LAİKÇİ KEMALİSTLER ve KURTULUŞ SAVAŞI?!! (2)

Evet, sevgili okurlar.

2 Mart 2012 Cuma günü yazımıza başlık olarak “LAİKÇİ KEMALİSTLER ve KURTULUŞ SAVAŞI?!!” ifadesini kullanmıştık.

O günkü yazımız sadece internet üzerinden 9790 kişi tarafından tıklanarak okunmuştur.

Okurlardan gelen olumlu tepkiler..

Ve mesajlar noktasında, deyim yerindeyse telefonlarımız kilitlendi diyebiliriz.

Bu nedenle;

Sizden gelen teveccühler paralelinde bugün o mevzuda olmasa dahi ona yakın ve daha önem taşıyan yakın tarihimizde olup bitenler üzerinde, sohbet edeceğiz.

Yakın geçmişimizi hatırlatma babında; örnek vermek gerekirse..

Dün Diyarbakır Söz Gazetesinin sürmanşete taşıdığı haber, "önem" arz edici.

“OKKAN’A GİDEN LİSTENİN SIRRI” başlıklı haber gerçekten anlayanlar için, ülkemiz ve bölgemizde yaşanan hal-i vaziyet açısından her şeyi ifade etmektedir.

Haberin devamı şöyleydi;

“Suikastının sır perdesi hala aralanmayan Emniyet Müdürü Okkan’la ilgili Altındağ: “Okkan’a öldürülmeden önce 27 kişilik Hizbullahçı listesi gitti” dedi.

Ölümünden bir hafta önce Gaffar vasıtasıyla kamuoyuna yayıldı.

Anlaşılan o ki Gaffar Diyarbakır halkına çok yakın olduğu kadar Diyarbakırlılar adına Diyarbakırspor’la ilgilenip hep ön plana taşıyordu.

Bunu hazmedemeyen gizli derin odaklar Hizbullah’ın kendini bilmez üç beş maşasını kullanıp onların gölgesinde büyük bir suikastla Gaffar Okkan’ı 5 koruma polisiyle şehit ettiler!

Ancak bize yani Diyarbakır Söz ailesine yönelik 1996 ile 2000 yılları arasında kalmadık kirlenmeler, komplo teorileri, sahte fişlemeler ve o fişleme neticesinde iki gencimize çok bilinçli bir komplo kuruldu.

Bingöl -  Diyarbakır karayolu üzerindeki askeri alanda hem de termal kameraların önünde vurulmuşlar ve buna da trafik kazası süsü verilmiştir.

Daha önceden de belirttiğim gibi!

Geçmişimiz yaklaşık 10 yıl gibi bir zaman dilimi içerisinde emekli Org. Yaşar Büyükanıt’ın “İyi çocuklardır” diye devlete ve Türkiye kamuoyuna yutturmaya çalışmak istediği Ali Kaya ve arkadaşları bugün Van cezaevinde kırk yıllık mahkûmiyet süresinin bitimini beklemektedirler.

Unutmayalım ki sevgili dostlar.

Mutlak bir intikam ve yüce kudret sahibi olan Allah her şeyi yeri yerinde yapıyor, yeter ki sabırlı olalım.

Yalnız bu tür komplo teorileri günümüze münhasır değil.

Ta cumhuriyetten önceki yıllardan başlamış ve cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek kamuoyundan saklanmış daha nice komplo teorileri bu millete karşı yapılmış veya yaptırılmıştır.

Yani bir bölümü 1914’ten milli mücadele yıllarının bitişine kadar, diğer bir bölümü de cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek devam ede gelmiştir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Rahmetli Kazım Karabekir’in kaleminden çıkan “Nutuk ve Karabekir’den Cevaplar 11” isimli kitabından bazı pasajlar alarak bu yazdıklarımızı teyiden insanlara parmak ısırtacak kadar önemli olayları kıssadan hisse olarak buraya taşımak istiyorum.

Bu vesika yani belge olarak seri numarası 133..

Yer Erzurum,,

Tarih, rumi takvimle 15.05.1336-..

Kazım Karabekir tarafından Büyük Millet Meclisine yönelik yazılan bir mektup!

İfadeler eski Osmanlıca olsa bile rahatlıkla konusundan anlaşılır durumda ve bu kitapta yazılanlar paralelinde aynen BDP Milletvekili Sayın Altan Tan’ın Büyük Millet Meclisi’nde söylediği; “Kemalist diktatörlüğün bir huyu var; öldürüyor, asıyor, işkence kuruyor ve ondan sonra da ‘İngiliz ajanı’ diyor”

Bu yakın tarihimizde olup bitenlerin bir nevi ifadesidir ve kanıtlayıcısıdır.

Mektup aynen şöyle:

***

“Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine:

C. 12.05.1336

Emir buyrulan dört maddeye sırasıyla cevap belveşi atiyi ma’ruzdur. (Yüce teveccühünüze karşı arz olunur)

İşbu cevabımla beraber 07.08.1336’da Bolşeviklerin gürcülerle akdi sulh (barış antlaşması) meselesinin dahi nazarı dikkate alınmasını istirham eylerim. (Bolşevik Rusya tarafından Gürcistan’ın istila edilmesi ve buna Barış antlaşması denmesi dikkat çekicidir)

1-         Kızıl ordudan henüz bir müracaat olmamıştır, böyle bir tahriratın (yazışmanın) yolda olması ihtimali olduğu gibi daha bir müddet salimen bize gelememesi ihtimali de vardır. Nitekim biz daha ziyade istical (acele) etmemiz halde kolay kolay isal edemedik.

(Bu sahte barışın gerçeğine ulaşamadık)

2-         Bizi taksim (bölme) ve imha etmek için itilaf devletleri kuvvet bulunca sebep ve bahane bulmakta ibrazı maharet etmektedirler.

(Sözde akılcılık yolunu kullanmaktadırlar bu düşman devletler)

İzmir, Adana ve İstanbul’un işgalindeki sebepler gibi eğer takat ve kuvvetleri olsaydı bu düşmanların şark vilayetlerimizi de işgal etmekte bir gün dahi gecikmeyeceklerdi.

Binaenaleyh bizi tümüyle imha etmek için vakti merhunenin (ayrılan zamanın) anı zayıf düşeceğimiz ana itiraz ettikleri zannındayım.

Gerek bugünkü vaziyetinde (bu arzuhalin yazıldığı gün) ve gerekse Ermenistan’a taarruzda 15. Kolordu’nun gerek Trabzon’a ve gerekse batıya karşı yapacağı hareket farksızdır.

Bugün batıya karşı bir şey yapılamaması ve hatta Trabzon tehlikede kalırsa oraya dahi fazla kuvvet gönderememesi gerçek karşısında fırsat gözleyen ermeni kuvvetlerinin bulunmasındandır.

Bunun içindir ki, kolordunun planı Trabzon veya Batı işgaline karşı şarka taarruz esasına göre yapılmıştır.

İstanbul’un işgaline karşı bu taarruzun icrasına mani olan her tarafın karla kapanmış olması ve vaziyeti iaşemizin müsaadesizliği idi.

(Ordunun donatımı yetersiz olduğu için bir yere kıpırdayamıyoruz)

Garbın (Batının) en büyük tehlikelere düşmesi halinde 15. Kolordu ancak şarka yönelik taarruzlarını gerçekleştirebilir.

Garba hareket şarkın istila ve hercü merce uğramasını ve garba giden kıtanın da dağılmasına neden olur.

Ve bil netice memleketin istinad edecek bir yeri kalmaz.

Bolşeviklerin garba bilfiil muavenetleri hakkındaki tasavvurat düşünceleri şimdilik kat’i olamaz.

Yalnız Ermenilerin ezilmesiyle 15. Kolordu pek kavi (güçlü) olarak garba döner.

Doğuda Ermenilerin başkaldırmaları karşısında mücadele veren 15. Kolordu ancak bunlarla yetinebilir. Bunları bitirebilirse ancak o zaman garba döner batıyı ele alabilir.

Diğer İslam kıtalarıyla birlikte getirebilir”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Anlaşılan budur ki;

O tarihte, Doğu ve Güneydoğu vilayetlerini, Rus saldırılarından koruyan çok güçlü 15. Kolordu vardı.

Bu hem Rus'larla hem de Ermenilerle mücadele ediyordu.

Bunu gören;

Ankara bölgede zafiyet yaratmak için, 15. Kolordu'yu Batı'ya çekme gayretine girmiştir.

Ancak,

Büyük Harp kabiliyet ve dahasına sahip olan, Merhum Kazım Karabekir, bu "emre" uymamıştır.

Ve bunun üzerine;

Türkiye Büyük Millet Meclis'ine bu tarihi mektubu göndererek, uyarmıştır.

***

Karabekir’in kaleminden düşen bu mektubun bir bölümünü burada özetledik.

Daha devam edecek; ama gerçekten yakın tarihimizin gerçek yüzlerini kimlerin neler yaptıklarını günümüzdeki kamuoyuyla yüzleştirilme düşüncesiyle bu yazı serisine devam edeceğiz.

Buradan kıssadan hisse olarak sizinle bugün için, bunla yetineceğiz.

Ama bu mektubun içinde geçen 15. Kolorduya ulaşamayan yani Sarıkamış’ta bulunan askerin ne kadar sıkıntıya düşürüldüğünü ve 93 bin askerin erzaksız kar altında kalıp şehit düşmeleri karşısında Bolşevik Rus ordularının Vilayatı şarkiye denilen bu coğrafyaya kadar yani Van’a, Bitlis’e gelebilmişliğini sağlamıştır.

Anlaşılan odur ki tarih boyu hep içten vurulmuşuz!

Bize ne gelmişse hep içteki çürümüşlükten gelmiştir.

En derin saygılarımla.