YANLIŞ CUMHURİYET ANLAYIŞINDA ERGENEKON'UN YERİ!

Evet Sevgili Okurlar, yazılarıma bir hayli ara vermenin zorunluluğu nedeniyle bugün yine sizlerleyiz. İnşallah bundan böyle zemin, zaman ve şartlar yol verir ve imkanlar çerçevesinde sizden ayrı düşmek istemiyorum. Ama ne çare ki, Türkiye'nin şartları, yöremizin şartları, işimizin gerekleri nedeniyle zaman zaman sizden ayrı düşmenin üzüntüsünü çekiyorsam da, yine de imkanlar çerçevesi içerisinde aşkla şevkle sizinle beraber olmanın istek ve arzularını taşıyorum.
Bugünkü "Yanlış Cumhuriyet anlayışında Ergenekon'un Yeri" ifadesini başlık olarak kullandığımın nedeni, Sevan Nişanyan isimli gayri müslim bir yazarın kitabı elime geçti ve Nişanya'nın kitabına başlık olarak kullandığı ifadeyi bende alıntı olarak kullanmak istedim. "Atatürk ve Kemalizm üzerine 51 soru! isimli kitabından esinlenerek, bu başlığı kullandım. İnanın! Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze dek AK Parti'li Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat'ın da söylediği gibi, "Devrimlerden sonra, ülke travma yaşamıştır"
Gerçekten yıllar yılı bunca uzun süre ülkemizin çektiği ızdırap, taşıdığı travma ve yaşadığı sıkıntılar inanmıyorum dünyanın hiç bir ülkesinde olsun.
Neden mi?
Zaman zaman dile getirdiğim gibi kavram kargaşası ile kelimelerin yanlış ifadeleri ile gerçekler tahrip edilerek, yola çıkılan bir sistemde hiç bir zaman halk rahat nefes alamaz. Tarihi yanılgılarla yalan söyleyen uyduruk tarih bilgileri topluma enjekte edilmiş yanlışların başında gelir.
Evet, bu halk hep gerçek kültürünü, gerçek inancını, gerçek tarihini, gerçek geçmişini yaşamak istiyor. Ama heyhat! o arayış içerisindeyken, hep yoldan saptırılmış, delalet ve gaflet uykularına daldırılmış ve bir türlü kendini selametli, rahatlayıcı bir çıkış yolunu bulamamıştır. İşte bu bunalım içerisine giren ülkemizin insanları bu nedenle kendini kargaşadan, terörden, kandan, gözyaşlarından kurtaramamıştır. Hiç kimse kendisini sistemin dinozarlarına karşı yalakalıkla avutmasın. Hal-i Alem meydanda, gerçekler tüm çıplaklığıyla Türkiye'nin ana reailitesini okuyor. İşte başlı başına, yanlış cumhuriyet anlayışı ile yola çıkarak, halkı yanlışlıklara sürükleyerek, yanlış eğitim süzgeçinden geçirilerek, politik oyunlarla ve Bizans entrikalarıyla ülkeyi bir yere götürememişti, götüremezde...
Evet, Sevan Nişanyan “Yanlış Cumhuriyet" başlıklı kitabında şöyle bir kaç kelime ifade etmiştir. Bu ifadeleri dikkatinize sunmak istiyorum.
"Atatürk ve Kemalizm üzerine 51 soru. Bu çıkmazı aşmak için bir ZİHİN DEVRİMİ’ne gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce kendisini 70 veya 80 yıldan beri cenderesine alan, ipoteği atmalı. Türk Modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir. Ancak, bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan gerçek boyutlarında ele alınabilmeli... Türkiye gibi toplumlarda 100 yılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasların ve olağanüstü hatalarıyla tarihte ait olduğu yere konabilir"
Hani bir laf vardırya "Sezarı Öldür ama Hakkını ver" misali gerçek ne ise, o gerçekler çerçevesinde herkes gösterilmelidir ve ona göre değerlendirilmelidir. Devlet Büyüklerinin yaptıkları önemli çabalar, daha fazlasıyla başka mecralara taşıyarak, İlahlaştırma ve Atatürkçülük ve Kemalizm üzerine bina edilmesi ve hatta ve hatta bir ideolojik, bir trajedi haline getirilmesi yanlıştır. Yanlış insanların havasına ve varlığına neden olunmaktadır. Yapılan tarihi güzellikler ne ise, onları göstermelidir. Eğer, böyle olmadıysa gerçek Cumlhuriyeti, yanlış Cumhuriyete dönüştürmüş olur ki bu da ülke bütünlüğüne tehlike arz eder. Cumhuriyet hiç bir zaman yanlış cumhuriyet olmamalıdır. Cumhur'un Cumhuriyeti olunduğu zaman gerçek Cumhuriyet olur. O olmazsa, işte kirli ideolojilerin bağnazlığı içinde kıvranıp, devleti yanlış mecralara götürmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürülmüş olur. İşte Ergenekon denilen ibretli nesne, bu yanlışlıkların eseridir. Bu yanlış tespitler, ülkeyi yıllardan bu yana kan bataklığına sürüklemiş, insan temel hak ve özgürlükler çiğnenmiş, tüm gerçek kavram ve ciddi devlet anlayışı heba edilmiştir. Adeta deyim yerinde ise, birilerinin hatırına binaen peşkeş çekilmiştir. Bunun başlıca taşıyıcı güçlü temeli (!?) de Kemalizm ve Ergenekon gölgesinde Demoklesin kılıcı gibi dayatma ve oligarjisi söz konusu olmuştur. İşte bu nedenle halk ve devletin arası açılmış ve bir türlü Devleti gerçek yörüngesinde tutulamamıştır.
Bakın Sevgili okurlar; bu yanlış Cumhuriyet anlayışı nedeniyle gerek medya olsun, gerek devletin siyasal ve sosyal çalkantıları olsun hepsinin temel felsefesi bugüne dek İslam düşmanlığı olmuştur. Ve irtica yaftaları yapıştırılmıştır. Bunlar hiç bir zaman hukuksal olaylar olamaz. Kişilerin keyfi ve vurdumduymazlığı nedeniyle sözkonusu olur. Yoksa, Ergenekon denilen yabancı bir ideoloji Türkiye'nin tarlasında yabancı ot gibi yeşermiş ve gittikçe ana ürünü gerçek tarlasında alamamıştır. Ve alabileceği de benzemez.
Ergenekon dedik; İşte bu rezil ideoloji yıllardan beri Devlet ve Halkı yani milli iradeyi karşı karşıya getirmiş, Cumhuriyet rejimini yanlış mecralara sürüklemek istemiş ve yanlış insanlarda kilit noktalara getirilmek istenmiş. Onun için biz burada siz sevgili okurlarımızla şu gerçeği paylaşmak istiyoruz; Devletin uzun ömürlü olabilmesi için halkın inancı ile ters düşmemesi lazım. Anadolu hanımının kılık-kıyafeti ile oynamaması lazım. Anadolu Kadını Ergenekon'un denceresi içiresine sıkıştırıla kalmış, kötü niyetli ve yanlış Cumhuriyetçilerin yanlış anlayışlarına maruz kalmış. Günü gelmiş, türban'dan dolayı kızlarımız okuyamamış, üniversite kapılarından geri çevrilmiş. Kadına inancından dolayı hak ve hürriyet verilmemiştir. Bunlar hep tamamıyla birer maceralardır, olumsuzluklardır.
Sözümü burada bitirirken; geçen hafta YÖK Genel Kurulu'nun son olarak atadığı 21 Üniversite'nin seçkin insanlarından dolayı tebrik ediyorum. Başarıları diliyorum. Özellikle, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ün de oy fazlalığı değil, insanların karakter sağlamlığını seçmiş ve buna göre onaylamıştır. Ona da sonsuz şükranlarımızı arz ediyoruz. Artık, bu memleket yeter demeli... Yıllardan beri küfrün, inadın karanlığında yeter denmelidir. Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne seçilen Sayın Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç hanımefendi'ye yeni görevinden dolayı tebrik eder, kutlar ve başarılar diliyorum. En sağlam ve dik durduğu müddetçe yanındayız, destekliyoruz ve dua ediyoruz kendisine...Kendisine acizane ve dostane bir tavsiyemiz var; Ekibini sağlam tutsun. Dürüst ve inançlı insanlardan oluştursun. Yamuk ve geçmişi şaibeli insanları değil Rektörlükte görev verdirme, Rektörlüğün bahçesine bile almaması lazım!..
En Derin Saygılarımla..