OSMANLI ŞAMARI, HEM DE NASIL ŞAMAR!

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi Pazar günkü yapılan mahalli seçimlerin sonucu AK Parti’nin ve Sayın Başbakanın zaferi olarak dünyaca alkışlandı.

Yabancı basın dahi istemeye istemeye, gerçekleri manşetlerine taşıdı.

Bunca iftira, bunca yalan, bunca acımasızca hakaretlerden dolayı, Türkiye insanının damarını hareketlendirdi, böylesine acımasızca terbiyesizliğin önünü kesmek için yekvücut olarak harekete geçti ve Başbakanını yeniden kucakladı ve kucaklamaya da layıktır.

Ülke insanı, tümüyle büyük bir heyecanla sandık başına gitti.

Halk sandıkta son sözü söyleyerek; bazı yerlere, özellikle paralel yapı denilen gizli, üstü kapalı, derin karanlık oluşuma ve Ana muhalefet partisinin liderine gerçekten tarihi bir Osmanlı şamarı attı.

* * *

İnanın sevgili dostlar.

Burada acizane edindiğimiz araştırma ve deneyimlerimize dayanarak Cumhuriyet Halk Parti, Türkiye’de iktidar yüzünü göremez.

Zira bu partinin hıncı, kini ve tarihi edepsizliği kalplerinde, beyinlerinde saklı durmaktadır.

Tarih sayfaları açıldığında bu partinin ilk oluşum şekli cumhuriyetten sonra değişik isimler altında kurulmuş, ama tamamıyla müstevli İngilizlerin direktif ve talimatları üzerine yapılanmıştır.

Bugüne kadar çalışan bu parti, bu milletin ekmeğiyle, alın teriyle beslenmiş ama zerre kadar bu milletin lehine adım atmamıştır.

Kendi tescillerinde gizlenmiş, saklı bazı gerçekler var ki Lozan’da İsmet Paşa ile masaya oturan İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Gürzon ile  Lozan anlaşmasına imza atmış, hem de felaket ve rezalet ve skandallar silsilesi olarak tarihe geçmiş..

Ama ne yazık ki onun adına da zafer adı takılmıştır.

Oysaki zafer değil, hezimet.

İşte CHP’nin oluşum şekli bu.

Peki, sormazlar mı?

Bu arada Mustafa Kemal, Erzurum Kongresine hazırlandığı zaman anılan İngiliz Dışişleri Bakanı meşhur Lord Gürzon’un öz be öz yeğeni olan Albay Raulonsen, İzmir’e gidip Mustafa Kemal’le neyi konuşmuştu?

Maalesef onu biz bilmiyoruz, bilsek dahi bilmezlikten geliyoruz.

Buna da “cahilan-i mütealifan” denilir.

Yani bilinçli olup da kendini bilinçsizliğe vurmak...

Onun için CHP’nin ve ona uyan diğer faşist anlayışa sahip MHP’nin işbirliğiyle yola çıkıp, insanın şeref ve haysiyetine yakışmayan, seçim propagandasında kirli ve acımasız hakaretler yapılmıştır.

Bu millet sabırla bekledi, günü geldi, Osmanlı tokadını her iki muhalefetin yüzüne vurdu.

***

Bu nedenle bakınız, istiklal Şairimiz merhum Akif ne diyor?

“Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam

Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam

Doğduğumdan beridir âşığım İstiklale

Bana hiç tasmalık etmiş değil, altın lale

Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim

Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım

Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu

İrticanın şu sizin lehçede manası bu mu?

İşte ben mürteci’im gelsin işitsin dünya

Hem de baş mürteci’im patlasanızda çatlasanız da

Hadi kanununuz assın beni yahut yasanız

Yasa yok şimdi neden bitti mi?”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

İstiklal marşımızın şairi merhum Akif, günümüz konularına parmak basarak, gerçekten kokuşmuş bir yaraya neşter vurmuştur.

Allah bu memleketin akıbetini hayreyleye.

“Kaht-ı rical” denilen adam yokluğu, yürekli, beyinli, dik duran, milletin şeref ve haysiyetini, kendi şeref ve haysiyeti telakki eden kaç tane Başbakan geldi acaba?

Ama bunu bugün üstlenen, omzuna alan tek bir insan var, bu da muhterem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bütün İslam dünyası ona “El-Batl” diyor.

Yani yenilgiyi kabul etmeyen kahraman…

Evet, halk 7’den 70’e kadar Başbakana gerçekten dua ediyor.

Ama nasıl dua?

Evliyaların ağzıyla dua ediyor.

Hem de seher vakitlerinde, gözleri uykudayken uykusunu bozarak kalkıp, ülkenin, vatanın sevgisiyle ciğerleri tutuşan insanların duası.

Aynı o minval üzere nasıl ki Selçuklu zamanında Doğu ve Güneydoğu’daki büyük Medrese ulemalarından ermiş, büyük zat olarak bilinen, Şeyh Ahmed-i Cezeri’nin devlet büyüklerinden İmâduddin-i Zengi’ye yaptığı dualar gibi halk da bugün Başbakan’a dua ediyor.

İnanın ki yalnız Türkiye değil.

Başbakana tüm İslam dünyası dua ediyor.

Zira Başbakan, gerçekten İslam dünyasının yegâne umudu olmuştur.

***

Evet, Şeyh Ahmed-i Cezeri Kürtçe İmâduddin-i Zengi’ye şu duayı etmiştir ve bunu Edebiyat divanına taşımıştır.

Kürt Edebiyatının Divan-ı Cezeri olarak bilinen divanına şöyle bir dua etmiştir;

“Ayet-el Kürsi’yi en’am

Heykelâ tuhi tebî

Bê nihayet pır muradê bê adet mansurebî

Rayeta fethê bê narsu lem yezel menşurebî”

Yani İmâduddin-i Zengi’ye yönelik ettiği duanın manası şöyledir;

“Ayet-el Kürsi ve Kur’andaki En’am suresi senin cisminin koruyucu forsun olsun.

Sonsuz derecede muradına eresin ve sayısız olarak Allah senin yardımcın olsun”

Yine mele-i Cezeri diğer bir beytinde şöyle diyor;

“Ey şehin şahê muazzam

Hak nigahdarê tebî”

Ey padişahlar üstü padişah

Allah senin koruyucun olsun

Hem de fetih suresinin bereketi ve koruyucu zırhın olsun”

* * *

Evet, gerçekten İmâduddin-i Zengi’ye yapılan bu dua, çok önemli bir duadır.

Bir devlet büyüğünün ulema kesiminin böylesine dualarına mazhar olması, devletin şans ve talihinin açılması demektir.

Biz de aynı minval üzere böyle değişik duaları Başbakanımıza yöneltiyoruz ve diyoruz ki Allah seni korusun, Kur’an senin hafızın olsun, bu halk için verdiğin mücadelenin her saniyesi sizin defter-i amalinize tescil edilsin.

Bu halk, nereden bakarsanız bakın, yüzde 70’i Başbakana dua ediyor.

Bu yeter de artar.

Ancak her zaman bu köşede vurgulayarak, değindiğim önemli nokta;

Allah Başbakanımıza uzun ömür versin, görünür görünmez kazalardan, belalardan, muhafaza eylesin.

Gerçekten böyle bir devlet adamı bugün yeryüzünde kaç devlette var, doğrusu merak ediyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.