MEŞHUR 28 ŞUBAT VE KOBRA YILANLARI?!

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman söylediğimiz gibi birliğimizi zedeleyen ittihadımıza mani olan mezalimin temelinde "fesat mezalim unsurlar" vardır.

Ve bu cümleyi ifade ederken vurgulayarak noktalıyoruz.

Hiçbir soru işareti veya herhangi bir virgül ve nokta koymadan direk olarak tarihi tespitlerimizi aktarıyoruz.

Yıllardan beri Türkiye’yi sarsan, insanlarımıza birer korku aracı olarak kendini gösteren, devletin şerefli üniformasını kirli amaçları doğrultusunda kullanan maymun iştahlı iblise adeta pabuç giydiren insan suretindeki “el-hannas” şeytanlar maalesef yaptıkları millete çok ağır fatura edilmiştir.

Ekonomisinden tut kültürüne kadar, dini inançlarına kadar, hür düşünce, hür konuşma, hür giyim-kuşama kadar baskı kurulmuş, jakobence dayatmalar uygulanmış, milletine kötü gözle bakmış ve hep devlet imkânlarını bir demoklesin kılıcı gibi milletin üzerine sallamışlardır.

***

28 Şubat 1997’deki karanlık hareket maalesef Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihi şerefli üniformasını, baskıcı fors olarak kullanmışlardır. Ve milleti inim inim inletmişlerdir.

Çok hain planlarla İslamiyet’i hor görmüşler, İslam’ın temel dayanakları olan Kur’an, Ezan ve Hadislere inanmayı irtica gibi yaftalar yapıştırmışlardır.

1400 seneden beri bu milletin inandığı yegâne kitap Kur’an-ı Kerim’in tüm emirlerini yasaklamışlar, yasaklarını da kasten uygulamaya koymuş, iblisane davranışlar günü gelmiş milletin kanına ve canına mal ettirmişlerdir.

Kobra yılanları gibi acımasız, ısırmalarıyla öldürücü zehirlerini toplumun her kesimine enjekte etmişlerdir.

Bu itibarla diyoruz ki, Allah’ın 99 isimleri içerisinde bulunan “El-Müntakim” isminin mana değeri zaman gelmiş yapılan kirli ve hain planlar karşısında dersi ibret olsun diye Allah, hesap sorma gücünü yürürlüğe sokuyor ve hainlerin, zalimlerin, edepsizlerin ensesine tokadını yapıştırıyor.

Ve Allah’ın “El-Müntakim” ismi hiç zaman kaybetmeden hak edilen intikamı milletin ahıyla alıyor.

Ama Allah’ın 99 isminin sonuncusu da unutmayalım ki, “Sabur”dur, yani sabır etmeye dayanan ve büyük sabrı cemil sahibi olan Allah’tır ve bununla daima gereken hükmü fermanı gereğince değerlendirecek, günü gelince enselerine Allah’ın eli yapışacaktır.

***

Tıpkı bugünkü gibi…

Bakınız, dünden beri Türkiye genelinde 31 yere yapılan polis operasyonu kime karşı yapılmıştır, biliyor musunuz?

Elbette ki biliyorsunuz, bunu duymayan yok, Hindistan’daki sağır sultan bile bunu biliyor.

Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir dâhil olmak üzere ne kadar general veyahut alt düzeydeki yüksek rütbeli subaylar varsa, gözaltına alınmış ve sorgulanıyorlar.

İşte demişler ya; Allah’ın vurduğu sillenin sesi yoktur, bir vurdu mu devası yoktur.

İşte devasız olan, hak ettikleri manevi tokadı milletin iradesiyle yiyorlar.

Nazar değmesin, evlere şenlik!

İşte generallerimizin cezaevi ve gözaltı sayıları nerdeyse 400’e yaklaşıyor, hem de Silivri’de.

Fakat hani o günler.

Aslında bize göre devletin bu tür uygulamaları ve hedeflenen evlere yapılan baskın, bize göre yetersizdir.

Her ne kadar 31 yere eş zamanlı baskın aslında çok geç kalmakla beraber, çok az nispi bir orandır.

28 Şubat 1997 tarihinden 2000’li yıllara kadar, yapılan bu yasadışı üniformalı dayatmaların arkasında o günün siyasi aktörleri ve kilit noktaları da vardır.

Medyanın kalemşorları da vardır, iş çevresinin parasal güce sahip yalaka işadamları da vardır, subayından tut astsubayına kadar, askeriyeden tut yargısına kadar ve Milli Eğitim camiasına kadar, her cinsten tıpkı 27 Mayıs ihtilali gibi.

Nasıl ki 27 Mayıs ihtilalinde arka planda görünen kimlikler ne ise, oysaki ihtilal gerçekleştiği gün ön safına geçmiş olan İsmet Paşa ne yapmışsa o gün, 27 Şubat’taki yargı mensupları, JİTEM ve MİT gibi çok çetrefilli unsurların varlığı söz konusudur.

O günkü yargıyı özellikle bu coğrafyamızda sıkıyönetim uygulamasıyla, Milli Güvenlik Mahkemeleri ve Cumhuriyet Başsavcıları da kendilerini bu suçtan hiçbir zaman arındıramazlar.

***

Devlet kapsamlı bir hareketle yola çıkıp, bunların köklerini kazmak suretiyle, köküne bilimsel olarak inmesi lazım.

28 Şubat Diyarbakır’ımızda JİTEM’in 7. Kolordu’daki “İyi Çocuklardır” diyen generallerin ve komutanların ve onların başlıca simsarlarının varlığı söz konusudur.

Cemal Temizöz ile Yüzbaşı Ali Osman Calasın, Yunus Nebiler, Albay Eşref Hatipoğlu, Mecit Korkut, Fikret Demirtaş gibi 7. Kolordu Komutanlığı Kurmay Başkanları durumunda olan o günkü komutanlar Reha Şatana ve Erhan Tavşancılar gibi.

Bunların tümü o günün şartlarını zorlamışlar ve çok kötüye kullanmışlardır.

1997 ile 2000 yılları arasında “Tavşana kaç, tazıya tut” misali karma bunaltıcı bir politika güdülmüştür bu yöremizde.

O günün DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar, Bölge Valisi Gökhan Aydıner’inden tut, dönemin MİT Bölge Başkanı Cemal Uzgören'e kadar. Rafızî bir mezhebe mensup, kinci, kobra yılanlarının haddi hesabı burda yoktu.

Bir de Diyarbakırlı olup onların safına geçen nice yalaka ve hainlerin varlığı söz konusuydu.

Biz o gün, özellikle Diyarbakır Söz ailesi olarak bu yörede çok büyük iftira ve yaftalara maruz kaldık, ama bugüne kadar ne kadar diretmişsek de daha Türkiye beklediğimiz hedefi yakalayamamıştır.

Dönemin 7. Kolordu Komutanı Yaşar Büyükanıt, Asayiş Bölge Komutanı Çetin Doğan, 2000’li yıllarda 7. Kolordu Komutanlığının rütbesini alan Doğan Temel Paşa dâhil olmak üzere bu memlekette faili meçhul cinayetlerin odak noktaları bunlardır.

***

Fazla lafı uzatmayalım.

Hükümet, özellikle Sayın Başbakanımız, bu hususta uyanık olup, artık olayların üzerine gideceklerine kesinlikle inanıyoruz.

Bunların yaptıklarının yanına kar kalmaması için artık devlet elini kolunu ve paçalarını sıvazlayarak yola çıkmıştır.

Çıkması da gereklidir.

Bunlar Türkiye’nin başında, en tehlike saçan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde yaşaya gelen bu tür gayriciddî, askeri dayatmalardır.

Artık devlet, kimsenin karakaşına, kara gözüne bakmadan bunlara hak ettiği dersi vermesi lazım.

Şairin dediği gibi;

“Elbette bir gün doğacak şemsi hakikat

Hep böyle mi kalacak zulmeti âlem”

Elbette ki bu zulmeti âlem, karanlık olgu devam etmeyecektir.

Sevgili okurlar!

Sonuç olarak merhum Mehmet Akif diyor ki;

“O nuru gönder ilahi asırlar oldu yeter

Bunaldı milletin afakı bir sabah ister”

Bu millet hep böyle temenni ediyor ve devamla haykırarak şöyle diyor;

“Dinim İslam, kitabım Kur’an, imanım Hak’tır

Bu uğurda can vermek ebedi yaşamaktır”

Üç beş tane satılmış beyinsizlere bu millet artık pabuç bırakmayacaktır.

Hayırlı Cumalar.

En derin saygılarımla