ÜLKEMİZDEKİ ZARARLI AKIMLARIN SONU GELİYOR!?

Evet, sevgili SÖZ okurları…

Gerçekten şu son zamanlarda dünya hayli “sarsıntı” geçiriyor.

Fitne unsurları eskiden olduğu gibi günümüzde de hep ayakta.

İslami gelişmeler ve oluşmalar onlar için birer tehlike arz etmektedir(!)

Bu gizli haçlı ve Siyonist emperyalizm, dün olduğu gibi bugün Mısır’da nasıl ayaklanmışsa, Türkiye’de de aynı ayaklanma tehlikesiyle karşı karşıyayız.

Bu tehlikeler karşısında gerçekten tüm İslam dünyası “zor sınavlar” veriyor.

Onun için;

İnanan herkes ama herkes pür dikkat, fütursuz olarak ileriye doğru usanmadan, çekinmeden, korkmadan yürümeli.

***

Tabi ki Allah’a sonsuz şükürler olsun ki, gerek Mısır’da olsun, gerek Suriye’de olsun, gerek Türkiye’de olsun, gerek diğer İslam ülkelerinde olsun, “inananlar uyanmıştır”, gençlik İslam’ın vermiş olduğu ruhla ayaktadır.

Kültürel olsun, ahlaki olsun, bilimsel olsun, imanı hakikatler olsun, her hususta “terû taze” dimdik ayakta duran bir gençlik var.

Her an için meşru zeminde direnişe geçebilen bir diriliş ruhuna sahiptir.

Türkiye’deki olup bitenler, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne dek Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin ektiği ilim ve iman tohumları çok büyük engellere rağmen yeşermiş, boy vermiş, çiçek açmış, hasat zamanı çok yakındır.

Keza Mısır da öyledir, Suriye’de de öyledir.

Ben zaman zaman bu tabiri kullanıyorum, Mısır’daki Mursi hareketi eşittir Türkiye’deki Nursî hareketidir.

* * *

Bakınız, Mısır’da Musa Amr’ların, devrik Hüsnü Mübarek’lerin, hain Abdulnasır’ların, Enver Sedat’ların İngilizler adına 1917’de attıkları adım nerdeyse 85 yılı aşmıştır.

Hasan-ül Benna’lar gibi, Seyyid Kutub’lar, Abdülkadir Avdeler gibi büyük İslam düşünürlerini çok acımasız ceberut emperyalizmin gölgesinde idam etmişlerdir.

Keza Türkiye’de de cumhuriyetin ilk günlerinde aynı versiyonla Şeyh Saidleri, İskilipli Atıf Hocaları, Hanili Salih Boralar gibi büyük hocaları acımasızca idam etmişlerdi.

Bediüzzaman gibi büyük İslam önderlerini de sürgün ederek, münferit hapislerde, zindanlarda sürüm sürüm süründürmüşlerdir.

Demek ki Mısır’daki küfür eşitliği neyse Türkiye’de de aynı olmuştur.

Bugün de tam karşıtı olan İslam direnişi söz konusu artık.

***

Büyük insanların idamları elbette ki, birer şüheda kanı olarak yeniden dirilişe geçmiş, direnmiş ve o küfür kölelerinin getirmiş olduğu batıl ve baskı rejimini boğmaktadır ve boğmaya devam ediyor.

Keza Türkiye’de de 27 Mayıs’ların, 12 Eylül’lerin, 28 Şubat’ların, 27 Nisan’ların, baskıları, ceberut zorbalıkları ve eğitilmiş piyon kölelerin hareketi Türkiye’yi gerçekten sarsmış, Kur’an ve iman mensuplarını adeta ceberut düzenle hareketsiz hale getirmişlerdi.

Mısır gibi idamlar, sürgünler, işkenceler, münferit hapishaneler vs. vs.

Mısır’daki, Suriye’deki, Libya’daki ve diğer İslam ülkelerindeki İngiliz, Rus ve Yahudi ajanlarının baasçı, solcu, komünist, Marksist, emperyalist kölelerinin hareketleri ne ise Türkiye’deki Cumhuriyet Halk Partinin attığı adımlarda aynı o baasçı anlayışların bin kat fazlasıyla Türkiye’yi ve inanan Müslüman toplumu deyim yerindeyse emperyalizmin değirmeninde öğüterek yok etmeye çalışmışlardır.

Ve hala da aynı o emperyalist köle piyonlarının yapmış olduğu acımasız hareket Türkiye’mizdeki anılan kirlenmeler aynı o biçim, hatta kat be kat fazlasıyla eşitlik arz etmiştir ve inkârcı bir tehlike bu millete inkârcı Marksist inançsızlık uygulamasını sunmuşlardır.

Başta anlatmaya çalıştığım gibi bu halk artık uyanmıştır.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Dün, İstanbul’da Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin has talebelerinden, Risale-i Nur kahramanlarından Mustafa Sungur ağabeyimizin hakka yürüdüğü bir gündü.

Cenazesi ilk olarak İstanbul Fatih Camii’ne getirildi.

Burada Diyanet İşleri Başkanı muhterem Mehmet Görmez, bizatihi kendisi cenaze namazı kıldırdı.

Ancak cenaze merasimine katılan muhterem Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın cenaze namazı öncesi yaptığı konuşma vardı ki; yürekleri şahlandırdı.

Elbette ki konuşmasının muhtevası Türkiye’nin ve İslam dünyasının yıllardan beri çektiği sıkıntı ve zorlukların artık günümüzde aşındığını ifade etmektedir.

Mısır’da olduğu gibi Türkiye’mizde de artık inanan herkes ayaktadır ve geçmişe yönelik yitirilmiş olan ilim, ahlak ve iman sermayesini geri almak için ileri doğru atılan dev adımlar içerdiği gibi ümit var olma hareketinin de, beyanatıydı.

* * *

Türkiye’nin en ücra köşesinden büyük Nur camiası İstanbul’a akın etmiş ve Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin çok sevdiği ve Nur Risalelerini emanet ettiği Sungur ağabeyin cenazesine katılmışlardır.

Gidemeyen diğer Risale-i Nur mensupları ise dershanelerinde toplanmış, ruhuna fatihalar ithaf etmekle beraber yüzlerce Hatim-i Şerifler ruhuna ithaf etmişlerdir.

Demek anlaşılan odur ki, artık İslam uyanmış, küfür karanlığı sinmiş durumda.

Bu nedenle sohbetimizin başına koymuş olduğumuz “ÜLKEMİZDEKİ ZARARLI AKIMLARIN SONU GELİYOR!?” ifadesi ileriye yönelik bir umudumuzdur ve müjdeleyici bir bakış anlayışımızdır.

* * *

Suriye’deki 70 yıldan beri küfrün temsilciliğini, emperyalizmin köleliğiyle tanınmış Esed ailesinin artık sonu gelmiştir.

Çırpınışları oynuyor.

Irak’taki baasçı rejimin köleleri nasıl yok olup gittilerse, Suriye’de de ümit var olalım ki aynı biçimde fiilen olmasa bile hükmen yok olmuş durumda.

Buradan inanan İslam dünyasına haykırarak diyebiliyorum ki; Şam, çok kısa bir süreç içerisinde küfrün ve deccaliyettin elinden sükût edecektir, düşecektir ve İslam’ın terû taze “yedê beydasına” teslim edilecektir.

Yani İslam’ın berrak, nurlu eline Suriye teslim edilecektir.

Bu nedenle sizinle bugünkü sohbetimizde paylaşmak istediğim ana konu; Mısır’daki hareket eşittir Türkiye’nin hareketidir.

Bu hareket İslam devrimine doğru atılan Nurlu bir harekettir.

* * *

Bakınız, dünkü Yeni Şafak Gazetesi’nde pankartlara yazılan slogan şöyle;

“Nâm lil i’lani-l dûsturi”

“Yeni anayasaya evet” pankartları gösterilmekte…

“Devrime her yer Tahrir”

Haber şöyle devam ediyor;

“Mısır’da Cumhurbaşkanı Mursi’nin anayasa değişikliklerini protesto edenler Tahrir Meydanı’nda eylem yaparken, devrim taraftarları da meydanlara indi. Başta Kahire Üniversitesi olmak üzere, başkentin çeşitli noktalarında toplanan 4 milyon kişi “Halk Cumhurbaşkanını destekliyor” sloganları attı. İskenderiye’de de binlerce Mursi taraftarı gösteri yaptı”

***

Türkiye ise maalesef her nedense hala da Mısır gibi anayasa değişikliğine bir türlü gidemiyor.

Halk tarafından çok büyük istek ve arzu var ise de iktidara ve meclise sinyaller veriliyor ise de, fakat Türkiye’deki baasçı rejimin bir nevi temsilcisi durumunda olan Cumhuriyet Halk Partinin ve terör örgütü Ergenekon’un baskısı nedeniyle meclis bir türlü anayasa değişikliğiyle ilgili adım atamıyor.

Dünkü Zaman Gazetesinin birinci sayfasının sol başköşesinde şöyle bir başlık altında haber okuduk.

O haberin başlığını sizinle paylaşalım;

“ÖZEL HARBİN SİVİL KOLLARI HER YERDE”

“Kapı komşunuz, kasabınız, özel harpçı olabilir” diyen haber şöyle devam ediyor.

TBMM Darbe ve Muhtıraları araştırma komisyonunun geçtiğimiz Çarşamba günü açıklanan raporunda sivil uzantılarıyla birlikte Türkiye’deki özel harpçıların sayısının yüz binleri geçtiği ifade edilmişti.

Özel Harp Dairesinin kurucularından emekli Albay İsmail Tansu’ya göre, sivil uzantılar ülke işgal edilince kullanılmak üzere barış zamanında eğitilip, bekletiliyor.

Kopuk tespih taneleri gibi her yere dağılmış durumda, iç savaşa doğru hazırlanıyor.

* * *

Diğer bir medya kuruluşunda şöyle bir haber okuduk;

“Nimet Baş’ı ağlatan muamele Gazi’ye yapıldı”

Darbeleri araştırma komisyonu başkanı Nimet Baş’ın dehşete düştüğü, “İsyan ettim, ağladım” diyerek anlattığı 28 Şubat uygulamalarından birinin terörle mücadelede Gazi olan Abdülkadir Bozdemir’e yapıldığı ortaya çıktı.

TSK’da sivil memur olarak işe başlayan Bozdemir’in evinde yapılan aramalarda “Kur’an ve Allah” yazan hat tablosuna el konulmuştu.

28 Şubat döneminde İstanbul Alemdağ Füze Üssünde sivil memur olarak çalışan Abdülkadir Bozdemir, kendisine ait Kur’an-ı Kerim’in cuntacı generaller tarafından yakıldığını söyleyince, Darbeleri araştırma komisyonu başkanı Nimet Baş’ı ağlattı.

Bozdemir yaşadıklarını Yeni Şafak’a anlattı”

En derin saygılarımla    

Devamı yarın.