TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

Evet, sevgili okurlar.

Unutmayalım ki son zamanlarda Türkiye’yi kıskaca alan ve Türkiye’nin gelişmesini içine sindiremeyen, dış ve iç güçler büyük bir kirli ittifak içinde yürürüyorlar.

Ortak hedefleri de, ekonomiksel olarak son yıllarda depar atarak büyüyen Türkiye’yinin yarınlarıdır.

Bunu "sekteye" uğratmak için, geçmişteki gibi emir-kulu haline getirmek için; gizli bir ittifakla saldırıyorlar.

Doksan yıldan beri kurulan cumhuriyetin içerisine çöreklenmiş zihniyetin hedeflediği amaç bu!

Türkiye’yi her gün bir adım daha geriletmek, kıskaca alarak, "piyon" bir yapıya kavuşturmaktır tek gayeleri!

İngiliz ve siyon teşkilatlarının kirli ittifakı bu hain plan yürütülmektedir.

Pek tabi ki, arkasında cumhurun bulunmadığı bir cumhuriyet, ülkenin bütünlüğünü, milli birlik ve beraberliğin birlikteliğini her gün biraz daha yanlış yörüngelere oturtturmakta olduğundan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

“Görünen köy kılavuz istemez” misali..

Hep beraber yürümekteyiz.

Ama velâkin ülke insanı olarak, bir türlü kendimizi rahatlatan bir ittifak içinde bulunmuyoruz.

Zira cumhuriyetçilik simgesiyle kurulan mevcut Türkiye; kesinlikle dinden, inançtan, tarih ve kültüründen uzak tutulmak suretiyle, ırkçılığa dayalı bir cumhuriyetin bağımlılığına mahkûm olmuştur.

İslamiyet’ten insilah edip (soydurulup), her gün biraz daha uzaklaştırılan bir millet, ırkçılığa dayalı Kemalizm’in ve her gün biraz daha saçılan ve dağılan inkârcılık fitnelerinden kendini kurtaramayarak, laikçilerin kıskacına düşürülen bir Müslüman topluluğu, maalesef özellikle ana hedeften büyüme ve gelişme gerçeğinden saptırılmış yeni bir Türkiye olgusu söz konusu olmuştur.

Zaten Osmanlıyı yıkan ve yıktıran gizli İngiliz planları da bundan ibaret olmuştur.

* * *

Bu itibarla iki yakamızı bir araya getiremeyen ve devletle milleti birbirine pekiştiremeyen temel hedef de Kemalist, laikçi bir anlayışın hâkimiyeti söz konusu olmuştur.

İslam düşmanlığını hedefleyen Kemalist, laikçi bir yapı iktidarı eline geçirmiştir.

İslamsız bir anlayışın hâkimiyeti maalesef hep söz konusu olmuştur.

Zira tarihin bize gösterdiği ve anlattığı gerçek de budur.

Yaşayan bilir.

Yaşanan da yaşayanların bilgisine kesin delil olarak katkı sunar.

Farklı mecralarda kurtuluş çaresi aramak da akıl karı değildir.

Zaten, Türkiye’yi içten vurmak isteyen gizli fitne unsuru ortadadır.

Hiç kimse, türlü bahaneler aramakla "kanayan yaranın" üstünü örtemez.

***

Onun için hep derim..

Bizi kurtaran yegâne çare şuculuk, buculuk değil, rantiyecilik şebekeleriyle ittifak halinde olmak değil.

Ki böylesi bir "devlet aklı" Türkiye’yi hiç bir yere götürmez.

Dün olduğu gibi bugün de yerinde saydırır ve daha büyük badirelerle yüz yüze getirir.

Bakınız..

Üstat Bediüzzaman Hazretleri, çok önemli tespitlerde bulunarak, bizleri uyarıyor.

Gerçek devletin gerçek plan ve projelerini de şöyle çiziyor ve diyor ki;

“Aranızda insan kılığına bürünmüş şeytanların, cinni şeytanlarla ittifak ederek önemli desiselerle karşımıza çıkmaktadır.

O desiselerden birisi de aynen şöyledir;

İnsan kılığındaki görünen somut ve müşahhas şeytanlar, görünmeyen soyutlanmış cinni şeytanlardan ders almak suretiyle Kur’ana ve İslamiyet’e mensup olan, kişisel ranta dayalı değil, Allah için yola çıkıp insanlara hizmet veren güçlü bir kitleyi aldatarak, gerçek hedefledikleri kutsal hizmetlerden ve İslami cihatlardan vazgeçirmek istemektedir.

Zira insan; insanlık karakteri gereği, dünya menfaati ön planda tutulan ve kendi çıkarını her şeyden evvel gören, servet, şöhret ve şehveti ön planda arzu eden hodfuroşluk, haklara güzel görünmek tüm umumun nazarında makam ve mevkii sahibi olmak ehli dünyanın her fertten cüzi, külli arzular söz konusudur.

Bu arzular, gerçekten Allah huzurundaki herkesin verebileceği bir hesabın varlığı ön plana atılıp, Allah’ı unutmaktan kaynaklanmaktadır”

Bu itibarla Yüce Kur’anımız “Hûd” suresinin 113. ayeti bize ders-i ibret olsun diye bir mesaj olarak hatırlatmaktadır;

“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez”

Devlet olsun, millet olsun, bireyler olsun, dünya çıkarı için içimize sokulan ve her gün biraz daha fitne, anlaşmazlık ve bölücülük tohumlarını eken, insan suretindeki zalim olan fetbaz ve fitneli şeytanlardan uzak durmalıyız.

Birlikteliğimizi zedeleyen ve bizi birbirimize düşürmek isteyen dış mihraklı unsurlar, kesinlikle bizi içten vurmayı ne yazık ki başarmış durumda.

Oysaki yine Üstat Bediüzzaman şöyle buyuruyor;

“Âlem-i İslam ve Asya, İslam dünyası için muazzam bir camiidir, mesciddir ve içinde ehl-i iman ve ehl-i hakikat bu yeryüzü mescidinin muhterem büyük cemaatleridir.

O cemaatin içinde kişisel rant, servet, şöhret ve şehvet peşine düşen haylaz çocuklar ise o şeytan kılığındaki insanlar ise akıllı dalkavuklardır.

O serseri ahlaksızlar, Frenk meşrepli, milliyetsiz, dinsiz heriflerdir.

Yabancı seyircileri ise bizi uzaktan seyreden ecnebilerdir. Yabancı mihrakların fikir ve misyonlarını neşreden de kirli bir medyanın kalemşor gazetecileridir.

Şu halde her bir Müslüman o yüce İslam Peygamberine ümmet olarak kendini bilen, Hususen bu büyük cemaatin içindeki ehl-i fazilet ve sağlam karakterli insanlar derecesinde kendini görmelidir, fitne ve fitneyi saçanlarla mücadele etmelidir.

Başta İslamiyet’in gereği barışı, kardeşliği, ihlâsı, rıza-i ilahiyi ön planda tutmalıdır ve yüce Kur’anın etrafında saf bağlayarak, hem kendini hem de milletini o büyük fitneden uzak tutmalıdır”

Onun için her zaman bu köşeye taşıdığımız Kur’anın birçok ayetiyle bu yüce davayı delillendirerek sunduğumuz Kur’an projesinden uzak durmamalıyız.

Aksi takdirde içimizdeki pamuk ipliğine döndürülmüş halimiz ve bizi birbirimize düşürme unsurlarını biraz daha güçlendirecektir.

Bugünkü iktidardaki hükümet ve başında bulunan Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hakkını inkâr etmemek gerekir ki 10 yıldan beri Türkiye’yi ekonomiksel olarak yani teknik ve büyük yapı gelişmeleriyle Türkiye’yi bir yerlere getirmeye çalışan bu muazzam hizmeti bir çırpıda yok sayarak, Türkiye’yi başka mecralara çekmek hiç de akıl karı değildir.

* * *

Evet, Türkiye’nin varlığını ve bütünlüğünü hedef tutan İsrail’in veyahut ABD’nin kirli ittifakıyla işbirliği yaparak, Türkiye’yi büyük tehlikeye sokan yanlış düşünceler, hiç unutulmasın ki Siyonizm’in elinde bir kukla gibi kullanılmaktadırlar.

Bu durumda gerçek manada arkamıza dönüp, yüzyıl önceki halimize bakarsak o günden bugüne, Türkiye’nin ne kadar kaygan bir zemin üzerinde olduğunu görürüz.

Dış mihrakların, iç mihraklarla yaptıkları kirli ittifak, hiç unutmayalım ki yukarıda sizinle paylaşmaya çalıştığım “Hûd” suresinin 113. ayetinin mealinden kendini kurtaramaz.

Zira zalimlerin bu millete yutturmaya çalıştığı bir küfür sistemi ile işbirliği yaparak, mevcut milli iradeyi zaafa düşürüp, yeni kumpaslar kurmakla, devletin güçlerini yine devletin başına musallat etmek, bize göre en büyük hıyanettir.

Bu hıyanetten bir an evvel vazgeçip, CHP’nin ve diğer bazı gizli ittifakların oyununa gelmemeliyiz.

Cemaat, cemaatçilik adı altında devletin imkân ve nimetlerinden faydalanmak üzere yola çıkmış, bazı kirli ve sermayedarlarıyla işbirliği durumuna girmişse, vay bu milletin haline.

Bu millet nereye gidiyor, bu ülkenin akıbeti nasıl oluyor, diye kendi kendimizi sorguya çekmekten başka bir çaremiz yoktur.

* * *

Sevgili okurlar!

Son olarak Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin Tarihçe-i Hayat’ta geçen şu mesajını sizinle paylaşmak istiyorum.

“Ey asırlardan beri Kur’anın bayraktarlığı vazifesiyle, cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı (yüce bir yeri) ihraz etmiş olan ecdadın evlat ve torunları!

Uyanınız.

Âlem-i İslam’ın fecr-i sadıkında (yeni doğan şafağında) uyanmayıp, gaflette bulunmak kat’iyyen akıl karı değil!

Yine âlem-i İslam’ın uyanışında rehber olmak, arkadaş olmak, önder olmak için Kur’anın ve imanın nuruyla münevver olarak, aydınlanmak, İslam’ın yüce terbiyesiyle tekemmül edip, hakiki medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslamiyeye sarılmak ve onu hal ve harekatından kendimize rehber eylemek lazımdır.

Avrupa ve Amerika’dan getirilen ve gerçek manada yine İslam’ın malı olan Fen ve Sanatı (son teknolojiyi) tevhit (birliktelik) inancı içerisinde yoğurarak, Kur’anın bize anlattığı gibi düşünerek, yola çıkmamız gerekir”

Üstat devamla şöyle diyor;

“Kur’anın mecrasından ayrılarak, birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz.

Yoksa toprak gibi sefahat, servet, şehvet-i medeniye sizi emerek, yutacaktır.

Birleşen su damlaları gibi Kur’an-ı Kerim’in saadet ve selamet mecrasında İttihad ederek sefahat ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp atmakla bu ülkenin ab-ı hayatı olan hakikat-i İslamiye sularını aranıza akıtınız.

Bu hakikat-i İslamiye suları ile bu topraklarda imanın ışığı altında hakiki medeniyetin Fen ve Teknolojisi aranızda çiçekleri açacaktır.

O zaman bu kutsal ülkeyi güllük ve gülistanlık durumuna getirmiş olacaksınız”

Evet, Üstadın yüce Kur’andan süzülen bu tavsiyelerini kendimize düstur yapmamız gerekir.

İster hükümet olsun, ister Gülen’in cemaati olsun.

Herkes kişisel rant, çıkar ve geleceğini düşünmeden, kendine bir çekidüzen vermesi gerekir.

Yoksa yazık olur bu millete, bu devlete, bu ülkeye.

Pusuda yatan hain, yırtıcı canavarların pençesinden kendimizi kurtaralım ve yem olmayalım.

En derin saygı ve sevgilerimizle.

Hayırlı Cumalar.