TARİHİ GERÇEKLER ve TÜRKİYE!??

Evet, değerli can dostlar.
Milletçe “artık yeter” demeliyiz ve demokratikleşme baharına girmeliyiz.
Gerçekten Türkiye artık kabuğunu değiştirmelidir.
Yepyeni terû taze bir Türkiye oluşturulmalı.
Hem de nasıl bir Türkiye!.
Yediden yetmişine kadar; tarihine kültürüne, ahlakına, çağdaş teknolojisine girmelidir.
Yakın tarihimiz yani şu geçen cumhuriyet dönemindeki başımıza gelenleri de çok iyi irdeleyip araştırmalıyız.
Ve ona göre strateji belirlemeliyiz.
Tabi yediden yetmişe kadar her  insanımıza da tanıtmalıyız ve anlatmalıyız olup-bitenleri.
Aslında;
Her şey gün gibi aşikâr, her şey su yüzüne çıkmıştır.
Tüm çıplaklığıyla berraklaşan tarihi kirlenmeler bir bir ortaya çıkmaktadır.
Devletin birçok kurum ve kuruluşlarıyla ne kadar karanlıklar içerisinde halka ağır faturalar mal ettirmiş olduğu gerçeği ve tabulaştırılmak istenen ne kadar kirlenmeler, fitne unsurları varsa her gün biraz daha ortaya çıkmaktadır.

* * *

İnanın, sevgili dostlar.
Şu 1923’lü yıllardan günümüze dek bu ülkede yaşanmakta olan fitne kasırgaları, fesat ve bozgunculuk belaları hem maddi hem manevi birer depremler olarak algılamamız gerekir.
Yanlış, batıl, yalan, fitne ve iftiralarla devleti yönetmek isteyen nice Ergenekonlar, nice andıçlar, nice darbeci cuntaların, Batı Çalışma Gruplarının varlıkları Türkiye’yi apayrı maceralara sürüklemiştir.
Tüm gerçekleri tersyüz ederek özbeöz milletiyle ters düşen daha nice hain planlar, nice komplo teorileri, nice hileli andıçlaşma ve sahte fişlemeler icra edilmiştir…
Aman ya rabbim!
Her sabah güneş doğarken, güneşin doğmasıyla uyanan bir Türkiye basınla günlük yazılı medya sayfaları açıp okuduğunda insanın dünyası değişir, sirkelenme hali insana gelir.
Bugüne kadar seksen doksan yıllık bir geçmişte insanlarımızın üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş birer mezar-ı müteharrik durumuna sokulmuş bir Türkiye’yi yaşamış bu millet.
Mezar-ı müteharrik dedik, yani canlı yürüyen bir mezar; ama mezardır.
Zira insanların üzerine kasten bilerek ölü toprağı serpilmiştir.
Artık yavaş yavaş demokratikleşen Türkiye her gün kendine yeni bir bahar zemini hazırlayıp nice baharlara doğru yürümeli.
Objektif olarak olaylara bakmak gerekir.
Batıl inanç ve ideolojilere “paydos” demekle her gün yeni gaflet uykularından uyanmalıyız.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.
Gerçekten derinden derine insanı düşündüren şu silahlı kuvvetlerimizin bünyesinde tabulaşmış, adeta “putçuluk anlayışı” milletin beynine zorla enjekte edilmiş şu askeri vesayetler zinciri ve şu batıl Kemalizm unsuru, sahte Atatürkçülerin türemesi varya.
Şu şarapçı, zorba, kendini beğenmiş birer dikta unsuru haline getirilmiş Ergenekoncu generaller.
Keza bu paralelde Cumhuriyet Halk Parti’nin meşhur iki eski bakanı olan Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay’ın yargının bünyesine sokmuş olduğu habis, rüşvetçi unsurlar.
Tüm bu olumsuzluklar Türkiye için birer manevi tsunamiden ibarettir.
1999’daki Marmara depreminden daha çok tehlikeli, 23 Ekim 2011’deki Van depreminden kat kat daha tehlikeli.
Zira bu depremler gerçekten birer ilahi afetlerdir, bize bir ders-i ibret vermiştir ve zaman zaman vermeye de devam ediyor.
Allah korusun, Allah saklasın, bir daha yaşatmasın.
Amma velakin bu tür maddi depremlerden daha tehlikeli depremler ki devletimizin bünyesinde oluşa gelen çok karanlık kurullar “putlaştırılmış ve tabulaştırılmış” milletimizi gerçek macerasından çıkartıp tarihi kültüründen, imanından, izzet ve şerefinden, ekonomisinden, teknolojisine kadar her şeyden kasıtlı olarak mahrum bırakan fesat unsurlar olmuştur.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.
Üç günden beri günlük yazılı ve görsel medyamızın birer tane satırbaşı olarak geçen olaylar ve olup bitenlerin başını çeken firari bir generalin yurtdışına kaçması, sahte kimlikle firar edilmesi sürmanşetlere taşınmıştır, hem de büyük puntolarla hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin omzundaki şerefli üniforma gösterilerek.
Gerçekten düşündürücüdür.
Allah’ın insanlara bağışladığı, tefekkür ve düşünce duygularını herkes artık kullanmalıdır.
“Nerden nereye geldik?” denmelidir.
Evet, manşetten verilen haber şöyle;
“FİRARİ GENERAL PAŞALARI YAKTI”
“Sahte kimlikle firar eden Tümgeneral Mustafa Bakıcı, kaçma şüphesi yok diyerek tahliye bekleyen paşaların umudunu bitirdi.
Hakkında yakalama kararı bulunan, “internet andıcı” davası sanığı Tümgeneral Mustafa Bakıcı’nın firarı herkesi şok etti.
Sahte kimlikle Irak üzerinden Rusya’ya kaçtığı belirlenen Mustafa Paşa, tutuklu generallerin ‘kaçma şüphesi yok’ dayanağını ortadan kaldırdı”
Bu bir.

* * *

Dün yine bazı gazetelerin manşetine düşen ve ulusal televizyonların ekranlarına giren bir haber, hem de insanı şok eden bir haber.
Gerçi yavaş yavaş bu millet bu tür kirlenmelere alıştı da yine de çarpıcı ve dikkat çekicidir.
“YÜCE DİVAN’DA İLK KEZ BİR YARGI MENSUBU YARGILANACAK”
“Yüce divan sıfatıyla toplanan Anayasa Mahkemesi’nde Yargıtay 6. Hukuk Dairesi eski Başkanı Hasan Erdoğan’ın yargılanmasına bugün başlanacak”
İşte buyrun sevgili okurlar pirinç taşlarının ayıklanmasına.
Bu zatı muhterem, CHP’li Mehmet Moğultay’ın veya Hekimhanlı Seyfi Oktay’ın atadığı hâkimlerden biri.
“Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun yüksek yargıda rüşvet iddialarıyla ilgili soruşturmada adı geçen eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan’ı yüce divana göndermesiyle ilk kez bir yargıç yüce divanda hâkim karşısında olacak.
Davada savcılık görevini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Başsavcı vekili yapacak”

* * *

Bir de Türkiye kamuoyuna bomba gibi düşen şu “Dersim bildirisi”
Tunceli CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün “Dersim Katliamını CHP eliyle devlet yaptı, Atatürk’ün de haberi vardı” açıklaması bugüne kadar CHP’nin kirli şalla üstü kapatılarak izole edilmiş gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
Dersimli kahraman Aygün’ün bu yürekliliği, cesareti tarihe mal olmuştur ve edilmelidir.
Buradan tebrik ediyoruz, kutluyoruz ve Allah yardımcısı olsun diyoruz.

Dersim katliamında CHP’nin rolüne dikkat çekince parti içinde şimşekleri üzerine çeken Tunceli Milletvekili Sayın Aygün’ün Kemal Kılıçdaroğlu’nun akrabası olduğu ortaya çıktı.
Dersimli Aygün ve Dersimli Kılıçdaroğlu’nun teyze çocukları olduğu ortaya çıktı; ama yolları ayrı.
Bu doğrultuda Başbakan Erdoğan’ın CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Dersim Katliamındaki suskunluğunu eleştirerek şöyle dedi;
“Tarihinle yüzleş, vekili linç etme..”
Ve Kılıçdaroğlu’nu da uyardı.
Ya bir de;
“Öcalan’ı 1971’de Org. Turgut Sunalp serbest bıraktı” haberi..
Yani efsanevi Horoz Partisi’nin lideri…
Bu habere ne dersiniz?
AK Partili Şamil Tayyar 1971 muhtırası sonrası gözaltına alınan Abdullah Öcalan’ın dönemin 2. Genelkurmay Başkanı Org. Turgut Sunalp: “Bizim adamımızdır” diyerek hapisten kurtardığını söylüyor.
Tayyar bir dönem Ergenekonun bir numarası olduğunu belirttiği Sunalp, devreye girdikten sonra Öcalan ile ilgili suçlamaların geri çekildiğini açıkladı.

* * *

Evet, değerli okurlar.
Türkiye; yaklaşık yüz yıllık bir geçmiş tarihiyle artık tanışmalıdır, kabuğunu değiştirmelidir, tüm pislik ve hıyanet şebekelerinin ve şer unsurlarının Türkiye’ye nelere mal olduğunu ve içinden çıkılamayacak bir duruma soktuğu kirli olayları görmelidir artık.
Devletin varlığını, ülkenin bütünlüğünü, milli birlik ve beraberlik anlayışını tehlikeye sokan bu tür fesat ve şer unsurları artık Sayın Erdoğan’ın ve AK Parti iktidarının sayesinde çürümeye, yok olmaya yüz tutmuştur.
Bu millet vicdanına, izanına danışarak her halükarda her platformda Başbakan’ın yanında yer almalıdır.
Her zaman söylediğimiz gibi;
Türkiye için, inanan bir millet için bu Başbakan bir şanstır, bu şansı kesinlikle ve kesinlikle aptalca kaçırmamalıyız.
Evet, sevgili okurlar.
Gizlenmiş, kasıtlı olarak üstü kapatılmış yakın geçmişimize yönelik çok büyük olaylar var.
Tıpkı Özal’a yapılan suikast gibi,
Büyük Birlik Partisi’nin merhum imanlı lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter suikastı gibi..
Ve Diyarbakır’ımızda ve bu bölgemizde özellikle SÖZ Gazetesi ve SÖZ TV ailesinin başına getirilen kasıtlı, dayanaksız yargılamalar, sahte belgeler ve devletin o kirlenme paralelinde bizlere karşı yapılan suikastlar ve kesilen ağır faturalar.
Bunların yanı sıra aynı anlayış paralelindeki devletin yargı gibi önemli kurumları ve bunların başındaki bazı savcı ve hâkimlerin bu kirlenmeye göz yummaları, görevlerini kötüye kullanmaları ve bugüne kadar yaptıklarının yanlarına kar kalması hepsi tarihi gerçeklerin birer silsilesidir.
Ama bir bir ortaya çıkacaktır.
Peşindeyiz; hiç bırakmayacağız,  elimiz yakalarında olacaktır.
En derin saygılarımla.