YANLIŞ CUMHURİYET! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dün de belirttiğim gibi;

Milli iradenin bir hukuk devleti içerisinde var olabilme şekli, kesinlikle devletten daha fazla, milletin klasik inanç ve düşünce paralelinde olmalıdır.

Fantezilikle ne kadar milli iradeden dem vurulursa vurulsun, eğer milli egemenlik ve irade hâkimiyeti milletle ters düşüyorsa, o hiçbir zaman çoğulcu demokratik parlamenter sisteminin hukuk anlayışıyla bağdaşamaz.

İlmi gerçeklere aykırıdır.

Hukuki analizler hiçbir zaman buna geçit veremez.

Ama ne yazık ki “Görünen köy kılavuz istemez” misali bugünkü yeryüzünde, özellikle İslam dünyasında kurulan cumhuriyetler her nedense demokratik sistemlerle değil, ancak vesayetçilerin yaptığı darbeler sonucunda kendilerini temize çıkarmak için cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi kavramları yutturmaya çalışıyorlar.

Tıpkı Kurtuluş Savaşından sonra oluşturulan cumhuriyetin kuruluşu gibi…

Kaygan bir zemin üzerine kurulmuş olduğuna tarihi gerçekler şahit olduğu gibi bilimsel ve önemli tarih bilimcilerinin de tespitleri aynen bu paraleldedir.

Zira hiçbir zaman demokratik ve hukukun üstünlüğüne inanan bir hükümet, milli irade paralelinde adım atıyorsa ve gerçek manada cumhurun arkasında bulunduğu cumhuriyetçilik kavramını gerçekleştirmeye çalışıyorsa, 1917’deki Rusya tipi cumhuriyeti veya Mısır’da 1919’larda İngiliz ajanı olan Kral Faruk’un yaptığı darbelerle inim inim inleten bir kraliyet diktasının varlığını hiç kimse inkâr edemez.

* * *

1914 ile 1950 yılları arasında Türkiye’de olup bitenler, tıpkı anılan Sosyalist Sovyetler Rus Cumhuriyetinin kurduğu Leninizm, yani Komünizm ne ise Türkiye’de de aynı paralellik olmuştur.

Katliamlar o biçim.

Bin yıllık kültürel inanç ve İslam gerçekleri ortadan kaldırılmış, adeta yozlaştırılmış bir kültürle toplumu ve gençleri yetiştirmek maksadıyla, bir köhne küfür anlayışı paralelinde uygulamaya geçilmiştir.

Vicdanla ve izanla olaya bakıldığında her şey tüm gerçekleriyle su yüzüne çıkmaktadır.

Bu nedenle diyoruz ki;

Yanlış cumhuriyet, cumhursuz olan bir cumhuriyet olduğu içindir, yanlış cumhuriyet deniliyor.

Zira yalnız Türkiye’de değil, Mısır’da olsun, Suriye’de olsun, Irak’ta olsun, Sovyetler’de olsun, Libya’da olsun, her nerede olursa olsun.

Bu ülkelerde darbeci cuntaların zorbalığıyla kurulan hükümetlere cumhuriyetçilik makyajı verilmiştir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Mısır’da ilk olarak milli irade paralelinde Muhammed Mursi’nin başkanlığında kurulan demokratik bir hükümet bir sene bile bitmeden alaşağı edildi.

Ve iki celsede Mısır yüksek mahkemesinin 529 kişiye vermiş olduğu idam kararı, sözde medeni dünya olarak kendini makyajlayan batı dünyası ve Amerika, bunu nereye sığdırır?

Hangi vicdan, hangi izan, hangi hukuk literatüründe bunun yeri vardır?

İşte yanlış kurulan cumhuriyetler, inanın sevgili okurlar dört bin sene evvelki Mısır’da Firavun’un kurmuş olduğu totaliter, dikta cumhuriyetinin bir uzantısı olmasından başka bir şey diyemeyiz.

Olay çok çarpıcı, çarpıcı olduğu kadar da tarihin derinliklerine göz atıldığında Firavun’un dört bin sene evvel uyguladığı mezalimin aynısı bugün çağdaş muasır medeniyet dünyasının gözü önünde Mısır’da icra edilmektedir.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Kasas” suresinin 4 ve 5. ayetinde dört bin sene evvel Firavun’un uygulamalarını bize anlatmaktadır.

Anlatılanlarla, bugünkü Mısır’da görülen manzara, Firavun'un uygulamalarının bir uzantısıdır ve değişik bir versiyonudur.

Adı ne kadar Abdulfettah olursa olsun, Mısır devletinin askeri generallerine biçmiş olduğu kılık kıyafet, üniforma her ne kadar Mısır’lı olarak görünüyorsa da ruhen, vicdanen, karakteristik olarak da görünen odur ki “Sisi haza casus” Sisi casusun ta kendisidir.

İsrail’in bir numaralı piyon ve ajanıdır.

Dört bin sene evvel Firavun, bir iki derece bundan biraz daha geridedir.

Zira Firavun kendi nefsine ve şeytanına tapmıştı, aldatılmış bir diktatördü.

1915’lerden günümüze dek Mısır’ı işgal eden İngiliz ve Fransa devletlerinin, Mısır devleti bünyesine ektiği nifak tohumu ve ajan yetiştirme hareketini hiç kimse inkâr edemez.

* * *

Düşünün, sevgili okurlar.

Eğer batı keferelerinin ya da Komünist Rusya’nın veyahut sözde İslam Cumhuriyeti olarak kendini adlandıran İran’ın gözleri önünde böylesine kararlar veriliyorsa inanın ki bu hiç de hayra alamet değildir.

Evet, başta söyledik.

Yüce Kur’anımız şöyle buyuruyor;

“Gerçekten Firavun, memleketinin başına geçti ve yüceldi ve halkını bölüklere tefrikalara ayırdı ve içlerinden bir zümreyi güçsüz bularak erkek çocuklarını boğazlıyor, kızlarını diri bırakıyordu; çünkü o (Firavun), bozguncuların ta kendisiydi”

5. ayet ise;

“Biz ise, istiyorduk ki güçsüz sayılanlara, iyilikte bulunalım. Onları önderler kılalım ve onları varisler yapalım”

İnandığımız ve bağlı bulunduğumuz yüce kitabımızın bize mesaj olarak anlattığı bu tür ayetlerin, günümüzdeki darbeci Firavun taslakları Mısır’da uygulanmaktadır, Suriye’de uygulanmaktadır, fi tarihinde Kaddafi’nin Libya’sında uygulanıyordu..

Kuzey Afrika’da bu uygulama yapılıyordu ve nihayet Türkiye’ye kadar sirayet etti.

Mısır’ın diktatörü ne kadar hainse, kesinlikle bilmiş olalım ki birçok İslam ülkelerindeki cumhuriyetçi geçinen uygulamacılar da o kadar haindir.

Herşeyi kitabına uydurarak İhvan-ı Müslimin’in (Müslüman Kardeşlerin) işini bitirdikten sonra kesinlikle cumhuriyetçilik makyajına sarılacaktır.

Zira ne renkte olursa olsun, küfür dünyası hem buna hem de tüm İslam dünyasının başındaki darbeci ajanlara aynı direktifleri vermiş durumda.

***

Evet, sevgili okurlar.

İmansız diktatörler kendi hayatiyetini idame ettirmek için, yeryüzünde kendi geleceğini garantiye bağlamak için, olayların cereyan ettiği havaya göre tavır koyarlar..

Kıssanın vuku bulduğu şartları anlatıyor ve hadiselerin ötesinde gizlenen hedefleri belirtiyor ki aslında bu kıssanın, bu hadisenin, bu tür olayların set edilmesi o gizli hedeflere şamildir.

Bu da Kur’anın kıssa tekniğinde kendisine has beyan metotlarından biridir ki böylece kıssada konu ve hedefi bakımından yer aldığı bölümün muhtevasında iç içe mutabakat temin ediliyor.

Böylesine azgın, zalim, haklarında o çirkin, o iğrenç hükümleri verdiği Mısır’ın erkek çocuklarını bugün de ulema kesimlerini öldürüp, kız çocuklarını sağ bıraktığı, azap ve işkencelerin en kötüsünü tattırdığı şu güçsüz ve zayıflar zümresinden yine de sakınıyor, korkuyor ve kendisini garantiye alıyor.

Mülkünün elinden gitmemesi için hep korkuyla yaşıyorlar.

* * *

Bunun için yeryüzünde özellikle İslam dünyasında, özellikle Türkiye’de CHP’nin altı oku paralelinde kurulan cumhuriyetler hep yanlış kurulmuş cumhuriyetlerdir.

Eğer bugüne kadar milli irade ile iktidara gelen hem de salt çoğunlukla iktidara gelen hükümetler bize göre görevini yerine getirememişlerdir.

Oysaki her ne suretle olursa olsun, milli iradenin devletin ve milletin kaderini, eline teslim etmiş olan bir milletin istek ve arzuları odur ki yanlış kurulan cumhuriyetin geçmişini sorgulamalıdır.

O zaman tüm çıplaklığıyla gerçekler ortaya çıkacaktır.

Bunu da yaparken darbeci cuntacıların, BÇG’cilerin yaptıkları gibi değil, hür iradeyle, demokratik seçimlerle iktidara gelen hükümetler, bir daha bu milletin böylesine acıları çekmemesi için derhal tarihi bu yanlışları sorgulamalıdır.

Eğer bunları sorgulayamıyorsa Başbakanlar ve muhalefet liderleri seçim meydanlarında ne kadar parlak nutuklar atarlarsa atsınlar, millet artık pek itibar etmiyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.