YILBAŞI ADI ALTINDA YAPILAN EĞLENCELER?! (II)

Sevgili okurlar...

Sormak istiyorum..

Gerçekten ülke insanı olarak “huzurlu ve mutlu muyuz?”...

Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde yaşayan 83 milyon nüfus bilaistisna, kendini güvende, yarınlarını “istikrarlı” görebiliyor mu?..

Kendini güvende hissedebiliyor mu?..

Diyebilir miyiz ki, “ekonomimiz sıkıntıda” değil...

Diyebilir miyiz ki, “ahlaki dejenerasyonla karşı karşıya” değiliz!...

Diyebilir miyiz ki, ülke sathında, terör, kargaşa, bölücülük, şiddet yok?...

Diyebilir miyiz ki, faiz, kur sıkıntısı, rüşvet, yolsuzluk, suiistimaller yaşanmıyor?...

Diyebilir miyiz ki, devlet, millet, siyaset “barışık” haldedir diye?

Diyebilir miyiz ki, kin, nefret, garez, hasımlık yok?

Velhasıl...

Diyebilir miyiz ki, “ahali büyük bir mutluluk içerisinde” yaşıyor...

Fakr-u zaruret yok diye...

Diyen beri gelsin...

Ki diyen sanmıyorum ki bir tek fert çıkabilsin..

Eğer diyen var ise de; “riyakarlık” yapıyor, hem kendini, hem de “milleti” aldatıyor...

Zaten toplumun 7’den 70’i olup biteni, biliyor, yaşıyor ve bizden daha beter bir halde; “vahim” durumun farkında...

Kamu vicdanı zaten bunları inceliyor, araştırıyor.

***

Bakınız, Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, “Mâide” suresinin 50. Ayeti bizi açıkça uyarıyor...

Ve dosdoğru olmaya davet ediyor...

Ayetin meali ne diyor?..

“Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?”

Allah’ın hükümleri de zaten 1445 seneden beri tüm beşeriyete Kur’an adı altında tebliğ edilmektedir ..

Ki bu tebliğ, kıyamete dek de devam edecektir...

Gerek siyaset dünyası, gerekse yönetimler “Tebligat-ı ilahiye’nin” hükümlerini tahrif ederek, kavramları değiştirerek, hakiki ve gerçek manaları taşıyan orijinal anlatımların yerine, değişik ithal edilmiş kavramları öne çıkarmaları hiçbir zaman başarı getirmez..

Ne kendi yönetimlerine ne de yönetimleri altındaki topluma, “Salih bir amel” tatbik edemezler...

Her şey ama her şey; kandırmacadan ibaret olur...

İşte bunun içindir ki toplum olarak, ülke ve millet olarak her dalda, her yerde, her platformda iki yakamız bir araya gelmiyor.

İllaki Cenab-ı Allahın, zaman zaman küfür dünyasının bazı coğrafyalarında yağdırdığı Tsunamiler, kasırgalar, yerlerin yarılıp insanların içine gömülme halleri, seller, yağmurlar, depremler yaşansın...

Ama beşeriyet her nedense, yaşanan ve yaşatılanlardan ders-i ibret çıkarıp, aklını başına almıyor.

İllaki “benim iştahlarım, şehvani arzularım, hele de üç beş kuruş cebine girdi mi?” insanlar akla ziyan bir şekilde, şirazesinden çıkıyor.

***

Şu yılbaşı gecesinde yaşananlar, tüm bu anlatımlarımızın nasıl da “tahrip edildiği” kendi kültüründen, medeniyetinden, inancından, hürriyetinden, yaşam felsefesinden uzaklaştığını ortaya koymaktadır...

Çünkü, batıl ve yanlış hurafelerden ibaret bir anlayış var..

Ki bu anlayış ve eğlence hali, gençliğimizi de benlik kaybına uğratıyor...

Gençleri “manevi” dünyadan saptırıyor.

Ailesinden ayırıyor.

Ve ahlaki çöküntülerin girdabındaki yaşamın batağına saplanıyor...

Bunların hepsini, hiç kuşkusuz ki devlet büyükleri bizden daha iyi bilmektedirler...

Ki yakın tarihimiz boyunca yapılan iğrençlikler, kandırmacalar, siyasi aldatmacalar herkesin malumudur...

Dedik ya, mecrasından sapan toplumları uyarma babında Cenab-ı Allah yer yüzündeki bazı güçleri harekete geçirir.. Ki, doğru yola gelinsin diye!...

Bakınız son üç-beş ay içerisinde ülkemizin değişik coğrafyalarında başımıza gelen ilahi musibetler, aslında her şeyi bize anlatmaya yeter de artar...

Bu ilahi ikazlar, ilahi uyarılar, keşke toplumları, insanları bir istikamet çizgisine çekebilseydi.

Mazlum insanlar, zalimlerin ateşinde yanmamış olsaydılar.

Ama musibet geldiği zaman da, diyorlar ya yaşla kuruyu beraber götürüyor.

Ne yazık ki öyle…

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bu akşam, yani Cuma akşamını Cumartesi’ye bağlayan gece…

Başta Hıristiyanlık dâhil olmak üzere nerdeyse tüm İslam dünyasında, özellikle Türkiye’mizde inancımız dışında bir eğlence platformu hazırlanıyor.

Hem de devletin himayesinde.

Bakınız gazeteler, televizyonlar yazıyorlar.

İçişleri Bakanlığının talimatıyla bu gece 55 bin 466 ekip ve 340 bin 351 personel görev yapacak.

Bu görevlendirme ne içindir?

Sadece kumar masalarında kavgalar, çatışmalar çıkmasın, çıktığı zaman Emniyet orada hazır bulunsun.

Kumar masaları, içki masaları, fuhuş yuvaları rahatlıkla eğlencelerini yapabilsinler diye..

Peki, bu görevlendirme devlete ve millete ne kadar maliyet getirir?

O ayrı bir hesap.

Buna rağmen resmi dil, medya, muhalefet ve iktidar, doların yükselmesinden, enflasyonun tırmanışından bahsetmesi de bize göre orijinal kelimeleri yerinden tahrif edip milleti yanlış inançlara saptırma halidir.

Veya tezgâhıdır.

O da çok büyük bir günahtır.

***

Şu Antalya manzarasına bakalım.

Sevgili okurlar.

Antalya ilimiz, en lüks yaşam yeridir, turistik bir bölgedir.

Böyle günlerde Türkiye'nin ve dünyanın her yerinden özel partiler yapmak üzere insanlar uçaklarla akın ederek, gelirler...

Zaman zaman diyoruz ya, insanların yeryüzünde yapmış olduğu isyanlar, yoldan çıkmalar, küfre sapmalar ve saptırmalar yüzünden Cenab-ı Allah'ın gayretine dokunuyor ve görünmeyen ordularını harekete geçiriyor.

Ki bu bir hakikattir..

Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bunu vurgulayarak diyor ki;

“Sizin göremediğiniz Allah’ın orduları vardır, kâinat içerisinde görev yapıyorlar.”

İşte Cenab-ı Allah'ın gösterdiği istikametli yoldan sapan ve saptıranların karşısında bu görünmeyen ilahi ordular harekete geçiyor.

Yapan da Allah'tır.

İnsanlar değildir.

Bizden âcizane uyarı…

Takdir yine siz değerli kamuoyunundur.

En derin saygı ve sevgilerimle...