'TRENİ KAÇIRDILAR(!)' (Karanlık tezgahlara hayır)

Evet sevgili okurlar!
Bilindiği üzere gerek Diyarbakır SÖZ Gazetesi olsun ve gerekse kardeş yayın kuruluşu olan Söz Tv olsun..
Bu iki yayın kuruluşunun Milat tarihi gün be gün bellidir. Nerdeyse her birinin yayın hayat tarihi 20 yılı bulacak.
Bu iki kuruluş 'yayın ahlakı ve ana ilkeleri', tüm Diyarbakır'ın malumudur. Hatta Türkiye'nin.
Objektif, tarafsız, ilkeli, özgür ve demokrat. Ana stratejileri de, Diyarbakır ve Bölge insanının yanında yer almak.
Onların 'sesi, kulağı ve gözü' olmaktır. Zaten bugüne kadar 'dimdik ayakta' kalması ve büyümesi de, 'bu gerçeğin' bir sonucudur.
Daima halktan yana olup, mazlumların savunucusu, zalimin, zülümkarın, despotun da karşısında 'tavır' koymuştur.
Feodalizmin, kirlenmenin, çıkarın, rantın, rüşvetin, yolsuzluğun 'amansız' takipçisi olmuştur.
Daima 'Kral çıplak' demiştir.

***

Tabi mesleki görevini icra ederken, daima 'yasaları' önemsemiş ve dışına çıkmadan, Anayasa'nın kendisine verdiği 'yetki' çerçevesinde kalmıştır.
Diyarbakır Söz ve Söz Tv'nin 'geçmişi' açık!.. Millat tarihlerinden bugüne de açık ve net bir yüreklilikle, yoluna devam etmiştir.
Okurlarının ve izleyenlerinin 'desteğiyle' var olmuş ve olmaya da devam edecektir.
Evet!.. Diyarbakır Söz yayın hayatına atıldığı tarihte Diyarbakır halkına 'şu sözü' vermişti. Ve Hedef parolamız da şu demişti.
'Halkımızın dilidir, kulağıdır, gözüdür ve beynidir.'!..
'Diyarbakır'ın ve Diyarbakırlıların' vekaletiyle gerektiği yerde insanımızın hakka ve hakkaniyete yönelik 'avukatlık' görevini üstlenmiştir.
Hedef ve yayın politikasında hiçbir zaman ranta, çıkara, yamukluğa, zikzaklığa meydan vermediği gibi; dümdüz yoluna devam etmiştir.
Bilakis bu düşüncelere tevessül edenleri de deşifre etmiştir.

***

Siz okurlar çok iyi bilirsiniz..
Çünkü günü gününe yazdıklarımız, çizdiklerimiz ve yayınlarımızı yakından takip etmekte ve okumaktasınız..
Bu nedenle 'ne geçmişte ne bugün ne de gelecekte' kuşku geliştirecek bir düşünceye hasıl olmadık..
Yayınlarımız kamuoyu nezdinde samimiyet ve dürüstlüğüyle bilinmektedir ve siz değerli okurlarımızın beyninde nakşedilmiş durumdadır.
Daima sistemin gölgesinde yapılan antidemokratik, hukukdışı ranta dayalı kirlenmeye yönelik, hiç ama hiçbir olumsuzluğa boyun eğmemişiz, eyvallah dememişiz.
Yasaların elverdiği çerçevede daima gözünü kırpmadan olayların üzerine gidilmiştir.
Biz bu samimi ve ciddi yansız mücadelemizi günü gününe buraya kaydedersek inanın SÖZ Gazetesinin 18 yıllık yayın hayatını ciltlere sığdıramayız.
Arşivimiz tüm zenginliğiyle doludur.
SÖZ TV’nin ise 14 yıllık yayın hayatı tüm açıklığıyla arşivlerimizde günü gününe bulunmaktadır.

***

Sistemin sisli ve bulanık havasında ve yine sistemin kirli ve dumanlı havasından beslenen dinazorların dinazorluğuna, kirlilerin kirlenmelerine, hırsızların hırsızlığına, ahlaksızların ahlaksızlığına karşı gözünü kırpmadan üzerine gitmişiz ve gitmeye de devam edeceğiz.
Bu bedeli ağır bir şekilde ödemişiz ve gerekirse kanımızla, canımızla da olsa yine ödemeye hazırız.
Ama kesinlikle misyonumuzdan, aksiyonumuzdan, inancımızdan zerre kadar dönmüyoruz ve taviz de vermiyoruz.
Halkımız adına, insanımız uğruna çalışmamıza devam ediyoruz.
Günü gelmiş devletin en yüksek mevkisinde bulunan görevlilerine karşı başı dik, alnı açık olarak hukuka dayalı demokratik hakları savunmuşuzdur..
Ve yapılan yasadışı, hukuk dışı, ranta dayalı pislikleri de deşifre etmişizdir..
Çünkü bizim için bu bir namus görevidir.

***

Tarihi tarihine, günü gününe çok önemli bazı olayları buraya aktardığımı bilirsiniz.
Şemdinli'den tutun da, Ergenekon'a hatta Cemal Temizöz'ün yapısına kadar. Olağanüstü Hal'in uygulandığı dönemde bile..
O dönemin Vali Yardımcısı Yılmaz Aydoğan. Hatta Vali İbrahim Şahin bile..
Neler yazmadık, neleri sizlerle paylaşmadık?
Zira başta söylediğim gibi yayın politikamızın temel amacı kamuoyunu aydınlatmaktır.
Hakkaniyeti ve hukuku savunmaktır ve sahip çıkmaktır. Bu bizim için en büyük şereftir. Ve haysiyet sembolümüzdür.
Parolamız, karanlık tezgahlara, kurtların faydalandığı dumanlı havalara göz yummamak ve pisliklerini deşifre etmektir.
Nitekim bu bölgenin birçok siyasilerine karşı kamuoyu adına ayıplarını yüzlerine vurmuşuzdur.
Devletin yanlış yapan bazı valilerine, vali yardımcılarına, kaymakamlarına, emniyet müdürlerine, jandarma komutanlarına günü gelmiş en yüksek rütbeli üniformayı taşıyan generallerine dahi karşı hak uğruna mücadele vermişiz. Ve vermeye de devam ediyoruz.
Ama bir saniye bile inancımızdan fedakarlık yapmamışızdır.
Bundan başka işimiz yok.

***

Evet sevgili okurlar!
Ülkemizde, yöremizde ve hatta ilimiz olan Diyarbakır’da, özellikle de bazı kamu kuruluşlarında meydana gelen yanlışlıklar, hukukdışı uygulamalar, keyfilikler, çalınmalar ve rantlar peşinde koşanların ipliklerini pazara çıkarmışız ve kamuoyunu aydınlatmışız.
Zaten yayın politikamızın hedefi de temel görevi de bu…
Bilemiyoruz!.. Bazen biz bile şaşıyoruz, bu olup bitene..
Kurtların faydalandığı dumanlı hava ile mücadele vermekten biz de nerdeyse yolumuzu şaşırmak üzereyiz.
Zira zaman zaman bazı yerlerde yasalar çok kötüye kullanılıyor…
Çok acımasız bir şekilde devletin unvan ve adresi yağmalanıyor, talan oluyor.
Ama heyhat!
Kim kime, dum duma…
Günü gelmiş ilimizin en önemli mevkiyi ihraz eden valilerimizi kamuoyu adına uyarmışız.
Ranta dayalı çalışan bazı kurum ve kuruluşların yetkililerini deşifre etmişiz.
İnanın bizi dinleyenler, bizim yayın politikamızı takip eden Valilerimiz, sonradan bize teşekkür etmişlerdir.

***

Bizi dinlemeyenler, yanlış yola devam edenler, günü gelmiş tasını tarağını toplamış ve bilinmeyen yollara girmişlerdir.
Ve devlet onları görülen lüzum üzerine hak ettikleri yere oturtmuştur, önemli yerlerden pasifize etmiştir.
Zira elimizde çok zengin bir arşiv vardır. Bu arşive dayanarak konuşuyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz.
Belgelendiriyoruz, hiçbir zaman havadan civadan konuşmuyoruz, kimseyi de karalamıyoruz ve karalamaya da tenezzül etmiyoruz.
Ama gazetecilik görevimizi de harfi harfine yerine getirmekten de çekinmiyoruz.
Parolamız bu: "Nerde inceldiyse orda kopsun." diyoruz.
Onun için yolumuza gözümüzü kırpmadan devam ediyoruz.
Sizi iki gün evvel Diyarbakır’da yaşanan bir olaya götürmek istiyorum..
19 Ekim akşam üzeri, yani saat 17:00 suları...
Milli Eğitim Müdürlüğü’nden iki şube müdürü geldi.
Bize "Domuz Gribi" ile ilgili okulların yedi gün tatil edildiğini söylediler. 
Bunun için bakanlığın almış olduğu bir kararla öğrencilerin derslerinden geri kalmamaları için televizyondan günün belirli saatlerinden derslerin yayınlanmasını istediler.
Ve "Yayının her tarafa gitmesi için SÖZ TV’den yayınlanması tercihimizdir" dediler.
"Ancak akşam uçağı ile Milli Eğitim Bakanlığı’ndan heyet gelir, gideriz, programlarımızı beraber hazırlarız ve stüdyoda göreceğiz, onlar ne karar verirlerse onların kararına da uyarız ve size döneriz."

***

Kişisel olarak böyle bir karara vardılar.
Genel Yayın Koordinatörümüz Ömer Büyüktimur’un da onlara hitaben, "Hizmet için bizim kapımız herkese açıktır, ancak plan ve projeler dahilinde bize önceden haber verin."
"Size döneceğiz" demeleriyle gittiler.
İlerleyen saatler içerisinde Milli Eğitim Müdür yardımcısı Şahin Demirkol’u bizatihi aradım, dedim "Olay ne oldu?"
Dedi ki; "Zannedersem cüzi bir meblağa karşı başka bir kuruluşa vermişler."
Ben de cevaben dedim ki: "Eğer ortada para pul varsa, biz karşılıksız olarak bedava yayınınızı yaparız."
O da "Ben bunu müdüre götüreyim" dedi.
Demirkol ertesi gün beni aradı, "Ben Zülfü Toman beyle görüştüm, sizin bu teklifinizi götürdüm. Dediler ki, ‘Treni kaçırdılar’"
Böyle deyince benim aklıma çok şeyler geldi doğrusu..
"Niye treni kaçıralım ki, içinde bir rant yok, bi ihale yok, yani treni kaçırabilecek bir şanssızlığımız söz konusu olmamış, niye treni kaçıralım" dedim.

***

Aynı günün akşamı, yani saat 17:00 sularında; İl valimiz sayın Hüseyin Avni Mutlu beyi aradım. Ve olayın aynısını kendisine intikal ettirdim.
Kendisi dedi ki; "Ben bu olaya çok üzüldüm. Beni de mi yanıltıyorlar. Ben bunu sordum, bana dediler ki ‘Biz yerel televizyonların yetkililerinin hepsini topladık, fiyat tekliflerini aldık, en düşük teklifi  12 bin TL veren ART TV’ye verdik.’"
Bu ifade kelimesi kelimesine İl Valimiz sayın Mutlu’ya aittir.
Ne benim, ne de Genel Yayın Koordinatörümüz Ömer Büyüktimur beye ait değildir.
Kocaman bir il valisinin mahiyetinde çalışan il milli eğitim müdürünün bu olumsuz hareketini, yani yanıltma halini kendisi bize intikal ettirdi.
Biz de bu işin tümüyle bir tezgah sonucu olabileceğini düşündük, ki düşüncemiz de doğru çıktı.
Birileri, birilerine rant temin etmek için bir çalışma stilidir diye düşündük ve düşünmeye de devam ediyoruz.
Zira orta yerde fol yok, yumurta yok.
Yani ne pazarlık var, ne teklif var, ne de toplantıya çağrı var.
Durup dururken "Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye…." demek zorunda kaldık.
Şimdi sayın İl Valimize dostane bir hatırlatmam var…
Geçmişe yönelik sayın Valim de bunu mutlaka hatırlayacaktır….
Bir gün ziyaretine gittim, bazı resmi kuruluşların müdürlerinin yapmış olduğu yasadışı işlemleri kendisine bildirmek istedim.
Lütfettiler, beni makamına kabul buyurdular…
Baktım ki DEDAŞ İl Müdürü Reşit Kurttekin de ordaydı.
Zaten gitmemin nedeni başlıca DEDAŞ’a yönelikti.
Ve orda dedim ki, büyük bir şans eseri oldu bu olay…
DEDAŞ’ın yıllardan beri kendi iç dinamiğindeki ranta dayalı tüm kirli ve yasadışı uygulamalarını bir  bir dile getirdim.
Hem de ispatlayarak…
Ama ne çare ki, orada ben adeta hayal kırıklığına uğradım ki, sayın Valim kendi bürokratını adeta savunmaya geçti.
Ama günü geldi "Takke düştü kel göründü" misali DEDAŞ’ın ayyuka çıktığı yasadışı uygulamaları Genel müdürlükçe de tespit edildi ve görülen lüzum üzerine DEDAŞ Müssese Müdürü de alındı ve ekibi de darmadağın edildi.
Bunun gibi daha neler…
Gelelim şimdi Milli Eğitim Müdürü olan zatı muhteremin uygulamalarına…
Sayın Ömer Büyüktimur’un dünkü yazısında sorduğu dört sorunun cevabını beklerken, biz de sayın müdürümüze bir soru ekleyerek soruyoruz.
Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü’nde yıllardan beri uygulanagelen şaibeli uygulamalardan hangisine kamuoyu nezdinde rahatlayıcı bir açıklama getirdiniz?
Yani okul taşıtlarından, öğrencilere verilmek üzere gıda ve süt ihaleleri hakkındaki şaibeler hala devam ediyor mu, etmiyor mu?
Üstüne üstlük kaşla göz arasında olmayan bir senaryoyu olmuş gibi göstererek, bölgenin yayın kapsamı en düşük olan bir TV’yle anlaşarak bu bakanlığın ders yayınlarının yayınını vermişsiniz.
Hem de Valinin deyişine göre,  yanıltıcı ve yanlış bilgilerle…
Bakalım cevap verebilecek misiniz?..