sonra; “Ya Rabbi kureyşli müşriklerin hak ettiklerini göster” diye dua eder.

Evet, çünkü orada bu dua sonsuz derecede bir mağduriyetin, bir perişanlığın, bir kimsesizliğin sesidir ve ifadesidir.

Bu da yüce Allah’ın huzuruna yükseliyor.

O da Resulullah’ın sesidir.

Ve hicretten sonra oradaki toplanan o kirli teşebbüsün heyetinden hiçbir fert kendini kurtaramıyor, illaki ölüyor Bedir meydan savaşında.

Çok büyük bir azınlık içerisinde, büyük güçlü müşrikler ordusuna galebe ediliyor ve o iğrençlik komisyonunun üyelerinin hiçbirisi o büyük meydan muhaberesinden sağ çıkmıyor.

***

Tabii bu iğrenç ve menfur olaya karşı İslam dünyası elbette ki, teyakkuza geçmiştir ve öyle inanıyoruz ki, daha da geçecektir.

Ama unutmayalım ki, İslam’da hukuksal olarak büyük bir kaziye-i muhkeme vardır ki, o da “vela tezirû vaziretûn vizre uğra” hiç kimse kimsenin günahından dolayı sorumlu tutulamaz ve o günahla suçlanamaz.

Eğer bu provokatör Yahudi asıllı keferet-ül fecere, bilinçli olarak organize etmişse ki bilinçlidir.

O ve onun organizatör ortakları kim olursa olsun, hak ettikleri suçtan elbette ki kendilerini kurtaramayacaklar.

İslam dünyası yekvücut bir yumrukla küfür dünyasına karşı ayakta olmalıdır.

Ve Başbakanımızın ifade ettiği gibi BM Genel Kurulu’nda artık bundan sonra böyle nefret yaratan suçlar ve olayların provokatörleri suç potansiyeline girmelidir.

Yoksa daha nice nice Selman Rüştü’lerin Londra’lardan çıkacaklarını, bu yeni keferenin ABD’den çıkacağını, bilmem Danimarka’nın karikatür provokatörlerinin önü arkası gelmez.

İslam dünyası herhalde bu haçlı ve Siyonist ittifakının şamar oğlanı durumunda da değildir.

* * *

Bu olayı burada özetlemek isterken, Sayın Başbakanın ciddi üslubuna yakışır bir şekilde dünya medyasına karşı ifade ettiği konuşma da gerçekten, herkesi büyük memnuniyetle mutlu etmiştir.

İnanın, Başbakan Sayın Erdoğan’ın siyaset hayatında hele hele Başbakanlık döneminden günümüze kadar, attıkları adımların yüzde doksanı hep isabetli olmuştur.

3–5 tanede hata ve noksanlıklar oluyorsa da o da her insanın, insan olma hasebiyle ondan kendini kurtaramaz.

Ama bilimsel ve hukuksal olarak düşünülürse, her kim olursa olsun “hasenat” ve “seyyiat” denilen iki kavram vardır.

Yani güzellikler silsilesiyle, kötülükler silsilesi arasındaki mesafe az bir farkla da iyilikler kötülüklere tercih gösterirse, yani terazi kefesi ağır basarsa, o insanın yaptıkları her ne olursa olsun hasenat denilen güzelliklerin defterine geçecektir.

Başbakanın çalışma stilinin gerçeği göz önüne alınarak adalet terazisine konulursa kesinlikle yaptığı iyilikler, kötülüklerine ağır basar ve kötülükler kefesini rahatlıkla kendi tarafına çeker.

Başbakanın ilk günlerinden bugüne dek tüm iniş ve kalkışlarını göz önüne alarak hüküm verilirse, hep güzel şeyler yapmıştır, isabetli adımlar atmıştır ve bunların başını çeken;

1- İslam dünyasını uyarıcı bir tavırla birbirine kardeşçe yaklaşımını sağlamıştır.

2- Hele hele yeryüzünde emsali ve örneği olmayan bu Milli Eğitim’deki 4+4+4 olayı da bize göre tutulması gereken en üstün, en radikal bir hizmettir.

3- İmam Hatip okullarının yeniden açılması, Kur’an ve Siyer derslerinin mevcut eğitim sistemini delerek, onu kanunlaştırması da apayrı bir başarıdır.

* * *

Bize göre cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek, bu ülke insanına karşı yapılan kötülükler, yüce İslam dinine karşı yapılan ihanet ve hıyanet oyunları ile vergisini, askerini, tüm varlığını devletine feda eden Müslüman, inanmış bir halkı dininden; Kur’an’ından, Peygamberinden, Şeriatından, Ezanından ve kıblesinden uzaklaştırarak, İslam’a karşı yapılan bu iğrenç komplo teorisi, bu gayriahlâkî yakışmayan kirli oyun, gerçekten İsrail asıllı Nakuiula’nın provokasyonundan daha tehlikeli olmuştur.

Gün gelmiş, insanları Kur’an tedrisatından, medrese ilimlerinin tahsillerinden herkesi uzaklaştırarak, özellikle Doğu ve Güneydoğu insanlarına karşı acımasızca yapılan idamlar, asmalar-kesmeler, zindanlar ve sürgünler…

Nice nice karikatür hakaretinden tut, bu hakaret filminden daha çok tehlikeli olmuştur.

Ama yıllar yılıdır gerçekleşen baskı kanunlarıyla sahneye konulan bu inkârcı filmlerin kat be katı Türkiye’de gerçekleşmiştir.

* * *

Başbakan dün Denizli’de İmam Hatip Lisesi’nin açılışında basına vermiş olduğu açıklamada 28 Şubat’çılara seslenerek şöyle diyordu;

“Siz, İmam Hatip okullarını kapattınız da nereye vardınız? İşte İmam Hatip okulları artık benliğine yetişiyor, İmam Hatibi kapatmakla neler elinize geçti?

Yoksa İmam Hatip okulları terörist yetiştirmiyor diye gözlerinizden mi düştü?

Eğer İmam Hatip okulları terörist yetiştirip, dağa gönderseydi sizin birinci derecede yardımcınız olacaktı diye İmam Hatipleri kapatmayacaktınız.

Ama heyhat!

Tam tersine İmam Hatipleri kapattınız.

Çünkü terörist yetiştirmiyordu”

Sayın Başbakanın vurguladığı bu cümle, tarihi bir cümledir.

Ergenekon’a da, CHP’ye de, terör odaklarına da birer dersi ibret olsun, yeter de artar bile.

Yalnız, halkın Sayın Başbakanımızdan beklediği önemli bir konu daha var.

O da parti teşkilatlarını bazı kirli ellerden, kirli emellerden ve kişisel rant peşine düşen gruplardan kurtarmalıdır.

Yoksa her gün biraz daha ANAP’laşmaya, Doğru-Yol’laşmaya yüz tutan teşkilatlar, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu teşkilatlarını ele geçiren zihniyet, büyük kayıplara neden olmaktadır.

AK Partiyle alakası olmayan bu anlayışa sahip olanlar bir an evvel, yani 30 Eylül’de artık tasfiye edilmelidir.

Aksi takdirde parti, önü kesilmeyecek durumlarla karşı karşıyadır.

Bizden dostça uyarı…

En derin saygılarımla.