ÜMİT VAR OLUN ŞAM DÜŞECEKTİR!!!? (II)

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman ümit var olmalıyız ki;

“İstikbal behemahal teslim olur yedê beydayê İslam’a”

Tıpkı Hz. Musa’nın Firavunun sihirbazlarına karşı koltuğunun dibinden elini çıkarıp berrak, nurani, göz kamaştıran mucizeli bir el gibi İslam’ın terû taze adaletine teslim olacak..

Her zaman olduğu gibi bundan böyle de İslam’ın malı, İslam’ın mülkü, İslam’ın elinde olacaktır.

Hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Yeter ki basmakalıp, taklitçi, mukallit, siyaset hâkim olmasın.

Sosyalist, komünist Rusya’nın bugün teslim almış olduğu Marksist Esed rejimiyle, Amerika’nın demokrasi putunun hâkimiyetinden kurtulmuş olsun.

Çünkü, Yüce İslam dininin adaleti; arşı aladan ta yeryüzünün en derin ücralarına kadar bir umud-u nurani olarak nurlandırıyor.

* * *

Bakınız!

Mütefekkir (Düşünür) El Hasan-ul Benna…

65 yıl önce İhvanı Müslimin teşkilatlarına seslenerek, kaleme aldığı mektubunda şöyle diyordu.

“Hedeflerimizi gerçekleştirmek için devlete ihtiyacımızın olmadığını, hareketin gücünü bizzat kendilerinden aldığını, inananların Allah’ın desteğine mazhar olduğunu..”

Merhum El Benna devamla şöyle diyordu;

“Dünya, bugün Rusya’nın komünizmiyle, Amerika’nın demokrasisi arasında bocalamakta. İstikrar ve barışın tesisi için hangi yolu tutacağı konusunda şaşkınlık yaşamaktadır.

Siz ellerinizde semanın ilaç şişesini tutuyorsunuz, bu hakikati apaçık ve güçlü bir şekilde haykırmak, insanlığı İslam’ın yoluna çağırmak, boynumuzun borcudur.

Devletimizin ve iktidarımızın olmaması bizim gücümüzden hiçbir şey kaybettirmez.

Zira çağrılar, İslam davetleri, gücünü kendinden alır sonra o çağrıya inananların kalplerinden, sonra dünyanın ona ihtiyacından alır.

Daha sonra Allah ne zaman diler ve takdir ederse o çağrıya destek vererek, onu hayata geçirir.

Bu münasebetle sabır, metanet, ciddiyet ve uhuvvetin pekiştirilmesi gerekir."

Mısır’ın, İngiltere’nin siyasi nüfuzu altında bulunduğu dönemde El Benna’nın kaleme aldığı mektubunda, İslam dünyasının sömürüye boyun eğmeyeceğini de şu ifadeleriyle çığlığını duyuruyordu.

Ülkeleri okyanusa uzanan dört yüz milyon Müslüman, bir gaflet anından istifadeyle topraklarını işgal eden sömürgecilere asla boyun eğmeyecektir.

Yeryüzünde “La İlahe illallah, Muhammeden Resulullah” diyen bir Müslüman’ın yaşadığı her karış toprağı İslam vatanı sayarız.

Ve sömürgecilikten kurtularak, hürriyetine kavuşması için çaba harcarız.

Bu vatan Doğu’da Endonezya’dan, Batı’da Kazablanka’ya kadar uzanır”

Liderlerinin, siyasetçilerinin “Sömürge okulu öğrencisi” olması sebebiyle İslam dünyasının birçok fırsatı kaçırdığını, mesela 1948 savaşının sağladığı imkânları göremediği ve değerlendiremediği yorumunu yapan El Benna, İhvan üyelerinin şiddetten uzak durmalarını ve daima sağ ve temiz kalmalarını tavsiye ediyor.

* * *

Küfrün, şirkin ve nifakın günümüzde ittifak ettiği bu şeytan üçgeninde kesinlikle çok yakın bir zamanda yeryüzü insanının uyanışıyla ve semavi dinlerden olan Hıristiyanlık dünyasının içinden Hz. İsa’nın ruhaniyetini bünyesinde taşıyan büyük bir çoğunluk İslam’a inanarak, Hz. İsa’nın temsili derecesinde İslam’a boyun eğeceğine hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Bu nedenle günümüzdeki sosyalist ve haçlı anlayışının İslam dünyası üzerine kurduğu istila, maddi ve manevi işgal, başta söylediğim gibi İslam’ın mucizeli, parlayan eline teslim edilecektir.

Bu itibarla yüce Kur’an-ı Kerim’imiz “Saf” suresinin 8. ayetiyle bize teselli ve ümit verecektir;

“Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır”

Evet, o nur tamamlanacaktır.

Basmakalıp taklitçilik ve şekilcilikle değil, yani görünümde değil, gerçek manada Hz. Muhammed (s.a.v)’in getirdiği İslam adaletine uyacaklardır, ittifak edeceklerdir.

Şairin dediği gibi;

Zalimin zulmü varsa mazlumun da inkâr edilmez Allah’ı vardır, Allah’ın hükümranlığı vardır.

* * *

Sevgili okurlar!

Hiç unutmayalım, günümüzdeki komünist Rusya’nın güdümünde İslam ülkeleri üzerine hegemonyasını sürdüren sosyalist, komünist rejimlerin liderlerinin isimleri ne olursa olsun, onları kurtaramaz.

Şekilleri ne kadar sakallı olsa, cübbeli olsa, başlarında siyah sarık da olsa İslam’ın özünü yaşayamayıp illaki Esed rejimine bağlılığını bildiren basmakalıp münafıkların yaptıkları, yanlarında kesinlikle kar kalmaz.

Yine yüce Kur’anımız “Hud” suresinin 113. ayetinde şöyle buyuruyor;

“Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz!”

Bu ayet ilahi bir fermandır, bir hükümdür, kesinlikle inanmak gerekir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Düşünün, 1948’de Mısır’ın İslam düşmanları Firavunlar tarafından kapatılan İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşler) cemiyetinin kapatılmasından tam bir gün önce kurucusu merhum Hasan-ul Benna’nın yazdığı mektup, Mısır’da aynı bugünlerde dünya kamuoyuna neşredilmektedir.

Cemiyetin kapanışından önce yazılan bu mucizeli mektup az ve öz de olsa bünyesinde çok büyük mesajları taşımaktadır.

Her nedense ihvanın kapanışı tam 1948’deki Filistin’de İsrail devletinin kuruluşuna denk gelmesi bir rastlantı eseri olmamalıdır.

* * *

Tarihi hatırlamak gerekir.

Ulu hakan Sultan Abdülhamit’ten büyük para karşılığında Filistin’de İsrail devletinin kurulması istendi.

Ama O ulu hakan bunu kabul etmedi ve reddetti.

İşte bu tarihsel çıkış, Sultan Abdülhamit’i tahtından etti.

Bir sene sonra saltanatı elinden alınarak, alaşağı edildi.

Kimlerin organizasyonuyla; siyonizmin ve haçlının ittifakıyla.

***

Hasan-ul Benna’nın kurucusu olduğu İhvan Cemiyetinin kapanması da tıpkı Abdülhamit’in tahttan inişi gibi..

1948’lerde Filistin’de kurulan İsrail devletinin kuruluşu da İhvanı Müslimin cemiyetinin kapanışına yeknesaktır (aynı paralellik arz etmektedir).

Evet, sevgili okurlar.

Bize üzüntü veren odur ki ve gerçekten insanları derinden düşünmeye sevk eden orta yerdeki tarihi gerçeklerdir.

O da Müslümanların mezhepçilik tefrikasının hâkimiyetiyle büyük bir ittifaksızlık tehlikesi içerisinde olmalarıdır.

Gerçekten düşündürüyor.

Tek kelimeyle bize göre “ittefeku ela ellayettefiku” parolasıyla karşı karşıya kalan İslam dünyası artık ne zaman kendine çeki düzen vereceğini siz değerli okurların yorumuna havale ediyorum.

Yani İttifaksızlık üzerine ittifak etmeleri düşündürücüdür ve vahimdir.

Hele hele son zamanlarda Türkiye’de yeni bir sloganla yola çıkanların akıbetinin ne olacağı da belli değil.

O slogan şöyle;

“Semah ile Semanın bir araya getirilme çabası”

Yani kadınlı kızlı ve erkekli bir oyun ile Hz. Mevlana’nın sema cezbesi arasındaki ittifakın kuruluşu!

Şahsen düşündürücüdür.

Allah encamımızı hayreyleye.

En derin saygı ve sevgilerimle.