TÜRKİYE KÜRESEL İĞRENÇ BİR OPERASYONLA KARŞI KARŞIYA!?

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü sohbetimize ana başlık olarak kullandığımız ifadenin stratejik hesabı çok önemlidir.

Önemli olduğu kadar çok kapsamlıdır.

Hem de çok tehlikeli ve tehdit edici!..

Türkiye’nin karşı karşıya kalmış olduğu “küresel operasyon” rastgele bir olay değildir.

Keza yalnız Türkiye değil, mevcut görünen ve kendine “İslam” kavramını teşmil ettiren İslam dünyasının hepsi aynı tehlikenin dehlizinde, yüzmektedir.

Her an için boğucu girdap tehlikesiyle karşı karşıya...

Onun için, Türkiye ve İslam dünyası tez elden kendine gelmelidir.

Şunun bunun politikalarıyla değil.

Güdümlü siyasetle değil.

Emperyalist haçlıların dostluk ittifakıyla (!) değil.

Dosdoğru tarihine dönmelidir.

Kültürüyle bütünleşmelidir...

Örfüne, adetine, gelenek ve göreneklerine odaklanmalıdır...

Tüm bunları bünyesinde taşıyan tek kavram ve tek kurtuluş çaresi olan “İslam medeniyetine” sımsıkı sarılmalıdır.

Aksi takdirde bırakın Türkiye’ye karşı küresel operasyonları!…

Ülkenin bölünmez bütünlüğüne, birlikteliğine karşı içten gelen hıyanet operasyonları, inanın küresel operasyonlardan çok daha tehlikeli sonuçlara neden olabilir?..

Geçmişe yönelik yakın tarihimiz de zaten bunu gösteriyor.

Zira görünen düşmana karşı alınacak tedbirler her an için mevcut olabilir...

Toplumsal bir uyanışla karşı çıkılabilir?..

Ve o dıştan gelen küresel hıyanet operasyonları milli bir dirilişle veya direnişle; bertaraf edilebilir?..

Amma velâkin!

İçteki hıyanet erbaplarının küresel operasyonu temsilen işbaşında olduklarında; tehlike katlamalı olur?..

Hele hele derin devletin köküne yerleştirilmiş localar ve yetiştirdikleri siyaset…

Bu unutulmamalıdır.

Bu gerçek görmezlikten gelinmemelidir.

Kültürümüze mal olmuş bir örnek vermek gerekirse!...

Avcı av hayvanlarını avlarken, görünen avı yakalamak üzereyken birileri çıkıp onu şaşırtmaya çalışır..

Avın kendisini değil, izini göstererek yol saptırtır...

Bu örnekle yola çıkarsak;

Türkiye’deki mevcut sistem av hayvanını avcının gözünden kaybettirmek için avcıyı yanıltmaya çalışır...

Avı göstermez..

Ve der ki;

“Avın izi buradan geçiyor, sen bu izi takip et avı yakalarsın!?”

Hele bir de, o av hayvanı ayı olursa “avcının” düştüğü tuzaktaki hal-i durumu, anlatılamaz?..

Paramparça eder?

Tıpkı Türkiye’mizdeki siyasi partilerin, özellikle ana muhalefetin veya yavru muhalefetin takip ettiği güdümlü siyasetin ülkede yarattığı tahribat gibi!...

Çok tehlikeli olmakla beraber, rejimin, mevcut vesayetçi anayasanın zerre kadar çizgisinden çıkmaması apayrı bir acubedir ve garabettir.

Bizi kurtaran tek anlayış, tek inanç ve tek gerçek siyaset, inanan toplumları bir çatı altına alıp İslam ümmetinin rabıtasını sağlayandır...

Hiçbir zaman parçalanmayı, bölünmeyi kabul etmeyen bu ümmetin var olan; İslam tarihidir...

Bu tarihi gururla ve onurla geçiren bir İslam ümmeti ve o İslam ümmetinin başında da tarih boyunca hep Osmanlı ve İslamı sembolleyen bir ay yıldız bayrağın var olmasıdır...

Kimse de bunu inkâr edemez.

Ümmetin yegâne yaşam çaresi; İslam’ın ana kural ve kaideleridir.

Bundan sapan bir siyaset, dolayısıyla toplumunu da, milletini de, devletini de o “siratel müstakim” denilen çizgiden uzaklaştırır.

İthal edilen güdümlü siyasete mahkûm kalır.

Hele hele küresel operasyonun yerini işgal eden içteki yanlış siyaset operasyonları bize göre küresel operasyonlardan çok daha tehlikelidir.

Çünkü bu yanlış siyaset operasyonları; ülkenin temeline yerleştirilmiş birer tane dinamit fitilleridir, her an için patlamaya hazırdırlar.

Ülkenin içinde nerdeyse meşrulaştırılmış tüm fesat unsurları, rahatlıkla kendine hayat buluyor.

Aile çürümüşlüğü dâhil olmak üzere her şeye boş veriliyor.

* * *

Bakınız, Filistin olayı iktidarın hedefinde olmakla beraber, bütün İslam dünyasının liderlerinden daha fazlasıyla üzerinde duran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Buna rağmen uzaktan haykırma, ikide bir toplumsal bir hareketlilik, bazı sönük geçen STK’ların İsrail’e karşı infiali yetmez bize göre.

Millet; devletten, iktidardan ve muhalefetten Filistin politikası için çok önemli şeyler beklerken, ne yazık ki elle tutulur gözle görülür somut bir hareketlilik görünmüyor.

Kangrenleşmiş bir İsrail yarasını merhemle tedavi etmek abesle iştigaldir.

Köklü ve kalıcı bir politikayla İslam ümmetine ve özellikle Türkiye’ye kazandırılabilecek tarihi bir şeref ve onuru dünyaya göstermek için, kalıcı radikal tedbirler alınmalıdır.

O tedbirlerin başında gelen de İsrail’i “izole” etmektir...

İsrail’i tüm şiddetiyle destekleyen ABD’nin, Başındaki Biden’ın alçakça sarf ettiği sözlerinden dolayı tüm İslam dünyasının bu emperyalist siyonist ülkelerle diplomasisi kesilmelidir.

Bundan başka bize göre verilecek bir cevap bulunmuyor.

İktidarın da yapabileceği bir şey yok gibi geliyor.

Ancak milleti teselli etmek üzere bazı siyasilerin makyajlı nutuklarına da artık millet pek inanmıyor.

İktidarın havuz medyasındaki manşetlerde kullanılan süslü ifadeler de bize göre kâfi değildir ve aldatmacadan ibarettir.

Sabah gazetesinde

Türk STK’ları zalim İsrail’in saldırılarından zarar gören Filistinli mazlumların yaralarını sarmak için seferber oldu.

Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlediği “Filistin İstişare Toplantısı”na 50 bin STK katıldı.

Toplantıda şu konularda adım atılması kararlaştırıldı.

İsrail’in bombardımanından zarar gören evler onarılacak.

İçme suyu ve gıda ihtiyaçları karşılanacak.

Çocuklara psikolojik destek verilecek.

* * *

Bunlara katılmamak mümkün değil, elbette ki katılacağız.

Fakat bize göre bunlar, sorunun vahametinin yanında solda sıfır kalır.

İsrail’i ortadan kaldırma gereği duyan bir millet, bunlarla iktifa edemez.

Biden’ın “İsrail devleti tanınmadıkça kan durmaz” ifadesine karşı başta Türkiye olmak üzere tüm İslam dünyasının politikası ne olabilir?

Ne yapıyoruz ki acaba?

STK’ların sadakalarıyla, para toplamalarıyla bu yaraların sarılması mümkün değil?..

Bilakis dilenciliktir...

Geçici ve günübirlik palyatiflerdir?

Siyonist İsrail’in Filistin’e yönelik vahşetine açıkça destek veren Joe Biden, İsrail’e verdikleri güvenlik taahhütlerinde bir değişiklik olacağı da beklenilemez!...

Ne diyor Biden...

“Bölge ülkeleri İsrail'in bağımsız Yahudi bir devlet olarak var olma hakkını tanıyana kadar barış olmayacak..”

Joe Biden “bu açıklamaları ve tehditleriyle” bize göre İsrail’den çok daha büyük tehlike saçan vahşi bir anlayışı sahiplenmektedir!...

Çünkü bir canavardır.

Çünkü bir saldırgandır.

Küresel operasyonlardan daha fazlasıyla Joe Biden’ın operasyonları, göz önüne alınmalıdır?..

Joe Biden, İsrail’i destekleyerek Filistin’e karşı takındığı tavır ne ise içimizdeki muhalefetin, özellikle ana muhalefetin ve onun yavrusu durumunda olan İyi Parti liderinin Cumhurbaşkanına karşı takındığı tavır, küresel operasyonun değirmenine su taşımaktadır..

Ki bizzat operasyonel faaliyet sergilenmektedir..

Türkiye’ye karşı küresel operasyonun yerini işgal eden ve onlara görev bırakmayan iç siyasettir.

Lakin, manyaklaşan bir muhalefet anlayışı söz konusudur!

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bunu da ifade etmeden geçmek istemiyorum.

Sabah Gazetesinin dünkü nüshasında birinci sayfadan verilen yargı reformuyla ilgili haber doğrusu çok dikkatimi çekti.

“TUTUKLAMAYA SOMUT DELİL ŞARTI”

Haber şöyle devam ediyor;

“Yargı reformu paketinde şiddet ve kadın cinayetlerinin önlenmesini hedefleyen düzenlemeler yer alacak.

Israrlı takip suç olacak.

Boşanmada eşi öldürmeye müebbet verilecek.

Çocuğu olan kadın mahkûmlara ceza ertelemesinin yolu açılacak.

Tutuklamalarda somut delile dayandırma koşulu aranacak.”

Bakınız, şu habere.

Türkiye’nin bunca sorunlar yumağıyla beraber, elbette ki en büyük sorun yargıyla ilgili yapılması gereken reformlardır.

Ama bu reformlar köklü reformlar olmalıdır.

Kangrenleşmiş, kanserolojik yaralara merhem sürme tedavisi aldatmacadır.

Gerçekten yargıda reform gerekiyorsa, İslam fıkhından örnekler getirilerek aile bütünlüğü o İslam fıkhının ilahi adaleti paralelinde korunması gerekir.

Yapay yasalarla, yapay reformlarla bu ülke; içine düşmüş olduğu badirelerden kendini kurtaramaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.