TARİHİMİZE GÖMÜLEN FİTNE UNSURLARI! (III)

Evet, sevgili okurlar.

Tarihimize gömülen fitne unsurlarını burada bir bir sayamıyoruz.

Ama dün saydıklarımızın bir nevi devamı olarak, bugün birkaç tane daha saymak üzere sizinle paylaşalım.

Daha sonra konumuzu daha detaylı bir analizle sizlere sunalım.

Aynı girişimci, teşebbüsçü cumhursuz cumhuriyetin kurucuları tarafından 30.12.1929’da doksan tane camiinin kapatılması, bazılarının yıktırılıp, yerle bir edilmesi.

23.12.1930’da Menemen Hadisesinin oluşturulması ve orada oyunun değişik versiyonlarıyla, türlü bahanelerle, Kubilay öldürülüyor ve Müslümanların boynuna atılıyor.

Oysaki önceden hazırlanan senaryonun gereği olarak birkaç esrarkeş ve sarhoş kişileri derviş kılığına sokarak Kubilay’ı öldüren aynı o esrarkeşler cemaatten sayılıp, cemaat insanı olarak lanse ettirilip, Menemen’deki Müslümanlara ağır bedel ödettirilmesi.

Tabii ki Başbakan İsmet Paşa.

Bu Menemen Hadisesi dolayısıyla bir Kubilay’ın öldürülmesi karşısında tam 28 kişi idam ediliyor.

* * *

06.06.1932’de İstanbul Süleymaniye Camisinde ilk hutbe Türkçeye çevriliyor.

19.09.1932’de 19 ilde halk evleri açılıyor.

20.09.1932’de Türkiye’nin 19 ilden başka 20 tane daha Anadolu’nun değişik yerlerinde halk evleri açılıyor.

19.07.1932’de Ezanın ve ikametin orijinal cümlelerinin resmen Türkçeye çevrilmesi.

02.01.1935’te ise Tatil günü Cuma olmaktan çıkarılıp, Pazar’a çevrilmesi ve keza Ayasofya Camisinin kapısına kilit vurarak, uzun bir süre kapatılması ve işçilerine o arada birçok caminin içinden halıyı kaldırıp, kürsü ve sandalye döşenmesi.

07.03.1940’da Köy Enstitülerinin yürürlüğe sokulması ve böylece resmen Anadolu’nun en ücra köşesine kadar bu okulların paralelinde tamamıyla inkâr, ilhad ve inançsızlık tedrisatı başlatılıyor.

Gençlik, böylesine İslami değerlerden uzaklaştırılmaya çalışılıyor.

O gündeki uygulamaya giren böylesine fitne unsurları, bugün Türkiye’ye çok büyük bedel ödettirmektedir.

İslam’ı kökten yıkıp, söndürme için değişik yöntemlerle yasalar çıkarılmış, Bakanlar Kurulu kanun hükmündeki kararları çıkarmış.

İnsanların beynine ve kalbine dahi müdahalede bulunmuşlar.

Bize göre vahametin en derini ve iğrenci de;

Ülkemizin insanlarının toplumsal olarak tüm günlük hayat akışlarını zedeleyen ve altını üstüne getirenleri tanımamaktır.

Ve gittikçe olayları unutmaktır ve o günün girişimcilerinin uzantısı olan bugünkü CHP’nin anlayışıdır.

Vahametin en vahameti bunlardır.

Ama bize göre daha bambaşka bir vahametli tehlike;

Halkın milli iradesini elinde tutup da, halk gibi yürüyemeyen siyasetçilerin ve siyasi partilerin bir türlü kendine çekidüzen vermeyip, partilerini ve çevresindeki insanları kirlenmeden, siyasi kirlilikten arındırılamıyorsa bize göre o da tehlikenin ve vahametin dik alasıdır.

Zira halk hala da genel çoğunlukla CHP’nin tarihi iğrençliklerini tanıdığı halde ve büyük gayret göstererek böylesine muhafazakâr partileri göreve getiriyor.

Fakat ne yazık ki parti anlayışıyla hiç alakası olmayan insanlar nerde varsa kendini sureti haktan gösteriyor ve halkı aldatabiliyor.

Büyük gaflet içerisinde kıvranıp duran halk ise sadece hedefini cumhuriyet dönemindeki karanlık odaklardan birileriyle birleştiriyorsa unutmayalım ki rant ve çıkarını ön planda tutan bu partilerin kapıları sonuna kadar açık tutuluyor, millet gibi düşünmeyen yanlış çevreler, o partilerin etrafını sarıyor ve böylece yıllar yılı verilen mücadele bir çırpıda havalara uçurulup, yok ediliyor.

Ansızın yıllarını bu memleket hizmetine veren AK Parti gibi bir parti ve lideri durumunda olan Başbakan ve her nedense partinin kadrolaşmasında bazı yanlış yapan uçlara dur diyemiyorlar.

Böylece parti gittikçe halkın partiye bakış ciddiyetini değiştiriyor.

Ve böylece halkın gözünden düşüyorlar.

Ve muhalefet de palazlandıkça palazlanıyor.

Hiç kimse de bir şey yapamıyor.

* * *

Oysaki “Görünen köy kılavuz istemez” misali, bu halk bu toplum ümmet anlayışıyla büyüyüp, yürüyen bir toplum olarak bin senelik tarihini ve kültürünü unutmamıştır, dostunu ve düşmanını da çok iyi bilmektedir.

Ancak ne var ki hamiyetkar ve muhafazakâr olarak görünen siyasi kadro ona oy verenleri kısa bir süreç içerisinde hayal kırıklığına uğratıyor insanları.

Ne bekliyorduk, neyle karşılaştık” dedirtiyor.

Zira bu partiye giren çıkanların haddi hesabı yok.

Bütün mevcudiyetiyle fedakarane çalışıp, maddi ve manevi gücünü ortaya koyarak, büyük fedakarlıkla yola çıkan bu halk sağına soluna bakıyor, kendi emsalini ve kendisi gibi düşünenleri bulamıyor.

O partiler, netice itibariyle ciddiyetini elinden kaçırıyor, dizgini başkasına vermek zorunda kalıyor.

Tıpkı bugün AK Partinin düştüğü durum gibi.

Her zaman söylüyoruz.

AK Parti artık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın taşıdığı misyon gibi bugün düşünmüyor.

Adeta eski ANAP gibi kozmopolitleşerek, benliklerini yitirmektedir.

En derin saygı ve sevgilerimle.