BAŞKA İŞLERİ Mİ YOK?!…
Önceki gün "siyasi bir duayenle" hasbi hal ediyorum.. İsmi bende saklı kalsın.. Zaten pek de, anılmak, isminin de zikredilmesinden, haz edip duyan biri değil.. İzin istedim, yok dedi.. Sohbet ediyoruz, harmanı, köşeye taşıyabilirsiniz.. Olur dedim.. Ki, şuan siyasetin "emekliliğini" yaşıyor…
***
Tabi, küskün ve tepkili, gönül koyucu!.. Eee yıllarca "hemhal" olduğu siyasi kulvardan ve mevcut hal-i hazırdaki siyasi aktörlerin "pişkinler" silsilesini içeren, "dünyayı ben yarattın" karakterine aşina olmadığı için "racon bilmezlere" yüz çeviriyor..
***
Siyasetçinin de, kendisine has bir raconu, ağırlığı, itibarı var olması gerektiğini söylerken; ama şimdi yok diyor!.. Haksız da değil… Vefasızlıktan söz ederken "bir yerde de" bu işin, emekliliğinin olması gerektiğine de, kendisine has gerekçelerle dikkat çekti!..
***
Her siyasetçinin bir başlangıç noktası olduğu kadar, sonu da olması lazım.. "Ömrü billah" siyaset ve koltuk "hırsı" olmamalı, siyasetçinin.. Nesillere aktarmalı; "edindiği hayat tecrübesini!.."
***
Ne yazık ki, derken.. Sözü, altılı partinin masasına getirdi!.. Sürekli üreme gösteren, sabah akşam "dilekçeler" verip, "yeni bir parti kurma" gayretinde, olan, "evlatlar" silsilesini de dahil ederek konuştu!… "Bu nasıl bir yamanma, bu nasıl bir hırs, haset" koşusudur ki, "ben de parti kuruyorum" diyenler cirit atıyor diye sordu…
***
"Bunların bir umudu" var mı?!.. Yoksa "evde hanımları" huzur vermediği için, canlarını sıktığından mı; "kendilerine meşgul olabilecekleri" bir koltuk ve masa, gayretine girerek parti kuruyorlar? Başka işleri, güçleri mi yok mu yani!!?..
***
Araya girip, ne demek istiyorsunuz dedim!… Ahalinin bunlardan bir beklentisi, olabilir mi? Umutlarına derman, şifa getirici, sağlayıcı, güç oluşturabilirler mi?!.. Dediği şu oldu, tabi keskin bir ifadeyle; "bunlardan bir cacık olmaz.."
***
Dedim ki; bunlar çay bahçelerinde, kahve köşelerinde "zaman tüketip" pişpirik oynayacak kişiler değil!… Kelli, felli insanlar!… Ha dersen ki, "hayır, hasenat" yapsınlar.. Dernek, vakıf kurup, "geleceğe" dair, insanlara yatırım yapsınlar.. Birer bilge olarak, "baş köşede" otursunlar!…
***
Üniversitelerde, kürsülerden öğrencilere seslensinler!.. Hayatı anlatsınlar; buna eyvallah derim!.. Arada bir de; "torunlarla" meşgul olsunlar… Yazın da, yazlıklarında, köylerinde, "toprakla, ağaçla, böcekle, çiçekle" meşgul olup, balığa çıksınlar!..
***
Peki mümkün mü, günümüzdeki "siyasetçilerin" yol yürüdüğü mevcut durumun havasının el vermesi!… Nerdeee?!..
***
Bunlarınki, "kör umut!.." Örnek getirdi, merhum Mesut Yılmaz'ı.. Bağımsız aday oldu, gayesi "Reis" olmaktı, ömrünün son deminde, olamadı!.. Sonra, AK Parti'den ayrılan Abdüllatif Şener'i.. Gül'den, Babacan ve Davutoğlu'ndan!.. İktidar kadar, muhalefetteki "ayrılmalar da?"
***
Yani, Her kızan, her ayrılan, her küsen, lidere gönül koyan her kişi zamanını tüketmeden koşuyor; "parti kuruluş dilekçesini" İçişleri Bakanlığına sunmaya!… Benim de partim var!.. Hal-i hazırda, 100'ü aştı değil mi?!
***
Nasrettin Hoca'nın "göle maya" çalması gibi!.. "Ya tutarsa!?".. Ya da, "ittifakların" bir yerinde, "kapı önünü" alabilir miyim!. Ahmet Özal'ın, Hüseyin Baş'ın oğlunun arz-ı endamı, peki Ümit Özdağ'ın "Zafer Partisi?".. Baksanıza, altılı masaya "racon bile kesiyor" adam!.. Mansur Yavaş'ı aday gösterin yoksa; biz gösteririz diyor!..
***
Diyeceksiniz ki, 90'ına merdiven dayayan Cindoruk bile; "partisi yok" ise de, "Milli Merkez" konumlandırılmış komutan edasıyla; altılı masanın kurucusuna, hükmediyor!?.. Tabi, bana bir şeyler verebilir misiniz demekle; "reislik" koltuğunda gözü!…
***
Özetlersek!.. Bizim duayen dostun dediği gibi!.. "Siyasetçilerimiz ayrı kıyıda, ahali ayrı bir kıyıda" yürüyor… Ne zaman kavuşurlar?. Ee, köprüyü inşa edebilenle ancak; "kavuşabilirler?".. Yoksa; "kuru umudun" peşinde koşmakla iki kıyı birleşmez, kimse de buluşmaları için köprü inşa etmez!… Vaziyetleri nafile olur!!..
***
ÜÇ KURUŞLUKLAR!…
Ne yazık ki; "üç kuruşluk insanlar" dünyayı sarmış durumda.. Ne insani, ne vicdani, ne de rahmani; "kalp, karakter, duygu" kalmış değil.. Ne de ahireti ve Mahkeme-i Kübra’yı düşünen var.!
***
İnsanoğlu çirkinleşti!… Pis bir çukurun membaında, karakter erozyonu yaşıyor.. "Üç kuruşluk" kısa vadeli menfaat için; "300 liralık" emek harcıyor.. Ya da, devlete ve millete zarar verip; "üç kuruşu" cebe indirebilecek kadar; "pislikleşiyor?"
***
İşte bugünkü çarşı-pazar hali!.. Üç kuruşluk adam, dolar arttı diye ertesi gün pazarda ürünlerin etiketlerini 2 ile çarparak, tezgah başına geçiyor… Yem fiyatları artı bahanesiyle sütün litresine kafasına göre zam yapıyor…
***
Yağ fiyatları artacak diye başkalarının da ihtiyacı olduğunu düşünmeden haddinden fazla yağ almak için markete koşuyor.. Piyasada yağın azalacağını anlayarak rant iştahıyla fiyatları yukarı çeken marketçi, toptancı ve aracının üç kuruşluğu!
***
Çalışanın emeğinden çalarak onları düşük ücrete mahkûm eden zevat, şirketin imkanlarını şahsi çıkarları için kullanan çalışanın pespayeliği!… Devlet makamını şahsi çıkarları için kullanan bürokrat ve idareci zat-ı muhterem!… Çözüm makamında olup bütün bunlara göz yumanlar…
***
Halkı hizmetkar, devleti efendi olarak gören zihniyetteki politikacılar… Hayatın her alanında yukarıda anlatılan yağlıkçının kızı çengiyi bile utandıracak; "fahişelerin" türediği bir ortamda, soluk alıyoruz!…
***
Öyle ya... “Hayat, ne aşk davasıdır, ne de ekmek kavgasıdır. Hayat, insan kalabilme/olabilme mücadelesidir. Şerefinle, namusunla, onurunla yaşa" diyen adam ne kadar haklı.
***
GÜNÜN SÖZÜ
Yerini vaktinde terketmeyi bilmek gerçek olgunluktur.