SON DAKİKA HABERLERİ

Evet sevgili okurlar!
Bilindiği üzere, Türkiye dün yine büyük bir polis operasyonuyla uyandı.
Bu, tüm ülke için, halkımız için, hatta dünya için büyük bir gelişmedir.
Ve devletin başarısıdır.
Türk polisinin, Türk istihbaratının böylesine ciddi ve güçlü istihbarata sahip olduğunu kestirememiştir.
Ama her ne olursa olsun.. Devletin derinliklerine giren ve çok büyük tehlike saçan, deyim yerindeyse adeta bir ağacın kökünü kemiren iç kurt gibi.. Ülke derinliğine inen bu bağnaz, küfür elementlerinin polis marifetiyle ortaya çıkarılması... Ve her gün bir adım daha ilerlemesi ülkenin bütünlüğü için, coğrafyamızın bölünmemesi için büyük bir ümittir ve var olma gücüdür.
Takdir edersiniz ki; ortaçağ dönemlerindeki küfrün, şirkin, inançsızlığın, despotizmin, dayatmanın birer örnekleri durumunda olan Arap yarımadasında bulunan Mekke Vadisi’ndeki Kureyşlilerin "Büyük sanadil" denilen şirkin baş temsilcileri ve duayenleri vardı.
Elbette ki bunların başını çeken o günkü cahiliye döneminin baş temsilcisi olan Ebu Cehil’lerdi.. Übey ibnu Halef’lerdi.. Udbe ve Şeybe’lerdi. Hatta Ebu Leheb’ler, daha burada hatırlayamadığım çok önemli şahsiyetler vardı.
Bunların temel hedefleri, insanları cehalet bataklığına gömerek kendilerini söz sahibi etme ve ideolojyalarını gerçekleştirme özentisiydi.
Bu keferetül fecerelerin başları daralınca hemen İslamın gelişmesini engellemeye çalışırlardı. Köşeye sıkıştırıldıkları zaman da Arap yarımadasındaki en büyük danışmanları ve casusları olan yahudilerle işbirliği içerisine girip "fitne" çıkarıyorlardı.
O dönemde Ubey ibnu Halef’ler ve Abdullah ibnu Sebe’ler gibi müşrik ve münafıklar vardı.
Tıpkı yıllardan beri ülkemizde devletin derinliğinde gizlenerek yaşamakta olan Ergenekon Terör Örgütü’nün temsilcileri ve üyeleri gibi..
Aynen yukarıda ifade ettiğim şekliyle; O eski Arap Cahiliye Devri’nin Ergenekon’cuları gibi.
Ülkemizi ve insanımızı küfrün, inançsızlığın, edepsizliğin kol gezdiği dönemlerde hep onlar bu tür olumsuzlukların savunucusu olmuşlardır.
Tıpkı tek parti dönemdeki şeflik ve dipçik devri gibi.
Ve o günün uzantısı olan bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin başındakiler gibi…
Aslında en üzücü olan taraf da bu milletin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bünyesine sızmalarıdır.
Milletin dişinden tırnağından alıp, devletin ve milletin varlığını ve bekasını güçlendirmek için var olan  şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri kurumunu "zan" altında tutmalarıdır.
Zira tek parti ve şeflik döneminin uzantısı olarak faaliyet gösteren  darbeci, cuntacı, postmodernci, 28 Şubat’çıların "burada" yer almalarıdır.
İşte halkın esef duyduğu olay da bu değerli kurumun bünyesinde böylesi Ergenekon duayenlerinin ortaya çıkmasıdır.
Gerçekten üzücüdür ve düşündürücüdür.
Aslında devlet, tüm kurum ve kuruluşlarıyla bir bütün olma hasebiyle ülkenin varlığını korumakla mükelleftir. Ancak bu koruma görevini ne yazık ki yıllardan beridir "kendi halkına" karşı yürütmektedir.
İçten içe "çalışmaktadır"!..
Hep halkıyla kavga etmiştir..
Ve onların "inançlarıyla" oynamıştır..
Laiklik denilmiş, ama Batı laikliğiyle değil..  Cumhuriyet Halk Partisinin "laisizmiyle" hüküm sürdürmüşlerdir.
İşte bakınız sevgili okurlar!
Dün, son dakikada gerçekleşen operasyonda kimler ele geçirildi.
Bu duayen isimlerin başını çekenler kimler? Kimlerin evi arandı ve daha kimlerin evi aranacak?.
Zaman zaman yazdığım gibi, bir zamanlar Milli Güvenlik Kurulu’nun Baş Sekreteri görevini sürdüren emekli Orgeneral Tuncer Kılınç da Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltındadır.
Bu insan, devletin şerefli ve savunma simgesi durumunda olan General üniformasını adeta halkın din ve inanç karşıtı olarak kulanmıştır. Büyük din düşmanlığını kendine görev telakki etmiştir. Kendi çıkarını ön planda tutmuştur.
Bu emekli General, eğer hatırlardan silinmemişse Milli Savunma İnşaat Emlak Daire Başkanlığı bünyesindeki yolsuzluk operasyonu yapılıp ortaya çıkarılan büyük rütbeli generaller arasında değil miydi?
Ve Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral İlhami Erdil de yok muydu?.
İyi hatırlıyorum.. Bu olayın başrolünü üstlenen Karadenizli bir müteahhit idi.. Bu emekli paşanın döneminde Milli Savunma Bakanlığı İnşaat Emlak Daire Başkanlığı bünyesinde bulunan tüm Türkiye’deki inşaatların yüzde 60’ını bu müteahhit yapıyordu.
Ve bu müteahhitle Tuncer Kılınç arasında adeta kirvelik söz konusuydu.
Ailece sımsıkıydılar. Beraberlik ve birlikteliklerini sağlama bağlamışlardır.
Hatta o müteahhit, Ankara’nın Gölbaşı’ndaki Uğul Bey Kışlası’nı inşa etme taahhüdünü sürdürüyordu.
O inşaatın ilk keşif bedeli 120 trilyon ise de, proje muhtevasını genişleterek 600 trilyona çıkarmıştı.
Ve bunun başrolünü de bu Tuncer Kılınç paşa sürdürüyordu.
Zira yakalanan müteahhidin ev ve işyeri aramasında bulunan not defterinde 180 bin doların Kılınç Paşa’ya verilmiş olduğu gösteriliyordu.
Savunma faslına gelince, bu paranın o müteahhitten ev almak için borca alındığını söylüyordu.
Bu anlattıklarım daha devede kulak bile değil.
İşte bu tür olumsuzluklar, ne hazindir ki resmi üniforma altında yapılıyordu.
Evet!
Yine sadede gelelim.
Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz.
O da küfrün ve şirkin baş duayenlerinden birisiydi.. O da gözaltında.
Prof. Yalçın Küçük, İbrahim Şahin, emekli Orgeneral Kemal Yavuz, emekli Albay Çınar da gözaltında…
Uzun süre Genelkurmay’ın hukuk müşavirliği görevini sürdüren emekli Tümgeneral Erdal Şenel de gözaltına alındı.
Evet! İşte bu çağımızın cahiliye duayenleri bugün devletimizin ve yüce yargının girişimleriyle gözaltında.
Artık hukuk gerekeni yapar diye düşünüyoruz.
İnanın olup biten tüm faili meçhul cinayetlerin temeli onlara dayanıyor.
Sevgili dostlar bir de şuna bakın. Evlere şenlik..
Yazar Hasan Karakaya şöyle diyor:
"Ergenekon’dan Terör Devleti İsrail’e Bir Yol Gider"
İşte bu yolu devlet yavaş yavaş keşfediyor.
Yazar Hasan Karakaya dünkü yazısında devamla şöyle diyor:
"Kulağımın biri Silivri’den gelecek haberlerde.. Diğeri Gazze’den yükselen "feryat"larda. Silivri’deki Ergenekon Terör Örgütü Duruşması’nda yapılan ‘çapraz sorgu’ları izlerken, bir yandan da Terör Devleti İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği ‘soykırım’ boyutundaki ‘katliam’la ilgileniyorum… İster inanın, ister inanmayın, ‘acaba’ diye sormaktan kendimi alamıyorum; ‘Acaba Ergenekon Terör Örgütü duruşmalarıyla İsrail’in saldırıları arasında bir bağlantı var mı?..’
Ne dersiniz; ‘zamanlama’ sizce de ilginç değil mi?.. Biliyorsunuz, ‘Ergenekon Terör Örgütü duruşmaları’nın başlamasıyla birlikte gerek Türkiye’de, gerek Türkiye dışında ‘dünya çapında olaylar’ meydana geleceği yazıldı, çizildi…
İşte bu yazılıp-çizilenleri hatırlayınca; ‘Acaba İsrail ve ABD, bir taşla birkaç kuş birden mi vurmak istiyor?.. Dünyanın dikkatini Gazze’deki katliama çekmek isterlerken, Ergenekon duruşmalarını gözlerden gizlemek mi istiyorlar?’ sorusu aklıma geldi.
Bu soruyu sorunca, akla yeni bir soru geliyor?.. İnsan, ister istemez soruyor:
‘ABD ve İsrail, Türkiye’deki faili meçhul cinayetlerin neresinde?.. Üzeyir Garih cinayetinde, Danıştay cinayetinde ve Necip Hablemitoğlu cinayetinde CIA ve MOSSAD’ın parmağı var mı?"
Sevgili okurlar!
Burada biz de bir ilave yapalım. Bu kanlı terör örgütünün Türkiye’nin başına ördükleri çorapların milyarda biri değil daha.
Devede kulak bile değil…
Bize göre bu sivrisineğin vızıltısı gibidir…
Yargı ve polis bu projenin muhtevasını daha da genişletmelidir…
28 Şubat’taki bazı emekli generallerin günlüklerinde neler var? Oraya inmeliler…
1997, 1998, 1999 ve 2000’li yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki sıkıyönetim bölgesinde görev yapan o günün JİTEM’in kilit noktasındaki Albay’lar ve General’ler…
1993, 1994 ve 1995’teki Jandarma Alay Komutanı emekli Jandarma Kıdemli Albay E.H… Tuğgeneral F.D'tan tut, Korgeneral D.T paşaya kadar…
İstihbarat Şube Müdürü o günün yüzbaşısı bugünün Albay’ı A.O.C, o günün DGM Başsavcısı N.Ç. ve uzantıları Astsubay A.K'ya kadar. Ve daha neler neler neler…
İşte o dönemde bölgede meydana gelen faili meçhul cinayetler, uyuşturucu olayları, Yüksekova çetelerinin uzantıları, daha aklımıza gelmeyen birçok karanlık olay..
Örneğin o günün Diyarbakır’da, Şırnak’ta görev yapan Binbaşı C.T, şimdi Denizli’de Jandarma Alay Komutanı, Albay rütbesi taşımaktadır.
Bölge insanı hakkında yazdığı raporlarla, bölge insanının yüzde doksanını fişlemiş ve hain ilan etmiştir.
E.H.'ye gelince.. Değişik zamanlarda yüksek rütbeli komutanlara yazdıkları dilekçeler ve raporlar nice ocakları söndürmüştür.
İşte buradan saygıdeğer savcı Zekeriya Öz’e hitaben bu isimlerin baş harflerini sunmak istiyoruz.
İsterse; tüm künyelerini aleni bir şekilde iletirim.
Onun için lütfen bizim de ifademize başvurarak, tüm olup bitenleri zaman, saat, gün, ay ve yıl göstererek hepsini deşifre edebiliriz…
Bölgede yaşanan kirlenme ve karanlık odakları tümüyle bu anılan isimlere odaklıdır.
Daha hatırlayamadığım nice isimler var.
Bunların bazıları o dönemin MİT Bölge Başkanı C.U'yle işbirliği yaparak yanlış, yalan ve tezviratlarla dolu raporlar tanzim ederek yöre insanını fişliyorlardı.
Bilim Araştırma Vakfı (BAV)’nın aylardan beri günlük yazılı medyamızda sayın Başbakanımıza ve sayın Adalet Bakanımıza hitaben yazdıkları açık mektup nasıl ki Ergenekon Terör Örgütü’nün kirli çamaşırlarını ortaya koymuşsa, biz de zaman zaman aynı biçimde sayın Başbakanımıza, sayın Adalet Bakanımıza, hatta Büyük Millet Meclisimize sesleniyor ve diyoruz ki, lütfen bize de kulak verin.
Bu Ergenekon Terör Örgütüyle yapılan mücadelenin kutsal bir mücadele olduğunu, kanlı terör devleti olan İsrail’le nasıl mücadele gerekiyor ise, aynı o anlayışın bir nevi uzantısı olan Türkiye’deki Ergenekon terör örgütü mü diyelim, veya Ergenekon terör darbesi mi diyelim. Bunların kökünü getirinceye kadar mücadele etmek gerekir.
Hükümetin, polisin ve yargının başlalattığıı bu çaba hiçbir zaman gevşetilmesin..
Masonların Ergenekon Terör Örgütü’nü etkileri altına aldıkları ve kendi emelleri doğrultusunda kullandıkları birçok delille sabittir.
Bu localar tümüyle İsrail’deki siyon tepesinden yükselen zehirli sesin bir uzantısıdır ve temsilcileridir.
Ergenekon Terör Örgütü’nün bayrağı bu delillerden bir tanesidir. Söz konusu bayrağın sol köşesinde yer alan Gönye ve Pergel yüzyıllardır masonlarca kullanılan sembollerdir.
İşte, Bilim Araştırma Vakfı (BAV) camiası tarafından tespit edilen bu önemli bir delildir…
Biz burada özetle diyoruz ki, bu kirlenmenin, bu karanlığın, bu edepsizliğin ülkede kol gezme fırsatını artık verilmemelidir.
Olayların derinliğine inilsin, öylesine ümid ediyoruz ki daha çok önemli hedeflere ulaşılabilir.
En derin saygılarımla….