ZALİM; DAİMA KORKAKTIR, SALDIRGANDIR VE ACIMASIZDIR!

Evet, sevgili SÖZ okurları.
Bugünkü sohbetimiz komşumuz, din ve Kur’andaşımız Suriyeli ahalisinin yaşadığı ve yaşatılmak istenilen, meselelerine ait olacaktır.
Yıllardan beri İslam dünyasının Filistin ve Gazze’ye yönelik gösterdiği ehemmiyet..
Filistin topraklarının bütünlüğü...
Ve El Fetih ile Hamas'ı iki düşman kardeş gibi kamuoyu nezdinde gösterilen manzara tüm dünyanın dikkatini çekmiştir.
İsrail devletinin Filistin’e, Gazze’ye, Kutsi Şerifin işgaline dair yıllardan beri hep nazarı dikkat oraya çekilmiştir.
Zaten günümüzün medyası da özellikle Türk medyası böyle olayların bir parçasını alır kendi ideolojisine ters düşen diğer tarafını boş verir, hatta tarihe gömdürür.
Olayları ne oldu bittiye getirir.
Evet, gerçekten yaklaşık elli yıldır İsrail ile Filistin arasındaki yapıla gelen kavga, soğuk savaş ve İsrail’in acımasız saldırganlığı Ortadoğu’nun altını üstüne getirmiştir.
Ama maalesef tüm bu acı gerçeklere rağmen haçlı emperyalizminin yıllardan beri Ortadoğu ülkeleri üzerine oynadıkları oyun ve ektiği zehirli tohum gerçekten İslam dünyasını derinden yıpratmıştır ve bir türlü de kendini toparlayamaz duruma gelmiştir.
Her zaman değindiğim gibi insanın hilkat yaradılışı gereği ne ise varlıklar dünyası içerisinde diğer yaratıkların hilkat yaradılışı hemen hemen aynıdır ve o paralelliği arz eder.
İngilizlerin, Fransızların Çorşilleri, Digolları bilmem Yahudilerin Ariel Şaronları bu ülkelerin, bu coğrafyaların üzerine oynamak istedikleri oyunlar onlara göre başarıyla sonuçlanmıştır.
Birinci dünya savaşında her ne kadar müstevli birer ülke olarak İslam dünyası üzerine oynadıkları rol meğerki boşuna değilmiş.
Ektikleri tohum, buğday tarlasını istila altına alan kımıl ve çekirge orduları gibi yediklerini yer; ama yumurtacıklarını da toprağın dibine bırakır ve orada kısa bir süre sonra büyük çaplı üreme yaparlar.
Üreyen kımıl yavruları çıkar bu sefer buğdayların üzerine onlar saldırır.
Çürütünceye kadar vazgeçmez.
İllaki bu muzur hayvanın karşısına bilimsel çare Tarım uzmanlarınca hazırladıkları zehirli ilaçla onlar yok olabilir.
Aksi takdirde müteselsilen üreme yaparlar ve o tarla hiçbir zaman sahibine bir gelir getirmez.
Atılan tohumlar hep boşuna; çünkü sahipsiz ve bakımsız.
Aynı bu tarzda Haçlı ve Siyonist emperyalizminin yıllar önce ektikleri nifak ve küfür tohumları yeşermeye başlamıştır.
Artık onlar geri çıkmış gitmişse de aynı milletlerin içinden kanı bozuk, acımasız, korkak, hainleri arkasına bırakmış ve bugün İslam dünyasını İsrail’in Filistin üzerinde yaptığı mezalimi geride bırakırcasına daha dik alasını Suriye Firavunu zalim ve korkak Beşar Esad ve kardeşi Mahir yapmaktadır.
İsrail’in yapamadıklarını bugün bunlar yapıyorlar.
Tıpkı yukarıda belirttiğim gibi buğday tarlasının üzerine saldırıya geçen kımıl orduları gibi yumurtlar büyüğü gider, küçüğü yeniden üreme yapar ve saldırır.
Yaklaşık 45 yıl önce hava generali, dürzü bir mezhebe mensup olan Hafız Esad Suriye’deki ihvan-i müslimin üzerine musallat olmuştur.
Haçlı ve Siyonist emperyalizmi yaptığı bir darbeyle Hama ve Hümus adlı iki civar kentin ahalisiyle üç gün üç gece savaşmış ve tanklarla abluka altına almış, yüzbinlerce ehl-i iman olan ulema kesimlerini, fakihleri ve diğer öğrencilerini bir çırpıda yok etmiştir.
O günden bugüne dek hiyerarşik bir biçimde o İslam ülkesi olarak bilinen Şam diyarını küfrün edepsizliğin, Haçlı ve Siyonist piyonculuğunun köleliği paralelinde acımasızca insanları öldürmüşlerdir.
Bundan daha tehlikeli ve daha düşündürücü olan da şudur ki, İslam dünyası ve diğer çağdaş medeni dünya denilen çağdaş medeniyet seviyelerine tırmanan bugünkü BM, AB ve ABD devlet başkanları büyük bir suskunluk içerisinde kıvranıp duruyorlar, hep seyrediyorlar.
Şeklen müdahale gibi söz konusu varsa da heyhat hiç de tatbikata geçirilmiyor.
On binlerce insan aileleriyle beraber Türkiye’nin Hatay hududuna dayanmış.
Can hiraşane büyük korkular içerisinde sanki bir İngiliz ordusu işgal etmiş, ülkelerini elinden almışçasına kaçıyorlar ve imdat istiyorlar.
Oysaki hayır, hayır.. Hiç de İngiliz ve haçlı ordularının hiçbirisi oralarda yok. Esameleri de okunmuyor.
Ancak yüz yıl önce istila ettikleri o toprakların üzerine bıraktıkları piyon ajanlar artık onların görevini yapmaktadırlar.
Dünyanın hiçbir yerinde gerçek manada ülkesini, milletini seven sayan hiçbir hükümet yoktur ki kendi insanıyla savaşsın ve emellerine kavuşsun.
Bu nedenle diyoruz ki; uyansın Suriyeliler, Kuzey Iraklılar ve tüm İslam ülkeleri uyanmalıdır, vakit geldi çattı.
Bu suskunluk devam edince saldırganlık da devam edecektir.
Çünkü zalim, acımaz.
Allah’tan korkmaz.
Ve saldırgan olur.
Halbuki zerre kadar Allah korkusu bir insanın kalbinde varsa, hiçbir zaman insanları böyle acımasızca tarassut altına alıp ölüm çukurlarına götürmez.
Anlaşılan odur ki, bugünkü Suriye’yi ele geçirenler, digolların, çorşilerin ve firavunların birer temsilcisidirler.
Nice Beşar Esadlar var.
Ama hiç unutmamalıyız ki, öyle Allah’tan ümit ediyorum ki, bu memlekette birileri aklını başına alır, milleti İslamiyeye sahip çıkar.
Yoksa iş gerçekten çok tehlikeli.
Tehlikeli olduğu kadar vahim, vahim olduğu kadar da karanlık.
Türkiye’de yeni hükümet kurulduktan sonra, kamuoyu adına Başbakan’a haykırarak şu temennilerde bulunuyoruz.
İslam dünyası her ne olursa olsun yekvücut bir parça gibidir, bölünmeyi, ayrılmayı kabul etmez.
Oysaki bir bütünlük paralelinde zalime karşı intikamcı olabilir ve olmalıdır da.
Hayvanlar arasında dahi en saldırgan yılandır, ne kadar saldırgansa o kadar da korkaktır, kaçtığı zaman zar zor girebildiği deliği bulur.
Keza, aslanların libasına bürünmüş nice sahte, karanlık tilkiler var.
İşte bugün o tilkilerin Suriye’deki acımasızca yaptığı saldırganlık ve mütecavizane hareket kendiliğinden değil, sahte bir aslan görüntüsünü kendine veriyor.
Oysaki ya çakaldır, ya da tilkidir veya da korkak bir kobra yılanıdır.
En derin saygılarımla.