TOPLUMSAL BİR SÜKUT-U HAYAL Mİ YAŞANIYOR?! (V)

Evet, sevgili okurlar.

TOPLUMSAL BİR SÜKUT-U HAYAL Mİ YAŞANIYOR” başlıklı yazımızın beşinci günündeyiz.

Gerçekten, ülkenin ve milletin “bam teline” dokunuyoruz.

Yoğun bir destek ve teveccüh alırken, irdelenmesi gereken bazı mevzulara dair öneriler aldığımız gibi, “sır” bilgiler de gelmiyor değil...

Tabi bir çok bilgi teyide muhtaç!.. İrdeledikçe, teyidini sağlayınca “sizlere aktaracağız..!”

Ancak şunu net ifade edebilirim ki; “halk, hal-i durumundan” hiçte memnun değil..

Çünkü, gelişen, geliştirilen enva-i olumsuzluklar, ülke ve siyasal iktidardan daha çok, “toplumu” derinden derine sarsmaktadır...

Ruhsal dengeyi bozuyor..

Psikolojik yönde, siyasetin de “olağanüstü hali” denir ye “her şeye tuz biber” olmaktadır..

 

 

***

 

 

Malumunuz üzre, ülkenin dörtte biri hal-i hazırda yangın yeri.. Bir haftadan beridir; kıyı şeritlerindeki “Ormanlık” alanlarımız, cayır cayır yanmaktadır...

Ülkenin ve insanlarımızın ciğeri durumundaki “ormanlarımız” gözlerimizin önünde; “kül olmaktadır?”...

Yangınları söndürmek, yeni alanlara sıçramaması noktasında, “büyük bir mücadele” verilmektedir...

Siyasal iktidar, gerçekten elinden geleni yapıyor.

Hiçbir şeyi, esirgemiyor.

Çok büyük çaba gösteriyor.

Özellikle Cumhurbaşkanımız, gece-gündüz, saat mefhumu gözetmektesin, yaşananları büyük bir titizlikle takip ediyor.

Yerine göre müdahale ediyor...

Devlet ve millet ayakta!...

Büyük bir seferberlikte bir an evvel yangınları söndürebilmek için; çaba gösteriliyor...

Keza, dışardan destekte geliyor...

Bir millet, iki devlet dediğimiz başta Azerbaycan olmak üzere birçok ülke yardım seferberliğinde!...

Bosna Hersek dahil..

Milli ve yerli bir dayanışma var; yangın sahasında!...

Tabi, madalyonun gerçek yüzü bu…

Bir de madalyonun ters yüzü var ki, “yürek dağlayıcı?”...

Bu yüze bakmak içimden gelmiyor..

Ama ne diyeceksin, ülke gerçeği?...

Gerek muhalefet olsun, gerek dış mihraktan beslenen hıyanet planlarına sahip medya olsun…

Hele hele sosyal medya!..

Ağızbirliği edercesine düpedüz büyük bir kalleşlikle, “yangına” körükle gitmektedirler...

Yaşananların ters yüzünü gösteriyorlar.

İlk gün ifade ettim..

Terör odakları tarafından organize edilen bu alçak hain girişim, rastgele bir terör örgütünün başarısı (!) değildir..

Teşebbüsü de değildir.

Yıllardan beri, yani cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze dek hatta Osmanlıyı yıkan son dönemdeki gizli yıkım unsurlarından tutun da günümüze kadar gelen tüm yıkıcı faaliyetlerin arkasındaki alçalış ve o alçalışa sarılan içimizdeki hıyanet şebekelerinin işidir; ülkeyi yangın yerine çeviren...

Bakın başarısı demiyorum.

Çünkü buna başarı denilemez, ancak alçaklığa yönelik işleridir.

Kimse bunu inkâr edemez.

Ve inanıyoruz ki Hindistan’daki Sağır Sultan dahi bunu biliyor.

Ki, “TOPLUMSAL BİR SÜKUT-U HAYAL Mİ YAŞANIYOR” başlığımızın ifadesi, olup-biten hakikatlerin deşifresidir..

İnkâr edilmez...

Ve rastgele bir anlamdan ibarette değildir.

Niye mi diyeceksiniz?

Cevabı çok basit..

Şöyle ki...

Yıllardan beri tüm aktifliğiyle batı dünyasıyla işbirliği içinde olan ana muhalefet partisinin altı okundan kaynaklanan tüm “şer fikriyatlar”, ne yazık ki ardı arkası kesilmiyor.

Ve gelen giden muhafazakâr partilerin de iktidarların da bir türlü bunun hakkından gelip, “şer fikriyatlarını” yok edemiyor...

Çift başlı yılan dilinin üstesinden gelinmiyor...

Ki bu yılan ve kullandığı dil; “zehir” akıtıcı...

Çok korkunç bir yılan..

Ejderhadır.

Küfür ejderhasıdır.

İnançsızlık ejderhasıdır.

Tek kelimeyle; satılmışlığın, piyonluğun bir örneğidir.

Ne hazindir ki, herşey ulu orta yerde cereyan etmesine rağmen, AK Parti dahil, gelen-giden iktidarlar, “muktedir” olamayıp, piyonların üstesinden gelebilmiş değillerdir..

Gelen de, giden de “biat” edici olmuştur..

Oysaki, bu millet “iktidara” getirdiği tüm partilerden, CHP anlayışının temsilcisi durumundaki zehir saçan altı okunun üstesinden gelebilmekti..

O okları, siyasetin “tarih çöplüğüne” atılmasını bekliyordu..

Ne hazindir ki, toplum o ümide ulaşamadı, beklentisi hep “hayal kırıklığıyla” son buldu...

CHP “zihniyeti” yüzyılın felaketidir..

Ve halen; o felaket kendini idame ediyor...

Tıpkı, büyük bir kum çölünün sahrasının dibinden çıkan “küfür ejderhası” gibi, hep “fitne” üretici olmuştur..

Dünkü yazımda da ifade ettim..

CHP patentli, mevcut anayasada, İnsan Temel Hak ve Özgürlüğüne aykırı baskıcı kanunların hâkimiyeti söz konusudur.

Ki gelen-giden iktidarlar da, kimi “sesini” çıkarmayıp, biat ederek, sükut kaldı, kimi de “şamar oğlanı” misali var da yok gibisinden sesle, süresini doldurdu...

Ama o sol anlayışlı cephe,  hep “cirit” atan oldu...

Sağ geçinen liberal demokrasi meydanında yer alıp ülkeyi oyalama taktiğiyle, “solun” himayesiyle, milleti aldata geldi?..

Onun içindir ki, ülkede de millette iki yakasını bir araya getiremiyor...

Toplumsal bazda, büyük bir sükut-u hayale uğranılıp, duruldu bugüne kadar!?..

Tablo hazin..

Onun için de, millet  “derdimizi kime anlatalım?” deyip durmaktadır..

 

* * *

 

Sevgili okurlar.

Şu halimize, bir bakın.

Sel felaketlerinin ardı arkası kesilmiyor.

Deprem felaketlerinin tehditleri ülkeden uzaklaşmıyor.

Nerdeyse iki yıldan beri şu vebalı hastalık, toplumu oldukça korkutuyor.

Ekonomisinden ediyor...

Huzursuzlukla ve ümitsizlikle baş başa bırakılıyor.

Her ailenin, her ferdin, tüm toplumun kalbinde, yüreğinde bu korona virüs korkusu var..

Bunlar elbette ki topluma Allah tarafından gösterilen birer ibretliktir diye düşünmemek elde değildir.

Adeta toplumsal olarak yüzümüze atılan bir şefkat tokadı mı diyelim, bir uyarı hali mi diyelim?

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de şu 10 günden beri Türkiye’nin yanan ciğerleri orta yerde; virane!.

Bir türlü söndürülemiyor.

Hem de devletin, hükümetin, iktidarın, Cumhurbaşkanımızın tüm gayretlerine rağmen bir türlü önü kesilmiyor.

Evet, buna da ilahi felaket diyebiliriz.

Hiç kuşkusuz ki, her şey ilahi bir felakettir.

Allah’ın iradesi olmayınca daldan bir yaprak dahi düşmez.

Bu inançla yaşıyoruz ve böyle yaşamamız gerekiyor.

Ama sebep de orta yerde meydan okuyor.

Kirli tezgâhlar, mekir ve hileler..

Başta söylediğimiz gibi ardı arkası kesilmeyen, Avrupa’dan ithal edilmiş batıl zihniyetlerin ağır faturalarıdır bu yaşadıklarımız! Ve verilen bedeller...

Lakin ne yapacaksın?

Demokrasi” denilen şu meret var ya!

Toplumun, devletin, hükümetin midesi üzerine cuk oturmuş, bir türlü çıkmıyor.

Ve toplum bununla da sükut-u hayale uğramış durumdadır.

Oysaki başta ulusalcı anlayışlar, yani 28 Şubat darbecilerinin ve daha öncesinden gelen darbe silsilelerinin varlığı ve adaletin vermiş olduğu cezalar, nedense o şüphelilere bir türlü ulaşılmıyor.

Cezaevine tıkılmıyor.

Bu da apayrı bir garabet olmakla beraber, ülkemizde diğer terör örgütlerine üreme yapan, doğuran başta DHKP-C olmak üzere tüm örgütlere de davetiye çıkarmaktadır...

Ve meşhur altı okun ucundan çıkan ulusalcılık, Kemalist anlayış, sekülar anlayışların hâkimiyeti, DHKP-C’yi doğurmuş, PKK’yı doğurmuş, FETÖ’yü doğurmuş, DEAŞ’ı doğurmuş.

Daha neler neler var ki isimlerini burada sayamadığımız çok kirli odakların varlığı, bu ülkenin başına bela olmuştur!…

Son olarak da şu orman yangınlarının üzerine timsah gözyaşları döken CHP anlayışı ve liderinin yaptıklarıyla beraber, yandaş medyanın kalemşorları, batı dünyasındaki patronlarından almış oldukları direktif ve talimatlar paralelinde, “algı operasyonuyla”, mücadeleleri sekteye uğratmaktadır..

Olay edercesine ifadeler yazılıyor ve bıyık altından gülümsemeler yapılıyor.

Yani, timsahın gözyaşlarını döküyorlar..

Bakınız, Yeni Şafak Gazetesinin dünkü nüshasında İbrahim Karagül Hocanın bu husustaki yazmış olduğu yazısı, gerçekten “bunların maskesini” düşürmektedir..

Yazıdan bir kaç paragrafı buraya almak istiyorum..

Yazıdan notları aktarmadan önce şu gerçeği de dile getirmeden geçmek istemiyorum!?..

Yaşanan ve yaşatılanlar noktasında, Yüce Allah, Kur’anla bize bildirmiş olduğu birçok görevi bir Müslüman olarak ihmal ettiğimizden dolayı, onun da faturasını ödemiş oluyoruz ki, bu da kaçınılmaz bir gerçektir!.

Evet, “Hac” suresinin 78. Ayeti mealen bize şöyle buyuruyor;

Allah yolunda üstün çaba sarf ederek gereği gibi mücadele edin! O, (mesajının muhatabı ve tebliğcisi olarak) sizi seçti ve din konusunda da üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Atanız İbrahim'in dinine uyun! Allah sizi hem daha önce(ki kitaplarda) hem de bu (Kur'an')da Müslüman/kendini yürekten Allah'a teslim eden diye isimlendirdi. (Bunu) resul size model/örnek olsun, siz de diğer insanlara model/örnek olasınız diye (yaptı). Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı bağlanın. O sizin koruyucunuzdur. (Allah) ne güzel koruyucu ve ne güzel yardımcıdır!”

 

 

***

İşte, bakınız sevgili dostlar.

Biz bu ilahi hükmün neresindeyiz acaba?

Bu ayette geçen hükümlerin kaçta kaçını gerçekleştirebiliyoruz ki?

Yani bu hükümleri, bu ilahi fermanları bizi koruyan bir hami olarak alıp kendimize düstur yapabiliyor muyuz?

Hayır, maalesef hiç de öyle değil.

Zira Kur’anın hükümlerine göre iki tane kelime-i şehadetten sonra en üstün İslam’ın temeli “namazdır.

Namaz’ı dosdoğru kılabiliyor muyuz?

Şekilcilikle yetinebiliyorsak, kendi kendimizi teselli ediyoruz, kandırıyoruz.

Oysaki Allah, bildiğini yapar.

* * *

Evet, sevgili İbrahim Karagül’ün yazısından alıntılarla, bugünkü sohbetimizi noktalıyoruz..

Karagül şöyle diyor..

 “Düpedüz kalleşlik bu! Türkiye kundaklandı! Yeni bir şey denediler. Korku mu, yılgınlık mı? Asla!”

Yazı şöyle devam ediyor;

“Türkiye bir haftada ülkenin bütün güney bölgesini kaplayan, iki yüzün üzerinde yangını kontrol altına aldı, büyük oranda da söndürdü. Canla başla bir mücadele yürütülüyor. Bazıları gizlemeye çalışsa da bunun dünyada örneği yok.

Bir hafta boyunca ormanlarımız kundaklandı. Evet “kundaklandı”. Herkes bununla uğraşırken “iç işgalci cephe” ve sosyal medya örgütleri yalan ve iftiralarıyla bu sefer “Türkiye’yi kundakladı.”

PKK’yı korumak için Türkiye’ye saldırdılar

Orman yangınlarının sebebi iklimmiş… Evet, bunu sorgulayalım. Ama sabotaj ihtimallerini de sorgulayalım. İşte asıl “Türkiye’yi kundaklama” kampanyası bu sorgulama ile başladı.

Arkasından PKK çıkar korkusuyla ve bu durumu gizlemek için alabildiğine devlete, ülkeye, yangınla mücadele edenlere, ciğerleri yananlara, yüreği Türkiye için atanlara saldırdılar.”

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar...