SURİYE ve KİRALIK KATİL!?

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü sohbetimize başlarken öncelikle beni düşündüren “El-Hacc” suresinin 38. Ayet-i Kerimesi’dir.

Tabii ki bu ayeti düşünmemdeki etken;

Tefekkürle "kelimesi kelimesine" bugünkü dünya ve özellikle İslam ülkelerinin konjektörünü bize açıkca anlatmasıdır!

Keza aynı paralelde Buhari’den ve Müslim’den sahihi kat-i (Dayanaklı) olarak nakledilen hadisi şerif!

Bu anılan Ayet-i Kerime’nin yüce meali ile Hadis-i Şerif’in mana yüceliklerini özellikle İslam dünyasına ve Müslüman geçinen ülkelere çok şeyleri hatırlatıyor; ama anlayana!

Bakınız, sevgili dostlar.

Anılan ayetin yüce meali bize şöyle buyuruyor;

“Şüphesiz ki Allahû Teâlâ iman edenlerin müdafiidir (savunucusudur). Kesinlikle Allah hiçbir haini, hiçbir nankörü sevmez ve kendine dost etmez”

Ama görünen odur ki İslam dünyasına saldıran bunca hain, bunca nankör katillerin önü açılmaktadır.

Ezilen savunmasız kalan sözüm ona çağdaş dünyanın pis bakışları içerisinde her gün yüzlerce mağdur ve masum insan Suriye’de katlediliyor.

Savunmasız olarak nice ocaklar söndürülüyor, öylesine ümit ederiz ki geç de olsa Allahû Teâlâ hiçbir zaman sözünü ters döndürmez.

İllaki bu Müslümanların savunucusu olacak hem de katbekat.

Hain ve nankör olan Suriye’nin lideri ve onun yaltakçıları Allah’ın yüce kudretinin eli,  illaki enselerinde olacaktır.

Ama ne çare ki insanlar Allah’a güvenmedikleri için yüce İslam’ın tüm çizgilerini geri plana bıraktıkları için mücadelelerinde zaman zaman başarısız kalıyorlar.

Ve aynı zamanda müdafileri olan Allahû Teâlâ’nın savunması da biraz gecikiyor.

Ama unutmayalım ki Allah’ın yüce 99 isminin ortasındaki isim “El-Müntakim” olup çok kudretli ve intikam alıcı olarak bilinmekte!

Sonuncu isim ise çok sabırlı manasını taşıyan “Sabur” ismidir.

Evet, bir de şu Hadis-i Şerif’i hatırlayalım.

Bediüzzaman Hazretlerinin “Mu’cizatı Ahmediye” isimli risalesinde Hadis-i Şerif şu şekilde nakledilmiştir.

Hadisin orijinal metnini buraya taşıyamadığımız için ancak manasını ifade eden Türkçe tercümesini sizlerle paylaşıyorum.

“Yolda yürürken kendilerini değişik, uygun olmayan bir şekilde sallanarak yürüdüğünüz zaman veya lüks arabalara binerek başkasına karşı gururla gösteriş yaptığınız zaman Farisi (acem) ve Rum kızlarını da nikâhsız olarak kendi aranıza soktuğunuz zaman bekleyiniz ki Allahû Teâlâ belanızı içinizden verir.

İçinizdeki kötüleri size musallat kılar.

İyi insanları da susturmaya çalışırlar.”

İşte bu Hadis-i Şerifin manası bize çok şeyleri anlattığı gibi içimizdeki birileri milli ruhla güzel bir şeyler yapmak istiyorsa da, heyhat çıkarcı ve rantiyeci bir anlayış mecliste dahi olsa onu engellemeye çalışır.

İşte bu hadis bize bunu tüm çıplaklığıyla anlatırken bize düşen odur ki kendimize çeki düzen vermektir, yoksa halimiz tavrımız hiç de iyi değil.

Bu şekilde haber vermiş olan bu Hadis-i Şerif devrisaadetten tam otuz sene sonra sahabeler arasında çıkan savaşların başlangıcı olmuştur.

Bu savaşın temel dayanağı Yahudi asıllı kendini Müslüman gösterip münafıkça iş uyduran Abdullah İbnü Sebe’den başlamıştır.

Sevgili okurlar.

Anılan “Hacc” suresinin 38. ayetin mealiyle bu Hadisin yüce mana değeri gerçekten bize her şeyi anlatmaktadır.

* * *

Evet, Müslüman Arap dünyasının yıllardan beri Osmanlıdan ayrılıp pusulasını şaşırarak devletçikleri kurup hain ve nankör liderleri başlarına geçirmiş olup haddi hesabı gelmeyen kan dökülüyor.

İnsanlar tehcir ediliyor.

Komşumuz olan Suriye’nin Nusayri, Dürzî bir mezhebe mensup aslında İsrail ajanı olarak babasından beri yıllar öncesinde büyük meblağ para karşılığında Suriye’yi, Golan Tepesini, Lübnan’ı, Filistin topraklarını, İsrail’e peşkeş etmişlerdir.

Ama ne çare ki adı Beşar, babasının adı Hafız, kardeşinin adı Mahir, amcasının adı da Rıfat…

Tüm bunlar Avrupa’daki, batı dünyasındaki bankalarda olan zengin bir servetle yetinmeyip Suriye’deki masum, mağdur ve mazlum inanan Ümmeti Muhammediyeyi acımasızca katletmektedir.

Demek oluyor ki İslam dünyası da bu hainlere göz yumduğu gibi Allah da artık bu Müslüman ülkelerinin de müdafii olmaktan şimdilik haliyle ara vermişçesine İslam dünyasını sabırla bekletiyor.

Hainleri sevmediği halde onların önünü de açarak fazlasıyla kan akıyor.

Türkiye cumhuriyeti hükümeti ve devleti ise bir çırpıda buna saldırıp da kartal gibi Şam’dan kaldırabiliyorsa da ama içteki bozukluktan, meclisteki hain muhalefetten dolayı iktidar bunu da maalesef yapamıyor; çünkü Türkiye’deki iç bozukluktan dolayı bu hükümet değil hangi hükümet olursa olsun herhangi bir devletle çarpışmaya, bir devletle savaşmaya müsait değildir.

Diğer İslam ülkeleri ise uzaktan forta atarcasına vuruyorum, kırıyorum, şunu yapıyorum diyorlarsa da ama heyhat olan olmuş, bitmiş, bir şey kalmadı dökülen kanlar Suriye’lilere aittir başka kimseye ait değil.

Evet, gerçekten içimiz acıyor, kolay değil kanımıza dokunuyor; ama elden gelen bir şey yok.

İslam dünyası da kendine biraz çekidüzen versin, lüks yaşama girmesin, son model arabalara binip yoksul ve masum insanlara karşı riyakârane ve göstermelik olarak kimseye göstermesin bu bir.

İkincisi de çarşı pazar rasgele namahrem olan gencecik bayanları da gizli fuhuş sektörlerinin elinden de kurtarmaya çalışsınlar.

Çünkü hadis bunu bize anlatmaktadır.

Amma velâkin ne yapacaksın.

* * *

Bakınız, dünkü Sabah gazetesi manşete şöyle bir başlık yazmış;

“HA ESAD HA İSRAİL”

Haber şöyle devam ediyor;

“Beşar Esad’ın milisleri Humus’ta çocukları annelerinin gözü önünde katletti, İsrail savaş uçakları Gazze şeridinde çoluk çocuk demeden ölüm yağdırdı”

Evet, insan bu haberleri okuduğunda ve bu çekilen manzarayı gördüğünde insan artık şu ifadeyi kullanmaktan kendini alamıyor; yazıklar olsun, evrensel (!) kandırıcı sahtekâr ve korkak dünya ya.

Esad ile Netanyahu’nun yan yana resimlerine de nefretle bakıp tuh demekten başka bir şey yapamıyoruz.

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten vahşet yağıyor, bugün bir canavarlaşma söz konusu dünyada.

Bu haberin özeti olarak birkaç kelimeyle size ifade etmek istiyorum;

“Suriye’de Esad’a bağlı birliklerin Humus kentine girince tam bir katliam yaptığı ortaya çıktı.

Karmel Zeytun ve El-Adeviye semtlerinde çeşitli evlerde 57 kişinin cesetleri bulundu, öldürülenlerin 23’ü çocuk 28’i kadın 6’sı da yetişkin erkekler.

İsrail hava kuvvetlerinin Gazze şeridine yönelik ölümcül saldırıları durmuyor, savaş uçakları geçen Cuma gününden beri Gazze topraklarına elli saldırı düzenledi, ölü sayısı 23’e yükselirken 80’den fazla yaralının olduğu da açıklandı”

Evet, dünya bu vahşete ne diyecek?

Ve kendisine utanmadan medeni olma vasfını nasıl verecek?

Zaman Gazetesi dünkü nüshasında şöyle bir haber yazmış;

“SURİYE’DEKİ KATLİAM VAHŞETE DÖNÜŞTÜ”

“Birleşmiş Milletler ve Arap Birliğinin özel temsilcisi Cofi Annan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed’le görüşmesini tamamlayıp ülkeden ayrılması ardından ordunun operasyonları arttırdığı bildirildi.

Ülkedeki muhalif yapılanmalardan genel devrim konseyinin verdiği bilgilere göre sivillere karşı insanlık suçu işlenen Humus’ta taş üstünde taş bırakılmadı.

Kerim El-Zeytun bölgesinde dün sabaha karşı büyük bir vahşet yaşandı, 23’ü kadın 28’i çocuk olmak üzere 78 kişi katledildi”

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten dünya ve Suriye sabırsızlıkla adli ilahi bekliyor.

En derin sevgi ve saygılarımla.