GAZİ'DE SÖZLEŞME ASKIDA!…
Şu, Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin “Başhekim koltuğunun” sıkça “el değiştirmeye yönelik arıza-i hadiselerle” gündem olmasına, bir türlü anlam veremiyorum!.. Ki bu hastane kurulu kurulalı; asli misyonuyla gündem olmadı.. Sürekli; “olumsuzluklarla” anılıp, durdu duruldu..
***
Özellikle, gelen de, giden de, oluşturulan yönetimler de, hep “aksiyonel” bir icraatı ikmal edip durdu.. Enva-i, negatif vakıalar, birbirini kovalayıp durdu.. Denir ya başı beladan kurtulmadı?.. İşte yepyeni bir kriz daha; gündemde.. Mevzu yine, Başhekim Dr. Muhammet Asena’nın “oturduğu başhekimlik koltuğu.”
***
Asena’nın sözleşmeye göre görev süresi, geçtiğimiz cuma günü son buldu!.. Asena dahil, herkes “sözleşmenin yenileneceğini” beklerken, haber geldi “sözleşme askıya” alındı?!.. Nasıl oluyor sorusuna yanıt aranıp duruluyor?.. Bir çok gerekçe ve iddialar kulisleri meşgul ediyor, kafalar da karışık..
***
Şu Öğretmen Evi üzerinden “yemek” ihalesindeki müteahhit hüllesi mi?.. SES’in Kadın Doğum Hastanesindeki eylemi esnasında “silah çekilmesi mi?”.. Daha önceki, Sağlık Kurulunda patlak veren, “rapor skandalları mı”.. Hangisinin etkisi büyük bilemiyorum… Sağlık Bilimleri Üniversitesinden muvafakatname almadığı için de, sözleşme imzalanmamış deniliyor?!
***
Her ne ise, Asena’nın sözleşmesi yeniden imzalanır mı imzalanmaz mı bilmem!.. Ama velakin, o koltuğa oturuşu da, sonradan görevden alınması da, mahkeme kararıyla göreve dönüşü de, son iki dönemin İl Sağlık Müdürüyle sürekli dalaşması da; ayrı bir etki kulvarı noktasında net alındığını söyleyebilirim…
***
Netice itibariyle; bir haftadır “imza krizinden” söz ediliyor.. Yetkisizlikten, idari işlemler yapılamıyor gibisinden söylemler çoğaldı…Pek inanam bu durma da.. Devlette devamlılık esastır, boşluk olmaz, imzaları atan birileri vardır.. Nitekim, Asena’nın görevinin başında olduğuna ilişkin resim paylaşımları da yok değil.. Ziyaretler yapıyor, ziyaret kabulünde bulunuyor.. Yani bir algı üretimi, gelişiyor iki yönlü..
***
Bu gidişat nasıl sonuçlanır noktası, bilinmez denkleme dönüyor gibi.. Ama, Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi için, özetle ifade edilecek bir cümle varsa o da şudur.. “Türkiye’nin en politize olmuş idari koltuğuna sahip.. Nokta..”
***
7 AY İŞE GELMEDEN!…
Ne kadar doğru, ne kadar yanlış, aslı astarı noktasında bir fikir sahibi değilim!.. Ama yerel medyaya yansıyan şekli karşısında, “yok daha neler” demedim değil…
Mesele, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri Ayhan Kardan’la alakalı..İddia şu; 7 aydır işe gelmeden, Belediye’den maaş almış!..
***
Yani, “bankamatik personeli” olarak, har vurup, harman savurarak, gezip-dolaşmış, Diyarbakır dışında keyif çatmış... Tabi, bende yarattığı şaşkınlık ve “yok daha neler” etkisi, 7 ay maaş alması değil.. Etkisi, zat-ın Gençlik ve Spor Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdür Yardımcılığı görevine atanmış olması!..
***
Der demez, insana söyletiyor.. Galiba bu ülkeye, bu devlete ve bu millete “kim kötülük yapsa, hakkını, hukukunu gasp ederse, hakkında onlarca soruşturma ve tahkikat olsa da” muteber o oluyor..”Yağma Hasanın böreği” misali..
***
DAVET’E İCABET ETMEK..
Hiç kuşkusuz ki, inancımıza göre “davete icabet etmek” vaciptir.. Hele ki, “meşru bir davet ise katılmak, sünnettir!… Ama diyeceksiniz ki, “davet ettiğiniz zat-ı muhterem”, vacip ve sünnetten haberdar mı?!.. Maalesef..
***
Eğer ki, haberdar olsaydı!.. Ve ülkenin, milletin “geleceğine” dair, “hayır içeren” işlerde, bir gayi sahibi olunması gerektiğine dair bir inancı taşımış olsaydı; “icabet” ederdi.. Ama yok!
***
Çünkü, bu zat-ı muhterem “o inançta” değil.. Onun için, siz bu ülkeye ne getirirseniz, ne kazandırırsanız, millet ve devlet için, çağın en büyük “iş ve icraatını” yaparsanız yapın, “kin ve haset” ruhunun kapısını açmaz.. Hakikatlere kapalı..
***
Bakar mısınız, Türkiye “tarihi bir başarıya” imza atıyor.. Bir asrı bulan, mücadele netice veriyor.. İlk, “yerli ve milli otomobilini” üretecek.. Ve bu ahali, kendi öz otomobiline kavuşacak!.. Her ne kadar, geç olsa da!..
***
İşte bu coşkulu, sevinçli, gurur günün ortak bir paydada gerçekleşmesi için, kendisine yapılan davet’e icabet etmiyor.. Neymiş, “sanayi hamlesi şova dönüştürülemezmiş?..” O’nun için, zat-ı muhterem gitmiyor…
***
Ki bu zat, kendilerine göre bu ülkenin “asli sahibi” olarak gördükleri kurucu partinin lideri!.. Ne bir heyecan, ne bir coşku, ne bir sevgi ve gurur duyma hali yok.. Sanırsınız ki, “elin yabancısı ve bu ülkenin vatandaşı” değil, düşmanı!..
***
En garip ve anlaşılmaz olan da; bu zat-ı muhterem ülkenin yönetimine talip ve Cumhurbaşkanı adayı olacak muş?.. Demezler mi, yahu, “nerde senin bu millet ve vatan sevdan, vatandaşın ortak gururuna neden hasım kesiliyorsun.?” Ne diyelim; “Allah izan versin?”..
***
Peki ya, Meral Akşener ablası böylesi gurur verici bir günde, niye ırak takılıyor.. Onada davetiye gönderilmiş.. Kaldı ki bugün milli bir gün.. 29 Ekim, Cumhuriyet Bayramı.. Bir de, kendini muhafazakar ve milliyetçi, biri olarak gösteriyor..
***
Neymiş; “başka bir yere söz vermişliğim var, onun için davete icabet edemem.?” Bakar mısınız, “angajmanına” ne diyelim; “muhalefete” yakışan bir tavır.. Özetle; “böylesi bir muhalefet düşman başına..” GELMEZSEN GELME deyip kapatın mevzuyu!?.
***
VİZYON BELGESİ…
Dün açıklandı.. Muhtevası geniş, bilahare has-bi halimiz olacak.. Ancak, bende ilk etapta oluşturduğu üç ana başlık var..
BİRİNCİSİ.. Artık itici, ötekileştirici, gerilim ve tansiyon yükselten “siyasetin çifte dilinden” uzak, kalınacak.. Daha kapsayıcı ve kuşatıcı, uzlaşıcı, birlikteliği önemseyen bir dile, sarılacak?
İKİNCİSİ.. Suni gündemlerden uzak kalınacak.. Topluma sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yönde, yarınlar adına daha güvenilir, umut vaat eden, iş ve işlemlere odaklanılmasına, öncelik tanınacak..
ÜÇÜNCÜSÜ.. “Ben değil, biz” şiarı öne çıkarılarak Türkiye Yüzyılını “toplumsal mutabakatla” inşa edelim, stratejisiyle, yola çıkılacak…
***
VE GURUR GÜNÜMÜZ..
Bugün, Cumhuriyetin 99’uncu yılı..
Gururluyuz,
Mutluyuz
Umutluyuz..
Her ne kadar birileri “cumhuriyeti” cumhursuzlaştırmaya çalıştıysalar da…
Fazilet kimliğine “halel” getirenler çıktıysa da..
Bu milletin,
Bu ülkenin,
Bu toprakların değerlerine “inkar ve asimilasyonu” dayattıysalar da..
Yine de bu millet; “Cumhuriyeti” ilelebet payidar kılacak, ruhun sahibidir.
Kendisidir…
Ve tavizsizdir…
Evet, Cumhuriyeti bize payidar kıldıran ve armağan edenleri saygıyla, minnetle anıyoruz..
Başta Atatürk olmak üzere..
Ve tek duamız ve andımız var..
O da; Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğünün payidarlığıdır..
Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun…
***
GÜNÜN SÖZÜ
İnanç, parçalanmış bir dünyanın ışığa çıkacağı güçtür.