MEDENİYETLER İTTİFAKI İLE BOLŞEVİZMİN SONU

Evet sevgili okurlar!

Bir haftadan beri dünyanın ve ülkemizin gündemini meşgul eden güncel olay ve öylesine güncel bir olaydır ki; bu olay hiç bir zaman ne unutulabilir ne de tarihten silinir.

Neden mi?

Zira Amerika'dan, yani okyanuslar ötesinden bütün dünya ülkelerinin üzerinden uçarak Türkiye'ye gelen ABD lideri Barack Hüseyin Obama'nın olayı…

Kendisinin deyimiyle dünyaya açtığı sayfa Türkiye'den başladı…

Bu yeni sayfa medeniyetler ve inançlar sayfası olması gerek…

Zira Büyük Millet Meclisi'nde konuşurken özetle vurguladığı önemli başlıklardan birisi de "İslamla savaşamayız" diyordu.

Yüce islam dinine verdiği ehemmiyet ve dünyaya ders-i ibret olsun diye ilan ettiği bu slogan apayrı bir slogandı.

Başkan Obama Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden, başta islam alemi üzere tüm dünyaya 11 Eylül'ün çatışmacı ruhunu bitiren önemli mesajlar verdi.

Yani kısacası Bush döneminin islam dünyasına yönelik yağdırdığı insanlık dışı mezalim, bozgunculuk ve fesat uygulamalarının sona erdiğinin müjdesini verdi.

Ortadoğu başta olmak üzere tüm islam dünyası artık uyurken rahat uyusun, hiçbir korku ve endişe ile sayıklamadan rahatlıkla uyuyabilir mesajını veriyordu.

Aynen öyle söylüyordu.

1. Evet mesaj vermeye geldim. Laik, demokratik, müslüman Türkiye 21. Yüzyıl için modeldir

2. ABD islamla savaşmadı, savaşmayacak da. Müslüman dünyayla ortaklığımız çok önemli.

3. İslam inancına olan saygımızı göstermeliyiz, Amerika'da tanıdığım birçok müslüman aileler var. Benim ailem de onlardan birisidir.

4. Avrupa sizinle güçlenir.

Sayın Obama dünyayı islamla yeniden tanıştırıp Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden büyük haykırışlarla dünyaya seslendi.

Bu ziyaret uzun bir süreç dünya gündeminden çıkmayacak gibi…

ABD Başkanı Obama'nın tarihi Türkiye ziyareti dünya medyasında geniş yankı buldu.

Ziyareti iki yüze yakın yabancı medya mensubu takip ederken, uluslararası yayın kuruluşları da Obama'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmayı canlı yayınladı.

Evet sevgili okurlar!

Hele bir de Sultan Ahmet Camisi'ni ziyareti sırasında başta Başbakan olmak üzere İstanbul Müftüsü ve Cami imamıyla camiiyi dolaşırken, "Hayatımda böylesine manevi haz bulmadım, çok etkilendim" diyordu.

Büyük bir memnuniyet göstererek, camiden ayrıldı.

İşte burada fazla uzatmadan şöyle bazı önemli ve tarihi gerçeklerin ipuçlarını siz değerleri okurlarımla paylaşmak istiyorum.

Bu paralelde İstanbul, dünya liderlerini buluştururken, Medeniyetler İttifakı'na ev sahipliği yapıyor.

Büyük medya kuruluşlarına konuşan ittifakın önemli şahsiyetlerinden Jorge Sampaio, yeni Başkan Obama'yla birlikte ABD politikalarında önemli değişikliğe gidildiğini söyledi. Bu duruma dikkat çeken Sampaio'ya göre, farklı kültür ve medeniyetler arasındaki önyargıları aşmayı hedefleyen ittifak ile Obama'nın hedefleri örtüşüyor.

Evet, gerçekten öyle…

Obama'nın dünyaya bu mucizevari medeniyetler açılımı gerçekten insanı derinden düşündürüyor.

Bu düşünme sonucunda da insanı çok önemli tarihi hedeflere götürüyor.

Bakınız sevgili okurlar!

Bana göre bu az öz bir olay değildir. Obama'nın Türkiye üzerinden başta islam alemine ve dünyaya seslenişi sıradan bir olay değildir.

Yaklaşık yüz yıldan beri gerek Asya ve gerek Avrupa olsun, özellikle islam dininin baş temsilcisi olarak bilinen cihanşümul Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra Şimal'den yani Kuzey'den (Moskova'dan), Rusya'dan bolşevizm fitnesinin dünya üzerine çökmesiyle insanlık adeta pusulasını şaşırmıştı.

Bu fitnenin, bu bozgunculuğun, bu baş döndürücü bolşevizm ve komünizm belası özellikle islam dünyasının altını üstüne getirmiştir.

Öyle bir hal almıştı ki gençlik artık ailesini tanımaz hale geldi.

Kıblesiz, inançsız, Allahsız, inkarcı bir renkle ortalığı bulandırmıştır.

Küfrün ve inançsızlığın tasallutuyla nice aileler ve nice toplumlar benliğini yitirmiş darmadağın olmuş, kendini artık tanımaz hale gelmişti.

Bu büyük fitneyle mücadeleye giren nice ulema kesimi, düşünür ve mütefekkirler bu mücadele uğruna idam sehpasında dik durarak yağlı ipleri seve seve başlarına geçirmişlerdi.

Zira ortam karanlık bir ortam, sistem mezalim ve küfür sistemleri, yargı mercileri adeta hukuku tanımaz hale gelmiş, keyfilik ve tarafgirlikle karşı karşıyaydı.

Tıpkı Yassıada'daki Menderes ve iki arkadaşıyla beraber yargılarken Mahkeme Başkanı Hakim Salim Başol'un "Sizi buraya gönderen güç böyle istiyor, biz de ona uymak zorundayız" gibi söylemleri yukardaki tezimizi kanıtlamaktadır.

Bu örnek, devede bir kulak bile değil.

Daha niceleri var, nice sarıklı mücahitler, nice İskilipli Atif Hocalar, Şapka Kanunu uğruna başlarını kendire vermişlerdir.

Nice Bediüzzaman'lar nur cemaatiyle beraber yıllar yılı acımasız işkenceler, münferit hapisler ve sürüm sürüm sürünerek gurbetlerde hayat sürmüşler.

1925'in Şubat ayında Dağkapı semtinde bir gece sabaha doğru Şeyh Sait, 46 arkadaşıyla beraber idam edilmiş olması…

Bunlar hep tarihi mezalimin kanıtlayıcı delilleridir…

İşte eğer bugün onbinlerce kilometre okyanuslar ötesinden ABD Başkanı sayın Obama Türkiye'ye gelerek İslamla barışmak istiyorsa ve Medeniyetler İttifakı'nın önemli adamlarıyla görüşüyorsa, bana göre bu yüz yıllık bir bolşevizmin ve komünizm rejimlerinin sonudur.

Yepyeni medeni bir dünyaya girme başlangıcıdır.

Bunu da üstadımız Bediüzzaman Hazretleri'nin yıllar öncesinden Şualar isimli kitabının beşinci şuanın on üçüncü mes'elesinde şöyle dile getirmiştir:

"Kati ve sahih rivayette vardır ki İsa aleyhisselam büyük Deccal'i öldürür ve'l ilmu indallah bunun da iki yorumu vardır; birincisi sihir ve manyetizm ve ispirtizme gibi istidracı, yani olağanüstü harikalarla kendini koruyan ve herkesi kendi bozuk sistemine uydurmaya zorlayan o dehşetli Deccali öldürebilecek, mesleğini değiştirecek, ancak harika ve mucizatlı ve umumun makbulü bir zat olabilir ki o zat, en ziyade alakadar ve ekseri insanların peygamberi olan Hz. İsa aleyhisselamdır.

İkinci yorumun şekli ise şöyledir:

İsa aleyhisselamın şahsi, yani kişisel kılıncı ile maktül olan deccalin şahsiyeti teşkil ettiği dehşetli maddecilik, dinsizlik, irhad ve inkarın çok azametli şahsiyeti maneviyesinin heykelidir.

İşte bu şahsiyeti maneviyesi Hz. İsa'nın dinine bağlı olan hristiyanlık dünyasının manevi ruhanileridir ki, o ruhaniler Hz. İsa'nın İsevilik diniyle yüce islam dinine barışarak İslamiyetin tüm ana realitesini kabullenerek ona iman edilmesidir."

Ve yine aynı hadisin devamı "Hz. İsa'nın Şam'a bağlı Ortadoğu ülkelerine gelerek Hz. Mehdi'ye, yani Hz. Muhammed'in şeriatına inanmak ve onunla barış sağlamakla bolşevizmin ve komünizmin ancak bu şekille ortadan yok olup gitmeye yöneliktir."

İşte bugünü andıran hristiyanlık dünyasının islam dünyası ile barışıp bir araya getirilmesi ve buna da medeniyetler ittifakı denir.

Bizim anladığımız kadarıyla bu olayın gerçek yüzü bugünkü Amerika ve batı dünyasının islam ülkeleriyle bir araya gelip medeniyetler ittifakı üzerine ittifak etmeleridir.

Daha yakın geçmişe yönelik Bush olayının islam dünyası üzerine yağdırdığı mezalim bolşevizmin dik alasıdır.

İşte bu Obama olayı, mutlak bir barıştır, medeniyetler ittifakı ile bolşevizmin yıkılışıdır.

Onun için Bediüzzaman hazretleri anılan kitabının ondördüncü şuasında bolşevizme ve komünizme karşı şöyle bir uyarısı vardır:

"Bir tek gayem vardır o da mezara yaklaştığım bu zamanda islam memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz.

Bu ses, alemi islamın iman esaslarını zedeliyor, halkı, insanları, bilhassa gençleri imansız yaparak inançsız bir kitle olarak kendisine bağlıyor.

Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve müslümanları imana davet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücadelem ile inşallah Allah huzuruna girmek istiyorum.

Bütün faaliyetim budur, beni bu gayemden alıyokanlar da korkarım ki aynı bolşevikler olsun…

Bu iman düşmanlarına karşı mücahedeyle uyanan dindar kuvvetlerle el ele vermek benim için mukaddes bir gayedir, bu nedenle beni serbest bırakınız, elbirliğiyle komünistlikle ve bolşevizmle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketimizin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim." diye haykıran Üstad Bediüzzaman hazretleri, bolşevizmin insanlık üzerine ne kadar pis bir bela olduğunu, bozguncu ve fesad bir unsur olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.

En derin saygılarımla…