PARALEL FİTNE = KOZMOPOLİT SİYASET! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Türkiye genelinde toplumsal bir anlaşmazlığın varlığı söz konusu.

Hani demişler ya “Ağzı olan konuşuyor”.

Bilen bilmeyen herkesin tabiatıyla suyun akışına uygun olarak olayları seyretmesi gerekirken, birileri suyun tabii akışlarına göre olaylara bakar, birileri de suyun karakterine rağmen ters yönlere akmasını ister.

Yani toplumun bünyesine ters olarak yönetilmek istiyor.

Gerçek manada Türkiye; bu haliyle yaklaşık yüz yıllık geçmişindeki olup bitenlere, devlet olarak gelişen ve oluşan olaylara karşı çıkarılan yasalara rağmen bir türlü dikiş tutturamıyor.

Zaman zaman olaylar normal mecrasından çıkıyor, yargı ve polisiye güçleri dahi buna yetemiyor.

Kullanılan güç, her ne kadar devlet adına güç olarak belirtiliyorsa da Türkiye, hala adaletli, hukukun gerçek ilkelerine dayalı, yani hukukun üstünlüğüne yaraşır bir şekilde hareket edemediği için, devletle toplum arasında fersah fersah uzak mesafeler görünüyor.

Her zaman bu köşede anlatmaya çalıştığım husus şudur ki; gelen giden iktidarlar bu vesayetçi anayasanın ve arkasında duran laik Kemalist cumhursuz bir cumhuriyet ilkeleri var olduğu müddetçe, bu ülke huzur bulamaz.

Hangi iktidar gelirse gelsin, ne kadar post ve kıyafetini değiştirirse değiştirsin, allame-i cihan olsa dahi bu işi başa götüremiyor.

Yani barışı sağlayamıyor, kaostan, bunaltıcı havadan, boğucu, zehirli tağuti düzenin varlığından sıyrılamıyor.

Zira anılan anayasanın paralelinde kurulan ve aynı zamanda çoğulcu parlamenter sistemine uygun olarak oluşan, yani yasama organı olan meclis, çağdaş, evrensel, kendi milletinin kılık kıyafetine uygun bir elbise dikemiyor ve milletin bireylerine giydiremiyor.

Yasama erkinin çıkardığı hiçbir yasa, milletin gövdesine bir türlü uymuyor.

Ya dar bir gömleğe benziyor, ya da çok geniş bir kaftana.

Yıllar öncesinde batı emperyalizminin güdümünde oluşan yasama, yürütme ve yargı erklerinin hiçbirisi, toplumun bin yıllık örf-adetlerine uygun değildir.

Tam tersine var oldukça toplumsal ahlaki çöküntülere neden oluyor, kültürel rezaletlere sebep oluyor, gittikçe inanca dayalı milli kültür, milli ahlak, çürümüşlüğe doğru ilerliyor.

Yani kısacası toplumla devlet arasındaki uyum bir türlü sağlanamıyor.

Toplum vadinin bir kenarından yürüyor, devlet diğer kenarından.

Deyim yerindeyse uzaklık mesafesi, yerle gök mesafesi kadar birbirine çok uzak kalıyor.

Gittikçe kozmopolitleşen bir siyaset, gelen giden iktidarlar, bir türlü kendini sağlam zemin üzerinde oturtturamıyor ve hep kaygan zemin üzerinde yürüyor ve netice itibariyle ansızın baktın ki ayağı kayıyor, düşüyor, büyük bir dağınıklığa, ümitsizliğe, kaosa, kargaşaya neden oluyor.

Tıpkı Gezi olayları, 17 ve 25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk iddiaları gibi.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Mevcut iktidar, yani AK Parti iktidarı, Sayın Başbakanın iyi niyetine rağmen çok büyük çaba ve çalışmalarına rağmen bir türlü rahatlayıcı bir zeminde yürüyemiyor.

Milletin salt çoğunluğunun desteğine rağmen partisinin bünyesine yerleştirilen kadro, bir türlü milletin bütünlüğünü sağlayamıyor.

Bu halkın, bu milletin, bu ülkenin, bu partiden sabırla beklediği barış, adalet ve kardeşçe kucaklaşmayı ne yazık ki bulamıyor.

Bakınız, bir haftadan beri Dicle Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’ın, inancı gereği ve şimdiye kadar yasalar el vermediğinden, fiziksel olarak başı açık bir şekilde görev yapıyordu.

Son başörtüsü yasası çıktıktan sonra ve nitekim değişik partilerden dahi birkaç bayan milletvekili geçen sene hac farizası görevini yerine getirmek üzere, Suudi Arabistan’a gittiler, dönüşte başlarını açmadılar.

Ve hatta onlardan birisi bir Bakan koltuğunda başörtülü oturdu.

Rektör hanım da aynı tarzda “mademki yasalar açık ve net olarak kamu alanlarında da bayanların başını örtmesine izin vermişse, artık ben de inancım gereği başımı örtebilirim”

Gerçekten de kadının en büyük makyajı, en büyük fiziksel güzelliği örtünmededir, İslam’ın, inancın, kadına vermiş olduğu vazgeçilmez bir örtünme hakkıdır.

Sayın Jale Hanım bu hakkını yasalar çerçevesinde kullanırken, özellikle iktidar partinin, özellikle Diyarbakır’ın bir milletvekili tarafından büyük naralar atılarak, adeta avaz avaz bağırırcasına, bütün dünyaya sesini duyurmaya çalışmış.

Ki rektör hanım, koltuğunu korumak için başını örtmüş durumda.

Öbür taraftan eskiden Dicle Üniversitesi’nde görev yapan bir sosyolog olan, geçmişi birçok yönüyle şaibelerle geçen ve hatta Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hakkında soruşturma açılan bu kişi, kalmadık oyunlar sergiliyor.

Onun kişiliğine uymayan fiziksel görüntülerinin dahi varlığı söz konusuyken ve Dicle Üniversitesi bünyesinde artık görev yapabilecek bir yüz kalmadığından, AK Parti ve Sayın Başbakan her şeye rağmen onu himayesine almış ve MKYK’ya üye olarak atanmasını sağlamıştır.

Ve oraya gittikten sonra bir türlü kinine ve hıncına hakim olamıyor, büyük bir hızla intikam peşinde hareket ediyor.

Ve Dicle Üniversitesi yönetimini karalıyor.

Duyduğumuza göre medyaya ve aynı zamanda AK Partiyi savunan birçok ünlü yazara, sahte ve yalandan ibaret bilgi notu servis ediyor.

 

* * *

Ve medyanın dün birinci sayfalarına taşınan bir beyanatı var ki o beyanat bırakın okumuş, akademisyen bir kişiyi veya iktidar partisinin MKYK’ya kadar yükselmiş bir insanın böylesine bir söz sarf etmesi, inanın hiç okumamış, okur-yazar olmayan bir cahil bile bu lafları basına aksettiremez.

Bakınız, sevgili okurlar.

Yazılı medyanın birinci sayfasında haber olarak geçen beyanat şöyledir;

“AK Partili Bağlı’dan intikam çağrısı”

AK Parti MKYK üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı, AK Parti ve Gülen cemaati arasındaki tartışmayı değerlendirirken, şöyle diyor;

“Bu saatten sonra milletin öfkesini kavga kesmez, millet intikam istiyor” dedi.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Mazhar Bağlı, twitterda iki takipçisinin Gülen Cemaati ve AK Parti kavgasına ilişkin tartışmasına neden oldu.

Tartışma ilerlerken Bağlı, AK Partinin tavrını “İntikam istiyor, kana kan, dişe diş” sözleriyle destekleyen takipçisinin sözlerini savundu.

Mazhar Bağlı, Gülen cemaatini işaret ederek, “Bu saatten sonra milletin öfkesini asla kavga kesmez, intikam istiyor millet.

Kan kusturanlara kan kusturulsun istiyor” diyor.

Haber DHA kaynaklı bir haber.

* **

Bakınız, sevgili okurlar.

Şu kışkırtmaya bakın.

Bir üniversitenin öğretim üyesi olan bir hoca, nasıl millet arasında kavga fitnesini sokuyor ve nasıl kötülük tohumunu atıyor.

Bize göre AK Parti’ye gönül veren ve Başbakanı çok seven herkesin düşüncesi; artık AK Parti gibi her şeyiyle AK olan bir iktidarın bünyesinde böylesine insanları barındırmamalıdır.

Ve her nedense bu tür insanları Sayın Başbakan tutuyor, bağrına basıyor ve ön planlara alıyor.

Bilemiyorum, Başbakan böylesine açık ve net olarak AK Partinin bu tür kültürüne, muhafazakârlığına uymayan böylesine insanları nasıl Ak Partinin kilit noktalarına getiriyor ve bir zaman çalışıyor, çalıştırıyor.

Ve zarar görüyor olmasına rağmen bir türlü değiştiremiyor.

İşte toplumu bu düşündürüyor.

Evet, öbür yandan Başbakanın 11 seneden beri bu milleti idare eden, artık ne yapması gerektiğini bilen bir devlet büyüğü olarak, artık önemli bazı olumsuzlukları görmesi lazım.

Yıllardan beri etrafında çöreklenmiş, nice batıl ve yanlış düşünceye sahip insanları barındırıyor.

Kimliklerini hep gizli tutan, ancak basın deşifre ettikten sonra Başbakan fark ediyorsa da ne yazık ki iş işten geçiyor.

Başbakanın ve iktidarın, hatta tüm muhalefetin de bir gerçeğe katılıp, birlikte adım atması gereken olay, ne yapıp yapıp bu anayasayı değiştirmeleri lazım.

Bu vesayetçi anayasanın uygulamasındaki kanunlar, yasalar, tüm çıplaklığıyla orta yerde, antidemokratik uygulamalar yapılıyor, halk bundan tedirgin oluyor.

Halkın tek istek ve arzusu şudur ki geçmişe yönelik antidemokratik, Kemalist uygulamalar yeniden sorgulanmalıdır ve yapılan tüm uygulamalar yeniden gözden geçirilmelidir.

O zaman, gerçekten bir hukuk devletinin varlığı artık kaçınılmazdır ve herkes iktidar partiyi de, muhalefeti de takdirle karşılar ve tebrikler sunar.

Aksi halde her şey oldukça karanlığa gömülmek üzere uçurumun tehlikeli kıyılarında yürüyor.

Devlet ne yapar acaba?

Bu sorunun cevabına herkes hazırlanmalıdır.

En derin saygılarımla.