CARİ AÇIĞA UYUŞTURUCU TİCARETİ!..
Zat-ı na muhteremin biri.. Ben tanımıyorum..
Ama muhakkak ki, siz tanıyorsunuzdur…
İşte bu zat..
Kendine özgü bir “öz çekim” yapmış..
Sonra o videosundan haykırmış; uluorta herkese..
Demir ki;
“Türkiye cari açığını kapatmak için, uyuşturucu ticareti yapmaya başlamış..
Eroin ve kokain satıyor..”
Ve bu, “uluslararası” ticareti de” siyasal iktidar “polis ve askeriyle” birlikte yapıyormuş..
Uyuşturucu baronlarıyla, ortaklaşa, “sevkiyatlar” gerçekleştiriyormuş?..
Tüm bunlara dair de elinde, belge ve video görüntüleri varmış?…
***
Vay da vay!…
Desenize koca bir Türkiye’ Cumhuriyeti Devleti “suçüstü” yakalanmış…
Zat, Uluslararası “istihbarat örgütlerinden” daha aktif bir bilgiye ulaşmış ve bunun paylaşımında bulunmuş..
Eee, şimdi diyeceksiniz ki o zaman bu zat-ı na muhterem, elindeki, avucundaki “tüm suç delillerini” Yargıya teslim etmesi gerekmez mi?
Ki, Adalet Türkiye’yi “uyuşturucu satıcısı ülke konumuna” düşürenlerin “iki yakasına” yapışmasına vesile olması gerekir?
Her kim ve kimler ise Yüce Divan’da yargılasın..
Uluslararası mahkemelerde, mahkumiyet alsın…
Ama yok!..
***
Peki ne var?…
Ortaya çıktı ki, ne elinde belge var, ne de iddia ettiği “uyuşturucu ticaretine” ilişkin, delil var..?
Yani topyekün tüm iddiaları “yalandan ve iftiradan” ibaret imiş!…
İyi de bu kadar büyük bir “iftira” için, cinnet geçiriyor olması gerekmez mi?!…
Kişinin aklıyla zoru bulunmalı ki; “böylesi bir bühtana” sarılsın..
Ya da, bu ülkenin, bu milletin ve bu devletin “bir ferdi ve vatandaşı” değildir..
Olması da mümkün değildir..
***
Bu aziz toprakların hiçbir ferdi, insanı, vatandaşı “kendi ülkesine ve milletine, devletine” böylesi bir kalleşliği yapmaz?.
“Alçaklık” hançerini, birilerinin nam-ı hesabına kalbine indirmez..
Elin gavuruna; “kendi silahını teslim edip, vurulmayı” istemez..
Muhakkak ki, “azılı düşmanlığı, içten içe onu kemiren intikam duygusuna sahip; “devşirmenin” biridir..
İşte böylesi bir ruh hali ve intikam alma duygusuyla, ancak bühtana sarılan olabilir..
Taşı, çamuru atayım da, “gerisi ne olursa olsun?…”
Yoksa, bu zat-ı na muhterem “cibilliyetsizliğe, imansızlığa, kalpsizliğe, milliyetsizliğe, kansızlığa, kalleşliğe, şuursuzluğa, insanlıktan nasibini almamış haleti ruhiyede” böylesi haşin bir şekilde kendini teslim etmez, sarılmaz?
Yaşanan hali vaziyeti, başka türlü izah etmek mümkün değil..
Lakin tüm bu “karanlık ve sinsi fikriyata” rağmen ne hazindir ki, birileri sahiplenmenin gayreti içerisinde..
“Bu külliyen” yalan olan bühtana “alkış” tutuyor, taraftar oluşturuyor hasmane bir şekilde, prim veriyor…
***
En korkuncu da, oluşturma gayreti içerisinde oldukları savunma kalkanı!..
Kendilerine, has bir kalkan..
O da; “ifade özgürlüğü” gibi şeytani bir libas..
Her ne hikmetse, herkes buna sarılıyor..
Bir adım daha ileri gidiyorlar; neymiş “adam siyaset” yapıyor.?
Yani siyasette yapmasın gibisinden de çıkışlar, ithamlar var…
Denir ya gel de çıkın bu işin içinden..
Duydum ki, “iftiracı” bu zat-ı na muhterem mahkemeye veriliyor..
Vallahi 84 milyon insanın tümü onu mahkemeye vermesi gerekir..
Ama diyeceksiniz ki verse ne olur?!..
Bühtan bühtandır, iftira iftiradır..
Çünkü, ne vicdan ne de izanı vardır?!..
Onun için; “biz dört elle milli birlik ve dirliğimize” sahip çıkmalıyız…
Yoksa, “ülke, devlet ve millet” böylesi zat-ı na muhteremlere yem olur!…
***
İNGİLTERE’YE BİR YOLCU..
Evet ya, Okyanus ötesi sonrasında, şimdi de İngiltere’ye bir yolculuk var..
Umarım bu kez “hamburger” mevzu edilip, bir kriz ortamı oluşturulmaz..
Düşünüyorum, Kemal Bey’e..
Yani CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, parti kurmayları, sözcü ve danışmanları demiyor mu; “zat-ı devletlim, seçimler ziyarete gittiğiniz devletlerde değil, bizim ülkemizde ve devletimizde seçim yapılacak..
Biz bu ülkenin idaresine talibiz, ABD ve İngiltere’nin değil..”
***
Sanırım demiyorlardır!..
Deseler, belki bir an için “düşünme” moduna girer..
Ve kendisine “patent” oluşturan akla ziyan hal ve hareketlerin içerisinde olmaz..
Ama maalesef..
Neyse, bizden acizane bir tavsiye..
Kendi parti sözcülerinden, bir akıl alamıyorsa, AK Partili Ömer Çelik’ten, alsın..
Ne diyor Çelik onun İngiltere ziyaretine ilişkin..
Akıl vererek diyor ki;
"Seçim ABD veya İngiltere'de değil Türkiye'de olacak..”
***
Nafile ziyaretlerin amacı, “cumhurbaşkanlığı adaylığını” kesinleştirmek, garantiye almak!..
Ne var ki, “evdeki hesap çarşıya uymadığı” için, “tutarsız ve desteksiz” siyasi sonuçların duvarına toslayıp duruyor Kemal Bey..
Kendisine göre “şimşekleri üzerine çekerek” reislik yolundaki engelleri ber taraf edip, netice alacağını sanıyor..
Ama gel gör ki, “hızla yıprandığı, korkunç şekilde itibar ve güven kaybına” uğruyor ki.?
Bile bile “intihar, bile bile kamikaze..”
***
Çünkü, daha kendi evinden “icazet” almadığı gibi oturduğu altılı masanın “rızası da” yok..
Yoksa, Özgür Özel çıkıp, şunu der miydi?!..
"Kararı ancak 6'lı masa verecek. Kemal Bey ufacık bir sorun olsa talepkâr olmak yerine fedakârlığı seçer..”
Ne diyelim, kendi düşen ağlamaz!?..
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Millet olabilmede, kar tanelerinin yağışını örnek alabilsek, ne güzel anlatıyor, birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğu gerçeğini?!..