HUZUR BOZUCULARA GEÇİT YOK!!…
Hafta içi, Sur ilçesinde bir kafe ile otele yönelik ses bombası ve silahlı saldırı olayı yaşanmıştı!..
Ki bir kaç hafta önce de, benzer hadiseler vuku bulmuştu aynı ilçede..
Buradan mevzu edip, haykırmıştım kadim şehrin tüm dinamikleri bu huzur bozuculara her kim olursa olsun, fikri de, zikri de gayesi ne olursa olsun, ortak bir duruş sergilemeli diye!..
Aksi takdirde, meydanı boş bulurlarsa, ifritlikleri yaygınlaşır.
Tabi meydanı boş bulurlar sözünü, faillerin yakalanmaması, veya gözardı edilmesi, noktasında kullanmadım!..
Ki bu yönde, Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Fatih Kaya ve ekibinin hayli hassas olduğunu, tavizsiz bir mücadele sergilediklerini, bilen ve yakından takip eden biri olarak biliyorum enseleyeceklerini?!.
Cuma günü sordum kendisine, durum nedir diye?..
***
Aktardı!..
Güvenlik kameraları, gelen istihbarat bilgileri ve işyeri sahiplerinin aktardığı bilgiler ışığında, üç kişi belirlendi…
Biri, aynı mahallede konutu bulunan kişi..
Polisteki işlemleri bittikten sonra, Adliye’ye sevk edilecek..
Sonraki işlem yargıya ait..
“Biz Diyarbakır’ın huzuru ve güveni için, 24 saat ayaktayız. Kimse bu kentin huzurunu bozamaz”…
Tabi, mevzu ne dedim!..
Pek detaya girmek istemedi?..
Soruşturmanın akıbeti açısından..
Ama genel itibariyle, mekana gelen gidenlerin mahallenin, bölgenin örf ve adetlerine uygunsuzluğu, gürültünün çok olması, tarafları rahatsız ettiği gerekçe gösteriliyor!?
İşletme ve saldırganlar birbirlerini de yakınen tanıyorlar!?.
***
Gözaltındakilerden V. G ifadesinde; "otele çok gelen giden olduğu, çok gürültü yaptıklarını, mahallenin düzenini bozduklarını" iddia etmiş.. Hatta tehditlerde de bulunmuş…
İşin içerisinde biraz da siyasi çekemezlik de yok değil, gelen bilgiler ışığında!..
Özellikle kafenin, CHP’li Türkan Elçi’nin ailesine ait olması..
Bir de, mahallenin muhafazakarlığı, işletmelerin de seküler olması..
İşte bu iki ayrıntı, çok hassas ve huzur bozucu hadiselerin vuku bulmasına, zemin hazırlayıcı!..
Özellikle birileri, birilerinin nam-ı hesabına, hüküm yaratıcı kesilmesi?!..
İş siyasi hizipleşme kulvarında, çatışmayı körükleyeceği gerçeğiyle, meydanı boş bırakmamak lazım!!…
Demem o ki; üzerine odaklanılacak noktalardan biri de, bu ayrıntılar olmalı..
Ama iki yönlü sorgulamak lazım!..
Özellikle, ahlaki boyutu çok daha önem arz edici olduğu gerçeğinden, uzaklaşmadan?!!..
Bu arada, söz konusu gözaltına alınan üç kişi de tutuklanarak cezaevine konulmuş!..
***
NE KADAR DA UCUZ YAŞIYORUZ!…
Ne yazık ki, öyle!..
Bakar mısınız iki kişinin ölümüyle sonuçlanan, İzmir’deki yağmurlu hava, hadisesine!.
Koca bir kent..
Turizm kenti, ekonomi kenti, emekli kenti…
Ama gel gör ki, hayat öylesine ucuzca, yok ediliyor ki, yağmur sularına bata, çıka yolda yürüyorsunuz..
Ve birden, elektrik sizi çarpıyor..
Çırpına çırpına ölüyorsunuz..
Sizi kurtarmaya geleni de elektrik çarpıyor..
O da ölüyor..
Ve bu korkunç ölümler, an be an kameralara yansıyor!..
Dehşetin de ötesinde, bir ölüm..
İzlerken, irkilmemek, isyan etmemek, bu kentin sahibi yok mu, idarecileri, belediye başkanı, valisi, ahalisi yok mu ki, fecaat bir yaşam alanına mahkum ediliyoruz..
Şimdi bu iki insanın, ölümünde kim kusurlu..?
İşin evveliyatına baktığımızda, suçlu kim sorusu yanıt buluyor?.
Niye mi, dersiniz..
***
Göz göre göre gelen ölümler, defalarca şikayet konusu edilmiş!..
Ama kimse tınlamamış..
Zat-ı na muhteremler kendilerini ayrı kulvarlara almışlar..
Biri “benim görevim değil” demiş.
Diğeri “Benim hiç değil” demiş..
Öbürsü “Sizin değilse benim niye olsun ki?” demiş..
Ne diyeceksiniz ki, Türkiye’deki yönetimsel anlayış bu!..
İnsanlar öldükten sonra?..
29 kişi hakkında gözaltı kararı alınmış..
Denir ya, o ülkenin, o bölgenin ve o şehrin gelişmişlik düzeyini ancak ahalisinin yaşamına ve yaşam kalitesiyle, ölümüne bakarak ölçebilirsiniz!..
Bizim İzmir’deki ölümler de, bunun tescili!..
Siz deyin bakalım; kim suçlu?
***
AJET’E ÖFKE DİNMİYOR?..
Diner mi, dinmez?.. İsminin zikriyle, fikri bir değil..
Her uçuşu, her kalkış ve inişi…
Hele ki, bilet fiyatlarındaki ölçüsü!..
Pek tabi ki, uçuş esnasındaki misafirperverliği..
Hepsi yekün şekilde, fecaatler serisini ikmal ediyor..
Hani derler ya; neresinden tutarsan tut, elinde kalır!..
Sanmıyorum ki, bir başka keyfiyetiyle, vurdumduymazlığıyla, sorumsuz tutumuyla..
Üç maymun kodundan hiç çıkmayan bir başka kurum, vaki olsun, Ajet’in dışında!?
Uluslararası marka olan Türk Hava Yolları’nın başına, Ajet gibi bir kurum, en büyük felaket bence!..
THY’ye itibar suikastçısı gibi; sürekli dibe çekiyor?!..
Bu ne rezalet dedirterek?..
***
Anadolu Jet’in kapatılıp, yerine Ajet Havayolu şirketinin kurulduğu gün itibariyle, iç seyahatlerin baş belası kesildi!..
Şikayetlerin ve sorunların, üreme merkezi, yolcularına saç baş yolduruyor?..
Hiç bir uçuşu, muntazam rotada takılmıyor…
Sürekli ama sürekli, beş-on dakika değil, minimum 1 veya 2 saatten başlıyor, rötarlı uçuşları!..
Neden, rötar dendiğinde, yanıt veren kimse yok?!..
Çünkü, kimse neyin nasıl işlediğini bilmiyor?
En vahimi de son dakika, gelen iptal anonsları ve mesajları!..
“Şu sefer sayılı, uçuşumuzu iptal ettik.?”
Yolcuların üzerine kaynar su misali…
İyi de neden, uçuş iptal?.
Yine yanıt yok..
Ve siz çaresizlik içerisinde, öyle ulu orta yerde kalıyorsunuz..
Ne geldiğiniz yere dönebiliyorsunuz, ki yardım eden yok.?
Ne de gideceğiniz yere gidemiyorsunuz?..
Lakin, gidecek aracınız yok!..
***
Son dakika aldığınız yüklü miktarlı bilet de, bir kazıklama misali, hatıra notu olarak kalıyor!..
Bir de, uçakların çok eski model oluşu!..
Koltukların sıkışıklığı, işkence misali!..
Bir bardak suyun verilmesinde bile imtina ediliyor olunması!..
Halk otobüsleri, hatta yer hizmetlerini yürüten otobüsler daha bir temiz!…
Kimi koltukların, başlıkların yırtık, süngerlerinin fare yemiş gibi, görünmesi!..
Birileri işi siyasi ve ideolojik bir noktaya taşıyabilir..?
Ki uygulamaları böyle gören çok…
Özellikle, Doğu ve Güneydoğu illerine yönelik AJET’in uçuşlarındaki işleyişin, bölgeye özgü çifte standartlık içerdiği yönündeki iddia, yaygın..
Ki bir çok iş insanında, bu algı yüksek dozajlı!…
Batı illerindeki uçuşlar, daha bir kaliteli diyorlar?..
Netice itibariyle, Ajet’in fecaat işleyişiyle, alakalı kaç yazım oldu, ben de bilemez hale geldim.?
Ve her yazımda bir umut misali, “belli ilgili ve yetkili zevat ar edip, sorumluluk karinesi içerisinde, ehil ve liyakat ölçüsüyle, sorun çözücü bir kaç adım atarlar diye..
Ama gel gör ki; zerre-i miskal, yaprak kıpırdanmaz bir haldeler..
Ne diyeceksin, maaş o biçim, liyakat ise, ona siz yorum getirin..
Sormak lazım, AJet Genel Müdürü Kerem Sarp’a.?
Sizin maaş ne kadar?..
Neyse!..
Beyanatı maaşa değil, rötar konusunda…
Demişki;
"Kesinlikle biz bir saatin üzerinde rötar yapmamak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz..”
***
Sürekli seyahat eden oda başkanının ifadesiyle!..
Zaman sıkıntınız yok ise, en güzel seyahat, bol ikramlı, çayı, kahvesi, şekeri, tatlısı!..
Ve müzikli bir keyifle, neden otobüsle yolculuk, yapmayalım ki?!..
Neden, stresi yüksek, uçak kalkar mı, kalkmaz mı, uçuş iptal edilir mi edilmez mi, ikilemi içerisinde Ajet’in o daracık, nefeslerimizi oksijen diye solduğumuz uçaklarına mahkum kalıyoruz!…
Haksız mı, bence değil..
***
GÜNÜN SÖZÜ?..
Kudretini aklınla değil, fizikinle gösteriyorsan insanlığını kaybetmişsin!…