CİNSİYET DEĞİŞİMİ; VAHŞİLİĞİ!…

Vay ki vay.. Geldiğimiz hale, yaşadığımız iğrençliklere bakar mısınız?.. İnanın ki, hadiseye vakıf olduğum, an itibariyle, kendimde değilim?.. Ki yazıyı kaleme alırken de, halen etkisi altında şuur kaybı içerisindeyim?. Kanım donmuş, zihnimde şimşekler çakıyor, öfkem ise tutulamaz halde!!!..

***

Türkiye ne ara böylesine bir şekilde, LGBT girdabına girdi arkadaş!.. Ve ne ara, bir sağlık kurumunda 18 yaş altı, onlarca çocuğa cinsel değişim için, ergenlik baskılayıcı ilaç ve hormon takviyesi yapılmış!.. Ve bu çocuklardan 7’si 17 yaşına geldiğinde de ameliyat masasına yatırılmış.. Onların ses telleriyle oynanmış, yüz operasyonuyla kadınlaştırılma yapılmış.. Meme aldıran da var!?.

***

Gazetenin manşet haberi.. LGBT dayatmasının, Türkiye’yi getirdiği nokta; “Türkiye cinsiyet değiştirme masasında..” Ne yazık ki öyle.. Bir de, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Tufan Tükek’in maalesefli başlayan, savunma içerikli açıklamasını okudum ki, beterin beteri!.. Kendi çalışmalarını da, zorunlu, olabilir, aile istekleri ve istişaresiyle yapıldığını söylüyor!?.

***

Ve bakınız ne diyor?… “Çalışmada ifade edilen mastektomi olguları da maalesef dışarıda ameliyatı yapılıp bizim kurulumuza başvuran hastalardır. Kurulumuz da bu hastalar için bilim, tıp ve yasalar çerçevesinde hareket ederek aileler ile birlikte en doğru kararı vermeye çalışmıştır.”

***

Yok daha neler?!.. Demek ki “hastalar ameliyatları dışarıda yaptıktan sonra, size başvurmaları halinde” eksik kalan, yerine getirilmesi gereken diğer sağlık işlemleri sizde, her yönüyle mubah!.. Öyle mi?.. Peki, kim yapıyor bunları.. Öyle her sokak başında, klinik mi, hekim mi, sağlık kuruluşu mu var?.. Bu alanda kendini ehilleştirmiş hekimler, ettikleri Hipokrat yeminini arkalarına bırakarak, yapabiliyor mu?..

***

Ve bu hastalar size yaygın şekilde gelmeye başladığında; ne oluyor arkadaş deme, gerekliliğini duymadınız mı?.. Ya da, ilgili, yetkili kurum ve tabi ki idari kadar adli kurumlarla temasa neden geçilmedi?.. Ta ki mevzu haber konusu edilince.. Şimdi maalesefle, işin üstü örtülerek, sıradanlaştırılıyor?!.. Adli tahkikat başlatıldı, sonuç nereye varır bilmem.. Suçlu ve suçsuz hesabı güdülmeden; “Türkiye cinsiyet değiştirme masasında?”…

***

Kamuoyunda tepki var.. Ama siyaset kurumunda, özellikle de, sol, seküler, insan hakları, demokrasiden dem vuranlarda, bir ketümlük, bir sinmişlik var!.. Yaşananlar infial yaratıcı olmasına rağmen; sessizlik hakim.. Ama bunlar, 18 yaşın altında evlilik yapan karı-koca’ya “etmedikleri laf, söylemedikleri hakaretler” bırakmayıp, “sapkınlıkla, sapıklıkla” itham edip, yargının bir kesimini de hücuma geçirip “inim inim inleterek, süründürmeleri” unutulur mu?!

***

Yıllar önce yaptığı, çoluk, çocuğa karışmasına rağmen!.. Yakasına yapışan medeniyet yoksunu cezai kanunla cezaevinde tutulan.? Eşinden, çocuğundan kopartılan hayatlara çağdaşlık adı veren, güruh kesimler, bakıyorum ki, dün olduğu gibi zıvanadan çıkmış şekilde LGBT’yi savunuyor.. Onların nam-ı hesabına, siyaset devşiriyor?.. İçeriden ve dışarıdan fonlanan bu yapılara karşı “radikal bir hassasiyet” ortaya konulmalıdır.. Çünkü, mevzu “çocuklarımız ve yarınlarımızdır.?”

***

Meclis Anayasa Komisyonu’nda sapkın akımlar konusunda sunum yapan Ürolog Profesör Zeki Bayraktar’ın sosyal medya hesabında, dikkat çekici bir metin gördük.. İçerik aslında, yaşananlar için bir suç duyurusu niteliğinde… Diyor ki Bayraktar:

“Bu Savcılıklara suç duyurusu, TBMM’ye çağrıdır!

Ülkemizde cinsiyet değiştirme ameliyatlarını yasalara aykırı biçimde yapan, başlatan (18 yaşından önce, 15-16 yaşındaki çocuklarda) merkezler ve doktorlar var!”

***

Prof.Dr. Bayraktar’ın altını çizdiği hususlara baktığımızda.. Bir.. Medeni Kanun’a göre, cinsiyet değişikliği talebinde bulunabilmek için aranan ilk şart 19 yaşından gün almış olmak. 19 yaşından gün alınmış olsa bile, ilgili uzmanlardan oluşan bir heyet vak’ayı değerlendirecek… Şahıs uzun süre takip altında tutulacak… Bu, dört beş yıllık bir süreç demek. Yani, 19 yaşında bu işe karar veren kişi, ancak 24, 25 yaşında cinsiyet değiştirebiliyor.”

***

Netice itibariyle, toplumsal bir infial söz konusu!?. Bu süreci tüm kesimlerin yakından takip etmesi gerekir.. Eğer ki, toplumdaki hassasiyet, oluşan tepki görmezden gelinirse, neticesi hiç ama hiç iyi olmaz… Bu toplum için de, ülkenin gençleri için de, tarihsel yönde yarınlar için de; çok şeylerin kaybına neden olabilir?!.. Lut kavminin, sonunun ne olduğunu; ilahi kitap bildiriyor?!

***

GÜNÜN SÖZÜ

Bilerek fenalık etmenin hiç, ama hiç mazereti yoktur.