TANINMAYAN DÜŞMANIN ZARARI!!!? (III)

Evet, Söz’ün sevgili okurları.

Bugün de yazımıza başlık olarak kullandığımız;

“TANINMAYAN DÜŞMANIN ZARARI” başlığı altında, bir çok mevzuuya irdeleyip, "seri yazı" şekilinde sizlerle sohbet edeceğiz.

Zira ifade edilen başlık "mana itibariyle" çok kapsamlıdır.

Birçok yönüyle bilinmeyen ve gizli kalan tarih sayfalarını kapsamına alıyor ve kamuoyuna açıklıyor.

Gerçekten ülkeleri, toplumları ve özellikle İslam ümmetini içten vuran, “El-Kuvvet’ül Hafiye” (gizli güç, bilinmeyen sır) toplumları hezimete uğratıyor.

Devletlerin bünyesinde saklana saklana o devletleri hezimete uğratıyor..

Fitne yapı olarak "hep gizliliğini" koruyor.

* * *

Anılan “El-Kuvvet’ül Hafiye” Arapça bir ibare.

Varlığı "asırlarla" ifade ediliyor.

Özellikle Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde hayli "faaliyet" göstermiştir.

Cihanşümul Osmanlı devletinin son dönemlerinde “Islahatçılık” ve “Tanzimat Fermanı” diye 1839’larda devletin bünyesine yerleşmiş ta 1908’lere kadar gelmiş…

“Islahatçılık” ve “Tanzimat Fermanı” adını taşıyan bu hareket, devletin köküne yerleşmiş, "siyasi bir ağaç kurdu" gibi devleti içten içe çürütmüştür.

Dolayısıyla Ulu Hakan Abdülhamit Han’ı tahttan indirinceye kadar!

İttihat Terakki Cemiyeti, Fransa’dan ve İngiltere’den aldıkları direktiflerle yola çıkmış ve bu gizli güç devleti çökertmiştir.

Ta cumhuriyetin başlangıcıyla İslam hilafetini dağıtıncaya kadar..

Gizlenen o sır kuvvet, cumhuriyeti kuranları dahi kapsamına almış ve böylece tiyatro 1924’ten 1950 ve 1960’lara kadar hatta 28 Şubat 1997’lere kadar süregelerek, oynanmıştır.

Her nedense tiyatroyu düzenleyen senaristler bu senaryoyla yetinmemişler, 2003’lere kadar daha büyük bir darbe yapmaya soyunmuşlar.

Ama Allah’a yüz bin şükürler olsun ki eline, yüzüne bulaştırmışlar.

Balyoz davası olsun, Ergenekon davası olsun, içine boğulup gömüldüler.

Bu gizli güç, Fransa’yı da İngiltere’yi de kapsamına almış ve o devletlerin bünyesine yerleşmiş, beraber iş yapmışlar ki Yahudi dünya hükümetini kurup, toplumlar üzerine musallat olarak insanlığı ve özellikle İslam dünyasını sömürmektir.

Özellikle kullandıkları slogan, hürriyet, uhuvvet ve müsavat olmuştur.

Masonlar; Yahudi hükümetlerinin plan ve projelerini inşa edip, uygulamaya koymak isteyen gizli bir Yahudi lobisidir.

İşte bu el ve lobi, gerçekten hain bir oluşumdur.

Sömürüyor ve toplumu gizli hain planlarıyla sömürmeye çalışıyor..

Bunun da hedefi illa ki devletlerin bünyesine yerleşip, hain münafık tinetli insanları işbaşına getirmektir.

Tıpkı Mısır’ın 1917’lerden günümüze kadar gelen oyun ve hazırlanan tiyatro gibi.

Aynı tiyatro Türkiye’de de sahneleniyor.

Türkiye’nin daha eski..

1840’lı yıllardan başlamış ve günümüze kadar devam ede gelmektedir.

Bakınız, Mısır bu tiyatronun ne kadar tehlikeli oyunlar içerdiğini, 1928’lerde görmüş ve hemen İhvan-ı Müslimin teşkilatını kurmuştur.

Hasan-ül Benna’ların, Seyyid Kutub’ların, Abdulkadir Avne’lerin, ta Mursi’ye kadar.

Bu İslam’ın birer tane bayrağı durumunda olan büyük ulema kesimlerini bir çırpıda cuntalarla, dönme, kanı bozuk, tineti ve karakteri dışa bağlı uşaklar, kocaman Mısır’ı bugün bu hale getirdiler.

İşte ilk olarak Mısır’da demokratik yöntemlerle Milli İradeyle halkının yüzde 51 oyunu alan o kahraman lider Muhammed Mursi ve onunla beraber yola çıkan ilimle irfanla dopdolu büyük düşünürler bugün ne çare ki Mısır’ın cunta mahkemelerinde (tiyatrosunda) yargılanıyorlar.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Türkiye’de insanlarımız, yavaş yavaş uyanıyor ve inşallah pusulasını şaşırmadan yolunu çizmiş ve nice nice Mursi’leri katlayan, başta Başbakan Sayın Erdoğan olmak üzere daha nice siyasi kahramanlarımızın varlığı söz konusu.

Türkiye inşallah uyanmıştır.

Amma dünkü yazımda da belirttiğim gibi siyasi rant peşinde koşan, hiç unutmayalım ki nice hafiye kuvvetler (gizli güçler), partinin etrafını sarmış.

Yanıltıcı oyunlarla sahnede rol verilmek istenen tiyatrocular var.

Bu tiyatrocular, layık olmadığı halde makam ve mevkileri rant uğruna işgal edip, partiyi ve Başbakanı zor duruma sokmaya çalışırlar.

Zira onlar için dava mühim değildir.

Rant mühimdir.

Makam ve mevki mühimdir.

Kişisel makam ve çıkar söz konusudur.

Bu olunca, halkın nefretine neden olurlar ki yine zarar gören bu partidir, bu halktır.

***

Son aldığımız bazı bilgilere göre bu partide özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yıpranmış insanlar, isimleri hep rüşvet ve şaibelerle kirlenmiş zevatın "yeniden" rol almak isedikleri söz konusudur.

Hizmet aşkıyla layık olan insanların önüne geçerek bir yerlere gelme hevesindedirler.

İştah ve istekleri çok keskindir.

Ama inşallah Başbakan bunun farkındadır.

Bir daha böyle bir yanlışa imza atmaz.

Zira geçmişe yönelik aynı macera yaşandı Diyarbakır’ımızda.

Travma ile Tramvay’ı birbirinden ayırt edemeyecek kadar aciz ve cahil adayların varlığı söz konusu oldu.

Ve o günden bugüne kadar Diyarbakır hep kaybetti.

Bunu da belirtmeden geçmek istemiyorum.

AK Parti döneminde Diyarbakır’a gelip giden Valilerin biri diğerinden daha kaliteli, daha aktif, daha uyanık ve değerli Valilerimiz olmuştur.

Özellikle Sayın Efkan Ala, Hüseyin Avni Mutlu, Mustafa Toprak ve son Valimiz olan muhterem, çok saygıdeğer Cahit Kıraç Valimiz.

* * *

Bu yazıyı yazarken bana İstanbul stüdyomuzdan gelen bir istihbarat.

Dediler ki, Vilayetin karşısında yıllardan beri asılı olan “Ne Mutlu Türküm Diyene” tabelası indirilmek üzere acele bir muhabir gönderin.

Bu gelen bilgi şahsen beni ve tüm Diyarbakır insanını mutlu etmiştir.

Irkçılık ve faşizanlık kokan böylesine eski kalıntılardan ibaret tabelaları alaşağı eden Sayın Valimize ve Vali Yardımcılarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.

§Zira bu devletin simgesi üzerinde, Türkiye Cumhuriyeti unvanını zaten taşıyor.

Bu devleti devlet yapan aziz milletimiz, Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Acem’iyle, Zaza’sıyla, Çerkez’iyle bir bütün olarak bu ülke coğrafyasında yaşamaktadır.

Vergileriyle, askerleriyle, tüm güçleriyle devletini ayakta tutan bir millettir ama bu milleti gerçekten millet yapan Türkçülük, Kürtçülük, Arapçılık taassubuna dayalı değil, iman, izan ve yüce İslam dinine intisapla büyüyüp, gelişen bir toplum.

Bu her şeyi kapsıyor yeter de artar bile.

Tabelalarla, sloganlarla hiçbir millet, millet olamamış ve olamaz da.

Devletlerin bünyesinde oynanan tiyatroların, darbeci Siyonistlerin, Ergenekoncuların, BÇG’cilerin tahakkümüne de “artık son” diyelim.

En derin sevgi ve saygılarımla.