MÜESSES BİR NİZAMIN KOKUŞMUŞLUĞU DİKKAT ÇEKİYOR!? (V)

Sevgili okurlar..

Dört günden beri “MÜESSES BİR NİZAMIN KOKUŞMUŞLUĞU DİKKAT ÇEKİYOR” başlığı altında sizlerle sohbet ediyorum..

Başlık, kapsamlı, anlamlı ve her bir kelimesi tabiri caizse “tarihsel” noktalara nüfuz edici… Ne diyoruz, tarihten ders çıkarmayan, yarınlarını aydınlık kılamaz.. İşte bu noktadan hareketle bugünkü hasbıhalimizi, gerçekleştirmek istiyorum…

***

Buradan dile getirdiğim günlük yaşama dair, ama kangrenleşen olaylar, dikkat çektiğimiz mevzular, memleket meselesi noktasında, yazı başlığımız bir ölçüde, kanıtlayıcı kimliği taşımaktadır.. Ki tarihsel birer vesikadır…Ama kime dersin?.. Ne yazık ki, 1,5 asırlık zaman dilimi içerisinde; gelen-giden tüm siyasal iktidarlar “mevcut halin” çözümüne değil, bilakis çözümsüzlüğüne odaklanarak, günlerine gün katmışlardır…

***

Onun içindir ki dün olduğu gibi bugün bile aynı narayı toplum atıyor…“Bu memleketin hali ne olacak?” diye.. Zihinler bu minvalde hayli yorucu.. Öyle inanıyorum ki hal-i duruma karşı düşünmeyen, endişe içerisinde olmayan, yaşananlar karşısında travmatik bir  ruh hali içerisinde bulunmayan yoktur! Bizi bizden eden, toplumsal bütünlüğümüzü “çürümüşlük” girdabına sokan kim, diye sormuyor değiliz…

***

Lakin şu hakikati göz ardı edemeyiz! Etsek, “adil ve objektif” bir bakış ortaya koymadığımız gibi; hak yemiş oluruz.. Yaşanan ve yaşatılanlara karşı “tüm bu olumsuzluklar zincirinin tek sorumlusu, 20 yıldan bu yana iktidarda olan AK Partidir” demek abesle iştigaldir.. Ve hiç kimsenin bunu deme hakkı yoktur, dememelidir de!

***

Dünkü, sohbetimizde “detaylı” şekilde bu noktaya dikkat çekmiştim.. Olumsuzlukların, sorunların, milli meselelerin temelinde yatan tek müsebbip vardır; o da mevcut müesses nizamdır.. Çünkü kökeni kokuşmuşluk üzerine inşa edile gelinen, batıya ve batıla odaklı siyasetin nüfuz ettiği bir sistemle, idare ediliyoruz!

***

Ve bu harmanda, sistemi benimseyerek seçimlere giden, kendilerini siyasi kulvarda temsil eden tüm partiler yer almaktadır.. Hepsi sistemin birer parçalarıdır… Her ne kadar, gelen-giden iktidar partileri bilaistisna ne kadar sorumluysa, TBMM’nde grubu olan tüm muhalefetteki partiler de, bir o kadar sorumludurlar… Dün olduğu gibi bugün de…

***

Bakınız, CHP’nin başındaki zat, ortaya çıkmış dolaşıyor.  Şimdiden seçimi “kazandım” havasında propagandasını yapıyor.. Ve kendini toplumla özdeşleştiriyor.  Tarihsel tahribatın mihenk taşı olan CHP’nin değişmez vesayetçi anlayışını kamufle etmek için “özür dilerim” mahiyetli, basmakalıp kelimelerle toplumu yanıltmaya çalışıyor.. Ama diyeceksiniz ki, kim inanıyor ki?!.. Vaki mi ağzından; “sistemin değişikliğine” dair iki kelam edişi.. Yok..

***

Nitekim, onun gibi grubu olan muhalefetteki diğer partiler ki iktidarda olan AK Parti dâhil olmak üzere, böylesi kokuşmuş bir sistemin kokuşmuşluğunu ortadan kaldırmak için ittifak edici bir halleri var mı?! Ya da, anayasayı değiştirmek gibi bir gayretleri… Zerre-i miskal, bir kıpırdama ve çaba, gayret yok.. İşte bu keyfiyetten dolayı, yasama erkini oluşturan Meclis’teki tüm siyasi parti ve temsilcilerinin “vebali” var ve ağırlıktadır diyorum…

***

Zira ittifakla birleşseler, 600 milletvekili istediği anda; her şeyi değiştirebilir.. Yeniden milli ve yerli gerçek manada bağımsız bir anayasayı Meclis’ten çıkarabilirler.. Halkının yüzde 99’unun Müslüman olduğu ülkenin sırtına vurulan ve taşınamayacak hale gelen müesses nizamın uygulayıcısı olan Anayasa’yı ortadan kaldırır.. Tarihin çöplüğüne atar ve milli iradesini temsilen tarihine, kültürüne, inancına, aba ecdadının kahramanlığına dayalı yeni bir sistemi, yeni bir anayasayı, yeni bir yönetim şeklini hayata geçirir!

***

Ama heyhat! Nerde o babayiğitler.. 1,5 asırdır ülke kan revan içerisinde, huzuru, güveni, istikrarı bir türlü yakalayamamış! Ki yakaladığında, bağımsız ve milli iradenin temsiliyetine odaklandığında, muhakkak ki “vesayetçi güçler” devreye girerek, ihtilalda bulunurlar.. Sivil yönetimi alaşağı ederler.. Ki her 10 yılda bu yaşanıyor ve yaşatılıyor..

***

Onun içindir ki bugünden dünü arıyoruz! Çünkü olayların, hadiselerin, şiddetin, terörün, kan ve gözyaşının, huzursuzluğun, ahlaki erozyonun, toplumsal dengelerdeki dehşetin yaşanır olması.. Ve her geçen gün çoğalıp, palazlanır hale gelmesi.. Suç ve suçluların bulunduğu alanların birer sektör durumunda kendini var etmesi..

***

Ve tüm bunların yaşanıyor olmasına karşı, siyasetin sergilediği tavır akıl tutulması! Sanki mevcut siyasetin veya siyasetçilerin “işine böyle gelircesine” büyük bir sessizlikle deve kuşu misali, olup bitenlere karşı başını kuma gömmüş bir hali benimsiyor… Toplum bu minvalde bakıp bıçak kemiğe dayandı misali “bu memleket nereye gidiyor” diye çığlık atıyor..

* * *

Dün de belirtmiştik..

Devletin önemli bazı kurum ve kuruluşları..

Başta İçişleri Bakanlığı Bünyesindeki Emniyet görevlileri..

Özellikle trafikte görev yapan ekiplerdeki bazı polis memurlarının görevi kötüye kullanma halleri…

Halka karşı yaptığı yanlışlıklarını dile getirdim…

Elbette ki bunları yazmak, söylemek, dile getirmek demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanan sosyal bir devletin gerekliliğidir; hukuka, yasaya, kanuna, mevzuatlara riayet etmek..

Hem vatandaş için, hem de görevli için…

Bize ulaşan hadise trafikte yaşandığı için, trafik polislerinin uygulamasına dikkat çektim…

Ama bu demek değildir ki, tüm trafik polisleri halka karşı yanlış yapıyor…

Yazdıklarımız, kesinlikle o manayı taşımıyor.

* * *

Keza yine dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Adalet Bakanlığına bağlı yargıyı temsil eden bazı hâkim ve hâkimelerin yanlış tutumları elbette ki adalet ve hukuku temsil eden tüm hâkim ve hâkimeleri kapsamıyor.

***

Vicdanına danışan çok değerli hâkim ve savcılarımızın varlığını kimse inkâr edemez.

Bazı iş mahkemelerindeki peşin hükümlü, karşısındaki işverene bakışları ve yargılama esnasında tam manasıyla savunma ifadelerini zapta geçmemeleri de dikkatten kaçmamaktadır.

***

Bazı vurguncu, rantiyeci, çalışmayıp da “zuladan para kazanma” ve adeta sermaye düşmanlığını besleyen, kinci takınan işçi müsveddelerinin ve onların avukatlığını yapan, mesleğini sadece rant uğruna kullanan, adalet cübbesini kirli emelleri doğrultusunda kirleten bazı avukatların da varlığını kimse inkâr edemez.

Birçok yönüyle kazandıklarının kayıt dışı olduğunu bildiğimiz nice avukatlar vardır…

Bakınız iki gün önce İstanbul’daki bir Avukat’a yapılan ve ölümle sonuçlanan silahlı saldırı olayı, bu söylediklerimizin kanıtlayıcı bir delili olsa gerek…

Kendi mesleklerini, kutsal ve ulvi hukukçuluk mesleğini...

Nam-ı diğeri avukatlık mesleğini, kirli ve haram rant uğruna kötüye kullanan avukatlar vardır.

Hatta işçiyle işveren arasındaki anlaşmazlığı körükleyen, kin ve nefrete dönüştüren öylesine avukatları görüyoruz ki kendi mesleğinin gölgesinde dolandırıcılık şaibesinden kendilerini kurtaramıyorlar.

Tanıyoruz, biliyoruz, tespitlerimiz var.

Bu mübarek günlerin hatırına binaen isimlerini söylemeye gerek duymuyoruz.

Ama arşivlerimiz bunlarla doludur.

***

Hulasa olarak şunu ifade etmek isterim…

Bugün mübarek Zilhicce ayının 9. günü…

Hacılar kutsal mekânda..

Arafat dağına yürüyorlar…

Bugün bu ibadete ve kurban kesimine ilişkin kapsayıcı bir değerlendirme yapmak istiyordum…

Ama ne yazık ki; yer ve ortam gelişmedi…

Zira Türkiye’deki özellikle bu coğrafyamızdaki vuku bulan günlük olaylar, toplumsal çürümüşlük ve kirlenmeler,  hep ön plana çıkıyor.

Onları kamuoyuna deşifre etmek gereğini duyduğumuz için bugünkü yazımızda yine onları ön plana aldık…

Onun için de, mübarek Kurban Bayramıyla ilgili hasbıhalimizi kısa tutuyoruz…

Duamız odur ki…

Arafat Dağındaki Hacıların yaptıkları ibadetleri Allah kabul eylesin, bizi de onların dualarından mahrum etmesin.

Tüm İslam dünyasını bu mübarek aziz günlerin hatırına emperyalist dünyanın fesat ve fitnesinden korusun..

Allah’a ve Peygambere inanan her müminin kalbine ve vicdanına iman ve çalışma şuurunu nasip eylesin.

Siz değerli okurlarımızın ve her Müslüman’ın Kurban Bayramını tebrik ediyoruz ve herkesin dualarını bekliyoruz.

Kurban kesenlerin de Kurbanlarını kabul ve karin eylemesini Cenab-ı Allah’tan diliyoruz.

Bu akşamki Analiz Programımızın ağırlıklı bölümü “Kurban Bayramı ve Kurban kesimiyle” ile ilgili olacaktır…

Kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.